KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, bu düzenleme, 35'inci madde 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlemesi Hakkında Kanun'un 7/(a) maddesinde düzenleme yapıyor. Düzenlemeyle devletin bir borçlanma enstrümanı olarak kullandığı kira sertifikaları çeşitlendiriliyor. Kiralamaya, ulusal ve uluslararası piyasalarda işlem gören emtia, altın, gümüş, petrol, bakır, tarım ürünleri vesaire gibi bütün varlıklar halka açık olmayan kamu kurum ve kuruluşlarına ait menkul kıymetler dâhil ediliyor. Maddede yapılan bir başka kritik düzenleme ise söz konusu madde gereğince kira sertifikası ihraç etmek üzere kurulan kiralama şirketlerinin yurt içi ve yurt dışı piyasalarda kira sertifikası ihraç ederek yapacakları borçlanmalarda ulusal ve uluslararası borsalar diğer likit piyasaları ile borsa dışında işlem yapabilmelerine izin verilmesini oluşturuyor. Varlık kiralama şirketleri şimdiye kadar ihraç ettiği kira sertifikalarından sağladığı borçlanmayı Hazineye aktarıyordu. Varlık kiralama şirketlerine ayrıca kendilerine devredilen varlıklar inşa ettiriliyor.

Değerli arkadaşlarım, para bitti, deniz bitti yani on yedi senelik Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları dünya kadar kaynak kullandı, topladığı vergileri bir tarafa bırakıyorum, milyarlar, katrilyonlar eski ifadesiyle ama özelleştirmeyle 80 milyar dolara yakın bir para toplandı, kullandı, cari açık falan bir tarafa.

BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Bekaroğlu, konuşuyor diye mi gürültü ediyorsunuz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Türkiye'nin borçları 230 milyar dolarlardan 460-470 milyar dolarlara geldi. Yetmedi, projelerin finansmanıyla kamu-özel ortaklığı, işte yap-işlet-devret gibi modeller bulundu ve bu modellerle de 300... Tam da belli değil çünkü sözleşmeler, sözleşmelerin miktarlarını filan hepsini saklıyorsunuz yani şeffaflık diye bir şey yok. Ama, konunun uzmanlarının yaptığı çalışmalarda 300-325 milyar dolar civarında bir taahhüt söz konusu. Her şey verildi yani geçmişte bizden öncekilerin oluşturduğu varlıkları sattınız, dünya kadar borç yaptınız gelecek kuşaklara, yetmedi, gelecek kuşakların ödeyeceği vergilerle karşılamak üzere taahhütler verdiniz, yaptırdığınız firmalarla. Şimdi, yetmiyor, bütün varlıkların hepsini değişik yöntemlerle tekrar borç almak için kullanacaksınız. Bu bir kriz maddesi, kim ne derse desin, bu torba da bir kriz torbası. Para bulmak için saldırıyorsunuz. Bir taraftan Sayın Cumhurbaşkanı çıkıyor "Faiz şöyledir, faiz böyledir, her kötülüğün babasıdır, enflasyonun temelinde şu vardır, o vardır, bu vardır." Ama öyle bir şeyler yapıyor ki devletin, kamunun elindeki bütün varlıkları alıyor, sertifikasını çıkarıyor, onun türevin türevi türevi piyasalarda işlem görmesini sağlıyor. Böyle bir çelişki içindesiniz değerli arkadaşlarım. Ha "Varlık Fonu'yla falan da kesinlikle ilgisi yok." dedi. Bu konu da tartışılabilir. Yapılan iş...

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Niye teşekkür ediyorsun, bitirmedim ki daha, daha konuşacağım yani?

BAŞKAN - Önergende konuşabilirsin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Devam edebilir miyim?

BAŞKAN - Önergende konuş, önergende vereyim söz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir cümlemi tamamlayayım ya!

BAŞKAN - Ha, bitirin Sayın Bekaroğlu. Şimdi araya reklam alıyorsunuz konuşurken.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Çok zalim oldun, gaddar oldun, yapma öyle yani. Bugün bitiremiyoruz, görüyorsunuz, bugün bitmiyor; yarın, öbür gün var, pazar günü var, var da var yani, çalışacağız.

