KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, usulle ilgili verdiğiniz cevapların inandırıcı olmadığını belirtmek isterim. Yani "Anayasa Komisyonuna gönderdim, İçişleri Komisyonuna gitti, işte, görüşmeyeceklerini bildirdiler." filan gibi... Ya, gerçekten bu olmuyor Sayın Başkanım, getirip yazıları dağıtırsın; ne var yani, bunda zorluk mu var?

BAŞKAN - Efendim, Başkanlık Divanına gönderilen bir yazı yani niye dağıtayım?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Dağıtın, bilelim biz de.

BAŞKAN - Ben size göstereyim, buyurun, burada yazılar.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bilelim. Fotokopi yapıp verin yani, verin.

BAŞKAN - Böyle bir usulümüz yok ama yazılar burada.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Burada ne yazıyorsa o ya.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neyse, usul icat edin. Yani, Anayasa'yla ilgili... Bu maddelerin gerçekten ihtisas, uzman komisyonda... Anayasa'yla ilgisi nedir, aykırı mıdır değil midir, bunları bilmek isteriz. Bunu da ilgili... Niye bu Anayasa Komisyonu var? Anayasa Komisyonu bildirecek bunu, bizim bileceğimiz bir iş değil. Öyle değil mi yani, bunun için kurulmamış mıdır Anayasa Komisyonu?

Neyse, şimdi, burada Sayın Milletvekilimiz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilimiz çok hızlı bir şekilde elindeki kâğıttan gerekçeleri okudu. Fazla doyurucu bile olmuş yani çok fazla doymuş Sayın Başkanımız, olabilir. Yani, dünya kadar...

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkanım, burada bir şey söyleyebilir miyim, müsaade ederseniz? Milletvekillerimiz maddelerle alakalı, sorularda, detay isterlerse eğer ben kendilerine detaylı izahatta bulanacağım bununla alakalı.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tabii. Zaten madde gerekçelerini de açıklayacaksınız, soracağız.

BAŞKAN - Maddelerde yapacağız zaten, sorun yok.

Buyurun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Soruları soracağız.

Tabii, genel bir soru var aslında, usulde sorduk ya: Nasıl oldu da böyle bir şey açıkladınız yani böyle bir teklif hazırladınız? Ve hangi şeyleri kullanarak hemen, anında tak tak tak, şu anda Plan ve Bütçe Komisyonunu topladınız ve görüştürüyorsunuz?

BAŞKAN - Plan ve Bütçe Komisyonunu Sayın Muş toplamadı, düzeltelim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yani, kim topladıysa...

BAŞKAN - Ben topladım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kim topladıysa şey yaparız.

Değerli arkadaşlar...

BAŞKAN - Onun da belgesini isterseniz belgesi var sizde.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, siz mi topladınız?

BAŞKAN - Ben topladım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Peki.

BAŞKAN - Ya, çağrıyı ben yaptım kardeşim, gelmedi mi yazı benim imzamla size?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu şeyle ilgili iki temel konu var. Bizim de katılacağımız konular var; eksik, problem olabilir. Aslında, gerçekten usulüne uygun bir şekilde... Torba yasa ne kadar usulüne uygundur, değildir ama bütün parlamentolarda ve Türkiye'de de her dönem torba yasalar çıkmıştır, çıkacaktır da; bütünüyle torba yasaları ortadan kaldırmayı, "Hiç torba yasa olmasın." demeyi çok gerçekçi bulmuyorum ben doğrusu ama bunun bir usulü olması gerekiyor yani hangi durumlarda torba yasa olması gerekiyor?

Bir de, ifade ettik, diğer arkadaşlarımız da ifade edeceklerdir: Bu teklifin bazı maddelerine biz de onay veriyoruz. Belki de bunlar önceden görüşülse, işte, muhalefetin temsilcileri çağrılsa, müzakere edilse çok daha sağlıklı şekilde metinler çıkabilir. Katkı da sağlayabiliriz belki de, bütün aşamalarda katkı da sağlayabiliriz ama öyle olmuyor, "Bizim çoğunluğumuz var; böyle istiyoruz, böyle yapıyoruz." diye atıp gidiyorsunuz. Bir daha ifade ediyorum: Yeni bir sistemle ilgili usulleri de, teamülleri de oluşturuyoruz. Bu tutumunuzla nasıl oluşacak bu teamüller? Bu soru da ortada duruyor.

