KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, iki gündür 11'inci plan üzerine konuşmaya devam ediyoruz. Birçok arkadaş üzerinde durdu. Anayasa'nın emredici bir hükmü gereği plan hazırlanmıştır. Bu planla bağlantılı olarak Anayasa'nın 166'ncı maddesinde öngörülen bir şey var, bunu Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına sormak istiyorum konuşmamın başında. 166'ncı madde plandan söz ettikten sonra devamında diyor ki: "Ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasında Cumhurbaşkanına istişare nitelikli görüş bildirmek amacıyla ekonomik ve sosyal konsey kurulur. Ekonomik ve sosyal konseyin kuruluş ve işleyişi kanunla düzenlenir." Kanun da şey yapıyor. Bu konuyla ilgili yani ekonomik ve sosyal konsey kuruldu mu? Toplantılar yapılmakta mıdır? Yapılmıyorsa niye yapılmıyor? Gerçekten bu Anayasa'nın emredici hükümlerinin bir kısmı geçici de olsa askıya alınabiliyor mu? Nasıl bir gelenek oluşturuluyor? Yine bu plan hazırlanması, dünkü konuşmamda da ifade ettim, 2018'in sonunda 10'uncu plan bitti. 7'nci aydayız, işte bu ayın sonunda filan yedi ay plansız bir şekilde devam ediyor. Bu, bu şekilde devam edecek mi?

Yine bununla bağlantılı olarak, bütçenin de planlı bütçe yani plana uygun bütçelerin hazırlanması gerekiyor. Yani bizim hazırlamış olduğumuz bütçelerin hiçbiri planlı bütçe değil. "Hayır, hepsi planlı bütçeydi." falan diyeceksiniz. O zaman 2019 yılı bütçesi planlı bütçe değil, çünkü bütçe yapılırken plan yok ortada yani 2019 planı yok. Gerçekten kötü, yanlış bir gelenek yerleştiriyorsunuz. Evet, yani öteden beri siyasetin bir kanadı "Biz seçilerek geldik. Seçilerek gelmek, millî irade demokraside esastır." Doğru. "O zaman her şeyi yaparız." Hayır, arkadaş, "Seçilerek geldik, millî irade esastır." Doğru. "O zaman her şeyi yaparız." ikinci cümle yanlıştır değerli arkadaşlar, her şeyi yapamazsınız, yapmamalısınız. Neyi yapabilirsiniz? Hukuk içinde her şeyi yapabilirsiniz elbette. Beş yıllığına ülkeyi yönetmek üzere Cumhurbaşkanı seçilmiş, "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi" diye tuhaf, garip, dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir sistem var ama Anayasa böyle. Beş sene içinde Anayasa'nın "Yapabilir." dediği şeyleri yapabilirsiniz, hukukun "Yapar." dediği şeyleri yapabilirsiniz, "Yapamaz." dediği şeyleri yapamazsınız değerli arkadaşlar. Ha, "Ben yaptım oldu." Elbette yani "Ben yaptım oldu."nun siyasi bir yaptırımı da vardır, hukuki yaptırımı da vardır ama ne kadar nasıl işler bu Anayasa'da bu ayrı bir konu.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, dün de bir miktar üzerinde durdum ben. Bu planda öngörülen büyümenin hangi objektif kriterlerle bu büyümeyi tespit ettiniz ve gerçekleşeceğine dair neyiniz var diye sorduk, bu soru duruyor. Bu çerçevede bugün açıklanan işsizlik rakamıyla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum: Yani en önemli problem. Genç bir nüfusumuz var istihdam sorunu, genç bir nüfusumuz var. Beş yıllık kalkınma sonrasında işsizlik oranlarıyla ilgili tahminlerin gerçekleşeceğine dair büyümeye paralel olarak soru ortada duruyor. Bugün açıklanan nisan ayı işsizlik rakamları ortada, yüzde 13, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki işsiz sayısı 2019 yılı Nisan döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 116 bin kişi artarak 4 milyon 202 bin kişi oldu değerli arkadaşlar. İşsizlik oranı 3,4 puanlık artışla yüzde 13 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde tarım dışı işsizlik oranı 3,6 puan artışla yüzde 15 olarak... Genç nüfusta 15-24 yaş işsizlik oranı 6,3 puanlık artışla yüzde 23,2 değerli arkadaşlarım. Yüzde 23,2 korkunç bir rakam yani insan gerçekten kara kara düşünmeden edemiyor. Bunların düzeltileceğine dair bu ciddi rakamlar, ciddi öngörüler konulmadan işsizlik rakamlarının aşağılara çekileceğini iddia etmek gerçekten problem.

