| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | On Birinci Kalkınma Planının (2019-2023) Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/777) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .07.2019 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli bürokratlar, basımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün önümüzde Anayasa'nın 166'ncı maddesine ve buna dayalı olarak hazırlanmış olan, 3067 sayılı Kanun uyarınca Hükûmet tarafından hazırlanmış bulunan, 2019-2023 dönemini kapsayan On Birinci Kalkınma Planı üzerine görüşmelerimizi sürdürüyoruz.
Bundan beş gün önce -geriye dönük altıncı gün- Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız tarafından bir sunuş gerçekleştirildi. İnceleme, değerlendirme ve plan üzerinde kapsamlı bir çalışma yapmak üzere kanun gereği bir beş gün ara verildi ve arkasından görüşüyoruz. Beş gün ara içerisinde bir de gelir vergisiyle ilgili bir torba kanun da Komisyonumuzda görüşüldü, önümüzdeki günlerde Meclis gündemine gelecek.
Değerli arkadaşlar, şimdi ben önce geneli üzerinde bir değerlendirme yapmayı daha sonra da bu bölüm üzerindeki bazı detayları, düşüncelerimi ifade etmek isterim.
Şimdi, tabii, bu 2019-2023 dönemini kapsayan plan, 2019 yılı biterken, Meclis tatile girerken ve eylül ayı sonu, ekim ayına kadar yasama organının faaliyetleri de donmuşken, düşünecek olursak aslında 2019 yılı sonuna doğru gelmiş bir plan olarak değerlendirilebilir çünkü planın hazırlanmış olması ve geçmiş olmasından ziyade gene 3067 sayılı Kanun uyarınca, bu Kanun'un
-hepiniz gayet iyi biliyorsunuz ki- 3'üncü maddesi Mecliste gündeme gelen konuların, Plan ve Bütçe Komisyonunda gündeme gelen konuların mutlaka plana uygunluğunun da araştırılması, incelenmesi ve plana uygun olmayan konuların Meclis gündeminde bile görüşülmemesi gerekiyor. Oysaki, biz planı görüşme sürecinde dahi bir kanun görüşebildik ki çok ciddi maddeler içeren, içerisinde bütçeyi ciddi anlamda etkileyecek olan, Hükûmetin bütçesini ciddi anlamda etkileyecek olan maddeler içeren bir torba kanundu.
Şimdi, dolayısıyla, geride bıraktığımız, bırakacağımız -bu yıl sonuna kadar da düşünecek olursak- plansız, belli bir amacı olmadan, bir hedefi olmadan ve Anayasa'nın öngördüğü planlama zorunluluğuna rağmen plansız bir dönemi geride bırakıyoruz.
Tabii, bu kapsamda örneğin bu şehir hastaneleri torba yasada öyle bir konu olarak da gündeme geldi ki kimsenin elinde veri yok, herhangi bir bilgi yok, sözleşmeleri bilmiyoruz, içeriğinin ne olduğunu bilmiyoruz, denetlenebilir değil sözleşmeler. Ekrana bir yansı üzerinde bir grafik konuldu, ben dâhil, AK PARTİ'li bazı milletvekili arkadaşlarımız da dâhil, basılı olarak da bize verilmedi, "Ekran görüntüsünden fotoğraf çekip acaba o görüntüyü kendimize alabilir miyiz?"in derdiğine düştük. Yani bir yanda plan yok, bir yanda da böyle bir süreci bu Meclis, bu Komisyon, üzülerek söylüyorum, yaşadı. İnşallah bir daha yaşamayız böyle şeyleri.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii ki Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve bazı arkadaşlarımız, özel ihtisas komisyonu toplantılarının olduğunu, bunların uzun soluklu çalışmalar olduğunu, raporlar üretildiğini... Ben de üç ayrı planda yani Altıncı, Yedinci ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planlarında raportör olarak görev yapmış bir arkadaşınız olarak, ne kadar zahmetli, ne kadar uzun uğraşılar... Aslında bir nevi bir bellek ve bir veri deposu gibi değerlendirilerek çok kıymetli raporlar üretiliyor ama kalkınma planı karar verici organa yani yasama organına geliyor; bir buçuk gün görüşülecek, Meclis Genel Kurulunda iki gün görüşülecek, onaylanacak, geçecek. O kadar zahmetli hazırlanmış bir rapor üç, üç buçuk gün içerisinde yasama organından çıkacak; yani, açıkçası, çok sağlıklı bir süreç olduğunu düşünmüyorum.
