| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Hazine ve Maliye Bakanlığı b) Maliye Bakanlığı c)Gelir İdaresi Başkanlığı ç)Kamu İhale Kurumu d)Özelleştirme İdaresi Başkanlığı e)Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu f)Türkiye İstatistik Kurumu g)Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ğ)Hazine Müsteşarlığı h)Sermaye Piyasası Kurulu ı)Yatırımcı Tazmin Merkezi i)Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 22 .11.2018 |
RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan toparlanmaya vurgu yaptı ama ekonomideki toparlanmaya; bu toparlanmanın ne kadar gerçekçi olduğu ciddi bir şüphe konusu. Ben çok basit bazı göstergelerle toparlanma üzerine bir vurgu yapmak istiyorum. Şimdi, bunlardan bir tanesi batık kredilerin hızla artmakta oluşu.
Bakın arkadaşlar, taksitli ticari kredilerin takibe düşme oranı diye bir grafik var burada. Bir ay önce yüzde 6,56 düzeyindeyken bir ay sonra bu oran yüzde 7'nin üzerine çıkmış durumda. Bu, küçük, orta ölçekli sermaye ve esnafı ifade ediyor. Burada kredi bolluğunun olduğu dönemde bir düşüşten bahsediyoruz ama 2008'de ciddi pik yapmış, ardından bir plato oluşturulmuş, bu uluslararası sermayenin memlekete rahatlıkta girdiği, içinde çözüm sürecinin de kısmen olduğu bir dönem. 2015'le beraber çok yavaş yavaş artmaya başlamış bu takibe düşme oranı. Hükûmetin vergi afları, teşvikler, istihdam politikalarıyla beraber -ki bunları hepimiz biliyoruz, seçimlere hazırlanma emareleriydi- tekrar düştüğünü görüyoruz. Fakat bundan hemen sonra, seçimler geçtikten sonra -ki bu aslında var olan krizi geleceğe ertelemişti, hepimiz biliyoruz- hemen ardından ciddi pik yapmış ve yüzde 7,24 düzeyine çıkmış durumda. Dolayısıyla, batık kredilerde ciddi bir artışın olduğunu söyleyebiliriz.
İkincisi, verimli sanayi üretimi. Sanayi üretimi, 2015'in ikinci yarısında bir yavaşlama eğilimine girmiş, az önce kredi bolluğunun olduğu platoda tekrar bir dip dalgası yapmış ve hemen burada, ikinci bölümde gördüğünüz -ki, nisan referandumunu kazanmak için Hükûmetin almış olduğu ekonomik tedbirlerle birlikte sanayi üretiminde bir artış söz konusu ve hemen ardından ciddi bir daralma söz konusu olmuş. İlk tablo BDDK verileri, ikinci tablo TÜİK verilerine göre yaptığım tablolar ve burada bir ekonomik çöküş trendine girmiş durumdayız. Eylülde daralma -eylül ayı için söylüyorum- 2,7 düzeyine çıkmış durumda.
Üçüncü veri işsizlik. Bakın, 2010-2013 arası, yani görece, uluslararası alanda dolaşan bol sermayenin ülkemize de geldiği dönemde işsizlikte bir düzenlemeden bahsetmek mümkün. Ardından... Ki bu işsizlik mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı ve genç nüfustaki işsizlik oranı olarak 2 parametre çerçevesinde değerlendirdik. Burada mevsimlik etkilerden arındırılmış işsizlik oranı 11,2, diğeri de 19 seviyesine çıkmış durumda.
Şimdi değerli arkadaşlar, buradan bakınca burada bir toparlanmadan ziyade henüz tünelin ucunda bir ışığın görülmediği, ciddi bir ekonomik kriz konjonktürün devam ettiğini söyleyebiliriz. Buna yüksek cari açık ve yüksek enflasyonu da kattığımızda, bunun, adıyla sanıyla, bilinen "stagflasyon" olduğu ortada. Buna cari fazlalıklarla -yine tırnak içinde söylüyorum- izah etmenin anlamı yok çünkü cari fazla da ekonomik krizin bir başka yüzü ve bir başka boyutu.
Peki, niye böyle? Üç temel mesele var. Bu üç temel mesele çözülmeden ülkemizde ekonomik krizler sürecinin ortadan kalkması mümkün değil değerli arkadaşlar. Bunlardan bir tanesi, AKP'nin iktidara geldiği günden bugüne kadar uyguladığı yüksek cari açığa dayalı büyüme modeli. Bu büyüme modeli özellikle uluslararası alandaki bol kredinin memlekette betona çevrilmesiyle, büyük kamu ihaleleriyle, geçmediğimiz köprülere ödediğimiz paralarla, şehir hastaneleri gibi batık birtakım sektörlerde harcanmasının iktisadi ve siyasi sonuçlarını şu anda hep beraber yaşıyoruz.
Bir diğeri, memleketimizde ciddi bir demokrasi yetmezlik sorununun olması. Özellikle Kürt meselesinin barışçı ve demokratik bir şekilde çözümünden geri adım atıldığı andan itibaren iktidar tarafından ve ülkede gazetecilerin, yazarların, akademisyenlerin tutuklanma süreçleriyle beraber ülkemizin dünyadaki kredibilitesi iyice zayıflamış durumda, ikinci sebep de budur.
Üçüncü sebep: Türkiye sermayesinin Orta Doğu'da emperyal bir güç merkezi olmaya çalışması, burada militarist yayılmış bir politika meselesidir. Suriye politikası stratejik derinlik tesiri çökmüş bir tezdir ve üçüncü mesele de budur. Bu krizin bedelini halka ödetmeye kalkmayın.
Özellikle kıdem tazminatına ilişkin...
Teşekkür ederim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Turan.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkür ediyorum.