KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, ben gelmeden önce sunum yapmış olan 3 değerli konuğumuza, uzman arkadaşlarımıza, hocalarımıza teşekkür ediyorum. Beni bağışlasınlar, Plan ve Bütçe Komisyonumuz vardı, orada da yine üniversitelere ve bir üniversite kuruluşuna dair YÖK ve üniversitelerin genel durumuyla ilgili bazı görüşlerimi aktarma ihtiyacı duydum, onun için o madde geçti, öyle geldim; Komisyon üyesi olarak oradaydım aynı zamanda.

Şimdi, ben, Selim Hoca'nın -ki İzmir'den havasını da getirerek gelmiş, sıcaklığını ve kokusunu da alarak- konuşmasının sonunu, belki yarıdan biraz fazlasını dinleme şansım oldu. Bu arada diğer konuşmacı arkadaşların, Sağlık Bakanlığımızdan ve Yeşilay Cemiyetinden sunum yapan değerli konuklarımızın sunumlarına bakma ihtiyacı duydum. Genelde hep çocuk yani 0-18 yaş; bu sizin kitap da 0-18 Yaş İçin Ebeveyn Rehberi. Tabii, çok önemli yani bizim üzerinde esas ağırlıklı duracağımız bu.

Benim annem sağ -onu da buradan anmış olayım- 86-87 yaşında, onun bir ablası var 91 yaşında; vallahi sosyal medya bağımlısı ikisi de ellerinden düşürmüyorlar. Biz de hiç şikâyetçi değiliz. İkisi de evde yalnız kalan iki insan, teyzem de annem de ve onların yalnızlığını, en azından bizlerle olan sürekli diyaloğunu kurma imkânı veren bir bağımlılık. Bunu da not olarak belki bir köşeye iliştirmek istedim.

Şimdi, tabii ki çocuğun ilk 3 yaş aile ve ebeveyn eğitimi, yetişme tarzı, aileden aldığı terbiye, aileden aldığı alışkanlıklar, gördükleri, yaşadıkları, işte o beş duyuyla sürekli kendine gelen enformasyon üzerinden davranışsal özellikleri ailede belki olabilir, sonrasında okul öncesi eğitim ve Millî Eğitim. Bizim Bakanlığımızın adı da "Millî Eğitim Bakanlığı"dır "millî öğretim" bakanlığı değil; adı "eğitim"dir. "Eğitim" de tabii bireyin salt matematik, fizik, kimya ve benzeri teorik birtakım bilgilerle donatılması değil, aynı zamanda bir birey olarak çok yönlü gelişmesi için çok önemli. O nedenle bütün okullarımızda eğitimi tamamlayan, kültür ve sanat alanında, spor alanında, yaşamın her alanında, bu "kültür ve sanat" derken müziğinden resmine varıncaya kadar yaşamın her alanında ama doğru, yeterli, nitelikli bir eğitici kadrosuyla, başta herhâlde Millî Eğitim Bakanlığımızın bu konuya çok daha ağırlıklı önem vererek üzerine gitmesi, bütün fiziki imkânları çocukların teknoloji bağımlılığına yatkınlığını ortadan kaldıracak, çok farklı alanlarda eğitimi de çocuğun bireysel gelişimini de tamamlayan eğitim faaliyetleriyle de donatılmasının herhâlde çok önemli olduğunu siz de mutlaka ifade ediyorsunuz. Bunun altını çizmek istedim.

Benim de 2 evladım var, birisi üniversiteyi bitirdi, yüksek lisansını dahi yaptı; diğeri lise bitirdi, şimdi üniversite 1'de. Oğlumun da teknoloji bağımlısı olduğunu bizzat ben yaşayarak görüyorum ve bunun nedeninin de doğrudan ben ve eşim -öğretmendi, o emekli oldu bu sene ama- olduğunu, zamanımızın büyük bir kısmını çocuklarımızla değil de iş ve diğer sosyal yaşam alanında veya siyasal faaliyetlerle geçirdiğimiz için herhâlde çocukları belki kendi elimizle de itiyoruz diye düşünüyorum farkında olmadan.

Bu bir soru değildi ama sizin de herhâlde bu konularda...

DOÇ. DR. SELİM GÜNÜÇ - "Duygusal açlık" dediğimiz konu aslında. Yani özellikle ebeveynlerin yeterli bir zaman ayıramadığı zaman, tabii ki herkesin başka sorunları var, problemleri var, bir şekilde ebeveyn zaman ayıramadığı zaman duygusal açlık çok ciddi anlamda oluşuyor ve duygusal açlığı ne yazık ki çocuklar bertaraf edemiyorlar ve dolayısıyla hemen ikinci alternatif dünyaya yönelmek zorunda kalıyorlar. Aslında o dediğiniz çok doğru, duygusal açlık sanırım önemli bir nokta.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Yani burada bağımlılığın nedenleri ve bunun sosyolojik, psikolojik, ailevi vesaire gibi nedenlerinin ortaya konması önemli ama bunların çözümüne yönelik öneriler de bizim için, belki de üzerinde daha da ağırlıklı, önemle durmamız gereken konular diye düşünüyorum.