KOMİSYON KONUŞMASI

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Tabii, aslında, bu, bir bütün kapitalist ekonominin politikalarını, kapitalist ekonomiyi tartışmamızla alakalı bir şey. Bize genelde Avrupa Birliği örnek gösteriliyor. Zaten hani kapitalist düzen bütün dünyada benzer işliyor. Yani işleri böyle şeylere ayırarak, daha iyi yönetme. Mesela bu özel istihdam büroları açıldığında yeni bir alan açılıyor ve dolayısıyla bu büroların yeni elemanları olacak. Aslında siz oraya da bir istihdamı açanlar için yeni kaynaklar oluşturulacak, bu kaynakların çoğunu işte, özel sektöre veriyor, devlet kendi yükümlülüğünden kurtuluyor. Aslında "dayıbaşı" sistemi dedi, çok doğru. Aslında bu şimdi fiilen uygulanıyor, bu, bu yasayla yasal hâle getiriliyor ve aslında burada da kalmayacak. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı beş yıldır bununla uğraşıyor. Biz de beş yıldır iş çevreleriyle buna hayır diyoruz çünkü bu emek sömürüsünü başka bir noktada getiriyor. Hani geçici işçi bulmak çözümmüş gibi görünse de, işte, insanlara bu istihdam büroları aracılığıyla çözüm gibi bulunsa da aslında bu, ekonomik anlamda esnek çalışmayı, sömürüyü, emek sömürüsünü -sosyalist, feminist perspektiften bakarak söylüyorum- yasallaştıran bir hâle geliyor. Zaten kapitalizm bunun krizini yaşıyor. Avrupa'da, dikkat edin, artık ciddi anlamda kapitalist modernite ciddi kriz yaşıyor. Yanı başımızda Yunanistan'da Syriza kazandı, herkes şey yapıyor, tam da bu ekonomik sistemin insanlığın başına artık bela olduğunu, bununla sorunların çözülemeyeceğini, daha farklı çözüm olanaklarını tartışmak gerektiğini... Mesela, dünyanın aştığı, bu konuda şey yaptığı sorunları biz yeni yeni gündeme getiriyoruz. Mesele politik bir mesele. Mesele şey değil sadece. Buradan baktığımızda ideolojik anlamda toplumu nasıl yönetiyorsunuz, nasıl bir ekonomik perspektiften bakıyorsunuz ve neye göre şekillendiriyorsunuz? Sonuçta iktidar partisi böyle bakıyor, neoliberal politikaların Türkiye temsilcisi. Dolayısıyla, Türkiye'deki...

BAŞKAN - Soru var mı Sebahat Hanım?

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Ama söylüyorum, bu soru meselesi değil, bu ciddi bir mesele, itiraz meselesi. Ben diyorum ki: Bu kanundan çıkartılsın bu. Bu, ayrı bir şey. Gerçekten başka bir şeyle düzenlensin. Bunun kadınla alakası yok, bu meselenin kadınla alakası yok. Bu bir sorun. Bunun altını çizmek gerekiyor. Dolayısıyla özel istihdam bürosu insanlara iş olanakları sağlayacak, bu konuda çözüm olacak falan değil. Mesela, hepsi güvencesiz. Diyelim ki birisini üç ay çalıştıracak, sonra kapının önüne koyacak yani. Şimdi şey de öyle yapıyor, mevsimlik tarım işçileri bu konuda çok ciddi bir örnek. Her yıl mesela mevsimlik tarım işçileri gidiyor, her defasında kaç kişi götürüyorsa onun üzerinden, her bir işçi üzerinden para elde ediyor. Burası, bu istihdam bürolarını boşuna açmayacaklar, bu kadar yatırımı boşuna yapmayacaklar. Burada da veriler yapmışlar, orası da kâr edecek. Aslında devlet aracı bir kurum oluşturuyor. Niye mesela İŞKUR yapmıyor bunu? Ben soruyorum: İŞKUR pekâlâ bunu yapabilir, devlete bağlı. Madem bir şey yapacak kurum, o zaman devlet, oradan kamunun alacağı şeylerde başka bir durum olsun.

Bakın, bunlar çok ciddi sorun alanları yani. Biz bunları tartışamadığımız için iktidar getiriyor bize, kendi birlikte çalıştığı şeyleri, işte ortaklaştığı kesimlerle bunu yapıyor. Mesela biz demiyoruz "Hiçbir şey yapılmasın." Tabii ki çok ciddi işsizlik sorunu var, yoksulluk sorunu var. Milyonlarca insan iş bulamıyor. METAL-İŞ grevdeydi değil mi? Grevi Hükûmet yasakladı. Altı ay ertelediniz, yasakladınız, direndiği hâlde işten çıkartılacak. Çıkartıldığında başka işçiler var. İşe gelecek ve sınıf dayanışmasını, işçi dayanışmasını bile engelliyor yani. Mesela, bir gün fabrikalar dursa o patron o işçinin hakkını verecek. Mesela diyelim ki biz kendi durduğumuz noktada milletvekilleri olarak bile bilmem ne kadar maaş alıyoruz, yetinmiyoruz, bir sürü personelin... "Bir işçiye asgari ücretle yaşa." diyoruz. Dolayısıyla bunlar çok sorun alanları ve politik bir mesele. Biz bunları tartışamadığımız için şimdi burada, hani siz diyorsunuz ya, kısa olsun, soru olsun falan, mesele bir soruyla, bir kısa şeyle geçilecek bir şey değil. Ben sadece...

