KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yani gerçekten yıllardan beri yapılan ihmaller, siyasi istismarlar, her neyse, bunları düzeltmek için -hadi iyi niyetle yaklaşalım, seçim rüşveti falan değil- bir çalışma yapıyorsunuz, böyle kabul edelim. Cumhuriyet Halk Partisi de bu yapılan çalışmaya, bu maddeye bütünüyle karşı değil, esprisine de karşı değil. Yani insanlar, yıllar önce, altmış sene önce, elli sene önce, işte değişik şekillerde oralara gelmişler, ev yapmışlar, yuva yapmışlar, başlarını bir yere sokmuşlar. Yıllardan beri, işte o gelmiş tapu tahsis belgesi vermiş, o bunu vermiş, o bunu vermemiş. Mesela, işte 83'te Boğaziçi Kanunu çıkarılmış filan ama keşke Boğaziçi Kanunu çıkmasaydı diyeceğiz, o günden bugüne Boğaziçi, Boğaziçi olmaktan çıkmış. Şimdi, bir şeyi düzeltiyoruz, öyle kabul edelim. Gerçekten biliyorum yani Üsküdar'ın bütün bu alanlarını gezdim, insanlarla tek tek konuştum, gerçekten bunu bekleyenler var ve geçen sefer mayıs ayında yapılan değişiklikte kendilerinin bu işin dışında tutulmasından çok da rahatsız oldular, gönül koydular; şimdi bu, tamir ediliyor diyelim. Ama hem mayıs ayında yapılan işte hem de bugün yaptığınız işte -niyeti bir tarafa koyuyorum- yöntem olarak son derece yanlış yapıyorsunuz ve o amaca da ulaşılmayacak.

Boğaziçi Kanunu çıkarken ne güzel bir amaç yazılmış, bakın arkadaşlar: "Bu Kanunun amacı; İstanbul Boğaziçi alanının kültürel ve tarihî değerlerini ve doğal güzelliklerini kamu yararı gözetilerek korumak ve geliştirmek ve bu alandaki nüfus yoğunluğunu artıracak yapılanmayı sınırlamak için uygulanacak imar mevzuatını belirlemek ve düzenlemektir." Nerede, bu amaçlardan bir tanesi gerçekleşti mi arkadaş? O günden bugüne Boğaziçi, Boğaziçi değil, bambaşka bir yer oldu. Korkarım bu çıkardığımız değişikliklerle de aynı sıkıntılar olacak, yaşanacak.

Bir defa, böyle birkaç tane soru sorayım. Burada, buradan faydalanacak 2 grup var, Sayın Muş. Bunlardan bir tanesi, gerçekten yıllar önce oraya gelmiş -ben ilk konuşmamda, geneliyle ilgili konuşmamda örnek verdim, Fethi Paşa Korosu'nun hemen yanında bir örnek verdim- altmış seneden beri orada oturuyor, almış, oturmuş ve bir tane evi var, başka bir şeyi yok, işte rant filan, böyle bir şeyi de yok, orayı şeye de veremez; böyle kayalıkların üzerinde.

Bir de gerçekten, bakın öyle şeyler oldu ki arkadaşlar, bunu biliyorsunuz, getirdiler Boğaziçi İmar Müdürlüğüne, 1932'de Romen bir gemi kaptanı, geçerken fotoğraf çekti, "Orada bizim evimiz vardı." filan diye, getirdiler, buna dayanarak orada, güya yeniden yapıyorlarmış gibi binalar yaptılar. Bunlar gerçekten, hani "Fukara düz ovada şaşırır, zengin arabasını dağdan aşırır." dediğimiz tipten insanlar. Örnek verdim, Fethi Paşa'nın içinde tarihî bina yandı, bu yakında yandı arkadaşlar, üç sene oldu. Üç ay evvel gittim oraya baktım, içeri girilmiyor, bekçiler var, acayip özel korumalar var, köpekler var, içeri girmeniz filan mümkün değil; yükselmiş. Baştaki binayı da biliyorum, yanan binayı da biliyorum; şimdi yükselmiş, ilgisi yok, bambaşka bir şey. Şimdi, bunlar da buradan istifade edecekler, o garibanlar da istifade edecekler. Biz garibanlardan yanayız arkadaşlar. "Karşı mısın, değil misin?" diye... Sayın Muş, bu yakışmıyor Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1'inci partisine. "Söyle bakalım CHP'li Mehmet Bekaroğlu, karşı mısın, değil misin?" Öyle bir şey yok. Başka bir şey söylüyorum yani bunları ayıracak mı? Eğer ikincileri affediyorsak büyük bir yanlışlık yapıyoruz, haksızlık yapıyoruz, adaletsizlik yapıyoruz. "Nasıl ayıracağız?" Bilmem, onu ayırmanın yolu vardır. "Nasıl ayıracağız?" diye bir şey yok, onu ayırmanın yolu vardır. Rant, kazanç açısındansa birinciler sadece evlerine başlarını sokuyorlar yani bir evleri var, diğerlerinin ise büyük rantları var ya da evleri. Hadi orada, diyelim ki daha başka alanlarda işte bir bina yapılacak, 1 dairesi var da 2 dairesi olacak, o kadar yani rant filan değil, elli senedir, altmış senedir bu şehirde oturuyor. Diğerlerini nasıl ayıracağız?

