KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, değerli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün başladığımız On Birinci Kalkınma Planı'nın bölümleri üzerindeki görüşmelerin ikinci günündeyiz ve bugün özellikle ikinci bölüm altında yer alan konuları konuşuyoruz, tartışıyoruz. Benim öncelik verdiğim konulardan bir tanesi tarım. Malumunuz tarım, aslında ülkemizin en önemli -ne diyeceğimi belki tahmin edemiyorsunuz- enerji kaynağımızdır, enerji üreten bir sektördür. Bu enerji salt elektrik enerjisi, ısı enerjisi ve diğer enerji değil, yediğimiz gıdalar doğrudan bizim enerjimizdir; dolayısıyla belki de en büyük enerji kaynağımız ülkede tarım sektörüdür. Aynı zamanda çok geniş bir sektör, hem tarım alanları ve fiziki durum ve altyapı açısından, aynı zamanda insan kaynağı açısından çiftçimizin, üreticimizin kırda, köyde varlığını, yaşamını sürdürebildiği yegâne üretim sektörü. Ancak ne yazık ki dünden bugüne tarım sektöründe özellikle de tekrar söylüyorum, bu planlı dönemin, 1980'li yılların ortalarından itibaren ülkede izlenen yeni liberal politikalar, Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütünün yaptırımları, baskıları sonucunda -aslında bütün dünya ülkelerine- Türkiye de buradan nasibini aldı ve çeşitli yanlış politikalar sonucu tarım sektörü son on yedi yılda da tamamen kendi hâlinde denebilecek, tamamen güncel siyasetin bir aracı hâline gelmiş bir şekilde bir politikasızlığın sonucunda bugüne geldi.

Bakın, son on yedi yılda nereden nereye gelmişiz ve nereye gidiyoruz? Örneğin 2002'de "DAP" denilen diamonyum fosfat gübresinin 1 kilogramı için 1,7 kilogram buğday satılırken 2018'de 1 kilogram DAP almak için 2,7 kilogram buğday yani 1 kilogram daha fazla buğday satmak zorunda üretici. Gene çiğ süt, 2002'de 1 litre çiğ süt sattığında 1,7 kilogram süt yemi alabiliyorken bugün ancak 1,2 kilogram, yarım kilo daha az süt yemi alabiliyor. Şimdi, belki, "Bu da nereden çıktı, nedir bu süt yemi, bu DAP nedir?" falan filan çok basit şeylermiş gibi düşünülebilir ama bir üretimde girdi maliyetleri ve ürün fiyatları kıyaslandığında üretimin devam edebilmesi için mutlaka, en azından gelirin maliyetleri karşılayabilir olması lazım. Ancak tarım sektörü ne yazık ki maliyetler altında ezilen ve maliyetleri kontrol altına bir türlü alınamayan, ürün fiyatları da bir türlü denetlenemeyen bir sektör hâline gelmiş durumda. 2002'de 239 milyon dönüm tarım arazisi ekilirken bu alan 197 milyona düşmüş on yedi yıllık Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar döneminde. 42 milyon dönüm tarım arazisi ekilmiyor değerli arkadaşlar, biçilmiyor. Kimisi konut ve sanayi alanlarına, endüstri bölgelerine belki terk edildi ama büyük bir kısmı, çoğunluğu -neredeyse tamamı- artık çiftçinin ekip biçmekle zarar etmesi ve iç göç gibi bir sorunu ülkemize getirmesi sonucunu doğurmuş.

Şimdi, değerli arkadaşlar, tarım ithalatında 2003-2018 döneminde, on beş-on altı yıllık dönemde 95,3 milyar dolar para ödemişiz. Bakın, 2018 yılında ABD'den sonra en çok sığır ithal eden ülke olduk. Dünya ülkelerinde Amerika Birleşik Devletlerinden sonra en çok sığır ithal eden ülke Türkiye. Sığır ithalatında Çin'in 9 katı sığır ithal etmişiz. Nitekim her şeyi ithal eder olmuşuz, net ithalatçı ülke durumuna gelmişiz. Tabii, bu duruma baktığınızda, Onuncu Kalkınma Planı'na baktığınızda, önceki planlara baktığınızda bunların hepsi... Şunu da özellikle belirtmem gerekir ki son 4 kalkınma planında, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı döneminde ele alınan kalkınma planları çerçevesinde, içeriğinde tarım sektörü az veya çok, iyi veya kötü yer alıyor olmasına rağmen gelinen nokta, durum bu değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım.

