| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Eğitim ve Öğretim İş Birliği Anlaşmasına Dair 1 Numaralı Değişiklik Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1601) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .05.2019 |
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Başkanım, iyi niyetinize ve tolerans eşiğinizin yüksek olması hasebiyle hoşgörünüze sığınarak bugünkü toplantımızda -klişe bir ifade- kayıtlara geçmesi adına ben de bir iki şey söylemek istiyorum. Bu maddeyi aslında birazcık mazeret olarak kabul ettik son söz mahiyetinde.
Şimdi, ben de diğer arkadaşlarımız gibi hazırunu saygıyla selamlayarak konuşmalarıma başlamak istiyorum. Gerçekten verimli, güzel bir komisyon toplantısı yaptık, seviyeliydi.
Şimdi, bu maddelere genel olarak baktığımız zaman gerçekten çoğunluğu ekonomik, ticari ve biraz da savunma ağırlıklı maddeler içeriyor. Tabii ki tesadüfen belirli bir bölgeyi kapsaması da bu toplantıya ayrı bir hava kattı. Çünkü uluslararası ilişkilerde gerçekten bu ilişkileri hangi boyutta düşünürsek düşünelim, ister askerî boyutta düşünelim ister siyasi boyutta, ticari ya da ekonomik boyutta düşünelim, 21'inci yüzyıl önemli kuramcılarının ifade ettiği gibi, artık aslında temelde güç merkezli bir mücadele ya da daha diplomatik bir lisanla konuşmalar, işte sözleşmeler, tartışmalar mahiyeti taşıyor. Tabii, merkezinde güç var, güç odaklı. Onun için zaman zaman biz de dilimize pelesenk olmuş bir ifadeyle başlıyoruz ne söylersek. Tabii ki öncelikle ulusal çıkarlarımız önemli. Ama tabii bunun arkasını doldurmak lazım. Gerçekten şimdi uluslararası ilişkilerde elbette ki biz küreselleşen dünyanın bir parçasıyız Türkiye olarak; hem coğrafi hem kültürel hem ticari hem ekonomik hatta askerî bağlamda da birtakım birlikteliklere üyeyiz. NATO diyebiliriz, Birleşmiş Milletler diyebiliriz, Avrupa Birliği diyebiliriz, işte bölgemizi ilgilendiren, daha küçük birliktelikler, madde 2'de görüştüğümüz İslam İşbirliği Teşkilatı olarak bunu söyleyebiliriz, çoğaltabiliriz.
Şimdi, bakın, bunlar elbette ki uluslararası birliktelikleri bağlayıcı kılan üst yapılardır. Ama bunlar ilahi metinler değildir özellikle çünkü eğer ilahi metin olsaydı bugüne kadar hiçbir zaman deforme edilmemeliydi ya da yok sayılma hükmünde birtakım davranışlara matuf olmamalıydı. Bunları çok somut örneklerle söyleyebiliriz. Çok güzel bir şekilde bu İslam İşbirliği Teşkilatı bağlamında Türkçenin gerçekten resmî bir dil olması konusunda müthiş bir hassasiyetimiz oldu. Ben de 3'üncü maddeyi özellikle mercek altına almıştım, baktım ki tekrara düşmeme adına, aynı şeyleri söylememe adına arkadaşlarımız çok veciz bir şekilde ifade ettiler, elbette ki bunun takipçisi olacağız, denetleyici olacağız. Ama birtakım itirazların doğabileceği noktasında da düşüncelerimiz söz konusu.
