| Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Komisyonun uzun süredir toplanmaması, tarımla ilgili birçok konunun da Komisyon gündemine alınması ve (2/1540) esas numaralı Kanun Teklifi'yle ilgili önceden yeterli bilgi verilmemesi hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 06 .02.2019 |
RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, mesele şu arkadaşlar: Evet, gündemler başka, tarımın dertleri başka fakat bunları konuşurken aslında karşı karşıya kaldığımız soru şu: Pansuman tedbirlerle ciddi problemleri çözmeye çalışıyoruz yani yedi aydır toplanmıyor ve tarıma ilişkin önemli konular konuşulmuyor." derken yapılmaya çalışılan vurgu şu: 2 tane uluslararası anlaşmayı birazdan konuşacağız, ben bunları ayrıntılarıyla okudum, dersimi de çalıştım o anlamda...
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
RIDVAN TURAN (Mersin) - ...fakat bu, bize gelen metinler bütünlüklü olarak bu meseleyi tartıştırabilecek doygunluğa sahip metinler değil. Yani IFAD'ın ne olduğuna ilişkin, örneğin Türkiye'de kaç tane proje yaptığına ilişkin, bu projelerin ne kadarının başarıya ulaştığına ya da hangilerinin sürdüğüne dair bilgiler vermek gerekmez mi? Bu, meselenin bir tarafı. Buraya takıldığım için söylemiyorum ama esas mesele şudur: Çok ciddi problemlerle karşı karşıyayız Türkiye tarımı olarak ve bu ciddi problemleri tartışmaya bir türlü fırsat bulamıyoruz. Deyim yerindeyse kaçmaktan kovalamaya fırsat bulabildiğimizi söyleyemeyeceğim. Yani bu, bir senelik zaman dilimi içerisinde, özellikle dolar kurunun yükselmesiyle beraber tarımsal alan ciddi bir yıkım alanı hâline dönüştü, ciddi sayıda çiftçi üretimi bırakarak başka yerlerde istikbalini arama derdine düştü. Zaten girdilerin büyük bir hızla artıyor olması, yalnızca gübrede yüzde 120'nin üzerinde bir zammın var olması şimdi çiftçiyi çaresiz bıraktı. Peki, bu görüngünün ardındaki gerçek ne yani niye böyle oluyor? Mesele yalnızca domates, biber, patlıcan meselesi mi yoksa bu meselede de han duvarı gibi bizim önümüze getirip yığan ciddi bir felsefe meselesi mi? Biz aslında bunu konuşabiliyor olmalıyız. Yani Parlamento yasa yapan ve ülkenin dümeninde olan bir kurum ise eğer esas konuşabilecek olduğumuz şeyler bunlar olmalı.
Bakın, "Neoliberalizm iflas etti." Bu palavra. Şu anda iktidarın sürdürmüş olduğu tarım politikasının temel iktisadi dayanağı ve mantığı neoliberalizm üzerine dayalı. ABD kendi çiftçisini kurtarmak için milyarlarca doları seferber edebiliyor. 2008'de batan bankaları hani sermayenin rahat hareketi açısından devlet bu alanlara müdahale etmeyecekti, böyle bir efsane vardı. 2008'de batan bankaları Amerikan vatandaşının vergisiyle Amerikan devleti nasıl kurtardı? Demek ki mesele şu: Aslında bir ekonomik milliyetçilik -tırnak içinde söylüyorum- giderek gelişiyor. Bizim gibi ülkeler neoliberalizmin uygulandığı, pazar hâline dönüştürüldüğü, metropol ülkeler ise bunun üzerinden ciddi sermaye birikimi kazanan ülkeler hâline döndü. Dolayısıyla temel sorun şu: 1980'den bu yana ve AKP iktidarıyla beraber yoğun bir biçimde neoliberal iktisada göre şekillendirilmiş ve kurgulandırılmış bir tarımsal alandan bahsediyoruz. Kırsalın tasfiyesinin sebebi budur, girdi fiyatlarının bu kadar yükselmesinin sebebi budur, küresel iklim değişikliğine karşı direnç geliştiremiyor olmamızın sebebi budur. Dolayısıyla mızrağın, kargının sivri ucunu buraya yönlendirmeden, bu temel meseleyi ele almadan tekil olarak o sorunla, bu sorunla -kuşkusuz hepsi son derece önemli- uğraşabilmek ve buradan çözüm çıkarabilmek gerçekten son derece zor.
Bakın, yani en basit örnek ya. Gıda mühendisleri, ziraat mühendisleri, veterinerler, on binlerce işsiz var. Bir asgari ücretle geçinen insan aldığı üç kuruşluk parayla "Çocuğa ayakkabı mı alacağım, elektrik parası nedir, su kaç paradır?" bunun hesabını yaparken bir devlet mekanizması neyi nasıl üretecek, hangi koşullarda üretecek, hangi girdileri sübvanse edecek, çiftçiye nasıl destekler sağlayacak, bunu planlamaz mı Allah aşkına? Yani plandan uzak, demokratik ve halkçı bir tarım programından uzak bir tarımsal süreç bizi işte böyle bir yere getirdi. Şimdi 2 tane uluslararası anlaşmayı görüşeceğiz. Derde derman olan nitelikte değil. Kanser bünyeyi sarmış "Yara bandıyla meseleyi çözer miyiz?" diye düşünüyoruz. Ondan sonra da tarım için iyi şeyler yaptığımızı varsayacağız. Ben bu perspektifin ve bu gidişatın kişisel olarak doğru olduğu kanısında değilim.
Teşekkürler.