| Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Komisyonun uzun süredir toplanmaması, tarımla ilgili birçok konunun da Komisyon gündemine alınması ve (2/1540) esas numaralı Kanun Teklifi'yle ilgili önceden yeterli bilgi verilmemesi hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 06 .02.2019 |
AYDIN ÖZER (Antalya) - Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben öncelikle sizi biraz kınayarak konuşmama başlayacağım. Ben Antalya'dan, bu felaketin ortasından gelen ve orada üretim yapan bir arkadaşınızınım, kardeşinizim, Antalya Milletvekiliyim.
BAŞKAN - Hoş geldiniz.
AYDIN ÖZER (Antalya) - Dilerdim ki bu toplantıda tarım alanlarındaki sorunlara yönelik çözümler konuşulsun. Örneğin, üreticilerin borçlarını ertelemek ya da tarımsal kredileri yeniden yapılandırmak için Başkanlığınıza sunulmuş düzenlemeleri görüşmek isterdik. Hatta isterdim ki şu anda Antalya'da hortum felaketinde zarar gören üreticilerin kayıplarını karşılamak için 25 Ocakta bizzat verdiğim kanun teklifini görüşmek için toplansaydık. Oysa siz burada, Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu'yla 5 Kasımda imzalanmış olan, İstanbul'da bir Doğu Avrupa-Orta Asya merkez ofisi kurma anlaşmasını ve bir de İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı Tüzüğü'yle ilgili kanunu usulen görüşmek için burada toplanmış bulunuyorsunuz.
Usulen diyorum, çünkü zaten bunlar birileri tarafından uygun görülmüş. Yani Sayın Başkan, siz sadece burada bizim kınama sözlerimizi dinlemek için varsınız. Çünkü, birinin de tenkitleri dinlemesi gerekiyor ve sizin göreviniz bu.
Öte yandan, bu İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı Tüzüğü ve
kanun teklifiyle ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Diyor ki gerekçede: "Türkiye, tarım ve gıda güvenliği alanında sahip olduğu potansiyeli, İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı vasıtasıyla İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelere aktarmayı ve onlara destek vermeyi amaçlamaktadır." Dün aslında Genel Kurulda sormuştum ama belki şimdi hazır karşımızda bulmuşken yanıtı da hemen verirsiniz. TÜİK verilerine göre Türkiye'de geçen yıla oranla tahıl ürünlerinin üretim miktarı yüzde 4,8 azalmış, sebze üretim miktarı yüzde 2,6 düşmüş. Buradan dahi anlaşılıyor ki bizim tarım politikamızda ciddi yanlışlar var. Peki, biz daha kendi söküğümüzü dikemezken başkalarına hangi muhteşem tarım projemizi aktaracağız? Bu tüzüğün kabulüyle başkalarına vermeyi taahhüt edeceğimiz tarım potansiyelimiz gerçekten nedir? Gıda güvenliğinde başkalarına vereceğimiz destek ne olacaktır? Mesela, kendi soğanının bile güvenliğini sağlayamazken Türkiye gıda güvenliğinde nasıl ahkâm kesecek? Sonra, bu İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülkeleri kendilerine destek yerine köstek olduğumuzu söylerlerse el âleme ne diyeceğiz? Bu konuda yanıtlarınızı bekliyorum.
Burada Sayın Bakanın da olmasını beklerdim ama ne yazık ki Sayın Bakan yok, Bakanlık görevlilerimiz var. Bir önemli konu da bildiğiniz üzere Antalya'da yaşanan hortum felaketiyle ilgili. Bakanlığınızın verilerine göre ülkemizde 2017 yılında 30,8 milyon ton sebze üretilirken bunun 7,4 milyon tonu örtü altında üretilmiş. Ülkemizin örtü altı üretimde benim de seçim bölgem olan Antalya yüzde 51'lik pay ve 3,2 milyon tonluk üretimle birinci sırada. Antalya'yı yüzde 18 pay ve 1 milyon ton üretimle Mersin, yüzde 11 pay ve 670 bin ton üretimle Adana, yüzde 9 pay ve 527 bin ton üretimle Muğla takip ediyor. TÜİK verilerine göre de 2017 yılında toplam örtü altı üretiminin yüzde 94'ünde sebze, yüzde 6'sında meyve yetiştirilmiş. Domates yüzde 49'luk üretim payıyla birinci sırada. Bu son hortum felaketinin rakamlarda nasıl bir değişikliğe yol açtığını herhâlde önümüzdeki süreçte göreceğiz.
Öte yandan, Bakanlığınızın da yukarıdaki verilerle kabul ettiği üzere Antalya örtü altı üretimde Türkiye'nin kalbi ve şu anda bu kalp ritim bozukluğu yaşıyor. Neden bu kalbe iyi bakmıyorsunuz?
Değerli arkadaşlar, çiftçilerin, borçlarını ödeyememeleri sebebiyle zor günler geçirdiği bilinen bir durum. Şimdi bir de hortum nedeniyle seralarda ciddi hasarlar yaşandı, büyük miktarlarda ürün kaybı var. Yüksek primler veya mülkiyet sorunu nedeniyle sigorta yaptıramayanlarla ilgili poliçe zararını karşılamayanlar için bu hortum tam bir yıkım oldu.