Şimdi, 1'inci maddede "Karayolları Trafik Kanunu'na aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. 2019'da trafik cezalarıyla ilgili yeniden değerlendirme oranı uygulanmayacaktır." diye bir şey getiriyorsunuz. Yani, tabii, Hükûmetsiniz, çoğunluğunuz var ve siyasi bir karar alıyorsunuz, çoğunluğunuza dayanarak bu kararı kanun hâline getiriyorsunuz; netice itibarıyla bunun siyasi sorumluluğu da sizin üzerinizdedir, söyleyecek fazla bir şey yok. Ama şöyle katkılar sağlanabilir yani: Niye sadece trafik cezalarıyla ilgili uygulanıyor? Niye diğer cezalarda -yani, dünya kadar para cezası var- uygulanmıyor? Yani, bu yeniden değerlendirme oranında artış...

BAŞKAN - Artışlar yeni olduğu için herhâlde.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Efendim?

BAŞKAN - Trafik cezalarında artışlar yeni olduğu için.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Olacak işte; 1 Ocaktan itibaren cezalarda, harçlarda, yeniden değerlendirme oranında dünya kadar artış olacak. Nereden doğdu? Bakın, çok açık değerli arkadaşlarım...

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Geçen ay güncellendi, geçen ay güncelledik.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hayır, tamam ya, "Güncellemedin." demedim ki yani. Ben diyorum ki: Başka cezalar da var.

BAŞKAN - Efendim, kendisi de rallici olduğu için biliyor yani trafik cezalarını.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Efendim?

BAŞKAN - Rallici olduğu için biliyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neci olduğunu bilemem ama ben soru soruyorum: Niçin diğer cezalarla ilgili de böyle bir düzenleme yapmıyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi o kadar açıkça şey yapıyor ki yani serbest seçimlere müdahale olduğunu o kadar açıkça haykırıyor ki bunun için milletvekili olmaya, araştırma yapmaya hiç gerek yok yani sokaktaki insan da, herkes de biliyor. Sayın Meclis Başkanı -daha ilan edilmedi resmî olarak ama- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olacak. Ama size buradan açıkça ifade edeyim: Korkunun ecele faydası yok, geçmiş olsun, İstanbul'u kaybettiniz; Meclis Başkanı değil başka birini aday koysanız da kaybettiniz. Her neyse, Meclis Başkanını İstanbul'a aday gösteriyorsunuz değerli arkadaşlarım, durumunuz çok açık. Eski Başbakanını, Meclis Başkanını İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı gösteriyorsunuz.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Kimi istersek gösteririz canım.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen, rica ediyorum...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Konuyla ilgili konuşacağım, oraya geleceğim. Bu konuyla ilgili konuşacağım.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Başkanım, yani, bizi değerlendireceğine kendi partisine baksa ya.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Kimi istersek gösteririz Başkanım yani.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, siz de benim partiyi değerlendirin; biraz sonra söz alacaksınız, siz de benim partimi değerlendirin.

Bakın, bir şey söylüyorum...

BAŞKAN - Efendim, Sayın Bekaroğlu Sayın Meclis Başkanının adaylığından rahatsız olmuş, onun için bunu gündeme getiriyor. Siz rahat olun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kanun teklifinin buraya gelişiyle ilgili bir şey söylüyorum.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Hayır, çok seviyor ya!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 31 Martta yapılacak seçime şimdiden şaibe karıştığını anlatmaya çalışıyorum değerli arkadaşlarım.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Nasıl bir şaibe?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şöyle şaibe karışıyor: Serbest seçim olmaktan çıkıyor.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Nasıl şaibe?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Siz, epey bir zamandan beri, Hükûmet etme gücünüzü seçim yarışlarında öne çıkmak için kullanıyorsunuz. Bu, arkadaşlar, yasalara, Anayasa da aykırıdır, yani, insafa da aykırıdır, haramdır da değerli arkadaşlarım.

BAŞKAN - Yanlış olan bir şey var, o düzeltiliyor burada.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neyi yanlış olan bir şey?

BAŞKAN - Bu cezalarla ilgili bir sıkıntı var.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Niye, bugün mü doğdu, bu akşam mı?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Bununla ilgili bir sürü talep var.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Muş rüyada mı gördü bütün bunları? Hayır, Sayın Muş'un rüyada görmesine gerek yok ki, Meclis Başkanı İstanbul'da açıkça ilan etti bunu. Daha başka şeyleriniz de var arkadaşlar, bu yasada...

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Hayır, öyle değil.

Sayın Başkanım, yanlış bir ifade var da, bu cezalarla alakalı sanırım Meclis Başkanına bir atıf var da...

Bu cezalar o değil Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, geleceğim işte maddeye ya. Ceza değil...

BAŞKAN - 3'üncü maddeyi kastediyor Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Geneli üzerinde konuşuyorum. İzin verirseniz, bitireceğim, her maddeye kısaca değinip bitireceğim yani.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen araya girmeyin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Çok açık ki, 31 Martta yapılacak yerel seçimlere şimdiden şaibe karışıyor: Güç. Serbest seçim olmaktan çıkıyor değerli arkadaşlarım. Başbakan, Meclis Başkanı çıkıyor, geliyor, diyor ki: "Ben size cebimde -bunun açık örneği bu- seçim rüşvetleriyle geliyorum değerli arkadaşlar, böyle bir gücüm var." Bu çok yanlış bir şey, bunlar doğru değil. Eğer böyle bir şey olsaydı daha önceden yapardınız zaten. Niye şimdiye kadar uzatılmadı bunlarla ilgili düzenlemeler, yapılmadı? Niçin geçen kanunda... Sayın Başkan diyor ki: "Koordinatlar bilinmiyordu filan." Yani şimdi gel de... Tamam ben size inanıyorum normal hayatta her söylediğiniz doğru, sözünüze sahip bir insansınız ama burada söylediğiniz doğru değil, inanmıyorum. Bu koordinatlar belli değildi, Sayın Muş oturdu, bütün koordinatları öğrendi filan, şimdi geliyor. Öyle değil yani çok açık, net, seçim rüşveti olarak geliyor. Ha "Seçim rüşveti değildir bu, biz Hükûmetiz..." O zaman açıkça söyle. "Biz Hükûmetiz, Hükûmetin gücünü kullanıyoruz." Zaten kullanıyorsunuz, arabasını kullanıyorsunuz, uçağını kullanıyorsunuz, imkânlarını kullanıyorsunuz, her şeyini kullanıyorsunuz ve bu serbest seçim değil.

Değerli arkadaşlar, geçmişte bu konuyla ilgili çok yakınmalar olmuş. Bu Meclis tutanaklarını incelesek Adalet ve Kalkınma Partisinin, daha evvel Fazilet Partisindeyken, Refah Partisindeyken bu arkadaşlarımızın bir kısmının bu yapılanların yanlış olduğunu söylediğine defalarca şahit olmuşuz, şimdi aynı şeyler tekrar ediyor. Sizin bir özelliğiniz de budur, itiraz ettiğiniz her şeyi yaptınız burada, yapmaya da devam ediyorsunuz, yanlış olarak söylediğiniz her şeyi, aynı şeyleri siz o mevkiye geldiğiniz zaman tekrar ediyorsunuz, böyle bir şey. Bu eşitlik ilkesine aykırı bir kere Anayasa'nın. Eğer cezalarla ilgili biz yeniden değerlendirme oranında artırma yapmayacaksak diğer bütün -1'inci madde için söylüyorum- cezalarda aynı şeyler uyguluyoruz. Siz böyle bir şey uygulamıyorsunuz.

Şimdi, 2'nci maddedeki Boğaziçi Kanunu'nda madde geldiği zaman bunları geniş bir şekilde...