Şimdi, büyümeyle bağlantılı olarak diyorsunuz ki planda "Plan dönemi sonunda cari gayrisafi yurt içi hasıla 1 trilyon 80 milyar dolara, kişi başına gelir ise yüksek sınıf gelir eşiğini geçerek 12,484 dolara ulaşması öngörülmektedir." Yani bu "yüksek sınıf eşiği"nin de tartışılabilir bir kavram olduğunu ifade edeyim. Bütün arkadaşlar ifade etti, biraz önce Cemal Bey de "2023 şeyleri, bunlar idealdir." falan diyor. Cemal Bey, ideal falan değil. Yani plan, herhangi bir insan "Ben 2023'te ihracatın 500 milyar doları aşmasını istiyorum." Ben de 1 trilyon doları aşmasını istiyorum. Böyle değil ki. Ülkenin başbakanı çıkmıştır, planlara, hükûmet programlarına, orta vadeli planlara falan bu rakamları koymuştur. Yani bunu sokaktaki herhangi bir insan söylememiştir ki.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - 2012 rakamlarına göre bu hesap doğruydu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yani tamam, sen öyle bak, ben de başka şekilde bakıyorum. Hiçbir öngörünüz gerçekleşmemiştir. Hepsini uluslararası konjonktür, dünya ekonomisinin gidişi, bölgemizdeki birtakım olaylar... Değerli arkadaşlarım, yani Anadolu coğrafyasında bu millet yeni egemen değil ki, yeni yaşamıyor ki, biz hep bu coğrafyada yaşadık, işte 1071 Malazgirt'ten beri buradayız. Dolayısıyla Anadolu coğrafyasının nasıl bir coğrafya olduğu, içinde bulunduğumuz, üzerinde yaşadığımız bu coğrafyada nelerin olup bittiği yeni bir şey değil ki. Kaldı ki bu olup bitenlerde sizin de bayağı sorumluluğunuz var. Hiçbir şekilde sorumluluk almıyorsunuz. Hedefler koymuşsunuz, "Orta Doğu ülkeleriyle çok iyi geçinmeler, kültürel, ekonomik, şöyle iş birlikleri devam edecek." Edemiyor değerli arkadaşlarım, şu anda yani topraklarından geçemediğiniz çok sayıda Orta Doğu ülkesi var ve büyükelçiliklerinizin, diplomatik ilişkilerinizin olmadığı Orta Doğu ülkeleri var. "E, bunlar bizimle ilgili değil." Sizinle ilgili, bunları öngöreceksiniz. Yani bir plan, bir şey yaparken öngöreceksiniz. "Öngöremedik, yani bunları biz bilmiyoruz." Hiçbir şey öngöremiyorsunuz siz yani ilişkilerinizi öngöremiyorsunuz. Herkes sizi kandırıyor. Ondan sonra geliyor bu ülkede 15 Temmuz gibi büyük bir darbe girişimi hatta darbe girişiminin işgal... Görülmemiş bir şey oluyor. Bu ülkede darbeler filan oldu, Allah bir daha bu millete göstermesin ama hiçbir zaman halk helikopterlerle, bombalarla taranmadı, böyle bir şey olmadı; sizin döneminizde oldu. Diyorsunuz ki: "Biz aldatıldık kardeşim."

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Altmış yıldan beri darbe oluyor Türkiye'de.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, böyle bir tanımlamayı ben çok doğru bulmadım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neyin tanımlamasını doğru bulmadınız?

BAŞKAN - "Böyle bir dönem sizin döneminizde oldu." tanımlaması çok...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sizin döneminizde oldu işte.

BAŞKAN - Efendim, tamam da yani bu çok şık...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, bir şey anlatmaya çalışıyorum. Sorumlusunuz.

BAŞKAN - Komisyonda kalkınma planı görüşülürken bu tanımlamayı ben çok şık bulmadığımız Komisyon Başkanı olarak ifade ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neyi şık bulmadın? Şık olmayan bir şey söylemiyorum ki.

Bakın, bir daha tekrar edeyim ben...

BAŞKAN - Tekrar etmenize gerek yok efendim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, bir dakika, ben nasıl konuşacağımı biliyorum.

BAŞKAN - Düzeltin bence.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yani kimseyi yaralayıcı, hakaret eden bir şey söylemedim, ne söylediğimin farkındayım.

BAŞKAN - Daha nasıl olsun, böyle bir şey...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir şey söylüyorum değerli arkadaşlarım, iktidar partisinin sözcüsü -sözcüdür sanıyorum- Cemal Bey, bir şey söyledi, "ideal" filan dedi. Bana şöyle bir şey geldi...

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, kalkınma planı üzerinde görüşlerimizi belirtmeye devam edelim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, kalkınma planı üzerinde konuşmaya devam ediyorum. Kalkınma planında yapılan öngörülerin gerçekleşmeyeceği eleştirisini yapıyorum, bunu yaparken de bu siyasi heyetin geçmişteki birtakım öngörülerinin gerçekleşmediğini, bu gerçekleşmemenin bedelini de bütün milletin ödediğini söylüyorum. Bunu söylerken de ekonomik olarak yani işsizlik diye insanlara yansıyor, genç -bak, buradan kalkarak söyledim- işsizliğin yüzde 25'lere... 4 gençten 1'isi işsiz. Bu, Hükûmetin yanlış öngörüleri, yanlış tercihleriyle oldu diyorum. Yani burada nerede yanlış, nerede plan görüşmesine uymayan bir şey söylüyorum? Evet, bedel ödedik. Bu siyasi heyet aldatıldığından dolayı bedeller ödedi bu millet, ödemeye de devam ediyor. 15 Temmuzda da böyle bir şey oldu, bunu söylüyorum, bu bir siyasi eleştiridir. Hiç kimseye hakarette bulunmuyorum. "Hayır, siz yalan söylüyorsunuz." demiyorum ki. Siz aldatıldınız, iyi öngörüler yapamadınız. Bundan dolayı böyle olaylar oldu ve bu millet bedel ödedi, ödemeye de devam ediyor. Bir daha olmasın. Ben muhalefet milletvekiliyim ve bunları söylüyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir başka önemli konu, en önemli belki de bu planla ilgili: Bakın, On Birinci Kalkınma Planı üzerinde konuşuyoruz ve nasıl bir kalkınma modeli benimseyecek Hükûmet? En önemli konu bu. Satır aralarında, bu planı okuduğunuz zaman, birçok yerde Hükûmet aslında bir özeleştiri yapıyor gibi. Söylemiyor, itiraf etmiyor. Bu Hükûmeti, bu siyasi heyetin en önemli özelliklerinden bir tanesi "Yanlış yaptık." diyememesi. Yani "Yanlış yapıyorsunuz arkadaş, şurada yanlış." diyememesi. Nasıl bir kalkınma modeli, ne gibi değişiklikler yapıyorsunuz bunu açık açık yazmanız, söylemeniz gerekirdi ki o zaman planla ilgili öngörülerin, verilen rakamların gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair bir şeyler söyleyebilirdik. Bakın, siz el yordamıyla... Daha önceki -çünkü daha önce de iki tane kalkınma planı yaptınız- kalkınma planlarındaki kalkınma modeliniz ile şimdiki model arasında ciddi bir şey var. Şimdi birçok yerde diyorsunuz ki: "Biz, bu sefer ithalata dayalı büyüme yerine kendi katma değer üreten..." Bunu epey zamandan beri söylüyorsunuz ama açık bir şekilde ifade etmiyorsunuz. Peki, şimdi, biz muhalefet milletvekilleri olarak, muhalefet olarak size şu eleştiriyi getirmeyecek miyiz: Bugüne kadar dünyada para yağarken niye bunu yapmadınız? Çünkü bu yapacağınız işler parayla yapılacak. "Tasarruf" filan diyorsunuz... Böyle bir şey yok ki yani nereden yüzde 30 tasarrufa ulaşacaksınız? "Efendim, işte, bireysel hane halkı tasarrufunu teşvik edeceğiz." Ne hane halkı tasarrufu arkadaşlar ya? Yani insanlar ekmeğe talim ediyor, hangi hane halkı tasarrufu, kim tasarruf yapacak, neyle tasarruf yapacaksınız? Dün de söyledim, bireysel emeklilik falan zorlayıcı, bunlar yapılacak şeyler... Neyle yapacaksınız bunları? Bakın...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yanlışlarımız bunlar mı bizim? Duyalım yanlışlarımızı.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Anlatıyoruz ya, bir dünya kadar yanlışınız var yani doğrunuz yok ki.