İkinci önemli soru değerli arkadaşlar: Şimdi, bakın, ilk imar affıyla ilgili düzenleme yaparken, geçici madde eklerken demişiz ki: "Afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması." Ne diyoruz: "Afet riskine hazırlık kapsamında..." Peki, size soruyorum: Bu yaptığımız düzenleme afet riskini ortadan kaldırmaya ne gibi bir katkı sağlıyor? Bakın -Sayın Paylan güzel ifade etti- İstanbul'da ve Türkiye'nin değişik yerlerinde konutların belki de yüzde 60'ında ciddi problemler var; ruhsatla, imarla, iskanla ilgili ciddi sıkıntılar var. Bunların hepsine belge veriyoruz, bunların büyük çoğunluğu da depreme dayanıklı değil. Yani bırakın bir tane, iki tane binayı, İstanbul'da bütün bir semtte -Allah korusun, Allah gecinden versin, hiç vermesin- ortaya çıkacak bir depremde büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağız, belki de yüz binlerce insan sokakta kalacak, on binlerce insan belki ölecek. Bunlarla ilgili bakın ne yaptınız? Hiçbir şey yapmadınız. Kanun çıkardınız, doğru, doğru yani yasa çıkardınız fakat o yasayla ilgili... 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Yasa çıkardınız ama o yasayla ilgili hemen hemen bir şey yapılmadı; İstanbul'u söylüyorum arkadaşlar, hemen hemen bir şey yapılmadı, yapılamadı. Bakın, şimdi, buradaki kaynakları da paraları da oraya aktaracağınızı falan söylüyorsunuz ama aktarmıyorsunuz, aktaracağınızı sanmıyorum.

Üçüncü önemli problem... Soru sordum, tekrar ediyorum: Peki, bu değişiklikle Boğaziçi'ni nasıl koruyacağız? Şimdi, Sayın Muş diyor ki: "Biz aslında daha evvel yaptık." Nerede yaptı? Mayıs ayında çıkan kanunda. Mayısın başında, biliyorsunuz, Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşuldu, Genel Kurulda kabul edildi. Plan Bütçe aşamasında Boğaziçi, tarihî yarımada filan bu şeyin dışında bırakıldı ama Genel Kurulda bazı mahalleleri, 9 tane mahalleyi koydunuz oraya, 9 tane mahalle. Nasıl oldu, ne oldu? "Bunları, koordinatları yetiştirebildik, bunları yetiştiremedik." filan diyorsunuz ama Boğaziçi olduğu gibi dışında kaldı. Şimdi, tamamını bu işin içine sokuyorsunuz. Evet, tamamını işin içine sokuyorsunuz ama bu benim sorduğum soruların hiçbirine cevap vermiyorsunuz.

Sonra, değerli arkadaşlarım, sistem değişti filan... Boğaziçi'yle ilgili, biliyorsunuz, bir yüksek kurul vardı, bu kurul 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu kaldırıldı. Bunun görevleri daha sonra Cumhurbaşkanlığı... Ne kurulu, siz söyleyin. Bu konuyla ilgili bir sürü kurul var, bu kurullardan bir tanesine, yerel yönetim politikalarıyla ilgili kurula devredildi. Yani burada da bir tekelleşme var, burada da her şeye karar verecek tek adama -sizin kızdığınız cümleye geleyim- Boğaziçi'ni de ona havale ediyorsunuz.

