KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN KALYONCU (İzmir) - Teşekkür ediyorum.

Şimdi...

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Çok özür dilerim Sayın Başkan. Sadece iki cümle...

HASAN KALYONCU (İzmir) - Bir dakika...

BAŞKAN - Bir konuşsun, sonra...

HASAN KALYONCU (İzmir) - Yahu bir buçuk saattir siz konuşuyorsunuz. Lütfen...

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Siz ama yöneticisiniz, olur o kadar.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Hayır.

BAŞKAN - Söz verdik, size de vereceğim sonra.

HASAN KALYONCU (İzmir) - On buçuktan beri dinliyorum. İlk defa sıra geldi. Yani bu kadar şey yapmayın. Sürekli siz konuşuyorsunuz. Lütfen...

Şimdi, on buçuktan beri burada konuştuklarınızdan veya karşılıklı konuşmalarda benim anladığım şey şu: Bütün problemleri almış getirmişsiniz, bir dahaki toplantıda hangi problemden bahsedeceksiniz, bunu bilmiyorum.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Onlarca var.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Şimdi, Katar'dan girdiniz, elektroniğe, ihracat, ithalat, katma değer, tarım, bütün hepsine girdiniz, hiçbir şey anlaşılmadı. Biraz da sosyoloji yaptınız, ondan da bir şey anlamadık. Şimdi ben de diyorum ki...

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Anlayanlar anlıyor.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Bakın, benim anlama kabiliyetim var. Ben o konuda iyiyim. Anlayanlar anlıyor, evet, seçmeninize mesaj gönderiyorsunuz, videoya alıp göndereceksiniz, onu biliyorum.

Şimdi, bakın, konuşmaları kesmezseniz bu konuşma öyle gitmez. Lütfen...

AYHAN BARUT (Adana) - Tahrik ediyorsunuz.

BAŞKAN - Siz...

HASAN KALYONCU (İzmir) - Bakın, beyefendi, kendisi tahrik ediyor.

AYHAN BARUT (Adana) - Böyle konuşma olur mu? Gerçekleri konuşuyoruz. Oluşan taşkın gerçek değil mi? Pamuğun fiyatının düşmesi gerçek değil mi?

BAŞKAN - Ayhan Bey, dinleyelim lütfen. Ayhan Bey, sabırlı olalım.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Şimdi, bakın, ne söyleyeceğimi dinlemeden konuşuyorsunuz. Lütfen... Lütfen dinler misiniz.

BAŞKAN - Sabredelim. Size söz vereceğiz.

AYHAN BARUT (Adana) - Böyle bir yanlış konuşma olur mu?

HASAN KALYONCU (İzmir) - E, size göre yanlış. Telefonu bırakın, dinleyin o zaman, doğrusunu dinleyin şimdi.

Ben size diyorum ki: Bir iş yapılırken bunda yanlışlar olabilir. Çözüm önerisi hiç duymadım sizden, çözüm önerisi hiç duymadım. "Şu olmadı, bu gitti..." İşte, "karnıyarık, patlıcan fiyatları", tamam, güzel, evet...

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Üretimi istiyoruz Sayın Başkan.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Bir dakika... Ama bir dakika... Bakın...

BAŞKAN - İlhami Bey, gelecek size. Söz istemiştiniz zaten.

HASAN KALYONCU (İzmir) - Bakın, lütfen, dinlerseniz...

Şimdi, üretim istiyorsunuz. Bunların sebepleri nedir, niye olmuyor ve öneriniz ne, çözüm öneriniz ne? Burası önemli. Yoksa, bu saate kadar bu problemleri biz Mecliste de gündeme getiriyoruz, bizzat ben söylüyorum, bazı problemleri, aksaklıkları, eksiklikleri, şu anda yürütmenin yapmadıklarını Mecliste de ben gündeme getiriyorum. Sizin söylediklerinizi ben de söylüyorum ama çözümünü de söylüyoruz.

Ben de diyorum ki böyle bir tartışma ortamı olursa, karşılıklı, işte biz bir şey söyleyeceğiz, siz karşılığında buna karşı bir fikir üreteceksiniz... Tamam, bu ülkede eksiklikler var, bunu hepimiz biliyoruz. Tarımda da var, bunu da biliyoruz, tohumda da var, bunu da biliyoruz fakat bunları gidermeye yönelik birçok çalışma da var, yerli tohum üretme çalışmaları var, tarımı iyileştirme çalışmaları var, tarım alanlarını artırma çalışmaları var. Yani burada, bizim Komisyonda tartışacağımız şeyler çözüme yönelik olacaksa, evet, tartışalım ama "Şu eksik." "Bunu yapmadınız." "Onu yapmadınız." "Bu böyle." "Fiyat arttı..." Sadece sorunları dile getirirsek sonuç alamıyoruz, bir yere gidemiyoruz.

