KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tarımsal amaçlı seralar, entegre tesis niteliğinde olmamak ve ilgili il Tarım ve Orman Müdürlüğünden uygun görüş alınmak koşuluyla yapı ruhsatı olmadan yapılabilecek. Bu maddeyle, tarım alanında yapılan planlamanın azaltıldığını, her isteyen kişinin sera yapabilmesinin önünün açıldığını görüyoruz. Oysa bir yere sera yapılması oranın iklimini, bitki örtüsünü, hayvansal varlığını etkilemektedir. O yüzden, sera, rastgele yapılabilecek bir yapı değildir. Örtü altı yetiştiriciliği ise planlı ve denetlenebilir olmalıdır. Bu durum, hem çevreye verdiği zarar hem de gıda güvenliği açısından önem taşımaktadır. Yani çok basit inşaatlar, bunu hiç küçümsememek lazım, kesinlikle buna da bir standart getirmemiz lazım. Nasıl, hangi şekilde, hangi örtüyle olacak bu seralar, iki sera arasındaki mesafe ne kadar olacak? Bunların görüntü kirliliği yaratmaması açısından düzenli bir şekilde yapılması, kontrol edilmesi gerekir.

Şimdi, konunun başından beri Tarım Arazisi Toprak Koruma Kanunu'ndan bahsedip duruyoruz ama ben size bir şey söyleyeyim, biz ne tarım arazisini koruyoruz ne de toprak korumasına ciddi bir önlem alıyoruz. Şimdi, tarım arazisi, bir alanın tarım arazisi olabilmesi için minimum 20 santimlik nebati toprak örtüsünün yani İngilizlerin dediği "topsoil"in olması gerekir. Bu 20 santimin de oluşumu, iki yüz yılda 1 santim oluşan nebati toprağın tamamen tarım arazisi olması için dört bin yıla ihtiyacımız var. Bu oluşumu biz tamamen heba ediyoruz. Nasıl heba ediyoruz? Ben bunu defalarca dile getirdim, bu, altından daha değerli bir madde aslında. Hani ikide bir diyoruz ya biz dedelerimizden miras almadık bu toprakları, evlatlarımızdan ödünç aldık. Böyle giderse, emin olun, çocuklarımıza, torunlarımıza çok kötü bir miras bırakacağız, ödünç aldığımız toprakları heba ediyoruz.

Şimdi, bu toprağın korunması için ne gerekiyor? Her yapılan inşaatta olsun, herhangi bir yapıda yol olsun, gölet olsun, siz toprağın sıyrılıp bir tarafa yığıldığını gördünüz mü bilmiyorum ama ben hiç görmedim. Her şantiye etrafında dolaştığımda, ya ne yapıyorsunuz şu toprağı diyorum: "Beyim ya topraktan çok ne var?" Üst toprağın değerini emin olun hiçbirimiz bilmiyoruz. Ben bunu 71'li yıllarda daha stajyer bir mühendisken İngiltere'de gördüm, bir viyadük inşaatında çalışıyorduk, akşama kadar bir greyder oraları sıyırıp duruyordu. Ya bu greyder boşu boşuna ne yapıyor burada dedim. Orada bana bir güzel anlattılar, dediler ki: "Yasal olarak her yapılan inşaatta minimum 20 santimlik toprak sıyrılır, bir tarafta depolanır, daha sonra iş bittikten sonra bu toprak tekrar yüzeye serilir.". Emin olun bizim o kadar zengin toprağımız yok ve biz bunu heba ediyoruz. Düşünün yapılan baraj göletlerinde kaybettiğimiz miktarı, yollarda kaybettiğimizi düşünün. Hiçbir yerde de üst toprak bir kenara ayrılıp kullanılmıyor.

Şimdi, çok basit bir örneğini size vereyim, Hollanda'ya giden bir sürü arkadaşım vardır mutlaka, Hollanda'da o kadar düzenli tarım yapılıyor ki ama bu, devlet denetiminde yapılan. Devlet diyor ki: "Sen buraya şu, şu çiçekleri ekeceksin, çiçek kesim zamanında ben senden, kapından bunu şu fiyata almayı da taahhüt ediyorum." Böyle bir uygulamayı yaptığımız zaman emin olun biz de başarılı oluruz. Biz tamamen kendi hâline bırakıyoruz, efendim, tarlası ne isterse... Buğday mı? Buğday eksin. Arpa mı? Arpa. Bir düzene girmesi lazım. Ondan sonra da çiftçiyi kendi hâline bırakıyoruz. E, kaça satarsa satsın. Bu sistemle bizim başarılı olma şansımız yok. Eğer üretime değer veriyorsak, üretimin artırılmasını istiyorsak üreticinin kapısından ürününü alıp ona baştan şunu üret, şu fiyata almayı taahhüt ediyorum deyip pazarlamasını bilmesi lazım. Hollanda bunu becerdiği için... Tabii kimileri de dalga geçiyordu, efendim, Hollanda dediğin ne ki bizim kibrit cebimiz diyordu ama adamların cüzdan cebi bizimkinden kalabalık, çok daha kalın, emin olun buna. Bunlar da planlı bir şekilde... Baştan dedim ya ben hep planlamaya gideceğim, biz bunun planlamasını da maalesef yapamıyoruz. Ben bu konuya değinmek istedim.

Teşekkür ediyorum.