KOMİSYON KONUŞMASI

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli üyeler; arkadaşlarımızın çoğu benim konuşacağım noktalara değindiler ama Adalet Komisyonu üyesi olarak -bir yıldan beri Komisyon üyeliğimiz devam ediyor, iki gün itibarıyla bir yılı aştık, milletvekilliğimiz bir yılı aştı- bir konuyu -bu konuyu Zeynel Bey de söyledi ama- söylemek zorundayım. Şimdi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin yürürlüğe girdiği tarih -yemin tarihiyle birlikte- 9 Temmuz 2018. Sayın Cumhurbaşkanı yemin etti ve Cumhurbaşkanlığı sistemi yürürlüğe girdi. Bu yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 37 tane kararname çıktı, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve bu kararnamelerde 1.880 tane madde değiştirildi.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - 41, 41 oldu bu sabah itibarıyla.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - 41 mi oldu? 41 tane kararname çıktı, 1.900'e yakın maddedeyse düzenleme yapıldı. Ama Türkiye Büyük Millet Meclisinde -uluslararası anlaşmalar dâhil- 32 yasa teklifi ve 503 maddelik değişiklik yapıldı, Askeralma Kanunu'yla birlikte 503 artı 65, 568, bugün de eğitimle ilgili yasa teklifi tartışılıyor, düzenleniyor ve bunun dışında gelen bir kanun teklifi yok. Başlangıçta Sayın Başkanımız söyledi "Komisyon olarak bu yıl beraber hiç olamadık." diye. Evet, bu yıl 2 defa beraber olduk Komisyon olarak. Çok ilginçtir, 25/7/2018'de, 7'nci ayda Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, OHAL'le ilgili torba yasa geldi. Sonra, 12'nci ayın 6'sında Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi geldi. Daha sonra, 20/2/2019'da Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi geldi. 4'üncü teklif, 4'üncü kanun teklifi bir yıl içerisinde ve ilginçtir bu gelen kanun teklifleri, ilgili değişiklik teklifleri yani üzüntüyle söylemek gerekirse milletvekili arkadaşlarımızın kanun teklifi anlamında, imzalarıyla geliyor ancak bu tekliflerin sarayda hazırlanıp ve Meclise gönderilmesi, daha sonra imzasının atılması gibi bir gerçekliği de ortaya koymak gerekir diye düşünüyorum.

