| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1579 |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 19 .02.2019 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bekaroğlu'nun bahsettiği konuya bir iki cümle değinerek ben konuşmama daha sonra başlamak istiyorum.
"İmar barışı" olarak getirdiğiniz düzenleme, İmar Kanunu'na geçici 16'ncı madde eklenerek yapılan düzenleme aslında o yitirdiğimiz 21 canın sorumluluğunu kimin üstlendiğini çok açık ortaya koyan şöyle bir tümce. Aynen şunu diyor: "Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır." Değerli arkadaşlar, "Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluğundadır." Kaçak yapıya, ruhsatsız yapıya, dayanıksız yapıya, neredeyse yıkılacak, işte o Kartal'da yıkılmış bina gibi bir yapıya Yapı Kayıt Belgesi veriyorsunuz ve devlet olarak, kamu olarak "Sorumluluğunu ben taşımıyorum." diyorsunuz. Devletin anayasal görevidir, asli görevidir vatandaşın can ve mal güvenliğini korumak, kollamak, bunu geliştirmek. Dolayısıyla devlet sorumluluğu üzerinden atmış yani o yitirdiğimiz 21 canın sorumluluğu yapının malikinde, başka kimsede değil. Kimseyi sorumlu tutamazsınız, malikin sorumluğundadır. Ne kadar acı bir şey değil mi değerli arkadaşlar? Verdiğiniz o Yapı Kayıt Belgesi'yle yıkım sonucunda ortaya çıkan bu ölümlerin sorumluluğu ne kadar büyük bir sorumluluk değil mi değerli arkadaşlar? Bunu lütfen unutmayınız. Devlet sorumluluktan kaçmıştır çünkü biliyor, bir sürü yapı var, milyonlarca yapı var. Bunlar kentsel dönüşüme girdikçe ancak sağlam yapılara ulaşacak ama bu arada bu Kartal gibi örnekler yaşandıkça yitirilen canların sorumluluğu o geçici 16'ncı maddeye bu hükmü koymak ve devletin sorumluluktan kaçmasını, sorumluluk üstlenmemesini sağlamakla bunu getirenlerdir diye özellikle belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, yine bir torba kanun. Ben merak ediyorum bugüne kadar Plan ve Bütçe Komisyonumuza torba olmayan kanun teklifi geldi mi hatırlamıyorum şu anada kadar. Geldi mi değerli arkadaşlar? Gelmedi.
BAŞKAN - Tabii ki, tabii ki.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Artık öyle bir alışkanlıkla...
BAŞKAN - Birçok, birçok...
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Şu son dönemden bahsediyorum. 27'nci Dönemde torba olmayan kanun teklifi geldi mi Komisyonumuza?
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Gelmedi.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sınırını koyuyorum.
BAŞKAN - 27'nci Dönemde çok fazla kanun çalışmadık ama olabilir, evet.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Yani 27'nci Dönemde geldi mi? Gelmedi.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Ben görmedim.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Bütçe kanunu...
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Onu da torbaya koymayacaksınız herhâlde yani. Ya, yarın bir gün onu da yaparsınız ya, ona bir şey diyemem artık.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Geldi mi? Geldi.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bu, artık bir alışkanlık hâline getirildi. Şimdi, 52 milletvekili arkadaşımız, hepsi birbirinden değerli, kıymetli, bu konuda -haşa- bir ifadem yok ama 52 arkadaşımız imza atmış bir kanun teklifine; 13-14 madde, 15 madde. Şimdi bunlar da aslında ciddiyetsizlik olarak tanımlandı teklifin geneli üzerindeki görüşmelerde, sabah usul üzerindeki görüşmelerde. Hakikaten öyle. Yani şimdi 3 maddesi çıkarılacak da belki bu süreçte Komisyon görüşmelerinde teklifin adı bile değiştirilecek. 52 arkadaşımız imza atmış. Şimdi, bu imzanın dışında etki analizini göremiyoruz. Kanun teklifini hazırlayan 52 vekilimizin dışında Sayın Tamer Dağlı şu anda tek başına bu teklif konusunda karşımızda, huzurumuzda teklifi bize açıklayarak savunmak durumunda. Hemen arkasında çok değerli bürokratlarımız var, genel müdürlerimiz var. Şimdi, ben o bürokratlarımıza seslenmek istiyorum salonda bulundukları için. Bir kere Sayın Dağlı, kıymetli bir vekilimiz, başımızın üstünde yeri var ancak o, Hükûmetin bir temsilcisi değil, Bakanlar Kurulunu temsil etmiyor, Hükûmetle hiçbir bağı yok, iktidar partisinin de temsilcisi değil bu anlamda Meclisteki tanımı anlamında söylüyorum. O, Mecliste birinci olan, en çok milletvekiline sahip olan bir siyasi partinin bir milletvekili, değerli bir milletvekili. Şimdi, ben bürokrat arkadaşlarımdan şunu rica ediyorum: Ben de bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bir başka siyasi partinin -daha önce ana muhalefet partisi adını veriyorduk, şimdi ikinci parti olduk- bir milletvekiliyim, değerim kıymetim sizin takdirinize ama bir teklifiniz varsa değerli bürokratlarım, genel müdürlerim yarın bir gün onu da bana getirin, ben getireyim Meclise, şurada Tamer Dağlı Vekilimizin olduğu yerde bir de ben oturayım, nasıl olur acaba?