Ben dünkü konuşmamda planlamanın başarısının öncelikle sağlıklı, doğru ve yeterli verilere sahip olunmasına bağlı olduğunu, bu verilerin de doğru yöntemlerle işlenerek analiz edilmesine bağlı olduğunu söylüyordum. Bakın değerli arkadaşlar, sağlıklı, doğru veri derken bir köyde kaç tane inek var, kaç tane sığır var, kaç tane büyükbaş, küçükbaş var, kaç dönüm arazi var, ne ekiliyor, ne biçiliyor, Çiftçi Kayıt Sistemi bütün üreticileri kapsamadığı için bunu bilmeniz, bunu sağlıklı bir şekilde belirlemeniz mümkün değil. Genel tarım sayımı en son 2001 yılında yapılmış. 2001 yılından sonra AK PARTİ iktidarları döneminde bir kere bile tarım sayımı yapılmamış. Yani, buna siz bugün şöyle diyebilirsiniz: İl müdürlüklerini, ilçe müdürlüklerini talimatla, yazıyla "İlinizdeki, ilçenizdeki varlıkları, durumu bize bildirin." diye sorgulayabilirsiniz, öğrenmek isteyebilirsiniz ama ben size söyleyeyim, gelen yanıtlarda "Bizde olsa olsa 3-5 hayvan artmıştır ya da eksilmiştir." diyerek çalakalem doldurulan formlar üzerinden istatistikî verilerle karşı karşıyayız. Yirmi beş yıl akademisyenlik yaptım, bunlarla çok uğraştım. "Bu sağlıklı veriyi nasıl elde edebiliriz?"in derdine düştük ama bir türlü gerçekleştiremedik. Bu genel tarım sayımının 2001 sonrasında hiç yapılmamış olması büyük bir eksiklik.

Bakın, tarım amacı ortaya konulmuş ama bu amaçta ben girdi maliyetlerini düşürme derdini görmüyorum. Ortaya konan, öncelikli gelişme alanı olarak tanımlanmış tarım sektörünün amaç tanımında girdi maliyetlerini düşürme derdini göremedim. Üretimde kalite artışı, üretimde kalitenin iyileştirilmesine yönelik bir dert, bir mesele, bir sorun alanı görmedim. Çiftçinin refahı ve insanı göremedim. Bakın "Arz-talep dengesini gözeten üretim yapısıyla" diyor yani "Tarımda arz-talep dengesini gözeteceğiz." diyorsunuz. Değerli arkadaşlar, önce siz ulusal ve uluslararası piyasalarda talebi büyütecek çalışmayı yaparsınız, arzı da o talebi karşılayacak büyüme trendine sokarsınız. Yani, bunun ulusal mı, uluslararası mı, hangi piyasalar için arz-talep dengesini gözeten üretim yapısı diye ifade edildiğini ortaya koyabilmek mümkün değil.

Bakın, tabii, şunu da söyleyeyim: Politika ve tedbirler alanında "Tohumdan sofraya uzanan tüm zincir" diyor ama tarımda sadece bitkisel üretim ve tohumun değil, hayvansal üretimin de yani ahırdan, kümesten sofraya zincirin de tümünün kayıt altına alınması tanımını bu şekliyle belki düzeltmek bir ifade eksikliği olabilir, söyleyebiliriz.

Evet, burada "Tarım sayımı yapılacaktır." diyorsunuz, güzel ama sağlıklı veri olmadan planlamanın başarılı olamayacağını söyleyerek bu planın demek ki daha henüz tarım sayımının yapılmadığı durumda yapılmış bir plan olma özelliği, daha baştan verilerin sağlıksız olduğu anlamı ve içeriği de bunu ortaya koyar ki başarıya ulaşmasının pek mümkün olamayacağı söylenebilir.