Bakınız, arkadaşlar, Adalet Komisyonu niçin var? Adalet Komisyonu toplumdaki ihtiyaçlara yönelik yasal düzenlemeleri yapmak için oluşturulan bir Komisyon, Türkiye Büyük Millet Meclisi de toplumsal ihtiyaçlara yönelik kanun tekliflerinin kanunlaşmasını sağlayan bir yasama Meclisi. Siz TBMM'yi kenara iterseniz, sadece Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle memleketi yönetmeye kalkarsanız, barış diliniz olmazsa, kardeşlik diliniz olmazsa, dostluk dili olmazsa bir yerde geliyorsunuz, neye çarpıyorsunuz? 23 Haziranda 806 bin oy farkı olan vatandaşın tepkisine çarpıyorsunuz. Toplum farklı, toplum artık kardeşlik, barış ve dostluk dili istiyor arkadaşlar. Bunu oluşturmanın yolu da toplumda size karşı olan, size yönelik olan toplumsal kitlelere karşı yasa hazırlayıp onları yasal çerçeve içerisine alıp onları sınırlar içerisinde yaşatma çalışması olmamalı; özgürlükler olmalı, demokrasi olmalı. Demokrasi ve özgürlüklerin çoğaldığı toplum istemini biz 23 Haziranda gördük. 23 Haziranda vatandaşın dostluk, kardeşlik ve barış istediği gibi demokrasi ve özgürlük talebi olduğunu gördük. Bu nedenle, 6222 sayılı Yasa 2011 Mart ayında çıktığı zaman Galatasaray maçındaki tezahürat nedeniyle çıkmışsa şu anda da hepimiz biliyoruz, hepimizin gerçeği bu, bu yasal düzenleme de Beşiktaş tribünlerindeki, Galatasaray tribünlerindeki, Fenerbahçe tribünlerindeki, açık ve net, "Mazbata." ve "Her şey çok güzel olacak." sloganları karşılığında çıktı. Çıktı ama nasıl çıktı? Kanun teklifi gelir de ama nasıl gelir? Müsabaka alanlarına gelir. Siz "Müsabaka alanlarında siyasi tepkileri sonlandıracağız." diyorsunuz, sivil tepkileri siyasi tepki, terörize tepki ve hakaret ve tehdit olarak algılıyorsunuz ama sonra çıkıyorsunuz "spor alanı" adı altında müsabaka alanları dışında olan, müsabaka öncesinde, esnasında ve sonrasında taraftarın sürekli ve geçici olarak bulundukları yerleri de dâhil ediyorsunuz. Şimdi, ne yapacağız? 2911 sayılı Yasa'yı uygulayamıyoruz. Cezaevinde oğlu bulunan, kızı bulunan 3 ana gidiyor, bir basın açıklaması yapmaya kalkıyor, polisler geliyor -talimatla geliyor, polis arkadaşlara bir şey demiyorum- o anaların sırtına vura vura oradan atıyor. Ne yapıyorsunuz? Biz 1 Mayısta Taksim'e çıkacağız diye gidiyoruz Beşiktaş Meydanı'na, orada Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet ettiğimiz yok, yolları kapatıyorsunuz. Bir araya gelemiyoruz; demokrasi ve özgürlük açısından, bir vatandaş olarak, vatandaşı bırakalım, bir milletvekili olarak ifade özgürlüğü de dâhil meydanlarda, sokaklarda 2911 sayılı Yasa'nın sınırları içerisinde toplanma ve gösteri özgürlüğümüzü kullanamıyoruz. Ne yapıyorsunuz? Sınırlama getiriyorsunuz. Nereden getiriyorsunuz? OHAL koşullarında yapılan 2017 referandumundan sonra OHAL koşullarını yasal anlamda düzenlemeye tabi tutuyorsunuz ve Adalet Komisyonuna getiriyorsunuz, Adalet Komisyonundan çıkan yasa, bu kadar tepkilerimize rağmen, muhalefetin tepkilerine rağmen, muhalefetin "Hayır, bu, demokrasi ve özgürlüklere aykırı tepkilerine rağmen Meclisten çıkıyor. Arkadaşlar, gerçek bu, gerçek bu. Elimizde Anayasa var, Anayasa ne diyor? Anayasa'nın 58'inci maddesi gençlik ve sporla ilgili, gençliğin korunmasından bahsediyor. "Gençliğin korunması Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmeyi sağlayıcı tedbirler alır." diyor. 59 ne diyor sporun geliştirilmesi ve tahkimde? "...sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder." diyor. Sporun kitlelere yayılmasını siz nasıl teşvik edeceksiniz? Beşiktaş Çarşı'ya gelmiş, orada "her şey çok güzel olacak" ya da orada "Mazbatamızı verin" diyen, sivil tepkisini ortaya koymuş insanların bulunduğu alanı "spor alanı" adı altında yasakçı alan hâline getirmekle mi çözeceksiniz işi? Çözemezsiniz, çözemezsiniz. Neden? Çözülemeyeceği 23 Haziranda zaten belli oldu.

Şimdi, bakınız arkadaşlar, bu yasa teklifi üç noktada önemli. Bir: Spor alanları. Spor alanını genişletiyorsunuz. Artık, Turan Milletvekilimin biraz önce konuşmasında bahsettiği gibi, evinde oturduğu yerin bile alan olup olmayacağını hukukçular olarak burada tartışma durumuna giriyoruz. İkinci nokta: Yönetici cezaları. Ya, arkadaşlar, ülkemizde yönetici olmanın spor yöneticisi olmanın avantajları olduğu kadar dezavantajları var. Ben de yöneticilik yaptım, bir spor yöneticiliği yaptım. Yöneticilikte kulübün borçlarından dolayı sorumlu oluyorsunuz, başınıza gelmedik kalmıyor, çocuğunuzun rızkını bir kenara koyuyorsunuz, ondan dolayı da sizin sorumluluğunuz çıkıyor. O bakımdan, siz yöneticilere ceza getirmekle, yöneticilerin alacağı cezada hak yoksunlukları ortaya koymakla neyi karşılamış oluyorsunuz? Taraftarı yasakçı zihniyetle bir kenara tutuyorsunuz, toparlıyorsunuz, yöneticileri de bir kenarda tutuyorsunuz ve ismini vermek istemediğim Süper Lig'deki bir takımın yöneticileri ve bir takımın taraftarı tipine uygun yönetici ve taraftar oluşturuyorsunuz. Türkiye'deki futbol seyircisi, futbol taraftarı, futbol yöneticileri o ismini anamayacağım spor kulübünün taraftarına ve yöneticilik sisteminin içerisine girmez arkadaşlar, girmez. Ben Beşiktaşlıyım, Beşiktaş maçlarına gidiyorum. Beşiktaş maçlarına giderken Beşiktaş Çarşı'da oturuyorum orada çocuklarımızla birlikte, oradan yavaş yavaş ilerliyoruz Dolmabahçe Sarayı'nın önünden doğru İnönü Stadı'na gidiyoruz ve orada maçı seyrediyoruz. Ben şimdiye kadar Beşiktaş Çarşı'da... Ben sormak istiyorum, burada Federasyon yetkilileri var -İçişleri Bakanlığından yetkililer var mı bilemiyorum- Beşiktaş Çarşı'da son bir yılda -o spor alanına sokacaksınız ya, o spor alanına sokacaksınız o Çarşı'yı, o yol üzerinden sokacaksınız- hangi adli olay oldu? Bu konuda hangi adli olay sonucunda işlemler yapıldı merak ediyorum. Ben duymadım, hukukçu olarak duymadım, varsa biz de bilelim. Amaç o değil, amaç o değil. Üçüncü olay: Şimdi, arkadaşlar, biz yasa getirdik, federasyonları özerk yapmadık mı? Federasyonları özerk yapmadık mı, Futbol Federasyonu ve diğer federasyonları. Konulan maddelere bakıyorum ben, birçok madde var, biraz önce başkanım da söyledi, teknik maddelere girdiğimiz zaman, 14/2'de var, 5'inci maddede var, vesayet yetkisini artırıyorsunuz. Bakanlık olarak federasyonlar üzerinde Demokles'in kılıcı gibi duruyorsunuz. En önemlisi, kulüpler arasında ayrım yapıyorsunuz 1. Lig kulüpleri ve Süper Lig kulüpleri dışındakilerinin taraftarı azmış gibi, onlara bu kanun güvenlik amacıyla çıkmamış gibi; Kocaelispor 15 bin kişiyle oynuyor, Artvin Hopaspor 15 bin kişiyle oynuyor BAL liginde olanlar 15 bin kişiyle oynuyor, onlara güvenlikle ilgili tedbirleri getirmiyorsunuz, 1. Lig ve Süpür Lig'e getiriyorsunuz. Amaç ne? Amaç, Süper Lig'deki birkaç kulübün taraftarını cezalandırmaksa onu açıkça söyleyin, biz de ona göre konuşmalarımızı yapalım.