Değerli arkadaşlar, değerli bürokratlarımız; Sayın Vekilimiz bir kere siyasi kimliği olan bir kişi olması sebebiyle, hasebiyle siz onun mahiyeti altında değilsiniz, onun talimatıyla iş yapamazsınız, yapmamalısınız.
Bakın, Sayın Cumhurbaşkanını, AK PARTİ Sayın Genel Başkanını televizyonlarda bir AK PARTİ reklamında görüyoruz. Çok üzülüyorum ben kamuya yirmi beş yıl emek vermiş, kamudan, üniversiteden emekli olmuş bir kardeşiniz olarak. Bir devlet memuru, bir kamu personeli -tabii memur mu; belki tiyatro oyuncusu olabilir ama İstanbul itfaiyesinin memurları falan rol alıyorlar orada- bir siyasi partinin reklamında rol yapıyor, rol veriyor, boy gösteriyor.
Değerli arkadaşlar, bu, devlet adabında asla kabul edilemez, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na da aykırı bir şeydir. Hani, bu konuda hangi cumhuriyet savcısı nasıl işlem yapar onu bilemem. İşte, sorun şurada değerli arkadaşlar... Ne AK PARTİ sıralarındaki milletvekillerimizde -yani bugün itibarıyla söylüyorum- ne bürokratlarımızda. Sorun: Bu bizim "tek adam rejimi" dediğimiz, sizin adına "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" dediğiniz, bu ne olduğu hâlen belli olmayan, hâlen işleyişi devlet ve kamu düzeni açısından sorunlar yumağı içerisinde olan, Meclisin de çalışma düzeninde -yaşadığımız- çok temel bir sorun olan sistem. Bunu özellikle belirtmek isterim.
Tabii, bu kanun teklifinde değişik konular var. Mesela bu tarımla ilgili bir mesele. Şimdi, ben merak ediyorum, o maddeye geldiğimde daha detaylı konuşacağım ama tarımda çiftçinin kredi borçlarının yapılandırılması. Güzel, yani takdir ediyorum ve olması da gerekiyor. Ama peki şimdi bir yandan yaş meyve, sebze özellikle sebze, Antalya'dan. Ankara'da, İstanbul'da bu tanzim satış çadırları kuruldu, kamu çalışanları hizmet veriyorlar, taşımalar, lojistik yine devlet tarafından sağlanıyor, bütün maliyetleri, yükü belediyelerin üzerinde, eyvallah. Peki şu anda bu... Yani çiftçimiz çok para kazanıyor da zaten, o yüzden fiyatlar da bu kadar çok yükseldi, fahiş fiyatlar hâline geldi. Bu söz konusu teklifi, bu maddeyi, bu yapılandırmayı neden getirdiniz? "Çiftçinin bir sorunu mu var? Gayet güzel, ne güzel tarımsal desteklemeler alıyor, memnun hayatından, çok mutlu, mesut bir hayat yaşıyor." diyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, tarım bitmiş durumda, bunun farkındasınız, bu teklif aslında bunun da bir itirafıdır. Daha çok destekleme verilsin diyoruz. O madde geldiğinde bunun üzerinde duracağım ama bu kanun teklifinin bu maddesinin bunun bir itirafı olduğunu da lütfen artık kabul edin. Önce teşhisi doğru koymak lazım ki sonra tedavisi doğru olsun. Yani çiftçi kredi borcunu neden ödeyemiyor değerli arkadaşlar, neden ödeyemiyor yani akılsızlığından mı? Yok, çok zekidir Türk çiftçisi. Yani parası var da ödemiyor, "Boş ver. Adam sen de..." mi diyor, çok zengin, malı mülkü var da ödemiyor mu? Ya, arsası bile icrada, ipotek altında, parası yok zaten takla attırıp duruyor. Bu çiftçinin acınacak durumunun itirafıdır bu yapılandırma, kredi borçlarının ötelenmesi, yapılandırılması. Yapılsın, daha da fazlası yapılsın. Zaten bugün verdiğiniz tarımsal desteklemelerin en az 2,5-3 mislinin daha verilmesi lazım ki ancak sizin çıkardığınız kanuna uygun bir tarımsal destekleme hacmi gerçekleşsin,
