| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1369) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 04 .12.2018 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, usul konusunu yeniden tartışmak istemiyorum ama gerçekten hani sağlıklı bir yasa yapmaya uygun hiçbir ortam yok. "Yeni sistem" dediğiniz sistem içinde herhangi bir gelenek oluşturmaya katkı sağlamayacak bu tavırlarımız diye düşünüyorum.
Şimdi, sayın teklif sahipleri genel gerekçe yazmışlar. Gerçekten bu genel gerekçe arkadaşlarımızın nasıl zor durumda olduklarını gösteriyor. Şimdi, "Değiller zor durumda, çok da rahatlar." filan diyeceksiniz ama eğer okursanız bu genel gerekçeyle ilgili torba yasa yapmanın zorluğunu da bu torba yasayı kendi hazırlamamış olduğunun ele vermesi açısından da gerçekten sıkıntılı bir genel gerekçe. Aslında, madde gerekçeleri bir şekilde oraya taşınmış. Bu, torba yasanın tabiatında var.
Değerli arkadaşlarım, şimdi bu kanun teklifiyle aslında işte 41 kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılıyor. Değişik konuları, birbiriyle ilgisi olmayan konuları görüşüyoruz. Bunlardan bir kısmı dolgu maddeler. Yani aslında işte yapılan Anayasa değişikliği, "müsteşar" yerine " bakan yardımcısı" konuluyor, "genelkurmay başkanı" yerine başka biri konuluyor. Bunlar dolgu maddeler. Hiç de buraya gelmesine gerek yoktu. Aslında çok da farklı bir şekilde yapıyor zaten Cumhurbaşkanı, Anayasa'yı manayasayı dinlemiyor, devleti yeniden tanzim ediyor. Peki, niye bu maddeler buraya geliyor? Dolgu işte. Yani bir şeyleri örtmek istiyorsanız böyle şeyleri de getirirsiniz. Okuyan der ki: Ya ne zararı var ki işte adamlar bir değişiklik, sistem değişikliği yapıyorlar, bu kelimelerin de değişmesi gerekir, aslında buraya da gelmesine hiç gerek yok.
Bir kısmı, mesela 7, 9, 10, 12, 19, 20 gibi gerçekten faydalı maddeler. Bizim muhalefet partisi olarak da destek vereceğimiz maddeler. Belki de eksik diyeceğiz. Yani emekli maaşlarının bin liradan az olmaması, iyi, doğru da eksiktir ama işte ölüm durumlarında bin liranın bölüşülüyor olması eksiktir. Dolayısıyla belli bir yerde sınırlamak kaydıyla burada da bir iyileştirme yapılabilir diyeceğiz. Örneğin 12'nci madde, daha evvel üniversitelerin tıp fakülteleri için, borçlarının Maliye Bakanlığı tarafından bir şekilde geçici olarak üstlenilmesi ve tasfiye edilmesiyle ilgili yaptığımız düzenleme şimdi diş hekimliği fakülteleriyle ilgili yapılıyor ve hepimiz biliyoruz ki üniversiteler, üniversitenin sağlık kuruluşları, hastaneleri ciddi sıkıntı içinde ve bunları gideriyoruz. Bunlar doğru şeyler. İşsizlik sigortası, işsizlik maaşının bağlanmasının kolaylaştırılması doğrudur, destekleyeceğiz ama önerge vereceğiz, yeterli değil, daha da kolaylaştırmak için birtakım düzenlemeler yapmak gerekiyor.
