| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | On Birinci Kalkınma Planının (2019-2023) Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/777) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 16 .07.2019 |
GARO PAYAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu salonda bulunan herkesi tekrar saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlar.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, dün saatlerce konuştuk, bugün de konuşacağız. Umarım ki bugün dediklerimizden bir bölümüne "Ya, şu konuda haklı olabilirsiniz." dersiniz kapanış oturumunda. İngiliz diplomatları öyle yaparlar, önce karşıya taltif ederler, sonra gene bildiklerini yaparlar. Maalesef biz onu dahi yapamıyoruz, bu kutuplaşmanın belki bir sonucu olarak değerlendiriyorum ama ortak akla yürümek, birbirimizden faydalanmak ve ortak akılla toplumun faydasını, toplumun gerçekten çıkarını düşünmek hepimizin görevi. Hepimiz Türkiye'nin iyiliğini istiyoruz, insanlarımızın refahını ve huzurunu istiyoruz. Bu anlamda da umalım ki bugün ortak aklı başarırız.
Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı; kalkınma planının yüzlerce önerisi var, yüzlerce öneriyle gelmişsiniz, hedefle gelmişsiniz buraya. İnanın, bakın -belki basın bunu yazar- ben şu hedeflerin yüzde 80'ine katılıyorum yani yüzde 80'ini koruyarak, yüzde 20'sini de değiştirerek çok daha başarılı bir kalkınma planı yazabilirim. Yüzde 80'inin noktasına, virgülüne dokunmam bakın ama yüzde 20'sini öyle bir kurgularım ki, önceliklerimi öyle bir belirlerim ki, tercihlerimi öyle bir vurgularım ki bütün toplumu heyecanlandırırım, bütün toplumu kucaklaştırırım çünkü şöyle bakın arkadaşlar: Bir nesnel durumumuz var. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı planda kadından bahsediyor. Ya, nesnel duruma bakın Allah'ınızı severseniz, ilk iki sırada kadın yok. Getirdiğiniz bürokratların yüzde 90'ı erkek Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bir kere bu nesnel durum var.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - 3'üncü sırada 3 kadın var.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya hayır, yüzde 85-90'ı erkek, nesnel durumumuz var. Ya, şimdi, istediğimiz kadar hayal satalım, fiilî bir durum var, kadının dezavantajlı bir durumu var Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Emektarlar burada, yöneticiler yerlerinde.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya yapmayın, sonuç olarak Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı bir hedeften bahsediyor ama Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bakın 2014 Kalkınma Planı'nda "toplumsal cinsiyet eşitliği" defalarca geçiyor, bu planda o ifade çıkmış. "Toplumsal cinsiyet eşitliği" ifadesini bile koyamadığınız bir planda toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayamazsınız. Genç kadın arkadaşlarımız ön sıraya gelemezler arkadaşlar, ön sırada hep erkek arkadaşlarımız söz konusu olur. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, eğer toplumsal cinsiyet eşitliğini esas almazsanız gerçekten bu eşitliği sağlayamayız. Bakın, o anlamda güzel güzel, Pollyannacı hedefler söylenebilir "Şunu yapacağız, bunu yapacağız, şöyle olacak, böyle olacak." diye ama arkadaşlar kıt kaynaklar var, bunun yönetimi var. Şurada, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, vurgu göremiyorum, bakın, öncelikler, yani vurgu, net. Ya, pek çok hayal var ama hepsini yapamayacağız, önceliklerimizi belirlememiz lazım, tercihlerimizi belirlememiz lazım. "Bizim tercihimiz toplumsal cinsiyet eşitliği." diye altını çizerek vurgulamazsak, başlığı öne çekmezsek o hedef gerçekleşmez Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım. Bu anlamda, değerli arkadaşlar, bakın, bu planda söylediğim gibi, vicdan ve adalet eksikliği var, gerçekten vicdan ve adalet eksikliği var, sebebi şu: Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: "Ben Türkiye'yi bir şirket gibi yönetmek istiyorum." Aynen bu ifadeyi kullandı dört yıl önceki seçim kampanyasında.