KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Yani, tabii, bu tartışma buranın tartışması değil esas itibarıyla ama yani açıldı, ben de düşündüklerimi söyleyeyim.

Şimdi, arkadaşlar, sanki bu ülkede yaşamıyormuşuz gibi bir duygu da veriyorsunuz İbrahim arkadaşım.

Şimdi, şöyle söyleyeyim: Bakın, bu Parlamentoda başörtülü olduğundan dolayı bu Parlamentodan atılan insanlar oldu. Bu Parlamentoda Kürt olduğundan dolayı, Kürtçe konuştuğundan dolayı atılan insanlar oldu. Şu an bile, bakın, daha geçen gün sanatçının biri döndü Sayın Cumhurbaşkanı için "Bir Mozart dinlese ne iyi olur." dedi, vesaire. Şimdi, bunlar değer farklılıklarıdır ve bu ülkede maalesef böyle bir durum vardır. Bunu kabul edelim, etmeyelim. Yani ben buradan ırki bir şey söylemiyorum, asla öyle bir şey söylemiyorum, zaten yani öyle bir şeyi önemseyen bir insan değilim ama sosyolojik olarak görmemiz lazım ki bu ülkede farklı kimlikler var, o farklı kimlikler, farklı değerler üzerinden oluştu ve siyasi partilerimiz de bu farklı kimlikler üzerine oturdu. Dolayısıyla da bugün itibarıyla Parlamentodaki partilerimiz her biri ayrı bir kimliği ifade eden bir biçimde siyaset yapıyor.

Şimdi, ben de diyorum ki... Bunun üzerine yıllarca yazdım. Şöyle söyleyeyim, daha teorik bir şey söyleyeyim: Bir toplumda farklı gruplar var ise ve bu gruplar içinde homojenleşme olmuşsa yani her bir grup içinde bir "biz" duygusu oluşmuşsa, ayrı ayrı ve bu gruplar arasında bir yabancılaşma olmuşsa aynı zamanda, bu, çatışmaya gebe bir durum anlamına geliyor. Bu sosyolojik olarak da böyledir, ekonomik olarak da böyledir. Şimdi, dolayısıyla da benim ve benim gibi insanların derdi şu: Biz böyle bakıyoruz bu topluma. Diyoruz ki: Bu toplum bu hâliyle çatışmacı bir hâle gidiyor, çatışmacı bir yere doğru gidiyor. Dolayısıyla da bunu nasıl önleyebiliriz? Bunu herkesin kendisini içinde hissedebileceği bir yeni demokrasi anlayışıyla üretmemiz lazım.

Şimdi, ben sürekli itiraz ediyorum, biliyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanının yaptıklarına itiraz ediyorum. Yani kendisini görsem kendisine de söyleyeceğim bunları ama şunu diyemez bir cumhurbaşkanı... "Beşiktaş'ta oturanlar, Kadıköy'de oturanlar, bunlar memleketin kaymağını yedi." diyemezsiniz. Bunu yaptığınız zaman oradaki insanları ötekileştirmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla da onlar da aynı şekilde sizi ötekileştiriyorlar. Dolayısıyla da burada, baktığımızda her bir taraf yumruklarını sıkmaya başlıyor. Ben bunun çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum ve bu tehlikeyi önlemek bütün derdim. Anlatabiliyor muyum? Yoksa benim Türkiye'de Kürtler, Türkler, şunlar, bunlar... Bunların, esas itibarıyla, bu Türkiye toplumunda yaşayan insanların birlikte bir ortak kimlik üretmeleri diye bir mesele vardır çünkü arkadaşlar, uzun yıllar, hepiniz biliyorsunuz, yani ben üniversite hocalığı yaptım, üniversite yöneticiliği yaptım, biz YÖK tarafından baskıyla üniversitelerimize başörtülü öğrenci alamazdık. Yani şimdi bu...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kalktı şu anda.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Kalktı şu anda, evet ama ben size söyleyeyim...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - İşte, "Kutuplaştırma yapıyor." dediğiniz Cumhurbaşkanımız kaldırdı.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - ...bu hâlâ toplumda kabul edilmiş bir şey değil. Bakın, ben size söyleyeyim: Durum değişse tekrar aynı şeyler gündeme gelebilir.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - İşte kutuplaştırmayı kim yapıyor o zaman?

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - İşte onu diyorum yani: Eğer öyle bir şey olursa o zaman böyle bir şey olur demek istiyorum. Dolayısıyla da yani benim söylediklerim... Yani yanlış anlaşıldığını anlıyorum ama asıl sorunun farklı perspektiflerle olaya bakmamızdan kaynaklandığını düşünüyorum.

Burada, tabii, böyle bir şeyi çok uzun tartışacak durumda değiliz ama söylemek istediğim özetle bu. Yoksa ben -yani işte ne bileyim ben- ülkedeki ırki yapının, efendim, inanç yapısının sorunları değil, ben bütün bu sorunları çözebilme adına bir şey söylemeye çalışıyorum.

Teşekkür ederim.