Bir kısmı var ki bu torbanın içinde -biz karşı çıkacağız- asla burada yer almaması gerekiyor. Hatta çıkarılması gerektiğini hem önergelerle teklif edeceğiz hem burada da söylüyoruz, bu maddeleri çıkartın ve daha kolay bir şekilde bu kanun teklifini burada görüşelim çünkü bu maddelerin bir kısmının gerçekten Anayasa'ya aykırı olduğunu ifade ettik. Bir kısmının da hiçbir şekilde kimseye bir faydası olmayacak, tam tersi büyük sıkıntılara sebebiyet verecektir diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bir de asla olmaması gerekenlerin arasında bir 22'nci madde var ki bilmiyorum, iktidar partisi milletvekili arkadaşlarımız okudular mı, burada ne demek istiyor bize anlatır mı biraz daha bunun gerekçesini? Herhâlde bu maddeyi konuşurken ayrıca gerekçesini konuşacağız. Şunu mu demek istiyor? Biraz evvel Sayın Katırcıoğlu'nun ifade ettiği gibi "Biz ne yapıyorsak tek adam sisteminin yerleşmesi için yapıyoruz. Biz bu heyet olarak bu dönem buraya geldik. Başbakan kendisini ortadan kaldırdı başbakanlıkla beraber -şimdi belediye başkanlığına gidiyormuş, hayırlı uğurlu olsun- bunun gibi biz de milletvekilleri, bu demokrasiyi, ortak aklı, bunları bir şekilde iptal ediyoruz ve her şeyi seçilmiş olan birisine... Bir kişinin seçilmiş olması bizim için yeterlidir, merkezileştirme daha iyidir, işler daha çabuk yürüyor, memleketin, milletin hayrına olan budur, dolayısıyla böyle kalabalığa, bunlara filan de gerek yoktur." Ama büyük bir çelişki var. Madem gerek yok niye sayıyı 550'den 600'e çıkardınız? O da ayrı bir şey.
Burada -bu 22'nci madde gelince bunu konuşacağız- gerçekten bir finansal OHAL yetkisi veriliyor Cumhurbaşkanına. Kendisi ilan edecek ve kendisi yönetecek. Bir finansal OHAL -üstüne basa basa söylüyorum- maddesi geldiği zaman ne demek istediğimi tekrar anlatmaya, daha geniş bir şekilde anlatmaya çalışacağım.
Bir kısım maddeler var ki değerli arkadaşlarım, bu maddeler de aslında siyasal karar. Yani buna muhalefet olarak biz itiraz ederiz, şöyle olsa daha iyi olur deriz. Ama netice itibarıyla, işte, birinci parti, ikinci parti falan gibi laflar ediliyor ama yani bir iktidar partisi var -partileri var, neyse- onlar çoğunluk, demokraside son kararı çoğunluk veriyor. Çoğunluk böyle uygun görüyordur, siyasi sorumluluğu da üzerine alır, yapar. Daha sonra başka siyasi bir heyet gelir, değiştirir. Peki, iktidarda olan bir siyasi heyet demokrasilerde neyi yapar arkadaşlar? Yani, belli sınırlar içinde olan şeyleri yapar, her şeyi yapmaz, yapamaz. Sizin heyetinizin de -Adalet ve Kalkınma Partisini kastediyorum- Türkiye'ye özgü sağ kafanın da temel problemlerinden bir tanesidir bu, siz şöyle algılıyorsunuz: Biz seçildik, her şeyi yaparız. Sayın Cumhurbaşkanı böyle algılıyor, sizin heyetiniz de -bana göre tabii yani bunu şey yapabilirsiniz- böyle algılıyor. Seçilen krallık sistemini savunuyorsunuz siz, demokrasiyle filan hiçbir ilgisi yoktur. Demokraside, iyi demokraside, kaliteli demokraside kararlar dağıtılır, sorumluluklar dağıtılır; bu yetmez, denetleme mekanizmaları getirilir çünkü demokrasi teorisinin temelinde -kızarsınız falan ama- insanı tanımak vardır. Hani, insan unutkanlıkla, yanlışlık yapmakla maluldür ya, insan bir şekilde mükemmel değildir, eksiktir ya. İnsanın eksikliklerini gidermek için oluşturulmuş bir sistemdir, bulunmuştur. Daha iyisi, problemleri falan yok mudur? Çok problemleri var demokrasinin. Şimdi otururuz temsilî demokrasinin sıkıntılarını burada konuşuruz. Bunların aşılması için gelen teklifleri falan da tartışırız, en mükemmel falan... Ama şu anda mevcut olan şey budur, insanların yanlışlarını düzeltmek amacıyla çünkü ortak akılla, birbirimizi uyararak... Siz öyle yapmıyorsunuz arkadaşlar. Seçilmiş bir irade, seçilmiş birisi varsa meşruiyeti halktan alıyor, milletten alıyor, dolayısıyla bu, yanlış yapmaz. "Bu, yanlış yapmaz." onu insan olmaktan da bir şekilde çıkarıyor değerli arkadaşlar. Bu mantıkla hazırlanmıştır bu maddeler. Buradan bir yere gidemeyiz arkadaşlar, dünya kadar yanlış yaparız.
Nitekim, bu kanun teklifinin içinde -sayın milletvekilim teklif sahibi- öyle şeyler var ki işte bir süre önce kanun hükmünde kararnameyle yürürlükten kaldırılan madde yeniden getiriliyor mesela değerli arkadaşlar. Niye böyle olmuş? Çünkü düşünülmemiş. Ortak akıl... Bir yerden bir şey geliyor ama -saraydan örneğin- yanlış olabilir. Hayır, bu aklınızdan bile geçmiyor arkadaşlar. Soru sorun "Pardon, ne demektir bu?" deyin, sorun yani her şeyi "Mehmet" diye bir avukat var...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Tam CHP'de yapılan şeyler ya bunlar.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Cumhurbaşkanı demedi mi "Ne demek arkadaşlar..."
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Gürsel Erol mesela, bir hatırlasanız Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Mehmet Uçum.
Değerli arkadaşlarım, böyle değil.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Gürsel Erol bir küçük itiraz yaptı, ne hâle geldi CHP'de?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, ben bir şey demiyorum yani onları benim tasvip ettiğimi nereden çıkarıyorsun? Bakın, başka bir şey söylüyorum değerli arkadaşlarım, yani itiraz edenin disipline gitmesi, disiplin suçu mudur falan değil, başka bir şey söylüyorum, size diyorum ki -yanlış bir şey de söylemiyorum- bir kişiden gelenin yanlış olabileceğini hesaba katın. Siz bunu yapmıyorsunuz arkadaşlar ve gerçekten demokrasiyi tahrip ediyorsunuz. Yani, şeklen demokrasi...
Bugün burada, şimdi tiyatro falan diyeceğim, herkes "Oo, Meclise hakaret ettin." falan... Değil arkadaşlar, Meclise hakaret etmiyorum, ben Meclisin güçlendirilmesi için çırpınıyorum burada, hiçbir şekilde hakaret etmiyorum ama yani koca koca insanlar Türkiye Büyük Millet Meclisini, hani 2 defa gazi olan, İstiklal Savaşı'nı yöneten, kutsal, işte, millet iradesinin tecelligâhı bu Meclisi bu duruma düşürmeyin değerli arkadaşlarım ya.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yanlış neyi sahiplenmişiz?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yazıktır ya!
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ya ne yaptık ya? Milletvekilimiz işte burada, 70 maddelik bir kanun teklifi getirmiş. Ne yani kötü bir şey mi yapmışız?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şu İbrahim kardeşimizin de usul içinde, İç Tüzük içinde nasıl... Laf at kardeşim ama bu kadar değil yani konuşmamızı tamamen bozma.
Evet, değerli arkadaşlarım, ben Başkan olsam, teklif sahibi olsam gerçekten muhalefetin itiraz ettiği bu maddeleri bu tekliften geri çekerim, bunların üzerinde biraz daha düşünürüm. "Ya, muhalefet milletvekili işte, bu adam da zaten sert, Cumhurbaşkanına da kafayı takmış 'finansal OHAL yetkisi' diyor filan, eeh boşver!" demeyin. Ne demek finansal OHAL yetkisi, ne yapabiliyor, nelere sebebiyet verebilecek, o çok sevmiş olduğunuz Sayın Cumhurbaşkanının başına ne büyük sıkıntılar açabilecek? Bunları bilin değerli arkadaşlarım.
Bakın, günler çok çabuk geçiyor. Hemen "Bizi tehdit etti filan" diye de yorumlamayın. Bakın, bu ülkede yakın tarihte neler oldu? Size hatırlatıyorum, yakın tarih. Neler oldu yani? Meclisi, dışarda hukuku filan düşünün yani. On sene içinde oldu bu. On sene önce bir grup kendinden menkul, işte o 28 Şubatı filan yapanlar astılar kestiler, savcıları topladılar, talimatlar verdiler, brifingler verdiler, gece yarısı oturdular muhtıralar yazdılar, memleketin iktidar partisini kapatmak için mahkemelere dava açtılar, baskı yaptılar. Bir süre sonra başka bir heyet geldi. Tuhaf bir şey bu ülke arkadaşlar. Onların hepsini "Bunlar Ergenekondur, Balyozdur, şudur budur" diye yaşla kuruyu da, suçlu olan olmayan hepsini içeri attı, tıktı içeriye. Dünya kadar eziyet ettiler, insanlar orada acı çektiler, öldüler, kişisel hakları çiğnendi filan. Bunların hepsi on-on beş sene içinde oldu. Sonra ne oldu değerli arkadaşlar? Sonra başka şeyler oldu. Onların, onu yapanların hepsi vatan haini ve terörist oldular. Savcılar... Kardeşim, hâkim ve savcılarımızın yarısı, yarısı değerli arkadaşlarım, terörist damgasıyla meslekten atıldılar, bir kısmı kaçtı, müebbet hapis cezası alıyorlar. Böyle bir ülke yoktur değerli arkadaşlarım. Normal, her şey normal gibi... Ne oldu? Onlar bu sefer dışarı çıktılar ve yüce Türk yargısı karar verdi, dedi ki: "Ergenekon diye bir şey yoktur. Dolayısıyla böyle bir terörist de yoktur. Beraatini istiyorum."
Değerli arkadaşlarım, beş sene sonra ne olacağını filan bilmiyoruz. Kimseyi de tehdit etmiyorum. Ama seçilmiş ülkeyi yönetsin, helalinden yönetsin, hiçbir itirazımız yok. Seçildi. Evet, şöyle oldu böyle oldu, seçildi, hiçbir itirazımız yok. Ama hukuk içinde yönetsin değerli arkadaşlarım, hukuk içinde yönetsin. Bu yaptığımız işlerin hepsi de hukuk içinde olsun.
"Biz yaptık oldu. Şeklen hukuka uydu. Ee, milletvekili kardeşimiz de hepsini bakanlık bakanlık dolaştı herkesin ihtiyacını aldı, torbasına attı, geldi buraya yapıyoruz, ne var bunda kardeşim?" Ee, ben sordum baştan: Bu bürokrat arkadaşlar niye o milletvekili arkadaşımızın arkasında oturuyor da benim arkamda oturmuyor diye. Kimse cevap vermedi. Demokrasiyse benim arkamda da oturması gerekiyor değil mi yani? Niye bana gelmedi o şeyler, muhalefet olarak belki de ben ikna edecektim.
Bir de sordum değerli arkadaşlarım. Bu tekliften önce bana göre çok daha önemli bir teklifi ben sundum, gelmiyor Komisyona. Değerli arkadaşlarım, kim karar veriyor buna? Daha evvel Hükûmet tasarı getiriyordu filan. Niye bu arkadaşımızın maddeleri...
Nereden sana uçtu da 31/12/2018'de mutlaka geçmesi gereken şeyleri buldun, bakanlıklardan topladın da? Benim de büyük haksızlıkların giderilmesi için hazırlamış olduğum teklif burada sizin teklifinizden önce Plan Bütçe Komisyonunda görüşülmesi gerekiyordu. Niye görüşülmedi değerli arkadaşlar?
Birbirimizi kandırmayalım arkadaşlar. Gerçekten ilkokul müsameresi filan değil yani. Hakikaten demokrasi önemli bir sistemdir, ülkeyi yönetmek önemli bir sistemdir, milletvekilliği mühimdir, Parlamento çok önemlidir. Biz milleti gerçekten temsil ediyoruz. O insanların bize güveniyle burayı temsil ediyoruz.
Güldürmeyelim kendimize. Yazık etmeyelim. Demokrasiyi katletmeyelim diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum arkadaşlar.