| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1411) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 20 .02.2019 |
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, başlangıçta, Yunus Emre Enstitüsü Türk dilini ve kültürünü yayan evrensel boyutta yayacak bir müessese olarak ortaya çıktığında büyük heyecan yaratmıştı. Tabii, Yunus Emre Enstitüsü daha önce demokratik ülkelerin veya başka ülkelerin kurdukları benzer kuruluşlardan ilham alan bir kurum olarak şekillendi. Ama ben biraz önce Cumhuriyet Halk Partili üyelerimiz tarafından ifade edilen eleştirilere de tamamen katılıyorum, aynen katılıyorum. Sonuçta maalesef bariz, çok aleni bir ideolojik aygıta dönüştü. Bunu ben görev yaptığım ülkelerde bizzat müşahede ettim. Ve bu ideolojik aygıt hem bulunulan ülke vatandaşlarına yönelik olarak işliyor hem de bizim o ülkelerdeki vatandaşlarımıza yönelik olarak işletiliyor. Bunun demokratik ülkelerin bu tür müesseseleri açısından eşi benzeri görülmediğini belirtmek istiyorum. Tabii, şimdi rahatlıkla ismini verebiliriz çünkü normal olarak temsil edilen bir devlet değil. Libya'nın kültür merkezleri türü, bir merkez hâline dönüştü Yunus Emre Enstitüleri.
Ayrıca Sayın Çeviköz'ün de söylediği gibi, demokratik ülkelerin bu tür müesseselerinin hiçbirinin yönetimi Hükûmetin, siyasi iktidarın bu kadar denetimi, baskısı, kontrolü altında değildir. Yani British Council'e bakalım, Alliance Française'e bakalım, Almanlarınkine bakalım, İspanyollarınkine İtalyanlarınkine bakalım; bunların hiçbirinde Hükûmet temsilcileri bu denli yoğunlukta değildir. Ayrıca Hükûmet temsilcilerinin bu denli yoğunlukta olması o enstitülerin bulundukları ülkelerdeki etkiyi aslında tahfif etmektedir, zayıflatmaktadır yani zarar vermektedir. Sivil toplumun temsilcilerinin bulunduğu yönetimler çok daha rahatlıkla kabul görmektedir bulunulan ülkede.
Ayrıca Yunus Emre Enstitülerinin yöneticilerinin düzeyi, bulundukları ülkelerdeki lisansa hâkimiyeti, evrensel değerlere aşinalık durumları bir ülkeden diğerine, bir enstitüden diğerine çok değişiklik göstermektedir yani bir standart yoktur, bir düzey yoktur.
Değinmek istediğim başka bir husus da Yunus Emre Enstitülerinin her ülkede aynı formatta, aynı anlayış içinde, aynı kalıp içinde faaliyet gösteremeyeceğidir. Yani Ramallah'taki, Moskova'daki veya Roma'daki enstitünün aynı şekilde yönetilmesi doğru değildir. Bunlar o ülkenin koşullarına, ihtiyaçlarına, kültürüne göre biçimlendirilen şekilde yönetilmelidir. Gerçekten sonuç itibarıyla birçok ülkede Yunus Emre Enstitüleri bütçelerinin bu faaliyetlere atfedilen enerjinin, bütçenin ölçeğinde verimli olamamaktadır. Bunun yeniden gözden geçirilmesi ve değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Teşekkür ederim.