Şimdi, burada Türkiye Cumhuriyeti devleti ali menfaatleri noktasında elbette ki ikili anlaşmalar yapacak ama bu birliktelikler içerisinde... Mesela, ben geçen hafta bir seyahatimden, NATO Parlamenterler Asamblesinin bir üyesi olarak yaptığımız bir ziyaretten çok önemli, bu toplantıya katkıda bulunacağı kanaati taşıdığım için bir kısa anekdot anlatmak istiyorum. Toplantımız İzlanda'da oldu, malumunuz kuzeyin en uç noktası. Gerçekten görüntü olarak hani biz coğrafyayı bazen çok önemsemiyoruz ama inanın artık üzerine ısrarla vurgulayıp referans gösterdiğimiz birlikteliklerin de, şu anda güç odaklı bütün mücadelelerin de merkez odak noktası bu Afrika, Asya ve daha uç noktalar. İzlanda soyutlanmış gibi görünen, gerçekten altyapı, enerji kaynağı dışında hiçbir şeyi olmayan bir ülke. Ama 360 bin civarında bir nüfusu var, coğrafya büyük ama çoğu, özellikle kuzey kısmı atıl durumda gibi duruyor. Biz öyle zannediyorduk ama büyük güç odaklarının, bugün Amerika Birleşik Devletleri bir tarafta ve onun Avrupa uzantısı, bir taraftan da Rusya, Çin paktının oraya aşırı odaklanmasının nedenlerini orada konuştuk. Gördük ki gerçekten tüyler ürpetici bir mücadele alanı şekline dönüşmüş. NATO büyük yatırımlar peşinde, NATO üyesi değil, üsleri açıyor, deniz savunma sistemleri kuruyor. Bir taraftan Çin ekonomik görüntü adı altında girmeye çalışıyor, aslında yerleşmek ve enerji kaynaklarına ulaşmak istiyor, Rusya aşağıdan yukarıya devam edip doğal gaz arayışlarını sürdürüp orada hegemonya kurmaya çalışıyor; aman ya Rabbi. Yani gerçekten o Game of Thrones filminin de orada çekildiğini duyunca dedim ki, hakikaten teşbihte hata olmaz, sanki o dönemin tarihî mücadeleleri bugün de devam ediyor.
Şimdi, hafife almayacağız, gerçekten yüz yıl önce de güç odaklı, batılı, emperyalist kaynaklar, güçler o gün kolonileştirme adına oraya giderken -Afrika'ya, Asya'ya- yine amaçları ekonomikti, yine güç odaklıydı ama İncil'le gitmişlerdi, görüntü oydu. İşte maalesef Orta Asya'ya da FETÖ üzerinden, malumunuz yine din üzerinden gittiler.
Şimdi, burada hafife almamak lazım, mücadele neredeyse bizim de orada olmamız lazım. Afrika hâlâ güç, Asya hâlâ enerji koridoru ve inanın tükenmişlik sendromu yaşayan Batı'nın tek çıkış noktası. O zaman bizim de orada olmamızda yarar var.
Şimdi, bir şeyleri söylerken biraz sebep sonuç ilişkisine dikkat etmek istiyorum ben. Yani şimdi elbette ki Birleşmiş Milletleri bir üst birliktelik kabul edeceğiz, NATO'yu kabul edeceğiz, Avrupa Birliğini kabul edeceğiz. Ama şimdi bakıyorsunuz güçler, dengeler o kadar bozulmuş ki. Venezuela'yı konuştuk. Şimdi Venezuela'yı konuşunca Venezuela'nın yanında olan iki büyük gücü, özellikle Batı bloğunun kendine hedef seçtiği, ticaret savaşlarında en nihai rakip gördüğü kısmı yok saydık. Yani Rusya'yla Çin'in ısrarla bunun arkasında durmasını yok sayıyoruz. Elbette ki bağlayıcı kararlar vardır. Ben size şimdi çok somut bir örnek vereyim: Almanya'nın enerji anlaşmasını, Kuzey Akım Anlaşması'nı Amerika Birleşik Devletleri kabul etmiyor, protesto ediyor, vazgeçmesini söylüyor. Niye? Çünkü kendisi sıvılaştırılmış bir doğal gaz pazarı bulma adına, Avrupa'nın da enerji fakiri bir coğrafya olduğunu bile bile buraya kendi hegemonyasını kurmaya çalışıyor. Almanya nereye kadar dinliyor.
Şimdi, NATO üyesi olmalarına rağmen Avrupa bugün PESCO'yu konuşuyor. Kendi savunma sistemlerini oluşturma mevzusunu konuşurken birtakım kuralları ihlal etme noktasında değil mi? Elbette ki ihlal etme noktası ya da oraları baypas etme arayışı içerisinde. Bizim şimdi, İran örneği, Venezuela örneği... Gerçekten biz muaf 8 ülkeden bir tanesiyiz. Ha, İran'ı Batı, Amerika Birleşik Devletleri sürekli refere etmesine rağmen, "Ambargo koyacaksınız." demesine rağmen inanın Fransa başta olmak üzere, Almanya başta olmak üzere, İran'la ticaride, ulaşımda, askerî ilişkileri bağlamında ilişkileri devam etmektedir. O zaman bizim gerçekten mademki ortak noktamız ulusal çıkarlarımız, ne olur ulusal çıkarlarımız evet, önceliğimiz olmalı ama deyip ona mugayir birtakım şeylerle kendimizi yok saymayalım, küçük göstermeyelim, demoralize etmeyelim diye düşünüyorum.
Ben bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim.