| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Şili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1245) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 06 .12.2018 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Aslında Sayın Koç, söyleyeceklerimin bir bölümünü ifade etti. Ben de tabii ki Berat Bey'in düşüncelerini saygıyla karşılıyorum ancak şöyle bir temel soru var karşımızda: Kim karar verecek yani hangi gazete? İşte Sayın Çonkar'ın kriterlerine giriyor, girmiyor yani o uçağın pilotu mu, dağıtımı yapan hostes mi, Ulaştırma Bakanlığındaki bürokrat mı, kim karar verecek? O yüzden -Haluk Bey'in dediği gibi- bence hepsi sunulur, insanların zaten okuma mecburiyeti yok, okumak istediğini alır, hangisini okumak istemiyorsa onu bırakır. Buradan yani bir şey sonucu çıkarmak yani onun sunumu işte devlete zarar verir ya da işte bahsedilen uluslararası işte dış güçlerin operasyonlarına katkı sağlar anlamı çıkarmak bence bir zorlama. Tam tersine bu hani yasakçı bakış aslına bakarsanız yani dışarıdaki Türkiye'ye yönelik algıyı daha da güçlendiriyor yani gazetelerin yasaklandığı bir ülke, gazetelerin, işte uçakta kamu madem böyle bir imkân sağlıyor ama bunu sadece kendisini eleştirmeyen gazetelere sağlıyor. Öte tarafta işte neye göre mesela Cumhuriyet'i yasaklayacaksın, neye göre Sözcü'yü, neye göre Yeniçağ'ı yasaklayacağınız ya da Evrensel'i, Birgün'ü almıyorsunuz diye sorulduğunda yani buna her gün ayrı bir kriter koymanız lazım. Yani bugünkü şu manşetini beğenmediğim için koymadım, ya da bugün şu fotoğrafı... Yani bu çok bana göre -yani sakın şahsınıza yönelik değil, sadece bu genel bakış anlamında söylüyorum- daha özgürlükçü, daha serbesti bir tutum hepimizi rahatlatan bir tutum olacaktır yoksa bu yasaklama aslına bakarsanız halkın haber alma hakkının engellenmesidir net bir şekilde.
Benzer bir tutum, isimli uçağa alınan gazeteleri Sayın Koç, gündeme getirdi ama bunun uzantısı örneğin devlet yetkililerinin, Cumhurbaşkanının, Meclis Başkanının ya da bakanların bir dış ziyaret yaparken, resmî ziyaret yaparken yanlarına aldıkları gazeteciler. Eğer fotoğrafları koyarsanız neredeyse basmakalıp fotoğraflar yani aynı kişiler, aynı gazeteler sürekli aynı ekip ama bu öncelikle örneğin hem o devlet büyüğünün ziyaretinin tüm giderleri -hem o uçağın hem oradaki masrafın- aslında hem Berat Bey hem de benim tarafımdan hem de diğer değerli milletvekillerimiz ya da 81 milyonun vergilerinden ödenmekte. O yüzden böyle bir ayrımcılık yapma hakkı yoktur kim olursa olsun yani bu Sayın Cumhurbaşkanı da olsa bir bakan, bir bürokrat da olsa yapamaz. Tamamen yani benim vergimi alıyor ama benim okumakta olduğum ya da okumayı sevdiğim gazeteyi saymıyor. Bakın, bu da çok büyük bir ayrımcılıktır, benzer şekilde bu uzatıldığında, akreditasyon uygulamasına da gider aynı şekilde. Beğenmeyebilirsiniz, görüşü, çok eğer şeyi varsa yani terörü övdüğünü, şiddeti, terörü teşvik ettiğini düşünüyorsanız zaten ceza kanunları ya da basın kanunları bu konuda kullanılabilir ama burada da yani bir eleştiriyle işte teröre mutlak destek arasındaki o çizgiyi de net bir şekilde hepimizin koyması lazım. Maalesef Türkiye uzun süredir -sadece bu dönem değil- bu çizgi konusunda sıkıntı yaşamakta. Tabii, konunun dağılmasını istemiyorum ama bu konuda yani işte kamusal bir hizmet verildiğinde ayrımcılık yapılmaması lazım. Çünkü o kamusal hizmet verilirken 81 milyonun yani partilisi, partisizi, AKP'lisi, CHP'lisi, MHP'lisi, HDP'lisi, İYİ PARTİ'lisi, hepsinin vergileriyle verilmekte o hizmet. Yani o uçağa o gazeteci alınıyorsa, onun otel masrafından tutun da yemeğine kadar aslında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ödüyor, Utku Çakırözer ödüyor, işte Asuman Hanım ödüyor, Volkan Bozkır ödüyor, hepimiz ödüyoruz. Bu gözle bakılmasında fayda var.