Şimdi, bakın değerli arkadaşlarım, dünya ekonomisi, kapitalizm kendi içinde dönem yöntemlerini -"sömürü yöntemleri" diyorum- değiştiriyordu, o dönem yani para yağarken sizin bu inşaat, beton kutsama -şimdi "kutsama" kelimesine de hemen kızacaksınız filan ama mecazi anlamda söylüyorum- yani betonu öne çıkardığınız, betonu çok sevdiğiniz dönemler aslında size dayatılan bir şeydi. Neydi dayatılan şey? Dünya, kapitalistler borç para vererek sömürecekleri bir dönem icat ettiler ve müthiş likidite fazlası, herkes "Borç para alın." diye yalvarıyordu, öyle bir dönemde para yağdı geldi. Siz bu paranın cazibesine kapıldınız ve sürekli büyüme de bundan oldu, inşaat sektörüne, sürekli betona yatırdınız ve bu parayı sanki siz ödemeyeceksiniz gibi bir duyguya kapıldınız. Zamanı geldi, şimdi parayı sizden geri istiyorlar. O betona yapılan şeyler de bir katma değer üretmiyor.

Şimdi, diyorsunuz ki: "Biz bundan sonra -ben öyle anlıyorum yani- öncelikle imalat sanayisinde birtakım teşvikler getireceğiz, şeyler yapacağız." Ama somut, objektif bir şey yok. "Hadi, bunların neyle yapacaksınız?" diye soruyorum ben. Para nereden gelecek, nasıl olacak yani? Denizin bittiği bir dönemdeyiz. Dünyayla ilgili yapmış olduğunuz, dünya ekonomisiyle ilgili yapmış olduğunuz tespitler de aslında bu doğrultuda, öyle para filan yağacak bir dönem gözükmüyor. "Niye o zaman yapmadınız?" diye böyle şeyler sormayacak mıyız, soracağız elbette. Bu iddianız iki şeyden eksik; bir, nasıl yapacağınızı anlatmıyorsunuz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yaptık, savunma sanayisinde yaptıklarımız yüzde 70'lere ulaştık.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, neyse bunları tartışabiliriz. Yapmış olsaydınız "Yapacağız." demezdiniz, "Şu, şu, şunları artıracağız." filan derdiniz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hayat devam ediyor, tabii ki yapacağız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Girmiyorum.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Gir, gir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Savunma sanayisiyle ilgili ağzımızdan bir kelime çıktığı zaman hemen işte "Siz şuna karşısınız, buna karşısınız; şöylesiniz, böylesiniz." Hemen teröre yazıyorsunuz. Girmiyorum, yoksa bir gün otururum sizinle hakikaten savunma sanayisinde gerçekten ne yaptınız, ne yapmadınız, yaptığınız silahların on sene sonra dünya savunma sanayisinde yeri nedir, ne değildir; bunların hepsini sizinle tartışırım ama girmeyeceğim bu konulara değerli arkadaşlarım.

Fakat bu tespit ettiğiniz şey -geç de olsa- doğru bir şey söylüyorsunuz, yani Türkiye, ithalata dayalı üretimle, ara maddenin, dışarıdan geldiği üretim şekliyle hiçbir yere gidemez. Müthiş çelişkileriniz var arkadaşlar, bir tarafta cari açıkla ilgili vermiş olduğunuz hedefler, diğer tarafta yapacağınız kalkınma hedefleri gerçekten tutabilecek hedefler değil.

Dün konuşmamın son bölümüne denk gelmişti, fazla üzerinde duramamıştım, bu kamu-özel iş birliği. Yani siz de bunun farkındasınız, para bulabileceğiniz tek alan yani yatırımları destekleyebileceğiniz tek alan kamu-özel iş birliği diyorsunuz. Bakın, beş sene sonra bu kamu-özel iş birliğinin bütçeye müthiş bir para yükü getireceği açık. Nereden söylüyoruz bunu? Bunu şuradan söylüyoruz değerli arkadaşlarım: Geçtiğimiz dönemde, bakın, eski Başbakan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayınız Sayın Binali Bey -onun ağzından çıktı- "Bir kuruş ödemeden milyarlarca dolarlık yatırım." diye defalarca anlattı. Hepiniz anlattınız. Sayın Cumhurbaşkanı da anlattı. Ama bakıyoruz ki öyle bir kuruş ödememe diye bir şey yok. Çok büyük paralar ödemeye başladık ve her yıl bütçeye bu yük artıyor. Bununla ilgili yani bütçenin KÖİ'ler dolayısıyla bütçeye gelen yükü... Çünkü bütçede çok ciddi açıklar oluşmaya başladı, 2019 yılı bütçesi çok net gösteriyor, öngörülen 80 milyar TL'lik açık oluştu bile. 9 milyar TL'lik filan...

