KOMİSYON KONUŞMASI

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tabii, bütün arkadaşlar değindi, aslında "torba yasa" dediğimiz süreç AKP Hükûmeti öncesi sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaşam tarihinde 1 kez çıkmış; ilk dönem AKP Hükûmetiyle beraber 2, 2011'den sonra boyuna torba yasalar geliyor. Aslında torba yasayla beraber... Arkadaşlarımızın dile getirdiği gibi demokratik bir toplumun gelişmesi için toplumsal muhalefeti dinlemek, sivil toplum katılımını sağlamak için teker teker maddelerin işlenmesi, konuşulması, tartışılması lazım ki toplum tümüyle katılabilsin. Fakat hızlıca çıkartılan, aslında yangından mal kaçırırcasına yapılan işlem tümüyle bir şeyleri saklamakta, örtmekte ve giderek de daha sonra büyük problemlerle torba yasa şeklinde karşımıza gelmektedir.

Bir taraftan Parlamento açıldığından beri -1'inci yılı bitirdi 27'nci Dönem ve yeni sistem- aslında sistemde ne kadar aksaklıklar yaşandığını da ortaya çıkartmakta ve kuvvetler ayrılığı zayıflamakta, yasama tümüyle etkisiz bir hâle gelmekte. Yasanın gerekçesinin giriş cümlesinde "Makroekonomik gelişmeler dolayısıyla reel sektörde ortaya çıkabilecek finansal sorunların çözümü" denilmiş. Dünyada ortaya çıkabilecek finansal sorunlardan dolayı bir önlem dile getiriliyor. Aslında Türkiye'de birçok sorunu örtmek için "Dış mihraklar, dışarıdan herhangi bir müdahale olabilir, inkâr edelim, saklayalım, bunu görmemezlikten gelelim." gibi bir durum ortaya çıkıyor. Burada aslında bilinmesi gereken bir kriz var. Kime "kriz" deniliyorsa da kriz inkâr ediliyor, aslında bu, krizin ortaya çıktığının bir şekilde deklare edilmesidir. Bir taraftan, şimdi, son dönemde -ben de hekimim- arkadaşlar "pansuman" diyor. Pansuman aslında bir yarayı kabul etmektir, yaranın varlığıdır ve pansuman yapılması gerekir. Tıpta herhangi bir ameliyat olduğunuzda üstünü kapatmanız lazım ki iyileşmesi için ama tıpta en tehlikeli şey bir hastalık varken hastalığı inkâr etmektir, görmemektir, yüzleşmemektir. Siz hastalığı inkâr ederseniz, görmemezlikten gelirseniz ve hastayı hiç hekime götürmeden "Bir şeyin yok, boşuna öksürüyorsun, kafana takma, sigaradır." dediğinizde daha sonra sizin karşınıza akciğer kanseri gibi bir şekilde gelirse sigara içen artık sona yaklaşmışsınızdır.

Burada, bir diğeri, palyatif dediğimiz şey, semptomatik tedavi. Eğer kişinin veya kurumun veya toplumun ne hâlde olduğunu görmezden gelip geçici çözümler çıkartıyorsa ortaya bu geçici çözümler eninde sonunda önümüze intihar edecek şekilde, büyük bir ölümlü felakete neden olabilecek şekilde karşımıza çıkabilecektir.

Şimdi, burada ne? Bir de son dönemde Türkiye'de biz Parlamentoda birçok şeye "barış" kelimesini getiriyoruz, asıl barış olması gereken yerden de hep uzak duruyoruz. "Varlık barışı", "imar barışı" ve hep uzatıyoruz yani kamufle edip. Bunu artık hepimiz de biliyoruz ki bu "varlık barışı" denilen süreçte paraya ihtiyaç olduğu için, paranın gelmesi için bir nevi çeşitli yöntemler geliştiriliyor ve her seferinde de uzatılıyor, yanılmıyorsam bu 4'üncü kez uzatılıyor. Ve bir taraftan da bu gelenin nereye gittiğini, ne olduğunu kimse bilemiyor. Para sahipleri, parayı aklamak isteyenler şöyle düşünüyor: "Biraz bekleyelim, nasıl olsa altı ay sonra ya uzatılacak ya yeni bir varlık barışı çıkacak." Ve ismine de "barış" deniliyor. İstanbul'da ayda bir bina çöküyor, nasıl olsa diyoruz ki: İmar barışı çıkacak ve ismine "barış" diyoruz. Yani normalde geçmişte "af" filan deniliyordu, artık o da kaldırıldı.