Şimdi, geleceğe dair sağlıklı projeksiyonlar ve gerçekçi, uygulanabilir hedefler ortaya konması gerekir planın başarılı olabilmesi için, dün ifadelerim arasında bu da vardı. Şimdi, bakın "Tarımsal üretim, bitkisel üretim artırılacaktır." güzel. Ben tarım sektörünün hedeflerine bakıyorum, işte, arazi toplulaştırması, sulamaya açılan net tarımsal alan, basınçlı sulama sistemi kurulan alan hedefleri konmuş, sulama oranı vesaire. Bir yağlı tohum üretimi var, bir tıbbi aromatik bitkilerin üretim miktarı var, kırmızı et üretim miktarı var ama hayvan sayısı ve büyükbaş hayvan varlığı bir hedef olarak konmamış. Kırmızı et üretim miktarı ortaya konmuş yani ithalatın devam edeceği iyi kötü buradan belki anlaşılabilir, çıkartılabilir. Peki, buğday üretimimiz ne olacak? Peki, pamuk üretimimiz ne olacak? Fındık üretimimiz ne olacak? Hedefimiz nedir? Miktar, ton üzerinden, değer üzerinden nereye varmak istiyoruz? Yani, bütün sektörü, 8-10 tane hedef koyarak tarım sektörünü, bitkisel üretim, hayvansal üretim, su ürünleri yetiştiriciliği, gıda güvenliği, gıda güvenilirliği, gıda güvencesi, kırsal kalkınma vesaire... O kırsal kalkınma hedefleri gerçi ayrı ama 7-8 tane hedef koyarak ki bu hedeflerin karşılanabilmesinin de pek mümkün olamayacağını da görerek söylüyorum.

Bakın değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım; "Plan döneminde 2 milyon hektar alanın sulamaya açılması hedeflenmektedir." Çok güzel. "Bu hedefin 750 bin hektar alanının sulamaya açılması için gerekli bütçe kaynağı tahsis edilecektir." Güzel. Yani "Geriye kalan 1,25 milyon hektar alan için bu kaynak yeni ve iç-dış finansman yöntemleri geliştirilerek bulunacak." deniyor. Buradan anlaşılan, bu su özelleştirilecek. Zaten geçenlerdeki sulama birliklerinin özelleştirilmesi gibi bir anlam çıkan bir kanun düzenlemesiyle, Sulama Birlikleri Kanunu'nda yapılan bir düzenlemeyle tarımda kullanılan suyun özelleştirilmesinin önü açıldı. Buna yönelik finans yöntemleriyle bu daha da ortaya çıkacak.

Bakın, burada, bu kalkınma planında değerli arkadaşlar, Güneydoğu Anadolu Projesi'nin adı geçmiyor, Konya Ovası Projesi'nin adı geçmiyor, (DOKAP) Doğu Anadolu Kalkınma Projesi'nin adı geçmiyor. Bunlar yok mu? Bu projeler kadük mü oldu? Bu projeler iptal mi edildi? Güneydoğu Anadolu Projesi'nin adı geçmiyor diyorum, bakın, projenin bugün geldiği durumu size kısaca özetleyeceğim: Proje 1,8 milyon hektar alanın sulamaya açılmasını öngörüyor idi. 2017 yılı sonuna kadar bu GAP'ta -Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının raporundan aldığım veridir, 2018 verisini bulamadığım için 2017 dedim ama 2018 yılında da çok bir şey değişmedi- toplam 546.345 hektar sulamaya açılmış 1,8 milyon hektarlık alanda... Yani, 2002'ydi, revize edildi, 2012'de bitmesi gereken proje bu yani sizin iktidarınız döneminde bitmesi gereken bir proje. Bu 546 binin de sadece 313.237 hektarı on beş yıl içerisinde yani AK PARTİ iktidarı döneminde sulamaya açılmış. GAP projesinde şu anda bu 1,8 milyon hektar alanın yüzde 70'i sulama bekliyor, sulama yatırımı bekliyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, GAP projesinde yüzde 70. Tarımsal sulama projelerinin tamamlanma oranı yüzde 30, en son yüzde 33'tü zannediyorum, yüzde 67 su bekliyor proje alanının ama bu planlamada "GAP" adı yok. Burada GAP yok, DOKAP yok, KOP yok. Bu bölgesel entegre kalkınma projelerini sadece tarıma su vermek değil, bunları sosyal, kültürel ve tarımsal üretim gibi bütün sektörler itibarıyla entegre kalkınma projeleri olarak düşünecek olursak bu projelerin bir kalkınma planında yer almıyor olması bence çok büyük bir eksiklik. Bundan daha sert bir ifade kullanmak istemiyorum, bunu söylemek gerekir.