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Türkiye'yi değil, ekonomiyi.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, hayır "Türkiye'yi..." dedi, aynen böyle dedi "Türkiye'yi bir şirket gibi yönetmek istiyorum." ifadesi var, basında da var. Şimdi, bu hayaline geçen yıl toplum "evet" dedi, dedi ki Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı "Sen bir şirket gibi yönet." Şimdi, şöyle görüyorum bakın bu planda da, bir şirketin tezahürleri var ve Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız da buraya yansıyan mantıkta sanki bir CEO gibi... Yani, bir CEO bir şirkette hedefleri koyar ama o şirkette emekçiler vardır, kapıdaki güvenlik görevlisi vardır, inanın emekçiler vardır, onlar çok dönemli olmaz, esas olan kârdır mesela şirkette, vahşi kapitalizm kârı öne koyar ama sosyalistler veya sosyal demokratlar veya daha hümanist sistemler insanı öne koyarlar, emekçiyi, çalışanı öne koyarlar. Mesela ekolojiyi, ağacı öne koyarlar. Hani, ODTÜ'de ağaçları kesmezler mesela gidip, gençler orada eylem yaparken ağaçları kesmezler, gerçekten bir yurt ihtiyacı varsa özerk üniversitenin üzerinden üniversite yönetimiyle, öğrencilerle uzlaşıp ODTÜ'nün orada yurdunu yaparlar ama gidip ağaçlar kesildi Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı yani tercihler bambaşka. Tercihler yalnızca kâr optimizasyonu üzerine olduğu zaman insan geri planda kalıyor, kadın geri planda kalıyor, yoksullar, emekçiler, ekoloji ve ağaçlar geri planda kalıyorlar. Bu anlamda tercihlerimizi belirlememiz lazım, önceliklerimizi belirlememiz lazım. Burada bir vurgu yok, beni heyecanlandıracak hiçbir cümle yok çünkü vurgu yok, öncelik yok, tercih yok. Bunu da ancak hep beraber çalışarak bulabiliriz.
Bakın Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, burada pek çok hedef belirlemişsiniz ancak bakın, nesnel durumda bir durum daha var arkadaşlar. Ya güvenlik-özgürlük dengesine bakalım arkadaşlar. Güvenlik ve özgürlük bir devletin toplumuna sağlaması gereken iki ana konu; güvenliği de sağlamalıyız özgürlüğü de sağlamalıyız. Bakın, son dört yılda güvenliğimizi sağlayamadık ama özgürlüğümüzü de güvenlikçi politikalara feda ettik. Güvenlikçi politikaları esas aldık ve maalesef güvenliği sağlayamadığımız gibi özgürlüğü de feda ettik arkadaşlar. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, 2014 bütçesinde bütün güvenlikçi kalemlerin toplamı 40 milyar TL; savunma, İçişleri Bakanlığı, MİT, şu, bu, bütün kalemleri sayın, hatta örtülü ödeneği de katıyorum, 40 milyar TL. 2019'da harcanacak rakam 160 milyar TL arkadaşlar, 160 milyar TL. Beş yılda 4 kat artırmışız bütün güvenlikçi kalemleri. Güvenliğimizi sağlayabildik mi? Hayır. Özgürlüğümüz ne durumda? Özgürlüğü de güvenliğe, güvenlikçi bakışa kurban ettik arkadaşlar. Bugün her yerden feryat ediyorlar -Sayın Cumhurbaşkanının ifadesiyle söylüyorum- ama eğer bir feryat varsa "adalet, adalet" diye feryat ediyorsa insanlar ortada bir sorun var demektir.
Değerli arkadaşlar, toplumumuz yorgun, ciddi bir türbülanstan geçtik Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, arkadaşlar, ciddi bir türbülanstan geçtik. Evet, üç yıldır "Yeter artık." diyoruz, artık bu türbülanstan çıkmamız lazım. Bu türbülanstan çıkmanın yolu uçağın kanatlarını güvenlik ve özgürlüğü dengelemekten geçiyor. Aksi takdirde, bu türbülanstan çıkma şansımız yok, orada kalkınmayı malkınmayı da unutun bu dengeyi kuramadığımız sürece.