Burada yerel yönetimlerle ilgili bir mesele var, bu kreşlerle ilgili.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Biraz daha süre istiyorum Sayın Başkan, toparlayacağım.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Sındır, tamamlayın.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Değerli arkadaşlar, Bu arada, İzmir Bornova'da Belediye Başkanlığı da yapmış bir kardeşiniz olarak kanunun metni de açık, böyle gözümün önüne gelir hep. Bakın, Belediye Kanunu der ki: "Belediye, belde sakinlerinin mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere..." Bakın "Mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere karar organları belde seçmenleri tarafından belirlenen idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisidir." der belediye için; aynen bu tanımdır. Burada mahallî müşterek ihtiyaç esastır. Şimdi, bir madde getirdiniz, getirdiğiniz maddede ne diyor? Şöyle bir ifade var: "Konusu suç teşkil etmemek kaydıyla, bu maddenin yürürlük tarihine kadar personelinin çocukları için kreş..." Şimdi, ne demek konusu suç teşkil etmemek kaydıyla? Yani suç teşkil etmiyorsa zaten sorun nerede? Yani konusu suç teşkil etmiyorsa bu yapılan hizmet alımıyla kreş ve belediye çalışanlarının çocuklarının bu ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan hizmet alımı hakkında "...yargılama ve takibat yapılmaz." demenin ne âlemi var? Yani o zaman suç teşkil ediyorsa bu maddenin bir hükmü yok yani kendi içinde çelişki. Yani burada mükerrer ödeme yapılması mı suç, kamu zararı mı yani bir çocuk yardımı yapılıyor diye bir de buradan kamu mülkiye müfettişliği veya Sayıştay bu konuda bir kamu zararı mı oluşturuyor da ki öyle görünen...
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Doğrudan alım yapan aracı şirket kurum üzerinden alıyor, oraya para aktarılıyor.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Yani Sayın Durmuş aynen, ben bunun soru sorarak açılmasını istiyorum, bilahare gelecek onun yanıtı ama şimdi, burada bu konuya dikkat çekmek istedim. Zamanı geldiğinde bunun sorusunu da soracağım ama şu 14'üncü maddede -Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı- bir değişiklik yapıyorsunuz ama hâlâ Bakanlığın adını değiştirmiyorsunuz. Onu biz mi söyleyeceğiz? Yani artık Bakanlığın adı "Tarım ve Orman Bakanlığı" yani şu adını bari değiştirin. Madde hükmünde Bakanlığın adı hâlâ eski isim, sadece tarih değiştirilmiş, madde yeniden geçecek. Yani ki burada o maddeyle ilgili söyleyecek şey de bu suyla ilgili. Yani il özel idarelerine verilecek bir yanda, tabii ki il özel idareleri valiliğin de kontrolünde olduğu için ama büyükşehir belediyelerinin olduğu yerlerde büyükşehir belediyesine verilmeyecek, genel bütçede, kendi içinde... Yani burada yerele bir katkıysa, il özel idaresi üzerinden köylere ve kırsala bir değer katılacaksa, il özel idaresi bütçesine bir değer katılacaksa o yerelin büyükşehir sorumluluğunda olan ki il özel idare sorumluluk alanı büyükşehirlerde onun genel bütçeye değil, yine büyükşehirlere verilmesinin doğru olması, esas olması gerekir diye düşünüyorum.
BAŞKAN - Sayın Sındır...
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bu düşüncelerimi burada sonlandırıyorum, maddeler üzere bilahare söz alarak konuşmak istiyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim.