KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Çok teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, evet, bu torbanın algı operasyonu bu iki madde üzerinden yapıldı. Bir tanesi en düşük emekli maaşı bin lira. İkincisi de işsizlik maaşı almak çok kolaylaştı.

Değerli arkadaşlarım, en düşük emekli maaşı bin lira hikâyesi 2015'te Cumhuriyet Halk Partisinin seçim bildirgesinde filan vardı, çok geç bir şekilde ama siz bin lira filan da vermiyorsunuz. Niye vermiyorsunuz size anlatayım değerli arkadaşlarım. Biraz evvel Sayın Emecan ifade etti; bakın, bu kanunun yürürlük maddesine madde 70'e bakın: "43'üncü maddesi yayımı tarihini takip eden ilk ödeme döneminde" ocakta... Ya, gerçekten milleti filan yüceltiyorsunuz, millî iradeden meşruluk alıyoruz, her şeyi yaparız filan. Bu milleti toz kadar bile görmüyorsunuz, toplu iğne ucu kadar görmüyorsunuz insanları. Sanıyorsunuz ki bunlar hiçbir şey okumaz, dinlemez filan, böyle bir güruh; öyle değil ya.

Değerli arkadaşlarım, bakın, siz -yani siz derken devleti kastediyorum, hükûmet, her neyse Cumhurbaşkanı- ekim ayı enflasyonundan hareketle yeniden değerleme oranını yüzde 23,73 olarak açıkladınız. Şimdi, işte birtakım baskılarla falan, öyle anlaşılıyor ki manipüle ederek, İstatistik Kurumundaki görevliyi alarak, şuna bilmem ne yaparak, depo basarak, ülkede neredeyse -tırnak içinde söylüyorum, yanlış anlamayın- terör estirerek yüzde 20'nin altına düşüreceksiniz ve yüzde 20 civarında mecburen emekliye, memura zam yapacaksınız. Peki, 900 lira alan bir emekli ocak ayında yüzde 20 zam aldığı zaman kaç lira oluyor bu maaşı? Kaç lira oluyor Sayın Genel Müdür Yardımcım, teklif sahibi Sayın Milletvekili arkadaşım?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - 1.080 lira.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 1.080 lira. Peki, neyi artırıyorsunuz siz? Ya yazıktır! Bu millete böyle mi yapılır ya! Bir şey artırmıyorsunuz. Yani o 109 bin kişi, 103 bin kişi, 96 bin kişi filan tamamına operasyon yapıyorsunuz, hiçbir zam filan yok. Şimdi, tabii, buradaki haberi yazan muhabir arkadaşlara bir şey söylemiyorum, onların hepsi görevlerinin, ekmeklerinin peşinde ama o yandaş medya mutfakları var ya, o milletin parasından çalınarak kurulan o medya, havuzlar oluşturularak kurulan o havuz medyası var ya, bunu yazmayacak, bu konuşmamıza bir tek ses çıkarmayacak, o mutfaklar hepsini çizecekler çünkü o patronlarla ilgili biraz evvel buradan yasalar çıkardık, yapmayacaklar. Milleti kandırıyorsunuz, böyle bir şey yok. Bin lira filan, kimseye bin lira vermiyorsunuz.

Peki, bin lira mı verilir değerli arkadaşlarım? Diyelim ki veriyorsunuz -ocak ayında 1.080 lira olacak zaten- bin lirayla bir insan... Allah'tan korkun ya, bin lirayla... Netice itibarıyla sadece emekli maaşına bakan 3 kişilik, 4 kişilik aile yok mu sanıyorsunuz? Bu aileler, kira verenler yok mu sanıyorsunuz ya! Ya, nasıl bir empati kuruyoruz? Nasıl insanlar, nasıl vicdanlar, nasıl taşlaştık böyle arkadaşlar? Bir empati kurun ya, kışın ortasındayız. Gidecek bin lira maaş alacak, kirayı verecek, ondan sonra gidecek gaz alacak arkadaşlar soğukta, insan bunlar insan, bizim gibi insan. Bu memleketin insanı, bizim gibi insanlar. Bunları bir de aldatıyorsunuz, vermeden aldatıyorsunuz. Ya hiç olmazsa asgari ücret denilemez mi? Ondan sonra kalkıyorsunuz, bunlardan pay alan... Ölümden sonra bu maaşı 3 kişi alıyorsa onların arasında böleceğiz, 333'er lira para vereceğiz diyorsunuz. Ya, kusura bakmayın arkadaşlar...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya, bir de verene teşekkür et.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, biraz utanalım! Başımızı eğelim değerli arkadaşlar. Bu olacak bir şey mi ya! Ne yapıyorsunuz?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Para veriyoruz, niye utanacağız?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ha, para veriyorsunuz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Devlet yardım elini uzatıyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, böyle bir şey de var: "Biz veriyoruz." Bunlar da babalarının paralarını veriyorlar! Bir kuruş vermezler babalarının paralarından! Bizim babalarımızın paralarını alırlar. Bir de diyorlar ki: "Biz veriyoruz." Milletin parasını haksız, adaletsiz bir şekilde dağıtıyorlar, ondan sonra ölüm parası veriyorlar, diyorlar ki: "Helalühoş olsun." Gidiyor, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olacak Meclis Başkanı...

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitirmedim efendim ya! Biraz daha zaman verin.

BAŞKAN - Efendim, lütfen, bağırmadan konuşun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir anlatayım ya, önemli bir şey konuşuyorum.

BAŞKAN - Lütfen ama bağırmadan...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Niye?

BAŞKAN - Bağırmadan konuşun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bağırmayayım, tamam.

Siz de küçük bir empati yapsanız ağlarsanız ya! Yapın empati.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, süreniz bitti. Tamamlamanız için söz veriyorum.

Buyurun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum, sağ olun.

Gerçekten bir miktar empati yapın. Yani bin lira verilir mi insanlara? Siz veriyorsunuz, Hükûmetiniz, kim kimi kandırıyor?

İki: Niye milleti aldatıyorsunuz? Vermiyorsunuz bin lirayı, yok öyle bir şey.

Üç: Hiç olmazsa bir sınır konur, denir ki: "İşte, emeklinin çocukları, eşi paylaşıyorsa bu parayı -işte, ne bileyim, bir sınır konur- asgari ücret verilir, bunlar da bin liranın altında olmaz." ve bir şey anlamış oluruz ya. Yok, kardeşim, sizin gerçekten -sizin derken iktidarı kastediyorum- vicdanlarınız kurumuş arkadaşlar. Hiçbir şekilde bir şey hissetmiyorsunuz siz arkadaşlar.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bekaroğlu.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, lütfen ya!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hissedin o zaman.

Biraz sonra önerge vereceğim, önergeyi kabul edin, en azından asgari ücret verelim.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, Komisyon üyelerimizden gelen talebi iletmek zorundayım. Arkadaşlarımız, lütfen, bağırmadan konuşulmasını talep ediyorlar.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tamam, hayhay.

Sayın Girgin, buyurun lütfen.

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Sayın Başkan...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Suçlu, onun için bağırıyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ben suçluyum ya! Ben var ya ben, subliminal yöntemlerle Sayın Erdoğan'ın bilinçaltını etkiliyorum, zam verdirmiyorum on altı senedir!

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, nereye konuşuyorsunuz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Medyaya konuşuyorum.

Zam verdirmiyorum, emekliye verdirmiyorum!

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, sözünüz bitti.

Sayın Bekaroğlu, bakın, lütfen rica ediyorum, arkadaşınıza söz verdim, sözünüz bitti.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tamam, kardeşim, arkadaşımız konuşur.

Ben bir daha anlatayım: Subliminal yöntemlerle Sayın Cumhurbaşkanının bilinçaltına giriyorum ve bütün bu şeyleri...