Tabii, "kalkınma" deyince ne anladığımızdan hareketle, "kalkınma" salt üretimin ve kişi başına gelirin artırılması anlamına gelmeyen, aynı zamanda eğitim, sağlık, sosyal ve kültürel alanda da olumlu yönde bir değişim ve gelişim olarak ifade edebileceğimiz bir kavramdır. Bu planda bu değerlere ait, ölçülebilir, verilere dayalı çok fazla hedef göremediğimi belirtmek isterim. Planlama ise, hepimizin gayet iyi bildiği gibi, sınırlı kaynakların belirli bir amaca yönelik, hedefe yönelik, en uygun, optimum dağılımını öngören bir model çalışmasıdır ancak aynı zamanda, kaynak iyileştirilmesi, kaynakların artırılabilmesi öngörüleri de mutlaka bunun içerisinde yer almalıdır.
Kalkınma planlarının Anayasa'mıza göre hazırlanıyor olmasını az önce belirttim ama özel sektör için yol gösterici, kamu için emredici, zorlayıcı olması gerekirken uygulama için değil, prosedür gereği yerine getirildiği için her iki sektör için de yol gösterici olmaktan öte gidemiyor; hatta, eminim, hazırlandıktan sonra sayfaları pek fazla da karıştırılmıyor.
Değerli arkadaşlar, unutmayalım ki planlamanın başarısı sağlıklı, doğru ve yeterli verilere sahip olunmasına bağlı; bu verilerin doğru yöntemlerle işlenerek analiz edilmesine bağlı; tabii, kararlı, tutarlı ve belirgin stratejilere sahip olunmasıyla doğru orantılı; tüm paydaşların katılımıyla hazırlanması esas olmalı; geleceğe dair sağlıklı projeksiyonlar ve gerçekçi, uygulanabilir hedefler ortaya konmasına bağlı; geçmişten ders alınarak, geçmişteki yanlışlar ve hatalar dikkate alınarak uygulamaların gerçekleştirilmesiyle doğru orantılı; plana uygun programların doğru uygulanmasına, uygulanacak programların günübirlik siyasal çıkarlardan uzak tutulmasına, disipline ve taviz verilmeden uygulanmasına bağlı; son olarak, planın uygulama sürecinde sağlıklı bir değerleme gerekirse, revizyonun ve geri bildirimin mutlaka olmasına bağlı; hepsinden önemlisi, uygulayıcı siyasi iradenin kararlı, tutarlı ve taviz vermez tutumuna bağlı. Yeter ki siz hazırladığınız bu plana gereken önemi, değeri verin ve hedeflerinize doğru, planda öngörülen... Onca paydaşın, onca yetkin, etkin uzmanın, akademisyenin, sivil toplum kuruluşlarının, meslek kuruluşlarının, toplumun bütün dinamiklerinin görüşlerine dayalı olan bir planın, bir milletin geleceğini belirleyecek olan planın ciddiyetle ele alınması gerekir.
Evet, ülkemizde kalkınma planları ilk dönemlerde ithal ikameci, sanayileşme stratejisi esas alınarak hazırlanmış; ithal ürünler karşısında rekabet gücü düşük, yerli ürünler ise ithal kotaları ve gümrük duvarlarıyla korunmaya çalışılmış. 1980'li yılların ortalarında başlatılan ihracata yönelik seferberlik, ihracata yönelik strateji, daha doğrusu ihracatı temel alan modelle dışa açılım dönemine girilmiş; daha doğrusu, bu yeni liberal politikalarla gümrük duvarları kaldırıldığı, piyasaya giriş serbestisi ve dış ticarete yönelik kotaların kaldırıldığı ve ihracatı teşvik politikalarının da sınırlandırıldığı bir döneme geçildi.
Şunu unutmayalım ki Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında üç kalkınma planını geride bırakmış durumdayız, bu da siyasal iktidarın dördüncü kalkınma planı. Yani, sizin iktidarınız döneminde ilk beş yıllık plan sizden önce hazırlanmış bir plan olsa da sizin döneminizde bu ülke üç ayrı beş yıllık kalkınma planı hazırladı.
