KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben de Komisyonumuzun değerli üyelerini ve bürokrasiden katılım sağlayan bütün arkadaşları bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, tabii, Gökoğuzlar özel bir bölge. Aslında biz sadece Moldova içerisindekileri biliyoruz. Burada küçük bir coğrafyadan bahsediyoruz, 1,832 kilometrekarelik bir alandan bahsediyoruz. 1994'te bir özerk statü almış. Nüfusu da 135 bin civarında bir yer. Ama gerçekten eski o Sovyetler hinterlandındaki birçok coğrafyaya gittiğinizde Gökoğuzların varlığını görebiliyorsunuz.

Biz bir Komisyon hâlinde bir defa Ukrayna'ya bir seyahatte bulunmuştuk. Tabii, görüşmemizin bir ayağı şuydu Özerk Kırım Türklerinin Meclis Başkanı ve heyetiyle görüşme yaparken... Görüşme sonrası heyete bir grup daha katıldı. Onlar da orada yaşayan Gagavuzlar ya da Gökoğuzlardı ve inanın bu insanlar karakteristik olarak çok yetenekli, çok bilgili, bizimle ilişkiler kurmaya çalışan, ayakta durmaya çalışan, öyle maddi bağlamda talepleri olmayan gerçekten çok yürekli, dik insanlar. Hiç unutmuyorum, bir akademisyen hanımefendi başkanlığında bir grup geldiler, bizden sadece şunu istediler, hatta katılımcılardan birisi biz Türkçe konuşmaya başlayınca o baktı bize, dedi ki: "Şaşırmayın, bu Gökoğuz ama hiçbir kelime bilmiyor. Sizin geldiğinizi duyduğu için geldi." O akademisyen hocamız başkanlığındaki heyet dediler ki: "Şimdi, bizim öncelikli talebimiz: Ne olur -bizim hem kendi içimizdeki homojenliğimizi sağlama açısından, kuşaklar arası ilişkinin devam etmesi açısından hem de elbette ki coğrafya kaderdir, coğrafyayı seçme şansımız yok, hele 21'inci yüzyılda hiç böyle bir şansımız yok ama ilişkilerimizin de devam etmesi lazım, akraba ilişkilerimizin de devam etmesi lazım, insani ilişkilerimizin de devam etmesi lazım ama kitleden de kopmadan- bizi dilimizden koparmayın, bizi Türkçeden koparmayın." Çünkü gerçekten Oğuz Türkçesinin çok güçlü bir yapısıdır Gagavuzların ana dilleri, konuştukları diller. Yani bu talep karşısında hepimiz suskunluğumuzu muhafaza ettik.

Şimdi, orada tabii ki bu okul çok önemli. Benim sadece bu bağlamda endişem şudur ki: Eğitimin kalitesi... Efendim, maalesef bunu üzülerek söylüyorum: Orada bir devlet adına değil ama bir grup adına, bugün adına "FETÖ" dediğimiz bir yapı adına faaliyette bulunanlar -bunu esefle ifade ediyorum- eğitim bağlamında belirli bir mesafe katettiler de biz Türkiye Cumhuriyeti devleti adına orada yapacağımız bir şeyde bunun kat kat ötesine geçmek zorundayız, geçmeliyiz diye düşünüyoruz. Çünkü gerçekten öyle uluslararası ölçütleri dikkate almaksızın burada birinci dereceden ihtiyaca binaen bir deruhte söz konusu olmalı. Sadece bir endişem şudur ki: Oradaki insanları ötekileştirmeden -bazen yapıyoruz bunu, hepimiz yapıyoruz- oraya gidecek ekibin, eğitimci kadronun, biraz önce bütün konuşmacı arkadaşların ifade ettiği minvalde kendilerini donanmış ve yetkin kabul ederek, biraz da bir gönül seferberliği mantığıyla gitmesinde yarar var. Allah korusun, zaman zaman bu tür değerlendirmeleri yapıyoruz: "Ya, Gagavuzlar, bunlar zaten çoğunlukta da Hristiyan, çok da önemli değil." falan gibi çok sıkıntılı, sakıncalı değerlendirmelere düşmeyecek, yetkin, gerçekten olayın farkında bilinçli bir eğitim kadrosuyla buralara gitmekte yarar var diyorum.

Ben teşekkür ediyorum.