BAŞKAN - Hangi cezaları dâhil etmek, bir not alabilir miyim görüşme süresi için?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Peki, size bir şey söyleyeyim, hangi cezalar, siz çalışın, uzmanları çalıştırın, devlet hangi para cezalarını uyguluyorsa hepsinde, hepsinde uygulasın. Yani trafikte...

BAŞKAN - Ben somut bir şey var mı diye sordum. Tamam teşekkür ederim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - O kadar somut ki. Para cezalarından somut bir şey var mı yani?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Müsaadenizle sürenizi uzatayım, ilave süre vereyim.

Buyurun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 2'nci maddede "Mayıs ayında çıkan değişiklikte yapamadık da şimdi bunları tanımlıyoruz." Öyle değil mayıs ayında çıkan da gelmişti, yapılacaktı, burada, konuşuldu tartışıldı ve Boğaziçi istisna tutuldu, çıkarıldı, sonra dokuz tane mahalleyle ilgili tekrar konuşuldu, bunlar hazır filan diye kondu. Şimdi burada yapılan şey değerli arkadaşlarım, yani tamam seçim rüşveti şu bu filan ama çok ciddi bir konu. Boğaziçi, Boğaziçi olmaktan çıktı. Boğaziçi Türk milletinin, hani millî yerli filan ya, bizim burada, bu Anadolu'da yaşayan, Boğaz'da, İstanbul'da yaşayan insanların en değerli varlığı, en değerli varlığı. Ve binlerce yıldan beri geliyor, bizden sonra da kuşaklara aktarılacak çok kıymetli, korumamız gerekli bir emanet. Bu emanet değerli arkadaşlarımız, tarih boyunca -bütün hükûmetleri suçluyorum- tarumar edilmiş ama sizin Hükûmetiniz zamanında, siz Hükûmete gelene kadar on altı senede yapılanın on senesi yapılmış, milyar dolarlar uçuşmuş. Ya öyle şeyler var ki değerli arkadaşlarım, bakın, ben size bir örnek vereyim, onlarca örneği var. Rumelihisarı'nda meşhur Nafi Baba Tekkesi var, onun yanında bir boş arsa satılamıyor edilemiyor filan, bir anda bir tane büyük iş adamına -vereceğim ya- Zorlu Holdinge satıldı. Önce müze filan yapılacaktı, biliyorum Sarıyer Belediyesinden. Yapılamaz yani böyle bir şey söz konusu değil, biliyorsunuz. Boğaziçi'nde imar yapmak mümkün değil. İmarın olmadığı yerde bir binanın yapılması, yerleştirilmesi mümkün mü yani? Bu Boğaziçi başka bir şey yani çıkarmış olduğunuz imar affı ya da "imar barışı" dediğiniz kavramla Boğaziçi'nin o kanun durduğu müddetçe uzlaşması, onunla örtüşmesi mümkün değil. Boğaziçi'nde bir bina var ve buna af çıkardık. Böyle bir şey eşyanın tabiatına aykırı arkadaşlar, orada bina yapılamıyor. Yapıldı, gitti Sarıyer Belediyesi o binayı yıktı, ondan sonra tekrar yükseldi. Ne oldu biliyor musunuz? O binada ne dönüyorduysa, o dönmeyi rüşvet, açık açık söylüyorum... Ha, belge var mı? Olmuyor biliyorsunuz, "Rüşvetin belgesi olmaz." diye Türkiye siyasi tarihine geçmiş bir söz var. Belgesi... Ama o bina orada bitti. O bina orada bitti. Yani burada gariban insanlara yönelik, geniş kitlelere yönelik bir düzenleme filan yapılmıyor. Vardır tabii, böyle binalar da vardır. Yani geçmişten beri, 70'li yıllarda, 80'li yıllarda Boğaziçi'nde göz yumulmuş binalar yapılmış. Ben biliyorum yani hemen Fethi Paşa Korusu'nun hemen yanında, ön tarafında böyle çok güzel, orada gezerken "Bu evde ben otursaydım." filan diye imrendiğim şeyler var. Kapısını çalmışımdır, yani bir garibanın evi. Var böyle. Yani binde bir var. Ama bunun ötesinde ya Sayın Bakan çıktı, milletin gözünün içine baka baka dedi ki: "Yalılara -öyle sundu Sayın Bakan Murat Kurum, gelseydi buraya- çıkarmıyoruz." Hakikaten yalılara çıkarmıyor değerli arkadaşlar. Yalılara imar barışı çıkarmak diye bir şey söz konusu olamaz ki, bu da eşyanın tabiatına aykırı arkadaşlar. Açıkça milletin gözünün içine baka baka algı operasyonu yapıyor. "Yalan" diyor desem kızacaksınız, demiyorum, algı operasyonu yapıyor. "Yalıları imar affının ya da imar barışının dışında tutuyoruz." diyor. Var mı ya öyle bir şey? Yalılara af çıkarmak diye bir şey olabilir mi? Böyle bir şey yok ki. Boğaziçi Kanunu'na göre böyle bir şey mümkün değil. Arkadaşlar, burada ancak tescilli binalar olabilir yani kültür ve tabiat varlıkları tescil etmiş, tarihî binalar, devlet binaları filan olabilir, başka şekilde bir binanın olması mümkün... Onların koruması zaten... Yalılar var ya o yalıların korunması devletin temel görevlerinden bir tanesidir. Bir Bakan böyle bir şey yapar mı değerli arkadaşlarım ya? Yani Bakan milletin gözünün içine baka baka algı operasyonu... Yalan söylüyor, yalan. Yalıları öyle bir şey yapamıyorsun ki Sayın Bakan, nereden çıkardın, öyle bir şey yok. Yani "Biz bir şey yapıyoruz ama zenginlere yapmıyoruz ha." Zenginlere yapıyorsunuz, zenginlere. Burada birileri kızdı, fırça attı size. "Nasıl çıkarırsınız bunları ya? Ne demek ya Boğaziçi istisnadır?" dedi. Şimdi getiriyorsunuz o Boğaziçi'ni, yoksa bir gecede rüya filan kimse görmedi. Getiriyorsunuz ve... Evet yolun altındaki yalılar değil ama yolun üstünde yapılmıştır zaten. Yolun altında elli sene, yüz sene, iki yüz sene, beş yüz seneden beri duran yalılarla ilgili değil, tek tük kaçak da vardır. Ama esas yolun üstündedir hesap. Şimdi koordinatları içine koyduğunuz yerlerde var bu kaçak binalar. Ve bunlarla İstanbul'dan milyar dolarlar paylaşılmıştır. İddia ediyorum. Ben milletvekili olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda iddia ediyorum, milyar dolarlar şey yapılmıştır. Şimdi onlara aslında ne getiriyorsunuz, o da tartışmalı bir şey. Siz imar affıyla gerçekten imar affı mı getirdiniz?

