KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; herhâlde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu Kamu İhale Kanunu kadar darbe alan, bunun kadar ezilen, kolu bacağı budanan başka bir kanun yok. 2002 yılında çıkmış, bugüne kadar 53 kanun ve kanun hükmünde kararnameyle 190 kez değiştirilmiş değerli arkadaşlarım. En fazla da -arkadaşımız Sayın Emecan ifade etti- 3'üncü madde, "İstisnalar" maddesi değişmiş 26'ncı defa, şimdi 27'nci defa değiştiriyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde -daha evvel ifade ettim bu Komisyonda, bir daha söylüyorum- birçok, tabii, faydalı kanunlar var ama adalete hizmet eden 2 tane önemli yasa var: Bunlardan bir tanesi bu KPSS yani merkezî sistemle tarafsız bir sınavla memur alımı, ikincisi de Kamu İhale Yasası. İkisini de sanıyorum rahmetli Ecevit çıkardı. Öyle mi? Bir rahmet gönderelim yani hak ediyor, çok önemli idi bunlar. İkisiyle de Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin acayip başı dertte, problemi var, geldiği günden beri bunlarla uğraşıyor. Ya, sizin probleminiz... Yani adaletle ilgili problem var, bunun bir defa altını çizelim. Siz, bütün bu şeyler yani şimdi Cumhurbaşkanına -(z) bendiyle- uluslararası toplantılarda yetki filan... Nedir bu? "Bizim bildiğimiz bir tane firmaya vereceğiz bu ihaleyi." Başka bir şey değil, bunu hepiniz biliyorsunuz. Her alanda... (z) arkadaşlar, (z). Bundan sonraki değişiklikler (2/a), (2/b), (2/c), (2/d) diye gidecek yani böyle komik bir durumla da karşı karşıyayız.

Yani arkadaşlar "Biz geldik, çoğunluğumuz var. Her şeyi de yaparız ve bunların hepsini de yasal kılıfa sokarız." Haksızlık yapıyorsunuz, adaletsizlik yapıyorsunuz ve bunun yasasını çıkartıyorsunuz burada. Siz, uluslararası mesela İSEDAK toplantısını A firmasına, B firmasına, filan adamın yeğenine, filan milletvekilinin damadına, filan bakanın şeyine vereceksiniz, her neyse; bunun için biz burada yasa çıkarıyoruz değerli arkadaşlarım; bu, bunun dışında başka bir şey değil. Niye? Ne kadar güzel bir şekilde işte mimar mezun oluyor Türkiye'nin değişik fakültelerinden, merkezî bir sistemle o sınavlar da şimdi bayağı geliştirildi. Genel sınav da yapılıyor, yerel sınav da yapılıyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne yaptın, dün bana ne söyledin Sayın Bekaroğlu? FETÖ'cüler hep oralardan girdi.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ona da cevap vereceğim.

Ondan sonra kim fazla puan almışsa o giriyor. Adalete bakın arkadaşlar, filanın yeğeni değil. Ha, "FETÖ'cü geliyor, ETÖ'cü geliyor, METÖ'cü geliyor." Bunlarda devlet var, devleti yok ettiniz arkadaşlar, devletin kurumlarını, kurumsal yapılarını yok ettiniz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Devleti o dediğiniz yöntem yok etti.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Devlet var, güvenlik soruşturması yapıyorsunuz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi onu muntazam hâle getiriyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Güvenlik soruşturması yapıyorsunuz, kim FETÖ'cü kim değil, bunu anlamıyor musunuz?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Dediğinizin gerçekle alakası yok.

BAŞKAN - Sayın Aydemir...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne zamanki savcılar, efendim, yolsuzluk operasyonu yapıyorlar, ondan sonra FETÖ'cülük çıkıyor. Yok mu bu devletin güvenlik kurumları, MİT'i ya da güvenlik soruşturması yapan şeyleri; mahkemeleri yok mu, karar vermiyor mu? Siz mi karar vereceksiniz buna? Siz istemediğiniz herkesi "Filanın yeğeni, filan FETÖ'cünün kızının damadının bilmem nesi..." Var mı kardeşim yani modern hukukta var mı, Türkiye'nin hukukunda var mı, herhangi bir dinde var mı filanın yeğeni, filanın şeyi olduğundan dolayı insanları mahkûm etmek, işsizliğe mahkûm etmek, açlığa mahkûm etmek var mı arkadaşlar?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bunu kim yapıyor? Kimsenin yaptığı yok. Bu iftira, öyle bir şey yok.

BAŞKAN - Sayın Aydemir, lütfen...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ben ortaya söylüyorum; yapan varsa alsın, yapmayan varsa almasın. Değerli arkadaşlarım, "Bu FETÖ'cü, sildim." Ya, FETÖ'cü, evet, güvenlik soruşturması yapılır, mahkeme kararları gelir, her neyse, alınmaz.