Ben hazır Ulaştırma Bakanlığımızın değerli bürokratını da bulmuşken Şili'ye kadar tabii, bakın uçuşların... Birçok anlaşmanın içinde aslında oluyor, şeyde de biz Sayın Komisyon Başkanımızla da katıldığımız ziyaretlerde şu unsur hep gündeme geliyor: İşte Türk Hava Yollarının uçuşları yetmiyor, artsın. Uçuşun artması önemli, hem dostluğu hem ticareti artırıyor, memnun oluyoruz. Devlet yetkilileri işte Türk Hava Yollarının uçmadığı yer kalmadı dediğinde memnun oluyoruz ama ben seçim bölgem olan Eskişehir'de, bakın -Şili'yi konuşuyoruz, yüzlerce, binlerce kilometre ötede- ben şurada dört yıldır çırpınıyorum, bir havaalanımız var, havaalanına uçak gelmiyor. Yani Eskişehir'den işte gitmek istiyor, mesela bizde çok Ağrılı, Vanlı işçi var yani otobüse biniyor yirmi dört saat, yirmi altı saat sonra varıyor uçak olmadığı için. Ve biz burada çırpınıyoruz -burası yeri değil, biliyorum, Plan, Bütçede, Genel Kurulda, her yerde çırpınıyoruz- ya Eskişehir'imize yani yapın. Yapılmıyor mu? Yapılıyor işte neydi Zafer Havaalanı yani tam bir rezalet. Oraya her türlü teşvik veriliyor, uçmayan yolcu başına yine bizim vergilerimizden, hepimizin vergisinden para veriliyor ve artık ayyuka çıktı -KİT Komisyonunda belki takip ediyorsunuzdur- yani Türkiye'nin bence en büyük skandallarından biri, Zafer Havaalanının uçmayan yolcular için önümüzdeki beş, on, on beş yıl için taahhüt edilmiş olması. Ama Eskişehir'e Zafer Havaalanından daha fazla insan "charter" uçaklarıyla gelmeye çalışıyor, işte hacca gitmeye çalışıyor, umreye gitmeye çalışıyor charter uçağıyla bizden, biz maalesef tarifeli sefer koyduramıyoruz. Emirdağda biliyorsunuz Afyon'un ilçesidir ama çok fazla Emirdağlı Eskişehir'de yaşar. Sayın Volkan Bozkır burada, diğer diplomatlarımızın hepsi biliyor, Brüksel'de neredeyse Emirdağı'nı biliyorsunuz ülke zannederler yani Türkiye'nin içinde bir başkent gibi zannederler. Eskişehir'imizde dediğim gibi on binlerce Emirdağlı yaşıyor, uçacak uçak bulamıyorlar ve "charter"cıların elinde 500-600 eurolara uçmak durumunda kalıyorlar. Buna da yani Ulaştırma Bakanlığımızın, tamam Şili'ye artıralım... İşte biz dün Karadağ'dan geldik "Günde iki sefer var, artıralım." deniliyor. Artıralım çünkü gerçekten dostluğun, ticaretin gelişmesine katkı sağlar ama bu ülkenin yurttaşı olan Eskişehirlilerin de, bu ülkenin yurttaşı olan Emirdağlıların da Brüksel'e giderken, Eskişehirlilerin Van'a, Ağrı'ya giderden ya da tatillerini geçirmek için Trabzon, Karadeniz ya da Akdeniz'e giderken ya da iş bağlantıları için İstanbul'a giderken ulaşımını sağlamak da bence Ulaştırma Bakanlığının, Türk Hava Yollarının asli görevi olmalıdır diye düşünüyorum.
Çok teşekkür ediyorum.