Bakın Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Cumhurbaşkanı dün bir ifade kullandı. "Siz tankın, topun, füzenin kaç para olduğunu biliyor musunuz?" dedi "Onlar fıstık, çekirdek mi atıyorlar? Bomba atıyorlar onlar, kaç para olduğunu biliyor musunuz?" dedi. Hani, şikâyet edenlere söylüyor "Açız." diyenlere söylüyor. "Açım ben, ben çocuğuma ayakkabı alamıyorum" diyor işçi, emekli "Ben tenceremi kaynatamıyorum." diyor, çiftçi "Ben tarlamı ekemiyorum." diyor, onlara Sayın Cumhurbaşkanın verdiği cevap "Siz tankın, topun, füzenin kaç para olduğunu biliyor musunuz?" Evet arkadaşlar, yeni dönemin retoriği bu olacak, her talep edene "Siz S400 füzesinin kaç para olduğunu biliyor musunuz?" diyecek Sayın Cumhurbaşkanı maalesef çünkü böyle bir hegemonya var, güvenlikçi bir hegemonya var ve bu da özgürlükçü alana ve sosyal politika taleplerine kurban ediliyor. Emeklilikte yaşa takılanlara da bunu söyleyecek bakın söyleyeyim "Siz S400'ün kaç para olduğunu biliyor musunuz?" diyecek.
Bakın arkadaşlar, barışçı politikaların bir maliyeti yok, barışın hiçbir maliyeti yok ama savaşçı politikaların ciddi maliyeti var, işte, bütçe tercihleri üzerine ciddi maliyeti var.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Nasıl sağlanacak barış?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu anlamda, bir an önce tekrar barışçı politikalara, toplumsal barış, iç barış, toplumsal uzlaşı ve bölgesel barış politikalarına dönmemiz lazım.
Doğu Akdeniz'de sular kaynıyor. Ya, Doğu Akdeniz'de hangi ülkeler var? Mısır var, kavgalıyız; İsrail var, kavgalıyız; Suriye var, kavgalıyız; Güney Kıbrıs'la zaten kavgalıyız, Yunanistan'la ciddi sorunlarımız var.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bizim suçumuz mu?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, yapmayın ama, diplomasi dediğimiz şey böyle bir şey.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne yapalım yani?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sonuç olarak orada kaynaklar varsa uzlaşılarak, konuşarak, diplomasiyle bu sorun çözülür.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Biz konuşmuyor muyuz?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sizin suçunuz
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, müdahale etmeyin lütfen.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Ben S400 füzesini oraya koyarım, gelen uçağı düşürürüm." derseniz savaş çıkar arkadaşlar.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Yunanistan'da ne var?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, Kıbrıs halkının çıkarlarını Kıbrıs halkına bırakmalıyız, orada barışçı bir çözümü desteklemeliyiz ve orada olan bu hidrokarbon zenginlikleri de Kıbrıs halkının zenginliğidir ve orada demokratik bir çözümün önünü açıyor olmalıyız.
Bakın arkadaşlar, S400 de bir tercihtir. Bakın, yalnızca güvenlik tercihi değil, sonuç olarak içinde bulunduğumuz eksen kaymasının sonucunu getirecektir. Yani Türkiye yıllardır, ta Osmanlı'dan beri, son iki yüz yıldır yüzünü Batı'ya dönmüş bir ülkeydi. Avrupa Birliği'yle ilişkiye geçmek, Avrupa ülkeleriyle ilişkiye geçmek iki yüz yıllık bir hayal. Batı demokrasileriyle ilgili, orada bir çıpa olması, demokrasi çıpası ve ekonomi çıpası olması bir hayaldi. Bakın arkadaşlar, Sayın Tayyip Erdoğan dedi ki: "Bu, Türkiye tarihinin en önemli anlaşmasıdır." Neden bunu söylüyor? Çünkü diyor ki: "Biz artık Batı bloğuyla ipleri atıyoruz, oranın taleplerine, oranın değerlerine muhtaç değiliz. Biz şu anda başka bir eksene doğru yürüyoruz."
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Vermediler Patriot'ları, ne yapacağız?