BAŞKAN - Bitecek, bitecek, sabaha kadar.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Niye sabaha kadar? Öyle bir şey yok ya. Arkadaşlar, bu çalışma usulleriyle ilgili bir şey yapalım ya, böyle bir şey olmaz!

BAŞKAN - Arkadaşlar, sabaha kadar çalışmayı oylayanlar...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, on saat burada oturulur mu değerli arkadaşlarım, on saat burada oturulur mu? Böyle bir şey var mı arkadaşlar ya? Bu zulümdür ya! Bu insan haklarına da aykırıdır, her şeye aykırıdır, böyle bir şey var mı?

BAŞKAN - Ya, İzzet Ağabey, Musa Ağabey, yıllarca "İnsan haklarına aykırı." dediler dediler, gittiler. Bırak onlar zamanında çok söyledi, sen tekrar etme Sayın Bekaroğlu.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Biz Sayın Bekaroğlu'nu sabahtan akşama kadar çok dinliyoruz, çok yoruluyoruz, çok sabrediyoruz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, siz de konuşun ya!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Arkadaşlar, şaka yapıyor arkadaşım, arkadaşım şaka yapıyor, iki sebepten. Ben de psikiyatri uzmanıyım, burada biraz psikanaliz yapayım yani. İki tane sebep var, çok rahatsız arkadaşımız, oturduğu yerden söylenenlerden çok rahatsız oluyor. Niye rahatsız oluyor biliyor musunuz? Gerçekler çarpıyor suratına. Biliyor kendisi aslında, susuyor, müthiş bir rahatsızlık duyuyor.

BAŞKAN - Evet, Sayın Bekaroğlu, toparlayalım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bunu başka bir şekilde yansıtarak söylüyor ve rahatlıyor, şaka yaptı. Hiç de gülünecek güzel bir şaka, sofistike bir şaka değil, burada ciddi bir iş yapıyoruz değerli arkadaşım. Yani milletten toplanan paraları... Gülme Sami Bey kardeşim ya! Ciddi bir iştir ya!

BAŞKAN - Sami Bey'in her zaman yüzü güleçtir ya.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tüyü bitmemiş yetim hakkı, milletten, gariban insanlardan, ya hastadan, yolcudan, asgari ücretle çalışandan, perişan insanlardan vergi topluyoruz. Kuruş kuruş para toplanıyor arkadaşlar, bu kuruşun burada, nereye, nasıl dağıtılacağına karar veriyoruz ya. Burada nerede komiklik var, bana birisi söylesin. Gülünecek ne var değerli arkadaşlarım? Bu konu üzerinde uzun uzun konuşulması gerekmiyor mu? Yani burada kimden ne aldı, nereye gidecek, adalet terazisini nasıl kullanacağız, bunu konuşmayacak mıyız değerli arkadaşlarım ya?

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Bir dakika, bizim gülmemizin ciddiyetle, ciddiyetsizlikle ilgisi yok Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bunu konuşacağız arkadaşlar. Arkadaşınız ifade etti, bundan dolayı rahatsızlık duyuyormuş, ifade etti arkadaşınız ya, tahammül ediyormuş bana, onu ifade etti. Konuşacağız Sayın Başkan.

Evet, şunu diyordum: Siz memleketin, ülkenin bütün varlıklarını bir şekilde piyasada gezebilen araca, enstrümana dönüştürüp rehin olarak veriyorsunuz, borç alıyorsunuz. Gerçekten, sizin on altı senelik idarenizi... Bu bir kriz maddesi, hiç tartışmasız bir şekilde bir kriz maddesidir. Ülkeyi gerçekten uçurumun kenarına, uçurumun dibine düşürdünüz, şimdi var olan her şeyi veriyorsunuz, olan şey budur burada. Hadi "değildir" diye birisi söz alsın, anlatsın.

Teşekkür ederim.