| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Komisyonun çalışma ve kanun teklifinin görüşülme usulü hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 10 .01.2019 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, ben bu tartışmayı anlamını bulan bir yerden söylemedim. Esas itibarıyla söylediğim şey şu...
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayısal anlamda...
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Gayet tabii ama şunu söyleyeyim: Modern toplumlar, özellikle bizim gibi ülkeler...
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Farklı anlaşılmasın.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ama bakın, netleştireyim isterseniz.
Daha uzun konuşmayı gerektirdiği için, çok kısa nasıl anlatabilirim diye düşünüyorum bir yandan. Söylemek istediğim şey şu: Zaten bugün Parlamentodaki, Genel Kuruldaki siyasi partilerin birbirlerinin ilişkilerine bakarsanız esasında bu toplumun bir anlamıyla bölünmüş bir toplum olduğunu görmemiz lazım. Bu bölünmüşlük belki Kuzey İrlanda'daki gibi Protestanlar-Katolikler diye değil belki veya Bosna-Hersek'teki Müslümanlar ve Hristiyanlar olarak değil belki ama Osmanlı dağıldıktan sonra toplumunun var olan yapısı zaten farklılıkları içeren bir yapıydı ve bu yapı devam etti, öyle veya böyle devam etti. Günümüzde Türkiye'de var olan bu farklı kimlikler farklı siyasi partilerle özdeşleşti ve dolayısıyla da burada, bu partiler arasında uzlaşma üretmek mümkün olmaktan çıktı. Bunun tanığıyız zaten. Ben altı aydır, yedi aydır buradayım; sizin, bizim herhangi bir kanaatimize katıldığınızı görmedim. Yani "sizin" derken başka partileri kastederek söylüyorum. Dolayısıyla da şunu kabul etmek zorundayız: Bu toplum sağlıklı bir yere doğru gitmiyor. Bu toplum gönülleri itibarıyla, kültürel değerleri itibarıyla farklılaşmış ve bir anlamda bölünmüş bir nitelik arz etmektedir. Zaten bizim derdimiz de budur. Bu farklılıklar esasında ortak bir kimlik üretememiş olmamızın göstergesidir. Yani Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana ortak bir kimlik üretememiştir. Bizim iddiamız budur. Dolayısıyla da Türkiye'nin ortak bir kimlik üretmek diye bir derdi vardır. Yani hepimizin "biz" kelimesi altında kendimizi tanımlayabileceğimiz bir biz üretemedi bu toplum. Geçmişte Kemalizm bunu bir ölçüde yapmaya çalıştı.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Bayrağı öğretemedik mi? Ezanı öğretemedik mi?
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ya, karşılıklı olmasın, istiyorsanız sonra konuşuruz ama şu toplantı...
Şimdi, bakın, kayıtlara girdiği için ve konuşma bu noktaya geldiği için söyleyeceğim: Benim kastettiğim herhangi bir şekilde Güney Afrika'daki zenciler ve beyazlar gibi bir ayrıma tekabül etmiyor ama her toplumun da illa zenciler ve beyazlar diye bölünmüş olması da gerekmiyor. Bu toplumda da İslami duyarlılıklı bir kesimin olduğunu biliyoruz, laik duyarlılığı olan bir başka kesimin olduğunu biliyoruz, milliyetçi duyguları olan kesimin olduğunu biliyoruz vesaire. Dolayısıyla da burada bu farklılıklar siyasi partilerde kendilerini ifade ediyorlar ve maalesef, siyasi partiler arasındaki ilişkilerin herhangi bir şekilde uzlaşma üretememesi de esasında benim bu iddia ettiğim meseleye referans veriyor.
Şimdi arkadaşlar, elimizi vicdanımıza koyalım, Allah için, aşağıda konuşuyoruz, burada konuşuyoruz. Yani birbirimizi tanıdıkça da hani, insan olarak tabii ki bir sorunumuz yok ama siyasi parti mevzusuna geldiğimiz zaman hepimiz kılıçlarımızı çekiyoruz yani kimin doğru olduğuna bakmıyoruz, önemli olan kimin söylediği. Bu da zaten bölünmüşlüğün işaretidir arkadaşlar. Eğer ben karşımdaki insanın sadece fikri olduğundan dolayı, o fikri alarak dinliyorsam, bu başka bir şey ama bu toplum değerleriyle ilgili olarak bir bölünmüşlük arz etmektedir, fikirleri zaten öyledir. Dolayısıyla da tehlikeli sularda cereyan etmektedir Türkiye'nin şu andaki siyasi atmosferi ve ben onun için, kusura bakmayın ama burada, mesela Sayın Tayyip Erdoğan'ın, Sayın Cumhurbaşkanının çok büyük hataları olduğunu her seferinde söylemeye çalışıyorum. Bu toplum zaten bir anlamıyla kültürel bağlamda, kültürel değerler bakımından farklılaşmış ve bir anlamda -tırnak içinde söylüyorum- bölünmüş bir toplum; burayı kaşıyarak kutuplaştırıcı söylemler içinde bulunmak bu aradaki mesafeleri daha da açıyor.
Şimdi, düşünün... Kusura bakmayın, hakikaten, madem açıldı, konuşacağım. Halkların Demokratik Partisinin bir üyesiyim ben. Benim bu partide nasıl bulunduğum, nereden geldiğim de bilinmekte. Şimdi, Sayın Erdoğan her konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisini eleştirirken "Terörle ilişkisi olan parti" diye bize işaret ediyor. Bu olmaz arkadaşlar, bu demokrasiye sığmaz, insan haklarına sığmaz. Yani eğer Cumhurbaşkanı beni terörist olarak görüyorsa benim söyleyecek bir şeyim yok ona ama Türkiye'de maalesef, öyle hâle getirildi ki siyaset, burada, konuşamadığım nedenler de var şimdi belki... Yani bu kimlikleşme süreci dediğimiz süreç, aynı zamanda küreselleşmeyle ilgili bir süreç ve bu sürecin yarattığı bir kopukluk var Türkiye'de, kimse birbirini dinlemiyor, kimse birbirini anlamıyor. Dolayısıyla da bu mesele -yine, kayıtlara geçmiş olsun diye söylüyorum- sizin söylediğiniz kadar basit bir mesele değil. Ben size söylüyorum, bu ülkede herhangi bir bayramda anlıyorsunuz ki toplum aynı şekilde hissetmiyor.
Teşekkür ederim.