BAŞKAN - Yok, sorunuz varsa cevap bulmak adına söyledim, hatırlatmak adına söyledim.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - ...Halkların Demokratik Partisi olarak itirazımızın şuraya işlemesini... Çünkü biz itiraz etsek de bu yasa çıkacak. Hatta ben size söyleyeyim: Şimdi bunu burada çıkartacaklar ya, yarın "Zaten uyguluyoruz." deyip genişletecekler, başka sektörde de... Şimdi bu mesele böyledir. En azından şöyle yapmayalım: Kadınlar için bazı iyi düzenlemeler var. Bak bununla çok uğraştık. Örneğin şunu konuşalım: Bu yerel yönetimlere verdik ya, ben yerel yönetimlere verilmesi gerektiğini, hatta yetmez, işte, fabrikada, biz kanun teklifimizde, 50 ve üzeri işçi çalıştıran yerlerde de patrona sorumluluk verme konusunda, KAGİDER'in bu konuda bir çalışması vardı, bize de sundu. Ama burada mesela yerel yönetimlere vermişler, bu da önemli bir şey. Ama bunu nasıl yapacağız? Şeyini kim karşılayacak? Çünkü yerel yönetimler de yarın şöyle diyebilir: "Efendim, kaynağım yok, o zaman ben bu şeyi yapmıyorum."

BAŞKAN - Veya hizmet satın alabilir. Onlar ileriki aşamalarda tartışılabilir.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Çünkü bu özel istihdam bürosunun inanın ki bu yasayla hiçbir alakası yok. Yani şöyle: Kadınları buradan işe alacak, şey yapacak falan meseleleri yok. Ama bu konuda başka bir çalışma yapılsın yani. Bu sekiz maddenin kadınla alakası yok. 10'uncu maddenin kadınla hiç alakası yok.

BAŞKAN - Ama şöyle bir alakası var: Şimdi bu geçici...

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Ama "Yerine kadın alınır." diye bir maddesi de yok yani burada. Hiç öyle değil yani.

BAŞKAN - Onu tartışabiliriz, maddelere geldiğinde tartışabiliriz ama oradan bir bağlanıyor, istihdam durumlarına bağlanıyor.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Tamam, ben anlıyorum Başkan. Siz bana cevap veriyorsunuz da...

BAŞKAN - Yo, yo, estağfurullah. Cevap vermek anlamında değil.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Şimdi, ben muhalefet olarak, burada...

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum. Maddelere geldiğimizde o bağlantıları daha detaylı görebiliriz ama...

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Ama bu maddelerde tabii ki konuşacak bir durum yok.

BAŞKAN - Ben baştan da söylemiştim özellikle bizim konumuzla alakalı olmadığını ama açıklama getirme anlamında Genel Müdürümüze söz verdim.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - İşte alakalı değil, niye o zaman bu yasada? Bu yasa kadınlarla alakalı bir şey...

BAŞKAN - Ama olabilir. Bu yasa tek başına...

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Bu torba yasa şeyinden vazgeçelim.

BAŞKAN - Sonuçta bir bağ var ama bununla alakalı.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Sayın Başkan, bir şeye daha itirazım var. Mesela siz dediniz ki, çok önemli bir cümle ve ben Hükûmetin bunu kendisine bir rehber edindiğini düşünüyorum, doğru söylüyorsunuz, diyorsunuz: "Biz yasayı çıkartıyoruz. Yeni bir sistem. Hele uygulayalım, sonra sorun çıkarsa..."

BAŞKAN - Ama bu yasamanın doğasında vardır zaten.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Ama bakın, Türkiye'de yaptığımız her şey böyle. Yasa çıkartırız, sonra bir sürü sorun...

BAŞKAN - Bu her yerde var.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Hayır, bu alanda çalışanlar var. Bu konuda, şimdi, bakın, bir sürü sivil toplum örgütünden arkadaş eksilerini söylediler. Pekâlâ önceden bunu çalıştılar.

BAŞKAN - İşte çalışıyoruz şu anda.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Ama hayır, çalışmamışız. Yasayı getirmişsiniz, önümüze koymuşsunuz.

BAŞKAN - Ama yok, bu bir tasarı. Burada konuşuluyor.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Ne kadar etkili olacak, göreceğiz.

BAŞKAN - Biz buradan raporumuzu, görüşlerimizi göndereceğiz, esas komisyonda da bunlar muhakkak tartışılacak. Velev ki bu yasa hiç değişmeden çıktı. Uygulamada bakıldı ki sıkıntılar var. Bunlar sonuçta geri dönülmeyecek düzenlemeler değil. Belki de çok daha olumlu yansıyacak.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Bizde derler ki: "Görünen köy kılavuz istemez." Sayın Başkan.

BAŞKAN - Estağfurullah. Bu anlamda, çok ön yargılı olmayı ben doğru bulmuyorum.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Görünen şeyler, sorun alanları, bunlar...

BAŞKAN - Ben biraz evvel cümlemde de şunu söyledim: Bakın, burada partiler üstü bir çalışma yapılıyor. Yani siz mesela bu konuyu ekonomi, Yunanistan vesaireye getirdiniz. Oradaki sebepler çok farklıdır.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Hiç sebepler değil. Kapitalizmin krizidir. Bugün yarın Türkiye de bu krizi yaşayacak.

BAŞKAN - Yaşamaz inşallah.

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Hiç alakası yok yani. Dünya artık öyle global bir dünya. Onların sorunları burada da yaşanacak.