BAŞKAN - Sayın Aydemir, müdahale etmeyelim lütfen.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani İran, Rusya eksenine doğru yürüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın, İran'ın şu anda karşı karşıya olduğu durum belli. Trilyonlarca dolarlık petrolü var ama dünyada bir çıban başı olarak görülüyor. Ben bunu öyle görüyor değilim ama böyle görülüyor ve orada nükleer gelişmeler, şunlar bunlar var ama halkı yoksul. İstediği kadar bunun retoriğini kursun İran, halkı yoksullaşıyor. Venezuela, halkı yoksullaşmış, ülkeyi terk etmek zorunda kalmış, istediği kadar bu retoriği kullansın, işte efendim "Biz silah alıyoruz." "halkımızın bağımsızlığı..." halk kaybetmiş. Rusya'ya baktığımızda, doğal kaynakları var, silah teknolojisi var, bununla bir şekilde yürütüyor. Biz otoriter eksene yürüdüğümüzde acaba refah ve huzur bulabilecek miyiz? Acaba şu anda ülkemizde Patriot füzelerinin olduğunu bilen kaç milletvekili var? Yıllardır, ilk talep ettiğimizden beri NATO Türkiye'ye Patriot füzeleri getirdi ve onlar, arkadaşlar, bütün savunma sistemini sağlamış durumdalar.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Rusya'yı niye eleştirmiyorsun?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani önceliklerimizi neden S400 füzesi, tank, top, füzeden yana kullanıyoruz? İç barış ve bölgesel barış politikalarıyla ne S400'e, ne F35'e ihtiyacımız yok. Bu kaynakları önce halkımızın refahı için kullanmalıyız, demokrasisi ve ekonomisi güçlü olmayan bir ülke istediği kadar füze alsın kendi savunmasını sağlayamaz. Bunları güçlendirmeliyiz, sonra araştırma geliştirme faaliyetleriyle gerekiyorsa savunma füzemizi kendimiz yaparız. Bu yönde niye bir vizyonumuz olmasın? Ya, tercihimiz bu yönde olmalı.
Bakın arkadaşlar, tercihimiz yoksullardan yana olmalı. Tercihimiz yoksullardan yana mı? Bakın arkadaşlar, şu torba yasayı görüştük, değil mi? Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, siz kalkınma planını sundunuz, Sayın Başkanımız bize bir torba hediye etti, sizden gelen bir torba getirdi, üç gün de buna çalıştık. Hâlbuki kalkınma planına çalışmamız lazımdı. Şu torbayı lütfen inceleyin, otuz beş maddede bir tane yoksulların yararına madde var mı? Bir tane dahi yok. Hepsi neyle ilgili? Cengiz'in, Kolin'in, Limak'ın borçları varmış, onları yapılandıracağız; Cengiz'in, Kolin'in, Limak'ın enerji projeleri varmış, ödeyemiyormuş, onunla ilgili teminatları yanacakmış, onları yapılandıralım; yurt dışında Cengiz'in, Kolin'in, Limak'ın paraları varmış, onları getirecekmiş. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - O kadar da değil.
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - KOBİ'ler, KOBİ'ler...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya arkadaşlar, ne oluyor ya?
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Paylan, ciddi ciddi konuşuyordunuz, bir anda, son dakikalarda raydan çıktınız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir müsaade edin.
BAŞKAN - Arkadaşlar, böyle...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, söyleyeyim, altıncı kez varlık barışı yapıyoruz, son beş yılda altıncı kez bu torbada, altıncı kez varlık barışı.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Suç mu ya? Yapıyoruz, suç mu?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, Allah'ınızı seviyorsanız sekizinci kere vergi affı yaptık, şirketlerin borçlarını yapılandırıyoruz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Suç değil, yanlış, yanlış.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - "Barış, barış" diyen sizsiniz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, arkadaşlar, bir müsaade edin ya.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Suç mu?
BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Çelebi.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şirketlerin borçlarını yapılandırdık Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Bakın, kaçıncı kez yapılandırıyoruz, Kredi Garanti Fonu'nun temsilcileriyle görüşün, kaçıncı kez yapılandırıyoruz ama ihya oluyor mu şirketler? Hayır, hepsi kapınıza geliyor. "Yandık, bittik, mahvolduk, bize vergi affı, bize teşvik." diyorlar, değil mi? Hep bunu diyorlar. Ya, hep biz yapılandırdık. Bakın, yine şirket borçlarını yapılandıracağız ama Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Türkiye'deki bütün servetin yüzde 60'ı yüzde 1'in elinde, şirket borçlarını yapılandırdığımız aynı yüzde 1'in. Ben o bazı işverenleri tanıyorum, bakın, namuslularını tenzih ederek söylüyorum, borcunu burada bırakıyor, borcunu aynen burada bırakıyor, bütün borçlarını, parası yurt dışında. Aynen söylüyorum bakın, borcu burada, şirketinin borçları yapılandırılıyor, Kredi Garanti Fonu'ndan yapılandırılıyor, şu torba yasayla şimdi yapılandırılacak, parası yurt dışında, Man Adası'nda, Panama Adası'nda paraları, borçları burada. "Benim keyfim yerinde, benim vergim erteleniyor." diyor.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Türkiye'de iş mi yapıyor bu arkadaşlar? Bu tanıdıkların Türkiye'de iş mi yapıyor Sayın Paylan?
BAŞKAN - Sayın Aydemir, lütfen müdahale etmeyin.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - O şirketler Türkiye'de iş mi yapıyorlar?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yapıyorlar tabii ki.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - O şirketler Türkiye'de iş yapamazlar, borç alamazlar.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, yapmayın ya. Yo yo, öyle değil.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yanlış ifade ediyorsunuz, kesinlikle yapamazlar.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, neden, söyleyeyim.
BAŞKAN - Sayın Aydemir, söz verdiğimde düzeltin.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yanlış ifade ediyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, sen bas düğmene sana söz verir düzeltirsin ya, Allah Allah.
BAŞKAN - Sayın Aydemir, lütfen müdahale etmeyin, size söz vereceğim.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Doğru konuşsun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, bas düğmeye, senin şeyin...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya, yanlış ifade ediyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın arkadaşlar, şirketlerin borçlarını yapılandırıyorsunuz. Oysa yapmamız gereken nedir? Arkadaşlar, halk yoksul, halk borç altında, kredi kartı temerrüde düşmüş kaç vatandaşımız var? Milyonlarca vatandaşımız var, bireysel kredisini ödeyemiyor, konut kredisini ödeyemiyor, taşıt kredisini ödeyemiyor. Ya, bu vatandaşlarımızın borçlarını yapılandırmak varken neden bir avuç patronun borcunu yapılandırıyoruz? Bakın, onların da yararına, halkın, tüketicinin eğer ki güveni yoksa, borç altında eziliyorsa o patronlara ada abat edemeyiz. Dört yıldır 6 kere, 8 kere vergi affı yaptık, varlık barışı yaptık "Şirket borçlarını öteleyelim." dedik. Bu şirketler abat oldu mu? Olmadı. Şirketlerin müşterisi kim? Halkımız yani yoksullar. Onları gelire, refaha kavuşturmadan piyasada çarklar döner mi? Dönmez. Gelin, bir de bunu deneyelim. Yoksulluk sınırı 2.124 TL, asgari ücret 2.020 TL, 8 milyon işsizimiz var.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Daha geçen hafta sen değil miydin "Niye Merkez Bankası Başkanı görevden alındı?" diyen. Faizleri indirmediği için alındı.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, arkadaşlar, ne oluyor ya?
BAŞKAN - Sayın Çelebi.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, insicam minsicam bırakmadınız ya.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Konuşmacı konuşmasını yapar, saygı duyarım ama iftira atmasına saygı duymuyorum.
BAŞKAN - Tamam, ben size söz vereyim, düzeltin.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ama her konuşması böyle, geçen haftaki nokta da aynıydı.
BAŞKAN - Tamam, müdahale etmeyin. Sayın Çelebi, lütfen müdahale etmeyin.
Buyurun tamamlayın Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama Sayın Başkan, bu kaçıncı oluyor ya, böyle olur mu?
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - O zaman doğrusunu söyleyeceksin.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, doğrusunu sen bas söyle, basmışsın, gelsin söyle, sen doğrusunu söyle.
BAŞKAN - Sayın Çelebi...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Burada ne var? Halkın yararına bir tane madde var mı?
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Halkın yararına olan hepsi var.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Nerede, hangisi var? Allah Allah, bırak, ben görüşümü söyleyeyim.
BAŞKAN - Sayın Çelebi...
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Halkın yaptığı, 2002'den 2019'a kadar hepsi burada var.
BAŞKAN - Sayın Paylan, devam edin siz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, lütfen arkadaşlar ya, lütfen ama ya, ben görüşlerimi söyleyeyim, bırakın ya. Halkın yararına bir tane madde yok burada, hepsi şirketlerin.
Arkadaşlar, bakın, ben şirketlere karşı olan bir insan değilim. Elbette bir ekonomide şirketler olacak ama eğer ki halk, tüketici yani yoksulların geliri yoksa, harcayabileceği bir kaynağı yoksa şirketler iş yapamazlar, siz istediğiniz kadar borçlarını erteleyin.
Değerli arkadaşlar, kalkınma planında, bakın, öncelikler ve tercihler dedik. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bölgeler arası kalkınmışlık farklarını nerede koymuşsunuz biliyor musunuz? "Yaşanabilir şehirler" başlığı altında bir madde olarak koymuşsunuz. Ya, bu olamaz bakın. Yani yaşanabilir şehirlerin başlığı var "Şehirler şöyle olmalı, böyle olmalı." onun altına bir alt başlık olarak, hiçbir vurgu olmadan "Bölgeler arası farklılıkları da gidereceğiz." diye genelgeçer bir ifade konulmuş. Ya, bir kalkınma planına, arkadaşlar, Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu... Ve bölgeler içi de bazı şehirler dezavantajlı. Burada milletvekillerimiz var, bölgelerin içi de...
BAŞKAN - Sayın Paylan, iki dakikanız var.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya ama arkadaşlar, böyle olmaz ki yani. Ek süre istiyorum en az altı dakika.
BAŞKAN - İki dakikanızı kullanın.
CAVİT ARI (Antalya) - Çok kesildi Başkanım.
BAŞKAN - Onun takdirini biz yaparız Sayın Arı, merak etmeyin siz.
Buyurun, tamamlayın.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya ama bakın, ben heyecanlı konuşan bir insanım ama müdahaleyi...
BAŞKAN - Sayın Paylan "Ben değerlendireceğim." diyorum, buyurun. Süreniz var, sürenizi kullanmıyorsunuz. Arkadaşlar karışmayın.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Beş dakika, on dakika daha ikinci bir hak... Sayın Başkan, hakikaten on dakika daha.
BAŞKAN - Efendim, ben değerlendireceğim, müsaade edin.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bölgeler arası kalkınma planı Türkiye'nin kadim bir meselesi. Yani Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ciddi bir anlamda dezavantajlı ve bölgeler içi de bakın, bazı şehirlerimiz dezavantajlı. Ya, Bartın'ı kim düşünecek arkadaşlar ya, Allah'ınızı severseniz yani Bayburt'u kim düşünecek, Şırnak'ın hâli ne olacak, Hakkâri, Ağrı'nın hâli ne olacak ya? Bunlar kalkınmada geri kalmış bölgeler. Bu anlamda, bakın, bölgeler arası kalkınmışlık meselesine bir vurgu yapmamak, bunu ana başlık yapmamak gerçekten büyük bir handikap. Bunu değerlendirelim, ortak bir önergeyle -bakın, varsın önergeyi siz hazırlayın hani biz dedik diye yapmayın- bari ortak akıl, ortak bir önergeyle bunu başa alalım.
Diğer bir mesele Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bakın, 2011'de dediniz ki şurada 2 trilyon dolarlık bir ekonomi yapacağız. Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: "Bir hedefim var, bir hayalim var." ve ona göre bir enerji politikası belirlediniz, dediniz ki: "2 trilyon dolara göre bizim 150-160 megavatlık enerjiye ihtiyacımız var." Ve o yıllarda dediniz ki: "Eğer nükleer enerji olmazsa fabrikalar durur, karanlıkta kalırız." Öyle topluma bunu anlattınız ve böyle ikna ettiniz ama geldik, şu anda 700 küsur milyar dolarlık bir ekonomiyiz ve 2023'de en iyi olasılıkla, sizin söylediğiniz, 1 trilyon küsurluk bir ekonomi olacağız. Artık 150-160 megavatlık değil...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Paylan, tamamlayın.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - ...benim beklentim yani bu 80, 90 veya 100'lük kapasite bize yetecek ve yapılmakta olan pek çok yatırım da var. Yani YEK projeleri var, rüzgâr, enerji, diğer projeler var ve dünyada da bu yenilenebilir enerjiye dönüş var. Almanya diyor ki: "Ben 2028'de enerjimin yüzde 85'ini yenilenebilir enerjiden karşılayacağım." Ve nükleer santrallerin sonuncusunu da, arkadaşlar, 2020 yılında kapatıyor. Pek çok ülke kapatıyor, diyor ki: "Artık nükleere ihtiyaç yok, yenilenebilir enerjiyle biz enerjimizi karşılıyoruz." Ama biz hâlâ nükleer santral projesini kalkınma projesine kalkınma planımıza koymuş durumdayız. Neden Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, neden? Bir şey daha soracağım, bunu ekolojik sebeplerle soruyorum, ikinci sebebi ekonomik. Ya, rüzgâr 6 sentken, güneş 4-5 sentken niye 12,5 sentten Ruslara yirmi yıl, yirmi beş yıl ödeme garantisi vereceğiz? 45-50 milyar dolar bizden alıp götürecekler, neyin diyetidir bu Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, neyin diyetidir, S400'ün diyeti midir, bulunduğumuz eksenin diyeti midir? Bakın, Japonlarla iptal ettik nükleer santrali, değil mi? Çünkü ihtiyacımız yok. Ruslarla da iptal edelim, ihtiyacımız yok. Yapmamız gereken, yenilenebilir enerji santrallerinin depolama... Diyeceksiniz ki: "Rüzgâr esmezse ne olacak, güneş olmazsa ne olacak? Onların depolama AR-GE'lerini yapalım. Bakın, Almanya bunu yapıyor, bunda öne geçelim. Yani o rüzgâr türbininin yanına depolama şeyleri konuyor ve bunlar sisteme esmediği zaman enerji veriyor, bunun AR-GE'sine yatırım yapıyor Almanya, biz de bunu yapalım.
Kısa kısa geçeyim diğer maddeleri. Bakın, tercihimiz biraz sanayiye dönmüş, bunu olumlu da bir adım olarak karşılıyorum. Nihayet inşaatı biraz geriletme ve imalat sanayiyi öne çıkarma adımımız var, bunu olumlu karşılıyorum ancak kısadan söyleyeyim, tarımı yine öksüz bırakmışsınız Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. "Tarımın payı 5,8'den 5,4'e düşecek." diyorsunuz ve tarımda çalışan yüzde 18 halkımız var, bunlara diyorsunuz ki: "Siz yüzde 18 çalışıyorsunuz burada ama biz size gayrisafi yurt içi hasıladan yüzde 5,4 pay vereceğiz." Bakın, tarım zaten öksüz durumda, gayrisafi yurt içi hasıladan aldığı pay düşük. Bununla ilgili ciddi bir hedef koymalıyız ve bunu tartışalım derim, bunu 7'ye, 8'e, 9'a çıkarma hedefini koyalım derim Sayın Cumhurbaşkanı yardımcım. Bunu da kısadan geçiyorum. Bunanla ilgili önergemiz olacak. Bunu önergemizde görüşürüz.
BAŞKAN - Sayın Paylan, ilave üç dakikayı doldurmak üzeresiniz. Lütfen tamamlayın.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam, burada bir iki vurgum var, yalnızca onları yapıp bitireyim o zaman.
Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı; şeffaflıktan bahsetmişsiniz ve hesap verilebilirlikten, ifadeniz var kalkınma planında. Bu önemli, değil mi Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım? Gayet önemlidir şeffaflık ve hesap verilebilirlik. Bakın, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulunu kurdunuz, eski Meclis başkanlarını buraya aldınız ve Sayın Bülent Arınç televizyona çıktı "Bazı edepsizler benim maaşımın 13 binden 18 bin liraya çıkmasını eleştiriyorlar." dedi, aynen bu ifadeyi kullandı "edepsizler" olarak söyledi. Ya, değerli arkadaşlar, Allah'ınızı severseniz, onu biz eleştiriyoruz, halk eleştiriyor, basın eleştiriyor ve bunlar bizim sorumluluğumuz çünkü tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunmak bizim sorumluluğumuz, halkın da hesap sormak hakkı. Sayın Bülent Arınç, hâlâ Yüksek İstişare Kurulu üyesi. Ben sizin yerinizde olsam, buradan da öneriyorum, bu ifadesinden sonra Bülent Arınç'ı o görevinden azlederdim.
BAŞKAN - Sayın Paylan, teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ve bunu tekrar öneriyorum, bakın.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bülent Arınç burada mı?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır)- Bitireyim Sayın Başkan, son cümlelerimi kullanayım.
BAŞKAN - Ama ben ilave vermeme rağmen bitirmiyorsunuz, mecburen müdahale etmek zorundayım, kusura bakmayın.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Başkanım, son cümlelerimi edebilir miyim?
BAŞKAN - Yani, planlama toplantısında eğer konuşmanızı planlayamıyorsanız ben müdahale ederim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Başkanım, planlamak... O zaman bütün arkadaşlarımız konuşurken aynısını yapalım mı?
BAŞKAN - Aynısını yapalım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yapalım mı?
BAŞKAN - Yapalım, olur.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İyi mi olur yani? Bütün insicamını bozalım arkadaşlarımızın. Yani, böyle bir şey olur mu?