Bu ihracata yönelik strateji ve tabii, bu yeni liberal politikaların ülkemizi Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarında getirdiği noktada dış borç ilk üç aylık dönemde 8,6 milyar dolar artarak 453 milyar dolara ulaşmış durumda. Dış borcun millî gelire oranı yüzde 60'ları aşmış durumda. Hazırlayıp da geride bıraktığınız üç ama toplamda dört plan dönemindeki siyasal iktidarınızda dış borcun sadece son on yedi yıl içindeki faizi 160,5 milyar dolara ulaşmış; dış ticaret açığı son on altı yılda, iktidarınız döneminde 1 trilyon doları geçmiş. Hatta dış ticaret açığını, haftada ortalama 1,2 milyar dolar büyüterek, bugüne kadar getirdiniz. Tabii, gelir dağılımı bozulmuş; cari açık büyümüş; kamu borçları tarihimizde görülmemiş bir şekilde büyümüş; devletin borcu 1 trilyon TL'yi aşmış, 1,2 trilyon liraya ulaşmış; gerçek anlamda işsizlik yüzde 20'lerin üzerinde çıkmış; yoksulluk sınırı 6.733 TL'ye, açlık sınırı 2.067 TL'ye yükselmiş. Bunların hepsi bu plan döneminizde.
Değerli arkadaşlar, 2014-2018 hedeflerine ne kadar ulaşıldığı, sapmalar olup olmadığı belirtilmemiş ve önceki Onuncu Plan sonuçlarına, hedeflerine nasıl gelindiği, ne noktada olunduğu değerlendirilmeden On Birinci Plan çalışması önümüze sunulmuş durumda.
Değerli arkadaşlar, bu plana baktığımda ben gerçekten birçok hedef görüyorum; biraz bol keseden, biraz bonkörce ortaya konmuş hedefler olduğunu söyleyebilirim.
Tabii, bu söz konusu, önümüzdeki kalkınma planı, "Memleketi kurtarayım." derken işçiye, emekçiye, yoksula, işsize, gençlere, çiftçiye, esnafa daha da karanlık bir gelecek vadediyor. "Kemerleri sıkın." diyor değerli arkadaşlar bu plan.
Tabii, büyüme ve istihdam hedeflerine baktığımızda, benden önceki konuşmacılar da değişik kereler bahsettiler: Gayrisafi yurt içi hasıla 2018 yılında 784 milyar dolar civarında, oysaki Onuncu Plan'da 2018 hedefi 1 trilyon 285 milyar dolar iken ancak 784 milyar dolara ulaşmış. En azından bu hedeften sapmalar değerlendirilerek, bu hataların, bu sapmaların nedenleri araştırılarak plan çalışmasının ön sözü olarak ortaya konmalı ki hedeflere bir daha aynı sapmayla varılmasın.
Tabii, kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla Onuncu Plan hedefi 15.996 iken bugün 9.632 dolara düşmüş, hedef de 12.484 dolar olarak görünüyor ki 2013 yılının gerçekleşen, belirlenen, Türkiye İstatistik Kurumunun verilene göre 12.480 dolar. Evet, Sayın Abdüllatif Şener'in de belirttiği gibi, 2013 yılındaki kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla değeri 2023 yılına hedef olarak konmuş.
Tabii, tarımda, sanayide, hizmetler sektöründeki katma değerin sektörel dağılımına baktığımızda da çok büyük bir değişikliğin olmadığını görüyoruz. İşsizlik oranının yüzde 7,2'ye düşürülmesi öngörülmüş Onuncu Plan döneminde, 2018 yılı itibarıyla yüzde 11 olarak görünüyor TÜİK verilerinde ama gerçek işsizlik oranı yüzde 20, geniş anlamda işsizlik oranının ise yüzde 23'ün bile üzerinde olduğunu dikkate alırsak 2023 yılında Onuncu Plan'ın bile üzerinde bir hedef konmuş, yüzde 9,9. Burada genç işsizleri, kadınların istihdama katılım oranlarını bir kenara koyarak bu düşüncelerimi paylaşıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu planın özelinde, örneğin planla emeğin güvencesizleşeceği, emekçilerin ise kölelik koşullarında yaşamaya ve çalışmaya devam ediceği anlaşılıyor. Emek, iş gücü, istihdam açısından bakıldığında "esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması" ifadesi kamu çalışanlarının güvencelerini de tehdit eder bir durum olarak karşımızda. "Sosyal tarafların mutabakatı ile" diye başlayan ifadede, kıdem tazminatının BES'le entegre bir şekilde fona devredileceğinden bahsediliyor.