Bu sebeple, çiftçilerimiz sera tadilatı ya da sıfırdan sera kurulumu için gerekli parayı Ziraat Bankasının ilgili destek kredilerinden karşılamak durumunda. Ancak 2018 Aralık ayı itibariyle Ziraat Bankası kredi ödemeleri için yeni bir şart getirdi. Buna göre artık, örtü altı üretim teknikleri kullanılarak yapılan tesislerin dışındaki beton temel, çelik konstrüksiyon üzeri cam veya naylonla kaplı sera tesislerine yönelik yatırımlarda artık inşaat ruhsatı aranıyor. Diğer bir deyişle, üreticilerimizden, özel
sübvansiyonlu işletme ve tesis kredilerinin kullanım şartı olarak Valilik Belediyelerden alınacak olan yapı ruhsatı, inşaat yatırımlarının tamamlanmasını müteakip ise yapı kullanım izin belgesi talep ediliyor.
Yatırım ve tesis kredileri için istenen yapı ruhsatı ve yapı kullanım izin belgesinin düzenleme ve maliyetlerinin ortalama 100 bin lira olduğunu biliyoruz. Çiftçimiz bu meblağları karşılayamıyor, dolayısıyla da kredilerden yararlanamıyor.
Sayın Bakanlık görevlileri, afetten zarar görenlerin dışında, eski düzen ve artık ömrünü tamamlamış seraların süratle yenilenmesi gerekmekte. Süratle diyoruz çünkü havalandırma kapasitesi düşük seralarda "insect" tül (böcek tülü) çekemiyoruz. Dolayısıyla, daha fazla ilaç kullanılmakta ve bu da sebze üzerinde ilaç kalıntılarına sebep olmaktadır. Hem sebze kalitesinin yükseltilmesi hem de birim alanda üretilen sebzenin artırılması için bu seraların yenilenmesi gerekmektedir.
Ayrıca, çiftçimizin yeni teknik seralar konusunda teşvik edilmesi gerekirken, sübvansiyonlu kredi kullanımına yüksek maliyetli ruhsat şartının getirilmesi, seraların yenilenmesine engel teşkil eder. Bu nedenle, yapı ruhsatı ve yapı kullanım izin belgesi hususunda acilen çözüme gidilmelidir. Bugünkü ekonomik krizi göz önünde bulundurarak, yüksek enflasyon ve yüksek maliyet girdileri nedeniyle kazanamayan çiftçimizin yararına en acil çözüm, kredi başvurularında ruhsat ve izin belgesini şart koşmaktan vazgeçmektir.
Sayın Bakanlık yetkilileri, bakın bu afetin etkilerini Sayın Bakanımız da Antalya'da gördü, beraber gezdik, üreticilerle görüştü. Bu nedenle zor bir durumda olduklarını biliyor. Gerçekten, üreticiye her anlamda destek olunmalıdır. O nedenle tarım kredi kooperatifleri ile bankalara olan mevcut borçların en az iki yıl süreyle faizsiz olarak ertelenmesine yönelik bir çalışma başlatılmalıdır ve geçici de olsa bugün için önemli ve gerekli bir çözüm gibi duruyor. Böyle bir planlama düşünüyor musunuz?
Ayrıca, afetzede üreticilerimize uzun vadeli tesis kredileri verilmesi konusunda belli bir çalışmanız var mı? Antalyalı üreticiye tam destek olmak için afet sonucunda zarar gören tüm üreticilerin kayıplarının karşılanmasına, hak sahiplerine ödenmesine yönelik Bakanlığınızın bir planlaması var mı?
Bir de ben buraya geldiğimde siz konuşuyordunuz Sayın Başkan. Diyordunuz ki: "İşte çiftçiler TARSİM'le sigorta yaptırmıyorlar, yüzde 20 civarında sigortalı üreticilerimiz var." Bakanlık da bir açıklama yaptı, "35 milyon lira para ayırdık." diye. Hâlbuki o 35 milyon lira bütçeden ayrılmış bir para değil, TARSİM'le sigorta yaptırmış üreticilerin kendi haklarıdır. Yani bunun üzerine yapılmış bir şey yoktur burada. İki, bir yanlış ya da eksik bilginiz var, mülkiyet sorunları yüzünden hazine arazileri, hazineyle davalı araziler ve kendi arasındaki mülkiyet sorunu yüzünden TARSİM sigorta şirketi bu araziler üzerindeki tesisleri tanımamakta ve bunlara sigorta yapmamaktadır. Asıl buradan kaynaklanan bir sıkıntı vardır, biz de biliyoruz. Benim de bütün seralarım TARSİM'e sigortalıdır ama benim arazilerim tapulu olduğu için benim bir sıkıntım yoktur ama TARSİM şiddetle mülkiyet sorunu olan arazilerin üzerindeki tesisleri tanımakla mükelleftir. Yani benim aracıma, arabama kasko şirketi sigorta yapıyorsa benim arabamın park yerini sormak zorunda değildir, üzerimdeki arabama bakmalıdır, orada da tesise bakmalıdır. Bu yüzden, bunun şiddetle değiştirilmesini istiyoruz, bu konuda bir çalışma yapın lütfen. Yani eksik bilginiz var, sanki "Devlet yarısını ödüyor, yarısını da çiftçi ödüyor primlerin." diye böyle bir bilginiz var, bunun şiddetle düzeltilmesi lazım.
Teşekkür ediyorum.