| Komisyon Adı | : | (10 / 102, 461, 682, 977, 981, 982) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Adalet Bakanlığı Mevzuat Genel Müdür Yardımcısı Abuzer Yazıcıoğlu'nun, hayvanların haklarının korunmasındaki mevcut yasal durum, adli konular ve öneriler hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 22 .05.2019 |
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Özellikle burada tabii bir boyutu itibarıyla doğa hayatının içindeki hayvanların avlanmasını denetlemek açık bir alan olduğu için o belki bir ölçüde mümkün. Şu anda yeterli olmadığını biliyoruz. Ancak bir insanın evcil hayvanını beslediği haneye girmek ve bunu denetlemek ciddi bir mesele. O yüzden eziyet kısmını tespit etmek gerçekten çok zor. O nedenle aslında bir yerde kişiyi sorumlu tutmamız gerekiyor, işte denetimini sağlamamız gerekiyor. Biraz önce ben de birkaç örnekle katkı vermeye çalıştım ancak bunun temeli neticede hayvan sahiplenmek isteyen kişilerin ve ailelerin bu konuyla ilgili bilinçlendirilmesinden geçiyor. Bu da çok küçük yaşta okulda belki 1'inci sınıftan itibaren başlayarak Millî Eğitim Bakanlığımızın da bu işin içine katılarak bu doğrultuda bir ders vermesi; bu dersin ardından, yaygın eğitim verildiği için tüm Türkiye'de, belirli dersleri geçen çocuklara evcil hayvan besleyebileceğiyle ilgili bir sertifikasyonun yapılması, verilmesi. Bu, Avrupa'daki tıpkı küçük bir çocuğa bisiklet dersi verip onun bisiklet kullanırken kendine ait bir ehliyetinin olması gibi. Bu doğrultuda da adımlar atılırsa o sorumluluk bilincini çocuk yaştan itibaren daha fazla vermiş oluruz. Bu konuyla ilgili şiddet eğilimi olan çocukların da bir şekilde, belki, henüz o yaşlarda tespit edilmesine imkân sağlamış oluruz.
ADALET BAKANLIĞI MEVZUAT GENEL MÜDÜR YARDIMCISI ABUZER YAZICIOĞLU - Psikoterapik bazı testlerden geçirilmeyi gerektiren bir durumdan bahsediyoruz aslında. Yani sadece "Ben hayvan bakacağım." demekle bir insan hayvan bakamıyor, bununla beraber yaşaması lazım; yaşarken ortaya çıkan bazı sorunlara karşı vereceği tepkiler önemli. Bunu önceden tespit edebilmek her zaman mümkün de değil. O nedenle bu sertifika verilme meselesi tabii, iyi bir öneri; aslında yapılabilir ama mutlaka tartışılması lazım.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Hayır, bu şeyle ilgili değil yani gelecekte suç işleyecek, bugünden onu tespit edelim anlamında değil; hayvan beslemek için istekli olan, duyguları daha ön plana çıkan çocukların ona eğilim göstermesi, bir seçmeli ders gibi eğilim göstermesi, bu doğrultuda da o hayvana bakabileceği bilgilere ulaşmak. Yani bugün, bir hayvan sadece alınıp da eve sokulup bakılması değil ki yani o zaman siz... Belki o evin içinde yaşıyor hayvan ama o bir eziyet onun için, bir insanla yaşıyor yani farklı bir canlı türüyle yaşıyor. Bunun, barış, karşılıklı saygı ve sevgi içinde nasıl yaşanabileceğinin bilimsel olarak anlatılması gerekiyor. Aslında, bu konuda bizim -milletvekilleri olarak Komisyondayız ama- bu doğrultuda hiçbirimizin bir eğitim aldığını zannetmiyorum. Biz belki memnunuz evde bir hayvanla birlikte yaşamaktan ama onun bize ne hissettirdiğini de biliyoruz da, acaba biz ona ne hissettiriyoruz; o belli değil. O yüzden, madem biz bunda eksik kaldık hep birlikte, yani, bari çocuklarımız, gençlerimiz bundan mahrum kalmasın, bilimsel olarak bu doğrultuda bilgilensin. Ucuna sertifika koyalım koymayalım, Millî Eğitim Bakanlığı uzmanları, uzman eğitimciler o doğrultuda en sağlıklı kararı verir diye düşünüyorum.
Çok özür dileyerek bir ilave daha yapmak istiyorum: Eskiden millî savunma dersi vardı, o derse de Türk Silahlı Kuvvetlerinden subaylar gelirdi, heyecanlı olurdu çocuklar açısından, bizler açısından. Böyle esprili de bir yanı olurdu, güzel de olurdu ama bu doğrultuda da koyulacak derse uzman bir veteriner hekimin gelmesi, hayvanları bir ölçüde evcil hayvan bağlamında da bize göstermesi, tanıtması, yanlışların ne olduğunu anlatması, nereden, ne şekilde bu hayvanları temin edebileceğimizin en sağlıklı yolunu, diğerlerinin sağlıklı olmadığını... Çünkü evcil hayvan satan pek çok noktada ciddi bir kandırma-kandırılma süreci de yaşanıyor. Hayvanın saf ırk olduğu söyleniyor ama değil, ama kırma. Bir hastalık taşıyıp taşımadığı da belli değil. Dolayısıyla böyle bir boyut.
SERAP YAŞAR (İstanbul) - Ama bu önerileriniz bir yandan da bir riski taşıyor. Eğer biz, bir taraftan hayvan sahiplenmeyi zorlaştırırsak bu defa sahiplenmenin sayısı düşecek, sokak hayvanlarının sayısı artacak. O yüzden orada ince, hassas bir şey var. Yoksa daha ötesine gidip belki sahiplenecek kişiyi bu oryantasyon eğitiminden de geçirelim diyebiliriz, bu da mümkün. Yani söyledikleriniz son derece ince, güzel dokunuşlar ama bir taraftan yaparken başka bir taraftan da arıza çıkması riski var.
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Çok haklısınız, orada şöyle bir şey var: Genelde sahiplenilen hayvanlar, aslında, bir şekilde evin içine sokulan hayvanlar, sadece alınan hayvan dostlarımız -öyle diyeyim- sadece sokaktan alınanlar değil, aynı zamanda ticari olarak üretilen ve satışı yapılanlar. Dolayısıyla, bu doğrultuda aslında ne kadar yasal çerçevenin içine girerse, bir hayvan dostumuzu da sahiplenmek isteyen kişi bu doğrultudaki sorumluluğunun da farkına varacak. Zaten bu oturumun ilk kısmında da konuşulduğu üzere biz kısırlaştırma probleminin önüne geçebilirsek aslında melez hayvan çeşitlerinin de kontrolsüz bir şekilde, belki üremesine de bir sınırlama gelmiş olacak. Yani her şeyden önce -ben tırnak içinde söylüyorum bugünkü toplantıyla ilgili- kayıt içi, kayıt içi, kayıt içi diyorum yani bunu sağlamamız ve bunu bilimsellikle bir araya getirmemiz gerekli diyorum.
SERAP YAŞAR (İstanbul) - Ben bir şey sormak istiyorum Adalet Bakanlığından yetkilimize. Ben de hukukçuyum bu arada, onu da söyleyeyim. Şiddet ve kötü muameleye ilişkin adli makamlar nasıl harekete geçiyorlar, bunu merak ediyorum. Diyelim ki bir hayvanın şiddet ve kötü muamele gördüğüne ilişkin, bir komşusu şahit oldu veya ihbar etmek istiyor. Nasıl başlıyor adli süreç?