Ama bir daha tekrar ediyorum: Türkiye Cumhuriyeti tarihinde adaletle ilgili yani adalet duygusunu biraz zerre kadar ayakta tutan 2 tane yasa var, 2 tane yasayla da probleminiz var, 2'sini de delik deşik ettiniz değerli arkadaşlar. İstisnalar... Her şeye istisna getirdiniz. Bakın, yasa ortada, 3'üncü madde ortada, bakın (a)'dan başlıyor; daha geçtiğimiz birkaç sene içinde şu Komisyonda torba yasalarla gelen en az 10 tane, 15 tane değişiklik var, aklınıza gelebilecek her konuda istisna getirilmiş.

ÇAYKUR'a gelelim. Değerli arkadaşlar, 1984'te çayda, Çay İşletmelerinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, lütfen tamamlar mısınız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 1984'te çay piyasasında tekel kaldırıldı; özel sektörler, fabrikalar geldi; teşvik edildi, dünya kadar açıldı, edildi filan. Sonra ne olduysa işte orada da piyasadaki haksızlıklar işledi, küçükler filan -Cemal Bey bu işleri çok iyi bilir, günahı da var mıdır bu işlerde bilmem- gitti, 5-10 tane büyük şey kaldı, orada da bir özel tekel kuruluyor. Onlar borsayı da ele geçirdiler filan.

Şimdi, ÇAYKUR'da özellikle müstahsile yönelik işlerde, çay almada, işte, kota, kontenjan filan uygularken hep özel sektörün lehine işler yapıyor. Kapasitesi varken kapasitesini kullanmıyor, çayımızı almıyor. Şöyle bir şey var, çay depoya mepoya konulmuyor; çayı on gün içinde, on beş gün içinde kesmek mecburiyetindesiniz, taze filizdir, kesiyorsunuz ve o gün satmak durumundasınız; hadi o gün olmadı, ertesi gün mutlaka verilip fabrikaya gitmesi gerekiyor. Almıyor; 9 bin ton/gün kapasitesi var ama 6 bin ton/günü kullanıyor, 3 bin ton/gün kullanmıyor, almıyor ÇAYKUR çayı -2,45'ten ÇAYKUR çayı satın alıyor- gidiyorsunuz, 2 liradan; 1,90'dan -en son 1,5 liraya kadar indi- özel sektöre veriyorsunuz. ÇAYKUR hiçbir sebep yokken -dördüncü sürgün diye bir sürgün var, çay satılıyor- üçüncü sürgünden sonra kapatıyor fabrikalarını. Niye kapatıyor? Burada ÇAYKUR görevlileri var, söylesinler. Bu bir siyasi politika, sizin şeyinizde. Kapatıyor, dördüncü sürgünde 1.300 liraya... Bak, nisan ayında, mayıs ayında, haziranda, ağustosta, eylülde 2,45'ten sattığı çayı 1,40'a satmak mecburiyetinde kalıyor müstahsil. Yani şunu diyorum: ÇAYKUR düzenleyici bir kuruluş, denetleyici bir kuruluş diyorlar ama müstahsile geldiği zaman özel sektörün lehine kararlar alıyor ama almaya satmaya geldiği zaman ayrıcalık istiyor, ayrıcalık getiriliyor. ÇAYKUR devlet direkt olarak çayı satacak, ihale yapılmayacak yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin çay ihtiyacı olacak, ÇAYKUR'dan alacak.

Niye? O fabrikalar, onlar niye ÇAYKUR'dan alacak? Niye istediği fiyattan alacak? Ne oldu ÇAYKUR'a? ÇAYKUR Genel Müdürlüğü bir anlatsın, yıllardan beri devletten alıyorlar, ne oldu ÇAYKUR, niye ÇAYKUR zararda? Niye böyle bir maddeyle burada Kamu İhale Yasasını deliyoruz ÇAYKUR için? Ne oldu? Bu genel müdürler nerede, ÇAYKUR'u bu hâle getiren, böyle bir yasa çıkmasına sebebiyet veren genel müdürler nerede; kim bunlar, nerede?

Bir tanesi dokuz sene yaptıktan sonra DOKAP'ın başına getirildi, o sistemi de mahvetti, şimdi de Sakarya'ya Belediye Başkanı adayı olarak gönderildi; hiç kimse buna hesap sormuyor. Öbürü birtakım soruşturmalar falan atlattı, hepsi de örtüldü; ondan da hiçbir şey sorulmuyor. Şimdi bunun şeyini ÇAYKUR'da yeni yeni oturmaya başlayan sistemin bozulması için şey geliyor.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiyorum.