Değerli arkadaşlar, bu planda tarıma dair çok şey söylenebilir ve bunları yarınki konuşmamda daha detaylı ifade edeceğim ama bu planın esas önemli olan vurgusu, bir planın uygulanabilir olması gerekir ve uygulanmasıdır. On Birinci Plan'da tarım ve kırsal kalkınmaya ilişkin çok önemli hedefler var fakat yazılanlarla uygulamaların örtüşmediğini, ithalata dayalı politika ve uygulamalarla belirlenen hedeflere ulaşılmasının mümkün olmayacağını söyleyebiliriz.
BAŞKAN - Sayın Sındır, iki dakikadan biraz daha fazla zamanınız var.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Takip ediyorum. Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kalkınma planında, tarım konusunda ortaya konmuş pek çok hedef ve politika tedbiri varken bunların büyük bölümünün aslında bugüne kadar yapılmış olması gereken ve her seferinde de ertelenen genel tanımla yapılmış ifadeler, hedefler. Bakın, en somut örneği: Tarım sayımı. Planda "Tarım sayımı yapılacaktır." deniyor. En son tarım sayımı ne zaman yapıldı arkadaşlar, biliyor musunuz? 2001 yılında yani iktidarın, bugünkü AK PARTİ Hükûmetinin iktidarının öncesinde yapılmış ve on yedi yıldır bu ülkede genel tarım sayımı yapılmamış durumda. Yani aradan geçen on sekiz yıl, şimdi de kalkınma planında "Tarım sayımı yapılacaktır." deniliyor ki, teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde tarım sayımı neden yapılamadı, neden yapılmadı? Bir düşüncesizlik mi yoksa beceriksizlik mi; bunu belirtmek gerekir.
Kalkınma Planı'na baktığımızda, gerçekten gülümsetecek hedefler var. Örneğin "Bitkisel üretim artırılacaktır." Hedef yani bir planda hedef ölçülebilir, karşılaştırılabilir, veriye dayalı bir hedef olması gerekirken "Bitkisel üretim artırılacaktır." Gerçekten gülümsetiyor. "Hayvancılık geliştirilecektir.", "Tarım arazilerinin korunması, etkin kullanımı ve yönetimi sağlanacaktır." Bunların hepsi hedef değerli arkadaşlar. Bitkisel üretimi artıracaksınız, evet, nereye kadar artıracaksınız? Hangi üründe, ne kadar artıracaksınız? Bunun miktarı nedir? Bunun değeri nedir? "Hayvancılık geliştirilecektir." Burada "Hayvan varlığımız artırılacaktır." demiyor, "Hayvancılık geliştirilecektir." diyor. Buradan çıkan sonuç: Aslında, biz, canlı hayvan ithalatına devam edeceğiz demektir, hayvan varlığımızı artırma düşüncemiz bu anlamda yok demektir. Bu planın en trajikomik hedefleri, gerçekten bunlar. Sanki bunlar ilk kez ifade ediliyormuş gibi plana yazılmış, çok gülümseten ama genelgeçer bazı hedefler olduğunu söylemek gerekir. Bu planda yeni bir şey yok, çok şey var, çok vaat var...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Ama süre bitti.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Son cümle... Bitiriyordum.
BAŞKAN - Hemen bağlayın lütfen, çok bekleyen arkadaşımız var.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Çok şey var, çok bonkörce her şey hedef konmuş, her şey belirlenmiş, "Yapılacaktır, edilecektir." ifadeleriyle ortaya konmuş. Pek kalkınmayı göremiyoruz. "Plan" yerine de "dilek ve temenniler" gibi tanımlar ve ifadeler görüyoruz.
Diliyorum, Kalkınma Planı, benim dediğimin dışında gerçek, sayılabilir, ölçülebilir hedeflere ulaşacak bir plan hâlini alır.
Teşekkür ediyorum.