KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli kurum yöneticileri; kurumunuzun amacı "Et ve süt sektörünün paydaşları açısından istikrarlı ve sürdürülebilir bir hâle getirilmesine katkı sağlamak; güvenirlik, kârlılık, verimlilik ve kalite ilkeleri çerçevesinde faaliyette bulunmaktır." diye belirleniyor. Böyle olunca da insan sağlığı açısından hem beslenmesi hem sağlığı hem gelecek nesillerin güvenlikleri açısından da özellikle et ve süt çok stratejik bir ürün durumuna geliyor. Yoğunlukla Doğu ve Güneydoğu Bölgesi'ndeki üreticileri ilgilendirmekle birlikte, Anadolu'nun hemen hemen her tarafında tarımla ve hayvancılıkla ilgilenen insanlarımız olduğu için de sizin konumunuz, durumunuz ve pozisyonunuz çok önem arz ediyor.

Şimdi, genellikle bizde destekten söz edilir. Destekten söz edilirken de işte "Şu kadar para verdik." ya da "Hayvan verdik." şeklinde bir şey yapılır ama üreticinin bunun yanında başka şeylere de daha çok ihtiyacı var. Örneğin veterinerlik hizmetleri, örneğin bakım hizmetleri, örneğin yemin temin edilmesi, meraların ıslah edilmesi vesaire, benzeri gibi şeyler de doğrudan doğruya sizin kontrolünüzde, denetiminizde olmasa bile -Tarım Bakanlığından bir arkadaşımızın da ifade ettiği gibi- sizler etkileyebilir ve bu konularda da adım atılmasını sağlamaya teşvik edebilirsiniz diye düşündüğüm için ifade ediyorum.

28 Ağustos 2018 tarihinde gazetelerde çokça haberler çıktı. Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde Et ve Süt Kurumuna ait yaklaşık 4 bin büyükbaş hayvanın şarbon hastalığına yakalandığı ya da şarbon hastalığı tespit edildiği basına yansıdı. Söz konusu canlı hayvanların ithalatı sırasında ithal edilen ülke olan Brezilya ya da geldiği liman olan Mersin Limanı'nda kontrolü yapılmış mıdır? Neden yapılmamıştır yapılmamışsa? Yapılmamışsa bunun sorumlusu kimdir? Bunun sorumluları hakkında herhangi bir şey yapılmış mıdır bugüne kadar? İnsan sağlığını bu kadar tehdit eden, hem yörede yaşayan başka hayvanlara hem de insanlara rahatça geçebilecek ve olumsuz sonuçlar doğurabilecek bir hastalık olmasına rağmen, bu konuda bir önlem alınmış mıdır? Alınmamışsa niçin alınmamıştır? Daha önce bir dönem Polonya'dan et ithal edilmişti. Buna benzer bir sorun yaşandığında, sorulduğunda yetkililer demişlerdi ki: "Polonya dilinde -yani lehçe- belgeler düzenlediği için belgeleri okuyamadık." Burada da acaba Portekizce -Brezilya Portekizce konuşuyor- yazıldığı için mi herhangi bir şey anlaşılamadı ya da bununla ilgili bir önlem alınamadı diye merak ediyorum doğrusu.

Bildiğim kadarıyla canlı hayvan ithalatından çıkmışsınız. Eğer bu doğruysa şimdi sizin yerinize canlı hayvan ithalatını hangi kurumlar yapıyor ve bunun tüketici üzerindeki etkisi ne oldu, ne kadar oldu? Olumlu mu oldu, olumsuz mu oldu? Tüketiciye yansıması olumlu mu oldu, olumsuz mu oldu fiyatlar konusunda, etlerin kalitesi konusunda, etlerin güvenirliği konusunda?

İkincisi: Şu anda kurumunuz en çok neyi ithal ediyor? Hangi ülkeden ithal ediyor ve hangi kalemleri ithal ediyor? Bunun yazılı olarak netleştirilmesini ve bildirilmesini rica ediyorum.

Tarım ve Orman Bakanı Sayın Pakdemirli bir değerlendirmesini yaparken Türkiye'de 6 kilo etten 15 kilo ete çıkıldığını söyledi. Bu gerçekten yapılan bir araştırmanın sonucu mudur, yoksa son dönemlerde ithalattaki artıştan kaynaklanan tüketim hesaplanarak mı dile getirilmiştir? Bunu merak ediyorum çünkü bunu gelişmişlik düzeyi olarak da aynı zamanda Bakanlık ve Hükûmet ifade ediyor. Oysaki gelişmişlik düzeyi, sadece et... Et, evet, önemli unsurlardan, beslenme önemli unsurlardan bir tanesidir ama neyi ne zaman, hangi gelir düzeyinde, neyi temin edebildiğinizle daha çok ölçülen bir şeydir ve "Türkiye şu kadar gelişti, çağ atladı." falan denirken doğal olarak bunların da yaşama yansıması gerekiyor. Ne kadar yansıdığını merak ediyorum ve kişi başına et tüketiminin beyaz et ve kırmızı et olmak üzere ne kadar olduğunu sizlerden öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.