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Ekrem Bey'e çatma ya.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ekrem mekrem, her kimse, benim isimlerle bir işim yok. Çayı ve ÇAYKUR'u mahvettiler, bunların bir sorumlusu olması lazım. İşte siyasi sorumluları onlar ama onun sorumlusu olması lazım.

Şimdi de rekabeti ortadan kaldıracak. Sordunuz mu Rekabet Kuruluna? Böyle bir şey olabilir mi? Ben de gireceğim, çok da güzel çay yapıyorum, ihaleye gireceğim, ben satmak istiyorum. Niye kanunla karşıma çıkıyorsunuz ya? Yani devlet kanunla insanların karşısına çıkmak mecburiyetinde mi? Böyle bir şey var mı değerli arkadaşlar? Böyle bir şey yok.

Şunu da söyleyeyim: Ben ÇAYKUR olmadan asla çaycılığın olmayacağı, Türk çaycılığının olmayacağına, Türkiye çaycılığının olmayacağına inanıyorum. Asla ve asla ÇAYKUR'un ortadan kalkmaması gerekiyor.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, teşekkür ediyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum.

2'nci maddeyle ilgili de, değerli arkadaşlarım "Ülkemiz tarafından tertiplenecek uluslararası organizasyon ve toplantılardan Cumhurbaşkanı tarafından belirlenenler için bu organizasyonlar ve toplantıların yürütülmesine yönelik olarak sorumluluğu idare tarafından yapılacak mal ve hizmet alımları" (z) bendi olarak geliyor; istisna, Kamu İhale Yasası'nın "İstisna" maddesine (z) bendi...

Bakın, Cumhurbaşkanı olmadan bir yasa çıkaramazsınız, mümkün değil yani. Burada da aynı şeyi getiriyorsunuz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ya, sistem Cumhurbaşkanlığı sistemi ya. Hayret bir şey ya!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, böyle bir şey var mı arkadaşlar ya. Ya, bir uluslararası toplantıyı kimin yapacağına Cumhurbaşkanı karar verecek, böyle bir şey var mı arkadaşlar ya? O zaman dağıtın bütün devleti ya. Buraları muraları dağıtın. Böyle bir şey olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Uluslararası toplantıları en güzel bir şekilde, standart şekilde kim yapıyorsa bellidir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ya, bu Cumhurbaşkanlığı sistemini hiç okumadın mı?

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitireyim.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, ikinci konuşma hakkınızı da bitirdiniz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir cümle, birkaç cümle daha, bitiriyorum.

BAŞKAN - Efendim, bakın...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Meramımızı anlatıyoruz, hak diye bir şey yok ya.

BAŞKAN - Anlıyorum ben.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şurada arkadaşlarımızın çoğu yok zaten, meramımızı anlatalım.

BAŞKAN - Elbette, söz vereceğim, bir saniye.

Benim de uyarı yapma hakkım var.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Eyvallah, tamam; aldım o uyarınızı.

BAŞKAN - Birincisini bitirdiniz, ilave söz verdim; ikincisini bitirdiniz, onu da söylüyorum haberiniz olsun diye.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tamam, aldım haberi.

BAŞKAN - Buyurun açıyorum.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Esası kaçırıyorsun, ondan sonra da zaman istiyorsunuz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Cumhurbaşkanı takıntısından kurtulsa çok...

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Cumhurbaşkanı takıntısı sizin var değerli arkadaşlarım.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bizim niye olsun?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yani ödünüz koptu biraz evvel, acaba o ne der diye.

BAŞKAN - Arkadaşlar, müdahale etmeyin lütfen.

Sayın Aydemirler...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Cumhurbaşkanı takıntısı sizde var. Neyse, o takıntı, bırakmayım. Ya, ciddi bir şey konuşuyoruz arkadaşlar.

Bu organizasyonları yapan, Türkiye'de toplantı organizasyonları yapan çok değerli, tecrübeli, çok ciddi firmalar var. Ben kongrelerle falan uğraştım, dernek yöneticiliği falan yaptım meslek örgütlerinde, biliyorum. İhale yapıyorsunuz, en iyisini en ucuz şekilde alıyorsunuz. Niye burada Cumhurbaşkanını işin içine sokuyoruz? Şimdi ben düşünüyorum, niye Cumhurbaşkanı girdi? Acaba Cumhurbaşkanının bilmem nesine mi, akrabasına mı verecekler diye giriyorum işte ya da işte milletvekillerine sus payı olarak mı verilecek diye giriyorum. Niye Cumhurbaşkanını şaibe altına sokuyorsunuz değerli arkadaşlar? Bunu yapmak zorunda mısınız?

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, teşekkür ediyorum, sağ olun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kapatalım mı, eyvallah.

BAŞKAN - Çok teşekkür ederim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.