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, iki dakikanız var.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu açıkları neyle kapatacağınıza dair hiçbir şey maalesef söylemiyorsunuz ama "KÖİ finans modeli devam edecek." diyorsunuz arkadaşlar. Bu müthiş bir çelişki. Yani KÖİ finansman modeli, öyle bir kuruş para harcamadan milyarlarca dolar yatırım anlamına gelmiyor. KÖİ anlaşma modeli, şu anda Ankara Şehir Hastanesinde -Bilkent Şehir Hastanesinde- köprülerde, tünellerde falan görüldüğü gibi bütçeye ciddi bir yük yüklemeye başladı ve bu yükü nasıl azaltacağınıza dair bir şey getirmediniz. Şu anda torba yasadaki, bugün aşağıda görüşülmeye başlanacak torba yasadaki maddeler de bu işe çok merhem olacağa benzemiyor.

Şu soruyla bitireyim değerli arkadaşlar: Bu milletin geçmişte yapmış olduğu birikimleri sattınız, harcadınız özelleştirmelerle falan. Bugün, dünya kadar borçlanma var, borçlandınız, 500 milyar dolara dayanan bir dış borç yüküyle karşı karşıyayız şu anda. KÖİ ise gelecek kuşakları borçlandırmak demektir arkadaşlar, gelecek kuşakları borçlandırıyorsunuz. Bunu nasıl bir cesaretle yapıyorsunuz? Bu sorunu çözmeden "Şu kadar büyüme, şu kadar işsizlik olacak beş sene sonra." deme şeyiniz yok. Bir de çok önemli bir şey var, milletin, gelecek kuşakların milyar milyar dolarlarını harcıyorsunuz -kimlere verdiniz, nasıl verdiniz, ne kadar paylaşılıyor, bunları bir tarafa bırakıyorum ama- bunların denetimi falan da yok.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Paylaşılan bir şey yok Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Paylaştırıyorsunuz ama onu da bir tarafa bırakayım "Bu modelle devam edeceğiz." diyorsunuz, iddianız bunun devam edeceği şeklinde ve bu anlaşmaları milletten gizli tutuyorsunuz arkadaşlar. KÖİ'yle ilgili anlaşmaların gizli olması, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin bundan haberdar olmaması, Bütçe Komisyonu üyelerinin bundan haberdar olmaması anlaşılır bir şey midir, siz hiç rahatsızlık duymuyor musunuz? Torunlarınızın ödeyeceği milyar dolarların nasıl, kime, ne şekilde verildiğini, yapılan anlaşmaları bilmiyoruz. Bu anlaşmalar yanlış yapılıyor değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Nereden söylüyorum yanlış yapıldığını? Çünkü anlaşmalarla ilgili yanlışları düzeltmek için kanun maddesi getirdiniz, aşağıda, torba yasa görüşmelerinde göreceğiz.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, süreniz tamamlandı, lütfen son cümlenizi alayım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Evet, son cümleler.

Bu söylediğim sebeplerden dolayı -daha onlarca sebep var- bu plan, 11'inci plan "Ya, hadi vaktimiz de var, Anayasa da böyle şey yapmış, şeklen de uyalım." şeklinde hazırlanmış. Bu plana katkı sağlayanların katkılarını, işte, "2.500-3.500 akademisyen katkıda bulundu." dedi dün Sayın Başkanımız, onları küçümsemiyorum ama Hükûmet bu işi hiç de ciddiye almıyor ya da bu siyasi heyet ya da Cumhurbaşkanı ciddiye almamış. Hiçbir şekilde inandırıcı olmayan, gerçekleşeceğine dair hiçbir objektif kriter konmamış bir plandır bu. Daha hazırlanmadan, kabul edilmeden havada kalacağı açıktır.

Teşekkür ederim.