Bir taraftan da biz burada tüm şeye baktığımızda hiç emekten, çiftçiden, işçiden yana bir durum yok, yoksuldan yana bir durum yok, insanlar artık markete gittiğinde, bakkala gittiğinde, pazara gittiğinde düşünerek gidiyor. Tümüyle aslında "Bankalardan özendirilerek yüksek oranda para çekenlerin borçlarını nasıl geri alabiliriz? Sermaye sahiplerine nasıl kolaylık sağlayabiliriz?" Buna benzer düzenlemeler getiriliyor ve Merkez Bankasının ihtiyat akçesi denilen mevcudu en son düşünülmesi gereken şey. Zaten yanılmıyorsam ocak ayında kullanıldı bu. Daha şimdi yeni bir düzenleme getirildi. İlk başta kullanıldı, normalde nisan ayından sonra düzenleme yapılması gerekirken kullanıldı. Buraya da yeltenildi ve bu kararla -deyim yerindeyse zor günler içindi- zor günlerde olduğumuzu kabul etmiş oluyoruz. Zor günlerde olduğumuzu kabul edip buna köklü çözümler bulamazsak daha büyük sıkıntılar yaşarız.

Bu kamu-özel iş birliğinde en çok da konuşulan konulardan biri şehir hastaneleri. Şehir hastaneleriyle ilgili burada milletvekillerinin birçoğumuz soru sordu. Sağlık Bakan Yardımcımız çıktı herhâlde?

BAŞKAN - Burada, burada. Sağlık Bakanlığından 2 Bakan Yardımcımız var.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Dedik ki: "Sözleşmeyi isteyelim." Birçok parlamenter arkadaşımız bunu sordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayalım.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Hiç kimse sözleşmeyi okuyamadı. Yani bir ticari sır gibi saklandı. Sonuçta milletvekilinin en büyük doğal haklarından biri, bu sözleşmenin içeriği nedir, neler uygulanıyor, nasıl bir yöntem; bunu öğrenmek. Buna, siyasi parti farkı gözetmeksizin hiç birisine cevap verilmedi ve bütçe görüşmelerinde tekrar bunu sorduk, dedik ki: "Bir an önce verin bunu bize, bir okuyalım ne olup bittiğini." Şimdi, bilmediğimiz bir şekilde bunun düzenlemesi getiriliyor, yetki veriliyor; işte tekrar hizmet süresinin ve kullanma süresinin uzatılması, azaltılması şeklinde sözleşmede bir düzenlemeye gidiliyor. Bu sözleşme gerçekten döviz bazında mıdır? Mesela biz diyorduk ki: "Hastalarla ilgili yüzde 70 bir garanti veriliyor." "Hayır, verilmiyor." Sözleşmeyi okumak gerekiyor; ona da sahip olamıyoruz.

Tekrar anlaşılıyor ki aslında, bizim söylediklerimizin ne kadar doğru olduğu ortaya çıkmış oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, lütfen tamamlayabilir miyiz, lütfen.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - En büyük ihtiyaçlardan biri sözleşmelerin şeffafa olması ve ortaya çıkartılması. Şimdi, yurt dışı harçlarla ilgili düzenlemeler geliyor, bankaların borçlanmalarıyla ilgili yapılandırmalar çıkıyor: Toparlarsak aslında, yine birçok şey inkâr ediliyor, saklanıyor, ötelenmeye çalışılıyor, görmemezlikten geliniyor. Görmemezlikten gelerek, öteleyerek, inkar ederek hiçbir şeyi çözemeyiz. Gerçek, reel koşullara göre düzenleme yapmamız lazım ve içinde, sadece kurumlar, iş verenler değil insanın kendisinin olması lazım. Türkiye gerçekten zor günlerde, elbirliğiyle, ortak akılla nasıl buradan çıkabileceğimizi düşünmemiz lazım.

Teşekkür ediyorum.