KOMİSYON KONUŞMASI

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkanım, değerli Komisyon üyeleri ve değerli misafirler; hepinize saygı sunarak sözlerime başlamak istiyorum.

Öncelikle ben bu yasa yapma tekniğiyle ilgili, Zeynel Bey'in dile getirdiği şeye bir katkı olsun amacıyla bir belirlemede bulunmak istiyorum. Şimdi, bu yasa teklifi ya da yasa teklifi çalışması yapılırken toplumun katmanlarıyla ne kadar bir araya gelindi? Özellikle, spor yüksekokullarının kürsüleriyle bir çalışma yapıldı mı? Üniversitelerde, özellikle hukuk fakültelerinde spor hukukuyla ilgilenen hocalarla veya bu çalışmada bulunan akademisyenlerle bir çalışma yapıldı mı? Her şeyden önce, spor kulüpleriyle ilgili çok detaylı... Spor kulüpleri sadece futbol kulüplerinden ibaret değil, spor, dediğim gibi sadece futboldan da ibaret olan bir alan değil; voleybolu var, dağcılık sporu var, krosu var. Yani sporda şiddete karşı bir düzenleme yapılırken ve düzenleme oluşturulurken sadece futbola endeksli yapılmış olması da doğru bir anlayış değil.

Değerli arkadaşlar, bu yasa yapma tekniği açısından baktığımız zaman, bu hükûmetin gerçekten sınıfta kaldığı alanlardan bir tanesi de yasa yapma tekniğidir. Türkiye âdeta meşru olmayan yasalar ülkesi hâline getirildi. Her alanda ciddi yasalar yapılıyor ve aradan kısa bir zaman geçmeden tekrardan değişikliğe gidilmek durumunda kalınıyor. Şimdi, bizim görüşümüz şudur: Madem sporla ilgili bir yasa getiriliyor, gelin, bu teklifi geri çekelim, bütün alanlardaki sporla ilgili olan bir yasa çalışmasını hep beraber yapalım. Tabii bunu yaparken de Türkiye'de özellikle son dönemlerde çok ciddi bir boyuta ulaşan şiddet unsurunu da geçmeyelim.

Ne yapılmak isteniyor değerli arkadaşlar? Sporda şiddetin önlenmesine ilişkin olan bu isimlendirmeyle bir algı yaratılmak isteniyor bize göre. Sanki birçok alanda şiddet yokmuş gibi, toplumda her tarafta güllük gülistanlık bir ortam varmış gibi "Sadece sporda var." anlayışını hâkim kılarak bu düzeyde bir yasa yapma tekniğine gitmek de doğru değil bize göre.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu yasa teklifinde "kitle psikolojisi" bakımından da "anlam ve önemi" şeklinde bir pasaj var; o şekilde bir geçiş de yapılıyor bu yasa teklifinde. Fakat Türkiye'nin en önemli sorununun başında gelen, değişik aidiyetlerin de tanımlanması gerektiğine, Anayasa'da özellikle yer verilmesi gerektiğine ve toplumun da tüm kesimlerinde kabul görmesi gerektiğine ilişkin bir çalışmanın zorunlu olduğunu da görüyoruz. Nedir bu? Bu anlayış şöyle bir anlayış değerli arkadaşlar: Tekçi bir zihniyete dayalı bir anlayış. Yani bunu şimdi örneklendirmek istersek, konumuzun spor olması nedeniyle, Amedspor'a olan bir yaklaşımı tarihsel olarak şöyle birkaç tane örnekle dile getirmek istersek; Türkiye'nin şiddet ortamının dışında olduğu yıllarda da yine Amedspor'a olan yaklaşımlar ortadadır. Nedir? 1968 yılında "Kürtler dışarı" şeklinde bir pankart açılıyor spor, müsabaka sahalarında. 1968 yılında, hani sizin çok dile getirdiğiniz şiddet, savaş ortamı bu kadar var mıydı? Hayır, yoktu. O zaman gene Kürtler vardı ama Kürtler gene yok sayılıyordu. O dönemde de bu ırkçı yaklaşım vardı ve devam ediyordu. Peki, bu, 1968 yılındaki bu yaklaşım bitti mi? Hayır, 70'li yıllarda da yine Eskişehir, Trabzon ve Diyarbakır, İstanbul maçlarında da yine aynı düşünce, yine aynı anlayış var, ırkçı bir yaklaşım var. Ne deniliyordu o zaman Diyarbakırspor'a? "Diyarbakırrooo" diye pankartlar açılıyordu ve sloganlar atılıyordu. Şimdi, bu Amedspor çok ciddi bir örnek değerli arkadaşlar. Bu linç girişimleri bir iki örnekle de bitmiyor. Bu yaklaşım sadece Diyarbakırspor'a ve Amedspor'a gösterilen bir yaklaşım da değil, Vanspor'un da aynı şekilde, hatta Elâzığspor'un da aynı şekilde bir küfürleşme, bir ırkçı anlayışla karşı karşıya kaldığını görüyoruz.

Şimdi, Amedspor çok sembol olduğu için bu anlamda, değerli arkadaşlar, bununla ilgili, Mecliste de gündeme getirilmiş Amedspor'a olan yaklaşım. Nedir? Amedspor "Çocuklar ölmesin ve maça gelsin" dediği için cezalar yağdırılmış Amedspor. Ne yapılmış? Sahası müsabakalara kapatılmış. Amedspor'un -belki çok iyi anımsayanlarınız olur- 1. Lig'den atılması için de ciddi çalışmalar yapıldı bir dönem. 2016 yılında yaklaşık olarak 66 tane deplasman maçında seyircisiz oynamak durumunda kaldı Amedspor. Yani şimdi bunları saymakla bitiremiyoruz. Başka bir anlatımla şunu demeye getiriyorum değerli arkadaşlar: Türkiye barışını, Türkiye kardeşliğini biz ortaya koymadığımız sürece, hangi yasama şekli olursu olsun hangi konuda olursa olsun, yapacağımız herhangi bir yasama yine eksik kalacak, yine şiddet ön planda olacak, yine amacına ulaşmamış olacak. Dolayısıyla, özellikle bu son İstanbul seçimlerinden, 23 Haziran seçimlerinden sonra, Türkiye'de ciddi bir demokratik blok oluşmuş durumdadır. Bize göre, bu ortam kullanılmalı. Türkiye'nin ihtiyaç hissettiği ve zorunlu olduğu bu Kürt sorununu bu Meclisin Meclis çatısı altında görüşerek anayasal bir çözümle bunu bitirmemiz gerektiğini düşünüyoruz ve çözüme ulaştırmamız gerektiğini düşünüyoruz. Niye? Çünkü bu, spora da yansıyor, yaşama da yansıyor, eğitime de yansıyor, her alanda bu şiddetin yansımalarını görüyoruz maalesef.

Değerli arkadaşlar, bu girişten sonra başka bir konuyu daha dile getirmek istiyorum. Şimdi, özellikle futbol önde olduğu için bu yasada, bu, futbol-mafya ilişkileriyle ilgili olan kısımda da bir düzenlemeye ihtiyaç var. Şimdi, futbol takımlarının olduğu, futbol kulüplerinin olduğu yerlerde de zaman zaman mafyanın içinde hâkim olduğu ve şike olaylarının da yaşandığı bir Türkiye'yi geçmişte bıraktık. Bunun üzerine de çok net bir şekilde daha gidilmedi, bunlar henüz daha çözüme kavuşmuş meseleler değil Türkiye'de.

Değerli arkadaşlar, biz Komisyon olarak şu anda bu konuda bir yasa çıkarma çalışması yapıyoruz ama Türkiye'nin en önemli sorunlarının başında adalet sistemi geliyor. Adil bir yargılama sistemi yok. Şimdi, sporda demokratik muhalefeti yok etmek için bir yola çıkıldığı yönünde birtakım kaygılar var. Ceza hukukunda gerçekten, alt ve üst sınırları belli, alanı belli hâle getirmeniz gerekiyor. Aksi takdirde, bunu mahkemeye bırakırsak, hele hele bu dönemde çok net bir şekilde adil yargılama yapma yeteneğini büyük ölçüde kaybetmiş olan bu sisteme bırakırsak Türkiye'nin önüne çok ciddi sorunlar da koymuş olacağız. Dolayısıyla, bu yasa yapma tekniğini, sürecini... Biraz önce bir hatip dile getirdi "Biz kamulaştırma yasasını CHP'yle görüştük, iyi yaptık." şeklinde, ne kadar görüşüldü onu bilmiyorum ama değerli arkadaşlar, bu Meclis sadece AKP ve CHP'den oluşmuş bir Meclis değil. Bu Meclisin, bu halkların iradeleri de var, başka partiler de var. Bakın, ben olayı başka bir yere daha getirmek istiyorum, biz bunu Mecliste de gündeme getirdik. Millî Savunma Bakanı diğer partilerle görüşüyor, HDP'ye gelince atlayarak geçiyor. Siz Meclisteki siyasi partileri sayıyorsunuz, HDP'yi saymadan geçiyorsunuz, bir şey vardır, sizin görmemenizle, var olan şey yok olamaz. Kürt siyaseti vardır, Türkiye halklarının demokratik mensuplarının olduğu ve Türkiye'de temsil edilen bir siyasal parti var ve bu siyasal parti de, bu siyasal anlayış da Türkiye'nin sigortasıdır, Türkiye'nin demokratikleşmesi önünde çok ciddi bir fırsattır, bunun değerlendirilmesi gerekiyor. Bu nedenle, biz bu yasa yapma tekniğinin doğru olmadığını, 21'inci yüzyılda yaşayan bir Türkiye toplumunun öncelikle toplumsal barışı sağlaması açısından bir anayasa çalışmasını evleviyetle ele alınmasını, demokratik bir anayasadan, bütün renklerin ve aidiyetlerin içinde yer alacağı bir anayasadan sonra bizim bu tür yasa çalışmalarına girişmemiz gerektiğini düşünüyorum. Maddeler üzerindeki düşüncelerimi de daha sonra dile getireceğim.

Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.