Bakın "Hayvancılık geliştirilecektir." deniyor, güzel. "Bitkisel üretim artırılacaktır. Hayvancılık geliştirilecektir." Burada demek ki hayvansal üretimde bir artırma anlamından, kavramından imtina edilmeye çalışılıyor, herhâlde Türkiye sığır, kırmız et, hatta löp ete varıncaya kadar ithalatlarına devam edecek. Yani burada hayvancılığın geliştirileceğini söylerken... "Meraların ıslahı sağlanacaktır." deniyor, hatta buna yönelik hedef de evet konmuş, çok güzel, çoktandır ıslah edilmesi gereken yaklaşık 1,4 milyon hektara düşmüş olan mera alanlarının -14 milyon dönümdü hatırladığım kadarıyla- mutlaka en kısa zamanda açılması gerekir.

Bakın, tarımda AR-GE'ye çok büyük ihtiyaç var, hem de çok ciddi yatırıma ihtiyaç var. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, dünkü konuşmanızda -ben yine onun vurgusunu yapmıştım "AR-GE yanlış, eksik, böyle böyle." diye- Siz AR-GE hedeflerinizi açıkladınız, AR-GE hedefiniz olarak 1,8 olarak bir hedef açıkladınız, hatırlıyorum. Onuncu Kalkınma Planı'nda da 1,8 hedef vardı ama 0,98'e ulaşıldı. Onuncu Kalkınma Planı'nda 1,8 hedef konmuş, gayrisafi yurt içi hasılanın 1,8'i ama 2018 yılında gelinen nokta 0,98 yani -çok özür dilerim ama- elinizi tutan mı vardı? Birisi mi engelledi? "AR-GE'ye bu kadar harcama yapmayın, çok olur, bunu yapmayın." diye birisi mi engelledi? Neden? Döviz kuru falan demeyin, bu gayrisafi yurt içi hasılanın oransal değeri, nispî bir değer. Hiçbir neden, sağlıklı, doğru bir gerekçe söyleyemezsiniz. Şimdi, 2023 yılı için de yine 1,8 diyorsunuz. Dilerim ki 1,8 değil üzerinde olsun, bunu yürekten dilerim ama anlaşılıyor ki yine 0,9'larda kalacak, 1'e zor ulaşacak bir yüzde oran. AR-GE yatırımınız olmazsa tarımda da sanayide de hangi alanda olursa olsun sağlıklı veri de olmaz, sağlıklı veriye dayalı plan çalışması da yapamazsınız, ülkenin sektörel gelişimi pek gerçekçi ortaya konamaz.

Bakın, burada ziraat mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, tütün teknoloji mühendisleri, veteriner hekimler, gıda mühendisleri, balıkçılık teknolojisi mühendisleri, tekniker, teknisyenler yani tarım ve gıda sektörünün ihtiyaç duyduğu insan kaynağının değerlendirilmesine yönelik -Sayın Başkan, sürem doldu mu bilemiyorum, var, evet- herhangi bir ifade yok yani tarımda çok önemli olan, çok temel olan tarımsal yayın ve araştırma hizmetlerini yapacak insan kaynağının gelişimine yönelik herhangi bir ifade, bir tanım göremedim, bulamadım.

Ormancılıkta "Yangınlarla mücadeleye yönelik kapasite güçlendirilecektir." deniyor ama Türk Hava Kurumunda daha geçen gün yaşanan, bu yangınlarla ilgili ihale yapılmış, bir daha yapılmış, Türk Hava Kurumuna verildi, verilmedi, şöyleydi böyleydi derken ağaçlar yanıp kül oluyor, biz hâlâ planlarımızda "Yangınlarla mücadeleye yönelik kapasite geliştirilecektir." diyoruz.