NİLGÜN ÖK (Denizli) - İmar barışı.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ha, imar barışı mı getirdiniz? Ne demek imar barışı? Ne olacak peki? Peki, bu kaçak binaların kaç tanesi depreme ya da afetlere karşı risklidir? Bu konuyla bir çalışmanız var mı değerli arkadaşlarım? Yani sizin vermiş olduğunuz belge, neyse o belge tapu anlamına mı geliyor, ne anlama geliyor? İskân anlamına mı geliyor, ne anlama geliyor? Siz aslında bu değişikliği yaparak genel olarak yalan söylediniz millete. Ne olacağını kimse bilmiyor, ne getirdiğinizi kimse bilmiyor. Para topluyorsunuz siz para ve bu parayı nereden şey yapacağı... Kanunda nerede kullanılacağı belli. Ama bilmiyorum şimdi sorsak Sayın Muş -gitti kendisi zaten- nereden bilecek "Bugüne kadar bu konuyla ilgili, imar barışıyla ilgili ne kadar para toplandı, bu paraların ne kadarı kanunda belirtilen amaçla kullanıldı, ya planlandı diğer paralar ne oldu filan?" diye sorsam ne cevap verecek bu Hükûmet bilmiyorum. Bu Hükûmet öyle bir hükûmet ki "İşsizlik Fonu" diye bir fon çıkarır ama işsizlik maaşı almayı neredeyse imkânsız hâle getirir ve İşsizlik Fonu'nda biriken parayı bankaların bilançolarını düzeltmesi için bankalara peşkeş çeker, böyle bir Hükûmetsiniz zaten. Dolayısıyla bu konuyla ilgili de vereceğiniz fazla bir cevap yoktur.

