KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, önce Sayın Aksu'yla ilgili bir şey söyleyeyim. Sayın Aksu, ben, epey zamandan beri siyaset yapıyorum; bu komisyonlarda daha önce de yirmi seneden beri bulunuyorum; nerede, ne yapacağımı, nasıl yapacağımı filan biliyorum; şov filan da yapmıyorum. Daha evvel siz böyle bir kanun teklifi verdiniz mi? Verdiniz, siz de ifade ettiniz.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Doğru.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şimdi, bunu burada önerge hâline getirip... Bu 110-120 bin kişilik devlet memuru arkadaşımızın talebi midir? Talebidir.

BAŞKAN - Belki ret diyecek; yani bilmeden ihsasıreyde bulunmayın lütfen.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir milletvekili olarak, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak bu talebi Plan ve Bütçe Komisyonuna bir önerge olarak getirmemle niye şov yapmış oluyorum? Siz yasa teklifi hazırlayıp böyle bir teklifi hazırlattığınızı haber yaptığınızda şov olmuyor da benim böyle bir önergeyi buraya getirmiş olmam ve sizi de bu önergeye desteğe çağırmam niçin şov oluyor? Bu çok anlaşılır gibi bir şey değil.

Neyse, ben muhalefet partileriyle çok fazla polemik yapmak istemiyorum, yarı şaka bir şey söylemiştim Sayın Aksu'ya ama değerli arkadaşlarım, Çelebi değil mi, Sayın Çelebi değil mi... Sayın Çelebi'nin konuşması gerçekten utan, utan, utan... Yani utanç duydum bir milletvekili olarak onun adına. Ben onun gibi milletvekiliyim, yaşım 64 değerli arkadaşlarım. Bu yaştaki milletvekilinin bu saatte "Şekeri mi var?" "Doktora gitsin." Bu hakarettir, terbiye sınırlarını aşmaktır, ahlak sınırlarını aşmaktır. Kınama yetmez, yani kınama yetmez buna.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sayın Bekaroğlu...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Özrünü de kabul etmiyorum, muhatap da almıyorum değerli arkadaşınızı.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Biz mi sizi muhatap alıyoruz? Özür dilese bile kabul etmiyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bakın, değerli arkadaşlar, değerli arkadaşlarım, ben milletvekiliyim sizin gibi değerli arkadaşlar, muhalefet partisi milletvekiliyim. Bütün siyasi partilerin 24 Haziran seçimlerinde seçim meydanlarında vadettikleri bir konuyu, herkes; MHP, HDP, CHP, İYİ PARTİ, bütün partiler 3600 ek gösterge vaadinde bulundu, meydanlarda söylediler, seçim beyannameleri yazdılar. Bizim de Cumhuriyet Halk Partisi olarak 2015 Haziran seçimlerinden 7 Haziran seçimlerinden bu yana vaadimizdir ve her benzer yasa görüşmelerinde Plan ve Bütçe Komisyonunun gündemine taşımışızdır bu önergeyi. Şimdi, bunu tekrar taşıyorum. Bunun neresi şov? Bu benim hakkım değil mi değerli arkadaşlarım? Burada size siyasi rakibiniz olarak "Sözünüzde durmuyorsunuz." demem niye şov olsun? Bundan niye rahatsızlık duyuyorsunuz değerli arkadaşlarım? Niye rahatsızlık duyuyorsunuz? Rahatsızlık duyabilirsiniz ve ifade edebilirsiniz bunu, niye hakaret ediyorsunuz ya? "Tek başına kalmış..." Acımış da, bilmem ne oluyor... Evet, tek başıma, tek başıma da verebilirim, tek başıma da savunabilirim; bunun acınacak tarafı ne? Siz kendinize acıyın ya! Kendinize acıyın ya! Gelene eyvallah, gidene eyvallah!

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Böyle bir üslubu reddediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bakın, bir önceki konuşmamda söylediğim cümleyi tekrar ediyorum: Bakın, sizi suç ortağı hâline getiriyorlar. Siyaseten bunun şeyini ödeyeceksiniz. Birçok yerde de yasal şeyler de çıkabilir, onu da ödeyeceksiniz ama mahkemeyikübrada esasen bunları ödeyeceksiniz.

Şu arkadaşı biraz evvel söylediği sözlerden dolayı ciddiye de almıyorum, kale de almıyorum. Öyle bir şeyi de ona cevap vermedim, size söyledim. Size yapılan bir haksızlık olduğundan size söyledim yoksa bu arkadaş ne oturmasını ne kalkmasını ne konuşmasını filan bilmiyor, hiçbir şekilde muhatap almıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Yaşından, bu yaşta..." Lafa bakın ya! Böyle bir laf olur mu? Nerede görülmüş böyle bir laf ya! Yani bu hangi ahlak, hangi vicdan, hangi insaniyet?

SALİH CORA (Trabzon) - Sataşma var Sayın Başkan.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Nerede böyle bir şey var ya! Hangi terbiye? Kim, nereden böyle bir terbiye alır da bunları yapabilirsiniz? Neye güvenerek bunları yapabilirsin sen?

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Dün de siz Bekaroğlu...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neye güvenerek bunları yapabilirsiniz?

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Sayın Bekaroğlu...

MEHMET BEKAROĞLU - Bu kadar, bu kadar.

BAŞKAN - Evet, Sayın Öztürk...

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Sayın Bekaroğlu...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Alınma üzerine, size bir şey demedim. Alınma, fazla üzerine alınmayın!

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Alınmayın değil.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Alınma!