Bakın, değerli arkadaşlarım, geneliyle ilgili konuşurken söylediğim bir şeyi tekrar edeyim: Boğaziçi'nde takdiminiz de son derece rahatsız ediciydi, kurnazcaydı, doğru değildi. Takdim derken sizin takdiminizi kastetmiyorum, Sayın Bakanın yaptığı açıklamayı. "Yalılar dışında kalıyor." filan, sanki yalılarda böyle bir sorun varmış gibi, yalılarda büyük kaçak yapılanma... Yok, arkadaşlar, bütün o yalılar dediğimiz yani denize sıfır binaları kastediyorlar, yalının anlamı o, onlarda bir problem yok, zaten öyle bir problemle yapılamıyor zaten onlar gidiyorlar Boğaziçi İmar Müdürlüğünden varsa bir problemleri... Kaçak ne yapmışlardır? Belki 1 tane oda, garaj maraj gibi şeyler yapmışlardır. Onlarla ilgili bir şey de yok ki ama takdim şu şekilde... Hani dedim ya, büyük bir vicdan kanatacak, adaletsizliğe sebep olacak çünkü büyük rantlar sağlayan insanları da affediyorsunuz. Buradan gelecek vicdani basıncı geri püskürtmek için çıkıyor böyle üstüne basa basa, özellikle de bu konuda açıklama yapıyor: "Yalıları dışında tuttuk." Yalıları filan dışında tuttunuz ama yalılara beş çekecek dünya kadar binayı işin içine koydunuz.

Evet, bir daha tekrar ediyorum. Adam orada, Boğaziçi'nde yirmi beş senede, daha sonra on altı senede sizin döneminizde o kadar büyük yıkımlar yapıldı ki, o kadar büyük rantlar... Kim ne aldı, ne verdi falan demiyorum. Oluşturulan rantlar milyar dolarla ifade ediliyor değerli arkadaşlarım.

Şurada el kaldırıyorsunuz ya sevgili arkadaşlarım, garibanların binaları başlarını yıkılırken, öyle binalar insanların başlarına yıkıldı ki sizin zamanınızda. Yani devlet takas yoluyla kendisi vermiş, o binalar yıkıldı ama öbür taraftan işte Romen kaptan geçerken fotoğraf çekti diye milyonlarca, yüz milyonlarca dolar eden binalar yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun lütfen, tamamlayın.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şimdi bunları ayırmadan bir değişiklik yapacağız ve garibanın işini düzeltiyoruz diyeceksiniz ve CHP de bunları söylediği için "CHP de bunlara karşı çıktı." diyeceksiniz. Bu insafsızlık. Böyle değil arkadaşlar yani. Biz gariban için yapılan düzenlemeyi...

Şimdi mayıs ayında çıkardığınız kanun maddesinde diyorsunuz ki: "Deprem riskiyle ilgili sorumluluğu da sahibin kendisine bırakıyoruz." Nasıl bırakıyorsunuz ya? Öyle bir şey var mı? "Kendisine bırakıyoruz." diyorsunuz. Öyle bir şey yok. Esasen İstanbul'da acilen yapacağınız şeyler bu.

Sevgili arkadaşlarım, son cümlemi söylüyorum. Elbette seçime yakın "Tamam, fırsat, seçim geldi, ne yapalım yani." Garibana verilmiyor, seçime yakın alıyor gariban; bunu çok görmüyorum. Ne yapalım? Seçimi bekliyor adamlar. Güzel filan ama İstanbul'da yakında bir deprem olacağını herkes söylüyor, bilim adamları söylüyor, müneccimler bile söylüyor kardeşim, herkes söylüyor. Siz, sizin zamanınızda imarla ilgili af getiriyorsunuz. Ya deprem toplama alanı diye alan bırakmadınız. Sizin Hükûmetiniz "Hiçbir şeyimiz yok, CHP karşı çıkıyor." diye buradan...

Evet, bu, bir korkunun eseridir. Bir daha tekrar ediyorum; kim kazanır, bilmiyorum tabii ama bu kadar Başbakanın aday gösterilmesi, önceden de Meclisin iradesi sanki kendisine bağlıymış gibi işte "af çıkarıp geleceğim" demesi ve af çıkarıp gitmesi elbette ki sizin korkularınızın eseridir. Ama bu önemli değil, bunlar siyaseten söylenmiş laflardır.

Sorularımı tekrar edip konuşmamı bitiriyorum. Bunu yapıyorsunuz, garibanların hakkıdır, kabul ediyorum. Ama gariban olan ile burada rant devşiren -milyar dolarlar toplamı- milyar dolarları indirenleri nasıl ayırt edeceksiniz? Soruyorum.

Depremle ilgili ne katkısı olacak ve bu çıkardığınız "Boğaziçi" dediğimiz şey... Millîlikten söz ediyorsunuz, yerlilikten söz ediyorsunuz, bizim bu coğrafyadaki milletimizin önemli değerleri nedir diye soru sorduğumuz zaman, bir tanesi de Boğaziçi'dir kardeşim. Öyle değil midir? Boğaziçi'dir. Peki, bu yasa bu değeri koruyacak ne sağlıyor?

Sayın Muş, bunlara cevap verin.

Zaten bu maddede de destekleyeceğiz.

Teşekkür ederim.