Bir konuya daha değineceğim, diğerlerini maddesi geldiği zaman konuşacağım değerli arkadaşlarım.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Hükûmet yok.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bakın, Hükûmet yok burada, Hükûmete konuşuyoruz, ne yapalım yani kime konuşalım?

Şimdi, büyükşehir, bütünşehir, çok masumane bir şekilde diyorsunuz ki "Biz, şimdi, efendim, tarih doldu, buradaki insanlar su parası -kullanma ve sulama suyu, neyse- ödemeye başlayacaklar. Şehirlerdeki gibi vergi vermeye başlayacaklar. Dolayısıyla, bunları rahatlatmak için buraya böyle bir düzenleme getirdik. 2022'ye kadar bu şeyleri uzatıyoruz." diyeceksiniz, böyle diyeceksiniz, böyle de demişsinizdir muhtemelen.

Ya, burada da doğruyu söylemiyorsunuz değerli arkadaşlar. Evet, yani sizde doğru söylememek -yalan söylemek kelimesi suç olur- alışkanlık hâline geldi hani yani. Artık siz doğru söylemiyorsunuz.

Bakın, peki, Beykoz'da -daha örneklerini vereceğim- aynen mahalle yani köyden mahalle olan büyük villalar var; bin, 2 bin, 3 binlik site, villalardan oluşan siteler var, onlar da emlak vergisi verecek mi, vermeyecek mi? Madem siz, gerçekten insaflı, gerçekten gariban için yani köyde isteyecek misiniz? Siz eğer köyde oturup oturmadığını ispatlar, ziraat odasından seracılık yaptığına, hayvancılık yaptığına, arıcılık yaptığına dair bir belgeyle gelirse "Sen buradaki yerinden emlak vergisi ödemezsin." diyecek misiniz? Yoksa, Beykoz'un... Daha başka yerler var, bunların hepsini konuşacağım madde gelince.

BAŞKAN - Sadece Beykoz değil canım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Başka yerler de...

BAŞKAN - Burada Gölbaşı var, İncek var, niye oralara gelmiyorsun?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neyse, işte oralar olsun.

BAŞKAN - Yani gelin Ankara'ya.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, örnek verdim, hepsini söyleyeceğim. Ben İstanbul'la daha fazla ilgileniyorum, İstanbul Milletvekiliyim.

Oralarda oturanlardan, kimse onlar, siz biliyorsunuz hepsini, hepsini tek tek, onlardan da emlak vergisi almayacak mısınız? Onların da emlak vergisi 2022'ye kadar ertelendi mi? Eğer ertelenmediyse siz gerçekten doğruyu söylememe konusunda usta oldunuz bu hususta. On beş senede birçok ustalık alanları var ama en çok ustalık alanları doğruyu söylememek, algı operasyonu yapmak değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, lütfen son cümlelerinizi...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum.

İşte böylesine hiç de iyi niyetli olmayan, aslında işte bir taraftan "seçim rüşveti" demeyelim, ne diyelim ya bunlara, "seçim hediyesi" mi diyelim Sayın Başkan? "Rüşvet" kelimesi hakikaten beni de rahatsız ediyor, "seçim vaadi", "seçim hediyesi" yaparken öbür taraftan da esasen artık giderek sözcüsü olmaya başladığınız elit, o yüzde 1'in, yukarıdakilerin taleplerini karşılıyorsunuz, artık bunlar için kanun çıkartıyorsunuz değerli arkadaşlar.

BAŞKAN - Teşekkürler.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Son cümleyle bitiriyorum.

