KOMİSYON KONUŞMASI

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler, değerli bürokratlar; Türkiye Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti arasında imzalanan ticaret anlaşması Dünya Ticaret Örgütünün öngördüğü ikili veya çok taraflı en çok kayrılan ülke esasına dayalı vergi indirimli veya tamamen vergisiz ithalat-ihracat anlaşmasıdır.

Bu tür ticari anlaşmaların temel hedefi her iki ülkede bulunan üreticilerin mümkün olduğunca en üst kâr marjını yakalaması, diğer yandan da iki ülkedeki tüketicinin kaliteli ve ucuz ürünlere erişiminin sağlanmasıdır. Ancak, ithalat ve ihracat kalemleri ve miktarlar belirlenirken sorumlu hükûmetler yerli üreticinin imtiyazlarını ve sürdürülebilir gelişimini gözetmelidir. Serbest ticaret anlaşması imzalayan bir hükûmet kendi kalkınma planı çerçevesinde bir yandan üreticisini ihracat boyutuyla desteklerken, diğer yandan fiyat riskini yükseltebilecek iç pazar talebini daraltmadan kontrollü bir ithalat dengesinin yakalanmasına odaklanmalıdır. Aksi durumda vergilerden muaf tutulmuş ithal ürünlere karşı, yerli üreticinin rekabet imkânı kalmaz ve yerli üretici, bir grup ayrıcalıklı ithalatçıya ve piyasayı kontrol eden komisyonculara ezdirilmiş olur. Özellikle ekonominin temelini oluşturan tarım ve hayvancılık sektörümüz bu bağlamda ciddi bir risk altındadır.

Burada büyükbaş hayvan eti, domates, buğday, ayçiçeği tohumu, ayçiçeği tohumu yağı, mısır, soya fasulyesi, yeni pazar mantısı gibi ürünler en çok kayrılan ülke indirimine tabi olarak ithal edilecek ve aynı biçimde Türkiye'den çeşitli ihraç ürünlerinin; deniz ürünü, domates, patlıcan, balkabağı, kabak, tom fındık, Antep fıstığı, kurutulmuş incir, narenciye gibi ürünler ve daha sıralayabileceğimiz kimi ürünler yine aynı biçimde ihracata tabi olacaktır. Yerli üreticinin Sırbistan özelinde dış pazarda yüksek kâr imkânını artırabilmekle birlikte iç pazardaki arz-talep ve fiyat dengesinin Türkiyeli tüketicinin lehine korunması mutlaka dikkate alınmalıdır.

Yukarıdaki ifadelerden yola çıkarak öngörülen ihracat ve ithalat dengesinin Türkiyeli hayvan ve tarım üreticilerinin aleyhine olduğu görülmektedir. 5 bin ton büyükbaş hayvan etinin Türkiye pazarına girmesi, geçici olarak tüketiciye ucuz ama sağlık açısından denetimsiz etin sofralarına ulaşması sağlanmış oluyor bu biçimde ve hayvancılık sektörünün sürdürülemez bir noktaya getirildiğini görüyoruz. Sağlıkla ilgili evet, denetim yapıldığı ifade ediliyor, başka komisyonlarda da bunlar çok tartışıldı, Genel Kurulda da tartışıldı ama yakın zamanda siz de biliyorsunuz ki Türkiye'de şarbon hastalığı tespit edildi ve bazı bölgeler bu anlamıyla karantinaya alınmıştı.

Türkiye'nin geneli bir "buğday ambarı" olarak nitelenirken iç pazardan almak yerine, Sırbistan'dan buğday ithal etmek, yerli üretici açısından bir nevi kırbaç cezasıdır. Yerli buğday üreticisi, neredeyse maliyetin altında buğdayını satmaya zorlanmakta ve buradan kâr elde eden kesimler, komisyoncular ve iktidar partisine yakın gıda sanayicileridir. Buğday üreticilerimiz elde ettiği parayla geçinemezken iç pazarda temellük sahibi olan Ülker, Şölen, Torku, Saray ve benzeri büyük gıda sanayi gruplar iktidarın desteğiyle vergisiz buğday ithalatıyla yerli üreticiyi tehdit etmektedir.

Kısacası, vahşi kapitalizmin temeli olan sömürü modelleri arasında ucuz ham madde uğruna yerli üretimi vergisiz ithalatla hizaya getirmek ve vergilerle komisyoncular arasında yerli üreticiyi boğmak, bu ikili serbest anlaşmayı bir adım daha pratiğe geçirmiş olacaktır. Buna benzer ikili serbest ticaret anlaşmalarıyla yerli üreticilerin daha düşük kâr marjıyla veya zararına mallarının satışa zorlanması kabul edilemez. Bu ikili anlaşma, yerli üreticinin sürdürülebilir üretim imkânlarını kısıtlama riskini oluşturması sebebiyle bu anlaşmaya muhalefet şerhimizi düşüyoruz.

Ayrıca, söz konusu anlaşmanın veya anlaşmanın ek protokollerinde yapılacak olası değişikliklerin onaylanmasına dair Meclis yetkilerinin Anayasa'da belirtilen "güçler ayrılığı" ilkesi ve halk iradesinin temsili ile çelişecek bir şekilde anlaşmada düzenleme yapma ayrıcalığının Cumhurbaşkanına devredilmesine özellikle karşı çıkıyoruz.

Teşekkür ederim.