Sayın Başkan, bakınız, teknik açıdan bu yasa teklifi de birçok sıkıntıyı getiriyor.

BAŞKAN - Maddelere biz...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Hayır, genel anlamda konuşuyorum şu anda Başkanım.

Kulüplerimiz batmış durumda, kulüplerimiz zor durumda, yöneticilerimiz bas bas bağırıyor. Şimdi, Passolig kartı var, biliyoruz Pasolig kartı var. Bu Passolig kartı varken biyometrik yeni düzenleme getirilmesi gündemde. Bu biyometrik yeni düzenleme, hem kulüpler açısından hem seyirciler açısından Passolig kartının da yok sayılması durumunda ekonomik olarak kulüplere bir yük getirecek mi bu kurulda tartışılması gerekir diye düşünüyoruz.

Şimdi, en önemli noktalardan birisi de kolluk görevlilerinin etkisi. Şimdi, kolluk görevlisi çağırma yetkisi... Kolluk görevlilerinin görev alanları belirlenmiş durumda burada, en büyük sorun burada var. Özel güvenlik sayısını azaltıyoruz ama kolluk görevlilerini, ücretlerini kapılarda, merdiven boşluklarında görevlerini ortaya koymuyoruz. Bir de müsabaka güvenlik amiri diye bir şey oluşturduk. Bakınız arkadaşlar -Federasyon yetkilileri burada mı, onlardan bu konuda gerekli bilgiler alındı mı bilmiyorum- bu konuda benim yaptığım araştırmalarda Federasyon temsilcisinin görev alanına müsabaka güvenlik amirinin girdiği tartışılıyor. Bu nedir? Güvenlik, o maçın içerisinde bir unsurdur, tek unsur değildir. Bunun dışında Federasyon temsilcisi orada yapmış olduğu toplantıyla UEFA standartlarına da uygun olarak oranın güvenliğinden tut, tüm unsurlarda karar verme durumundadır. O nedenle, siz yetkiyi müsabaka güvenlik amirine veriyorsunuz ve burada, Futbol Federasyonu bir kenarda İçişleri Bakanlığına bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Müdürlüğüne sorduk, biz bu güvenlikle ilgili yasayı getirdik, koyduk diyorsunuz. Bunun da ayrıca tartışılması gerekir diye düşünüyorum.

Sayın Başkanım, değerli üyeler; son olarak şunu söylemek istiyorum: Biz de sporda şiddete karşıyız, şiddetin her türlüsüne karşıyız ama yasalar toplumun ihtiyaçlarına göre yapılır; yasalar, birkaç kişinin toplumsal önceliklerine göre yapılmaz. Bu konuda daha sonra maddeler üzerinde de görüşlerimizi ileri süreceğiz, konuşacağız.

Teşekkür ediyorum.