KOMİSYON KONUŞMASI

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekili ve bürokratlar, emekçi arkadaşlarım; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında biz bugün sadece insanı değil, doğayı değil, tüm ekosistemi etkileyecek bir bütçeyi konuşuyoruz; bir anlamda da geleceğimizi konuşuyoruz. Elbette çevre kirliliği denilince çok geniş bir kapsamdan bahsediyoruz. Hepsine değinmek mümkün değil ama üzerinde durulması gereken birkaç öncelikli konu var.

Örneğin, Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Değerlendirme Raporu'na göre ülke genelinde öncelikli çevre sorunu olarak birinci sırada su kirliliği olduğu ifade ediliyor. Su kirliliğine neden olan en önemli etkenler özellikle arıtma teknolojisinin yetersiz olması ve bu atıkların doğaya kontrolsüz bir şekilde salınması olarak tespit edilmiş. Şunu belirtmekte yarar var: Bu sorun elbette sadece arıtma tesisleri sorununu çözerek sonlanmaz, bundan dolayı her fırsatta söylediğimiz topyekûn bir mücadele yöntemine ihtiyaç var. Örneğin, halkın doğru bilinçlendirilmesi, Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı gibi çeşitli kurum ve kuruluşların birlikte hareket etmesi gibi.

Sayın Bakanın kendi ifadesine göre mali imkânsızlıklar nedeniyle 45 ilde sanayi bölgelerinde atık su arıtma tesislerinin kurulamadığı görülüyor. Yine Türk Tabipleri Birliği günümüzde atık suların en az yüzde 80'inin arıtılmadan doğaya geri döndürüldüğünü ifade ediyor. Ben eczacı olduğum için de özellikle belirtmek istiyorum ki özellikle organik kimyasallar ve ilaçların neden olduğu kirliliğin su kirliliği üzerinde etkisi de çok fazla. Örneğin, 2014 yılındaki bir rapora göre atık su sistemiyle sulanan bitkilerde önemli miktarda tansiyon ilacı, duygu durum bozukluklarında kullanılan ve antibiyotik içeren ilaç etken maddesi tespit edildi. Bu ilaçların yarılanma ömürlerinin yani doğada yok olma sürelerinin uzun olduğu göz önünde bulundurulursa ve yine ülkemizin OECD ülkeleri arasında antibiyotik direnci açısından 1'inci sırada olduğu düşünülürse bu sorunun aslında önümüzdeki yüz yıların sorunu olduğunu da anlayabiliriz. Ancak bütçeye baktığımızda bu sorunun şimdiden önlenmesine yönelik tedbirler için yetersiz olduğunu çok net bir şekilde görebiliyoruz. Kaldı ki bugüne kadar yaptığınız uygulamalarda, mevzuatlarınızda, tüm uygulamalarınızda tercihinizin halk sağlığından, doğadan yana olmadığını da biliyoruz.

Bir de Ankara'nın başına bela olan bir Ankapark var. Bunu da söylemeden geçemeyeceğim. Ülkenin başkentinin en verimli arazisini demirlerle yığdılar ve atıl bir şekilde orada duruyor. Ankapark ucubesini savunacak tek bir cümle bile kuramazken "1 milyar 450 milyon lira harcadık." diye övündü sizin önceki belediye başkanınız. Çöpe giden 1,5 milyar. Nerede çevre bilinci, nerede şehircilik anlayışı?

2019 bütçesi "Çevre koruma hizmetleri" başlığına ayrılan rakam 386 milyon 380 bin. Bu rakamın 94 milyonu personel gideri, 12 milyon da prim gideri. Onu da ekleyelim, bu hâliyle bile bu rakam ANKAPARK için harcanan paranın sadece yüzde 27'si. Başka bir deyişle, çevreyi kirletmek, kenti çirkinleştirmek için harcadığınız para, korumak için harcadığınızın 27 katı.

Bakanlığınızın bütçesi bu hâliyle geçerse sadece bizim değil, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği de göz göre göre tehlikeye atılmış olacak. Bu sorumluluğu almak sizin için de zor olacak. Yeniden değerlendirilmesini ve uyarılarımızın da bu anlamda dikkate alınmasını istiyoruz.

Teşekkür ederim.