Onun için, benim dediğim şey sizi suçlamak da değil. Yani muhalefet olarak gördüğümüz yanlışları dile getirmek hakkımız ve bunu yapıyoruz ama ben de diyorum ki sorunları arka arkaya o kadar fazla saydınız ki etkili olmadı, arada bir sürü hepsi gitti. Ben de diyorum ki bunlardan önemli gördüğünüz çözüm önerileriniz, mesela kanun teklifleriniz, ondan sonra diğer alanlarda önerileriniz, görülemeyen varsa bunların hepsini getirebilirsiniz, soru önergeleriyle sorup öğrenebiliriz, bunu burada paylaşabiliriz ama burada basın toplantısı gibi açıklama yapma şekline dönerse sonuç alamıyoruz. Komisyonda bütün herkes kendine göre konuşacak, kendine göre bir problemler dizinini getirip buraya koyacak, sonuca gidemiyoruz. Şimdi, burada saat on buçuktan beri yaptığımız sadece tarımda, dışişlerinde, birçok alanda eksikleri söylediniz, Hükûmetin eksiklerini söylediniz. Ben de diyorum ki konuyu bu kadar genişletirseniz sonuç alamayız.

Mesela, burada sadece bir iki konu üzerinde durulsaydı belki de çözüme kavuşturulurdu, bir dahaki toplantıda bu ele alınabilirdi. Mesela kanun teklifleri var, benim de kanun tekliflerim var. Mesela tarım alanlarında ön alım hakkıyla ilgili kanun teklifim var. Çok büyük bir karmaşa var. Hobi bahçeleriyle ilgili bir kanun teklifim var, Meclis araştırma önergem var. Ben de diyorum ki bu eksikliklerin biz de farkındayız, Bakanlık da farkında çünkü kendileriyle görüşüyoruz, bir konuda eksiklik varsa arıyoruz, onlar da o konuda eksiklik olduğunu kabul ediyor ve düzeltme yoluna gittiklerini söylüyorlar. Düzeltme önerileri verin. Bakanlığa da verebilirsiniz yani illa soru önergesi değil.

Mesela ben size bir olay anlatayım: Hatırlıyorsanız ilk toplantıda, "yer altı su havzaları, yer altı barajları" dedim. Şimdi, Bakan bunu dikkate almış, bütün DSİ bölgelerinde, her bölgede bir yer altı barajı oluşturma çalışmalarına başlamış. Şimdi, Bakan bunu yapıyor. Bakın, orada hiç soru önergesi vermedim, hiçbir şekilde kanun teklifi de vermedim, sadece o kahvaltı toplantısında söylediğim bir öneri Bakan tarafından dikkate alındı, şu anda uygulama altyapısına bakıyorlar.

Mesela ben size başka bir şey daha söyleyeyim. Bu ekolojik geçitler için kanun teklifi verdim; beğenildi, dikkate alındı, ülke için yararlı olduğuna karar verildi, Karayollarında şu anda kanunlaştı, Çeşme'de 3 tane ekolojik geçit yapılıyor. Yani ben de diyorum ki: Her ne kadar eleştirsek de doğruyu söylediğimiz, anlattığımız, çözüm yolunu gösterdiğimiz zaman bakanlıklar bunu dikkate alıyor. Onun için, problemi sadece söyleyip geçmek ülkeye de bir şey kazandırmıyor, bize de bir şey kazandırmıyor. Bizim yapmamız gereken, problemi gördüğümüz zaman çözüm yolunu da anlatmak. Mesela, tohum... Neler eksik? Eksik olan kısımlarını gündeme getirelim. Evet, eksiklikler var, bunu ben de söylüyorum, Mecliste kürsüden de söylüyorum, sürekli de söylüyorum. Mesela, tarım politikası, millî bir tarım politikası tam manasıyla yok ama bunu oluşturmanın yollarını önermemiz lazım. Su politikamız yok, su kanunumuz yok. Bu problemler de temelde bunlardan çıkıyor zaten ama ülke faydasına, ülke yararına bir iş yapacaksak sadece icra makamını hırpalayıp bir kenara atmakla sorunu yine çözemiyoruz çünkü sorun ortada kalıyor. Yani benim istediğim şey bu. "Biraz geriyorsunuz." dedi ama ben germek istemiyorum, aslında burada daha verimli bir ortam oluşmasını istiyorum.

Şimdi, pamuğu konuştuk, yanında, patlıcanı, buğdayı vesaire, bütün hepsini konuştuk ama hiç kimsenin aklında hiçbir şey kalmadı ve çözüm önerisi yok. Güllük gülistanlık olsa ülke hiç mesele değil ama değil, bir sürü problem var, her alanda problem var. Mesela, afetle ilgili, Hükûmet hiçbir şey yapmıyor mu, Bakanlık hiçbir şey yapmıyor mu? Yapıyor, tabii ki yapıyor, bunu da biliyoruz zaten. Eksikleri varsa, bunları söyleyelim; görülmeyen kısımları varsa, bunları söyleyelim, bunlar kabul ama boşu boşuna bizim burada böyle bir kör dövüşü şeklinde olayı götürmenin de bir manası yok bence.

Teşekkür ediyorum.