Bakın, şurada ben dördüncü senedir bu yeni dönemde tekrar Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim, sigortacılıkla ilgili, sanıyorum, dört beş defa torbaya madde attınız. Tamamı sigorta şirketleriyle ilgili, patronlarla ilgili, çoğu da yabancı sermaye ama sigortalı olan, mecburi sigorta yaptırmaya çalışan garip halk kitleleri için hiçbir şey yapmadınız. Siz giderek halktan kopup belli yüzde 1'in... Sizi kastetmiyorum kardeşim, sizin yukarıdakiler, kayıtsız şartsız tabi olduğunuz insanlar...

Bakın, ben "biat" kelimesini kullanmıyorum çünkü "biat" kelimesinin dinî bir şeyi de var. Yani "biat" dediğiniz zaman bizim halkımız bilir ki "biat", "Allah'a ve resulüne tabi olmak" anlamında, onu demiyorum. Ama sizin "Kayıtsız şartsız doğru söyler, asla yanlış yapmaz." dediğiniz insanlar yapıyor. Onlar artık yüzde 1'in temsilcisi oldu. Çünkü onlar değerli arkadaşlar, Burhaniye'den, küçük bir yerden artık öngörünümde bir akrabasının ucuza verdiği triplekslere taşındılar. Çamlıca'nın, şeyin içindeler, nerede olduğu belli değil, onlar oraya gitti.

Siz özünüzü kaybettiniz değerli arkadaşlar, bu noktaya geldiniz ve burada çıkarmış olduğunuz şimdi işte tatil, yılbaşı öncesi... Garo da itiraz etti, "Niçin bayramımızda topladınız?" diye haklı olarak itiraz etti. Bayramda bizi bunun için topladınız, geniş kitlelere rüşvet ama esasen, o rüşvetten de istifade ederek, o garibanların dertlerinden de o kamyoncunun cezalarının hafiflemesinden istifa ederek, siz o yüzde 1'in dertlerini, sıkıntılarını çözüyorsunuz maalesef.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Ama kayıtlarda bir şeyi düzeltmem lazım: Bizim milletimizin hiçbir şekilde herhangi bir rüşveti kabul edebileceğine inanmak bile çok doğru bir şey değil.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Doğrudur, o rüşvetler verilmedi. Bu millet hiç rüşvet almıyor, vermiyor arkadaşlar. Bu rüşvet tamamen iftiradır.

BAŞKAN - Millet rüşvetle iş yapmaz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu iftiradır yani uzaylılar bize iftira ediyor. Ne rüşveti kardeşim ya?

BAŞKAN - Ya, milletimize iftira ediyorsunuz, yapmayın böyle bir şey.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, rüşvetsiz bir iş mi yapılıyor?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Milleti sen akılsız, beyinsiz mi zannettin ya?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Siz bizi beyinsiz mi zannediyorsunuz arkadaşlar ya? Rüşvet yokmuş!

BAŞKAN - Arkadaşlar müsaade edin.

Ya, rüşvetin varlığını yokluğunu tartışmıyoruz. "Milletimiz rüşvet kabul etmez." diyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Rüşveti alan da veren de melundur. Rüşvet veren de alan da melundur. Bu maddelerin bu hâliyle çoğu yanlıştır. Ya, bir de çıkıp ayrıca bir yalan operasyonu yapacaksın.

BAŞKAN - Töhmet altında kalacak bir şey yok.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Efendim, biz af çıkarıyorduk ama CHP'liler karşı çıktı."

BAŞKAN - Efendim, Sayın Başkan, töhmet altında kalacak bir şey yok.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Af maf çıkardığınız yok.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, söz Sayın Paylan'ın.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Siz zenginlere, milyarlarca dolar çıkar sağlamış olduğunuz, Boğaziçi'nde çöreklenen o insanlara...

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, söz Paylan'ın, müsaade edin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Garibanlara bir şey sağladığınız yok.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Bağırmayın ya!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bağırıyorum, ne var? Ne var, bağırıyorum! Ne yapacaksın, bağırıyorum.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Sizden rica ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ha, rica ediyorsan tamam, sesimi indiriyorum.