Örneğin, genetiği değiştirilmiş organizmalar hakkında bu planın hiçbir önermesi yok, hiçbir görüşü yok. Bunların yasaklanmasını, bunların gıda güvenliğimiz açısından, sağlıklı nesiller açısından bunların kontrol altında tutulması da demiyorum, bunların ülkeye girişinin bile engellenmesi gerektiğini düşünen bir vekil olarak söylüyorum, buna yönelik hiçbir yerde tanım yok. Gıda konusu, tarımda iki alt başlık içerisinde, değişik yerlerde serpiştirilmiş, gıda konusunda bir başlık yok yani "gıda" kelimesinin geçtiği bir başlık yok. Gıda güvenliği, gıda güvenirliği, dediğim gibi, tarımın bir alt alanı gibi serpiştirilmiş ve ondan öte gidilememiş. Bu sektörle ilgili söylenecek daha çok şey var ama şunu da belirtmek isterim: Bir kere, plana uygun programların uygulanmasına özen göstermek gerekir. Buraya bir şeyler yazarsınız, bu ifadeler belki gülümsetir, bu ifadeler belki geçmişte de var olan ama bir türlü hayata geçirilmeyen ifadeler olarak kalır. Bu kalkınma planı kapatılıp tozlu raflarda bir daha ele alınmayacak şekilde bundan sonraki süreçte çalışmalarınızı yaparsınız belki ama tekrar tekrar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, toparlıyorum, bitiriyorum.

...ifade etmek veya bunların uygulanmasına yönelik, uygulanabilirliğine yönelik, gerçekçi olmasına yönelik, birtakım günübirlik siyasal çıkarlar ve faaliyetler, siyasal kararlar üzerinden hareket edilirse ve disipline edilmezse her gün tavizler verilirse, sektör gerçekçi verilerle tarımda desteklemeyi sağlıklı bir şekilde doğru verilerle, gerçekçi verilerle tarımsal desteklemeleri ifade edemezse, tanımlayamazsa, ülkenin tarımsal üretimini ileriye taşıyacak, bölgelere göre farklılık gösteren tarımsal üretim farklılıkları, öncelikleri, havza bazında destekleme -bu, Sayın Cumhurbaşkanının, önceki Sayın Başbakanın ve şimdiki Bakanında ifade ettiği bir kavram- sağlıklı bir şekilde yürütülmezse, mazot... Örneğin; burada "Mazot fiyatları geliştirilecektir, mazot desteği iyileştirilecektir." falan deniyor. Gerek yok, zaten "Mazotun yarısı karşılanacaktır." dediniz, söz verdiniz; iki üç yıldır daha bunu yapmış değilsiniz. Şimdi mazot desteğiyle ilgili ayrı bir madde gibi, sanki böyle bir şey söylenmemiş gibi bir ifade yer alıyor. Bunu da dikkatinize sunmak istiyorum.

Son bir şey: Bakın, işsizlik rakamları açıklandı. 2019 Nisan döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre işsizlik 1 milyon 116 bin kişi artmış. Genç nüfusta işsizlik oranı 6,3 puanlık artışla yüzde 23,2'ye ulaşmış geçen yılın nisanına göre. Plan hedefi 9,9. Bir aydan bir aya 6 puan artıyor genç işsizlik oranı, plan hedefi 9,9. İstihdam edilenlerin yüzde 17,6'sının tarımda olduğu söyleniyor, 2018'in hedefi 18,4 iken.

Son bir şey, bunu Sayın Cumhurbaşkanı ifade etmişti -ben tarım makineleri alanında ihtisas yapmış, akademisyenlik yapmış bir kardeşinizim- 14 Aralık 2018 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı İkinci Yüz Günlük Eylem Planı tanıtım toplantısında şöyle bir ifade kullanmıştı: "Yirmi yıl önce çiftçinin traktörü yoktu -böyle bir şey yok zaten yani bu ülkede cumhuriyet dönemi traktörleşmenin ve tarımda makineleşmenin logaritmik bir artışla geldiği bir süreçtir- çiftçi zenginleşti, 1 değil 2 traktörü bulunduğunu söyledi."

Bakın, bu yeni veri -haziran ortası, 15 Haziran- traktör üretimi beş ayda yüzde 60 düştü. Çiftçinin artık traktöre verecek parası, alım gücü yok. Planda, gıda ve tarım ürünlerinde piyasalar izlenecek, denetlenecek, kontrol edilecek, aracılar ortadan kaldırılacak gibi birtakım hedefler var. Bakın "Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi" adı altında bir komite var. Bu, Bakanlar Kurulu kararıyla 2015 yılında kurulmuş bir komite. Bugüne kadar bu komite hiç izlemedi mi de bundan sonra izlenecek. Sanki yeni bir şeymiş gibi plan hedeflerine konmuş. Daha söylenecek çok şey var, zamanım tükendiği için burada kesiyorum.

Sayın Başkan, ayrıca teşekkür ediyorum hoşgörünüz için. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum.