KOMİSYON KONUŞMASI

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakan Yardımcısı, sayın milletvekilleri ve yargı camiasının kıymetli üyeleri; sözlerime başlamadan önce bütün herkese en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Tabii, bugün çok önemli bir konuyu değerlendirmek üzere bir araya geldik. Bir paket geldi önümüze, bir yargı paketi geldi, onu değerlendireceğiz, ben de öncelikli olarak geneli üzerine olan görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Madde de dâhil buna, öyle yaptık zaten.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Peki, maddeye de kısaca değinirim.

BAŞKAN - Yani takdir sizin, isterseniz değinebilirsiniz ona bir şey demiyorum.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Tamam Sayın Başkan.

Evet, tabii, çok önemli bir konuyu konuşuyoruz az önce ifade ettiğim gibi, yargıyı konuşuyoruz, yargının sorunlarını konuşuyoruz. Neden bu noktaya geldik? Yani yargıdaki bu olumsuz tabloyu giderebilmek için böyle bir paket niye ortaya geldi, bunu önce bir değerlendirmek istiyorum.

Tabii, Türkiye'de her zaman için yani cumhuriyetin kuruluşundan beri yargının sorunları olmuştur. Yani yargı Türkiye'de hiçbir zaman için tam anlamıyla bağımsız ve tarafsız olmamıştır, bu sorunlar geçmişte de birçok noktada yaşanmıştır. Ancak on yedi yıllık AK PARTİ iktidarı dönemine geldiğimizde, özellikle 2007 yılından itibaren başlayan Ergenekon ve Balyoz davalarıyla birlikte yargı bir krize girmiştir. Bunun en önemli kırılma noktası 2010 referandumu olmuştur. Ne olmuştur 2010'da? FETÖ elebaşı ve maalesef üzülerek ifade ediyorum iktidar, AK PARTİ iktidarı birlikte bir yargı paketi çıkarmaya çalışmışlardır ve bir Anayasa değişikliği gerçekleşmiştir referandumla ve sonuç itibarıyla yargıda bir kırılma noktası o günden itibaren başlamıştır ve o kırılma noktasından itibaren yargı büyük bir krizin içine girmiştir ve şu anda hâlâ bu kriz devam etmektedir. Geldiğimiz noktada aslında bu getirilen paket netice itibarıyla bunun bir itirafı noktasındadır.

Şimdi, bakıyoruz genel gerekçesine... Öncelikli olarak ben şunu da ifade etmek istiyorum: Tabii, genel anlamda baktığımızda bu paket olumlu birçok noktaya temas ediyor ve olumlu birçok gelişme olduğunu söyleyebilirim. Bu noktada, başta Adalet Bakanımız Sayın Gül olmak üzere, bu teklifi getiren bütün milletvekili arkadaşlarımıza ve emeği geçen bütün herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Bunun olumlu bir adım olduğunu düşünüyorum aslında. Ancak geneli anlamında baktığımızda yani on yedi yıllık AK PARTİ iktidarının yargıyı sürüklediği duruma, noktaya baktığımızda bu paketin bir reform gibi sunulmasına rağmen aslında bir teknik düzenleme olduğu ortaya çıkıyor. Yani öyle, kamuoyuna büyük beklentilerle bir reform gibi sunulsa da işte, Yargı Reformu Strateji Belgesi'ne dayanılarak, atfedilerek böyle bir paket getirildiği söylense de bu aslında çok da içinde bulunduğumuz sorunları çözebilecek, reform diyebileceğimiz bir düzenleme değil; teknik bir düzenleme. Ben de avukatlık yaptım yıllarca. Avukatlık mesleğinin bazı sorunlarının çözümüne yönelik ve temel hak ve hürriyetlerle ilgili, tutuklulukla ilgili Ceza Muhakemesi Kanunu'nda bazı teknik düzenlemeleri içeren aslında küçük bir paket diyebiliriz biz buna. Aslında bunun yargı paketi olarak sunulmuş olması da bunun itirafı noktasında.

Bakın, ne diyor? Arkadaşlarımız, teklifi getiren milletvekili arkadaşlarımız genel gerekçesinde diyorlar ki: "Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanarak 30 Mayıs 2019 tarihinde kamuoyuyla paylaşılan Yargı Reformu Strateji Belgesinde de vizyon olarak 'güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemi' ortaya konulmaktadır. Önümüzdeki beş yıl boyunca söz konusu Belgede belirtilen amaç ve hedefler doğrultusunda faaliyetler yürütülecek ve Belge, bir yol haritası olarak esas alınacaktır."

Peki, bu Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni kim hazırladı? Adalet Bakanlığı hazırladı. Kim kamuoyuna deklare etti? Sarayda yürütmenin başı olan Sayın Cumhurbaşkanımız deklare etti. Şimdi, arkadaşlarımız az önce kızdılar bizim milletvekili arkadaşımıza, Sayın Süleyman Bülbül'e "Ya, biz hazırladık bunu." dediler ama bakın, daha ilk paragrafta bu belgeye atıfta bulunuluyor ve deniliyor ki: "Önümüzdeki beş yıl boyunca söz konusu Belgede belirtilen amaç ve hedefler doğrultusunda faaliyetler yürütülecek ve Belge, bir yol haritası olarak esas alınacaktır." Yani buradan, daha paragrafın ilk kısmından anlaşılan şu: Bu paket aslında sarayda hazırlanan bir paket. Yani bunu net bir şekilde burada bir ikrar olarak görebiliriz, net olarak.

Bir başka ikrar daha var burada. Nedir? "...'güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemi' ortaya konulmaktadır." deniliyor belgede. Yani bunun tersinden baktığımızda, demek ki Türkiye'de güven veren ve erişilebilir bir yargı sistemi yoktur. Şimdi bunu açacağım birazcık. Tabii ki -az önce ifade ettim- Türkiye'de bir yargı krizi var ve bu yargı krizi derinleşerek devam ediyor. Maalesef bu paket de bu krizi çözmeye yönelik çok büyük, esaslı bir adım içermiyor.

Biliyorsunuz, 2010 yılındaki bu referandum değişikliğinden sonra yargıda birçok önemli taş yerinden oynadı ve yeni bir yapı ortaya çıktı. Bu yeni yapının ortaya çıkmasında, maalesef, AK PARTİ iktidarı birinci derecede sorumludur arkadaşlar yani bunu inkâr edemeyiz. O dönem AK PARTİ'nin değerli temsilcileri bu referandum değişikliğini ısrarla savundular ve geçirdiler. İktidarda sizler vardınız, sorumluluğunuz vardı. Bizim temsilcilerimiz defalarca uyarmasına rağmen maalesef böyle bir sonuç ortaya çıktı ve en son, işte, hain FETÖ darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Daha sonrasında netice itibarıyla, o, Ergenekon, Balyoz davalarıyla başlayan süreçten sonra görev alan birçok hâkim savcının FETÖ'cü olduğu ortaya çıktı ve bu sefer 2016'dan sonra yeni bir yapı ortaya konulmaya başlandı. Nedir bu? Yeni yapıda, işte, FETÖ'cüler temizleniyor, FETÖ'yle mücadele ediliyor. Bunları takdire şayan buluyoruz, gerçekten doğru adımlar bunlar çünkü gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti'ne kastedilmişti. Bakın, o gece biz Sayın Adalet Bakanıyla Meclisteydik ve tepemize bombalar yağdı. Bunun sonucunda daha doğru bir yöne gideceğimiz yerde, maalesef, daha kötü bir yöne doğru gittik ve eski alışkanlıklar devam etti.

İşte, yeni bir dönem diyoruz, yeni dönem neticesinde FETÖ'cüler temizlendikten sonra yargıya alınan hâkim, savcılara baktığımızda çok ciddi derecede hatalar yapıldığını görüyoruz. Bakın, cemaatlerden bahsediliyor, basına yansıyanları söylüyorum. Yargının içerisinde bazı cemaatlerin etkin olduğu ifade ediliyor. Yani bunu kabul etmememiz lazım. Yargıda liyakati, yargıda hukukun üstünlüğünü, yargının üstünlüğünü ön plana almamız gerekiyor. Hak edenin hâkim, savcı olması gerekiyor. Tarafsız ve objektif bir yargı istiyorsak eğer, öncelikli olarak tarafsız ve objektif davranabilecek hâkim ve savcıları göreve getirmemiz gerekiyor. İşte bunların bazı örneklerini önceki dönemde yaşadık. Bir önceki dönemde hâkim, savcı atamalarında avukatlık mesleğinden gelen, özellikle avukatlık mesleğinden gelip hâkim, savcı olmak isteyen arkadaşların siyasi geçmişine baktığımızda, AK PARTİ döneminde il ve ilçelerde yönetimlerde görev almış birçok avukat arkadaşımızın hâkim, savcı yapıldığına şahit oluyoruz. Bakın, bu son derece yanlış ve tehlikeli bir durumdur. Tarafsız ve bağımsız olması gereken hâkim, savcıların... Bir siyasi partinin temsilciliğini yapmış, görev üstlenmiş, deyim yerindeyse siyasallaşmış bir kişi, tarafsız ve bağımsız hâkim, savcılık yapamaz değerli arkadaşlar. Bu, Cumhuriyet Halk Partili olsa da geçerli, Milliyetçi Hareket Partili de olsa veya bir başka partili olsa da geçerli. Yani bir Cumhuriyet Halk Partisi il başkanlığında, ilçe başkanlığında görev almış bir hâkim, savcı tarafsız ve bağımsız hâkimlik, savcılık yapamaz kıymetli arkadaşlar.

Şimdi, bu arkadaşlarımız nerelerde nerelerde görevler yapıyor? Bakın, benim kendi ilçemde, Ereğli'de AK PARTİ İlçe Başkanı Sayın Adem Öztürk hâkimlik sınavını kazandı ve Facebook'tan paylaştı, dedi ki: "Saraya çağrıldım..." "Saraya" demedi. "Külliye'ye çağrıldım." diye açıklama yaptı "Görev üstlendik." diye. Bu, Ereğli kamuoyunda, Zonguldak kamuoyunda tartışıldı.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - On yıl önce ilçe başkanıydı o ya.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Fark etmez. Yine AK PARTİ'de görevleri devam ediyor, siz de iyi biliyorsunuz. Görevleri devam ediyor, şu anda değil. Ama şunu anlatmaya çalışıyorum: Yani bu şekilde yargıyı düzeltemezsiniz, düzelmez. Şimdi, kritik yani. Bu arkadaşlarımız nerelerde görevler yapıyor? Şimdi, önüne Cumhuriyet Halk Partilinin davası gittiğinde nasıl karar verebilir veya bir muhalifin, İYİ PARTİ'linin davası gittiğinde nasıl karar verebilir?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - HDP'nin belli zaten.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Veya "HDP'nin zaten belli." diyorsunuz. Yani netice itibarıyla bunu ortadan kaldırmamız lazım. Bakın, bazı arkadaşlarımız var, bizi de arıyorlar, 4 defa 5 defa hâkimlik savcılık sınavını 80 puanın üzerinde bir puanla kazandığı hâlde alınmayan hâkim, savcı adayı arkadaşlarımız var. Şimdi, 50 puan, 60 puan alan giriyor ama 80 puan alan giremiyor. Yani Türkiye'nin kıymetli hukuk fakültelerinden mezun arkadaşlarımız, "liyakatsiz" diyebilir miyiz? Elbette varsa güvenlik yönünden bir soruşturma, onlara bir şey demiyorum ama...

ERGÜN TAŞCI (Ordu) - Mehmet Moğultay'ı da unutmayalım bu arada.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Öyle bir örnek vereyim ki size: Bakın, bir arkadaşımız şu anda Hazinede Hazine avukatı, Hazinede görev yapıyor, devletin bütün güvenlik soruşturmalarından geçmiş ve 3 defa da hâkimlik savcılık sınavını kazandığı hâlde bu arkadaş son sınavda yine elendi, mülakatta elendi. Bakın yani güvenlik soruşturmasından geçmiş bir arkadaşımızdan bahsediyorum, hâlâ görevde olan bir arkadaşımızdan bahsediyorum. Sebep? Babası Cumhuriyet Halk Partili. Bunlar olmaz arkadaşlar. Geçmişte, Mehmet Moğultay döneminde yapılan hata sizi bağlamamalı. Varsa bir yanlış sizin düzeltmeniz lazım. Yani iddianız oydu zaten, iktidara geliş iddianız oydu. Öyle değil mi? Onun için bunların düzeltilmesi lazım.

ERGÜN TAŞCI (Ordu) - Doğrudur, sadece hatırlatmak için...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Şimdi, tabii, dediğim gibi, Türkiye'de yargı hiçbir zaman için tam anlamıyla bağımsız ve tarafsız olmamıştır. Yürütme her zaman yargıyı tahakkümü altına almaya çalışmıştır. Şimdi biz buradan bu hedefi kime karşı yapıyoruz yani erişilebilir ve güvenilir yargıyı kim ortaya koyuyor? Biz bunu, bağımsız ve tarafsız yargıyı kime karşı savunuyoruz? Elbette ki iktidar erkine karşı. İşte bugünkü yasama ve yürütmenin -"bu tek adam rejimi" dediğimiz rejimde- bir kişiyle de birleşmesi sonucu maalesef yürütme erkini temsil eden Sayın Cumhurbaşkanı olarak ona karşı biz bunu savunuyoruz, tarafsız ve bağımsız yargıyı. Sonuçta bu çıkıyor ortaya.

Dolayısıyla değerli arkadaşlar, bu şekilde, paket paket, strateji belgesindeki ifadeler alınmış ve konulmuş: "Beş yıla yayılacağız." diyor. Şimdi, Türkiye adalete susamış. Bakın, Türkiye'de birçok dava var, kamuoyunun vicdanını zedeliyor. Sadece Türkiye'deki kamuoyunun vicdanını zedelemiyor, dış dünyada Türk yargısı hakkında ciddi derecede olumsuz raporlar hazırlanıyor. İşte bunlardan bir tanesini ifade edeyim size: Dünya Ekonomik Forumu 2018 Küresel Rekabet Raporu'na göre, Türkiye, yargı bağımsızlığı kategorisinde 111'inci sırada. Yine 2019 Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde Türkiye 126 ülke arasında 109'uncu sırada. Bakın, Nijerya 106'ncı sıradaymış. Şu rakamlara bakar mısınız? Dışarıdan Türk yargısının içine düşürüldüğü duruma bir bakar mısınız?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ünal Bey, Nijerya'ya gittiniz mi? Nijerya'da yargı yok ki ya.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - İçeriden bakalım. Bakın, Yargıtay Başkanımız Sayın İsmail Cirit ne diyor? "Yargıya olan güven yüzde 70'lerden yüzde 30'lara düştü." Ben söylemiyorum bunu, yargının en tepesindeki Sayın İsmail Cirit söylüyor. 2016 yılında söylemiş, "Yüzde 70'lerden yüzde 30'lara düşmüş." diyor. Daha yeni, Komisyon toplantısında Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay söylüyor, "Yargıya olan güven şu anda yüzde 38'lerde." diyor. Siz memnun musunuz bu yüzde 38'den.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ama o güvensizliği oluşturan hâkimleri attık işte.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Siz memnun muzunuz bundan?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - FETÖ... Normal bir zamanda yaşamıyoruz.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Ben memnun değilim vallahi. Siz memnunsanız devam etsin böyle.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - İşte destek verin.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, destek böyle olmaz.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Güzel şeyleri getirin, sözümüz olsun.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, biz bu adımı doğru buluyoruz, bu adım doğru bir adımdır, bugün konuştuğunuz paket doğru bir adımdır ama...

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Adım adım...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Adım adım olmaz, yargı paket paket olmaz, adalet toptan olur. Bunun için öncelikli olarak...

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Her şey zamana göre değişir kardeşim ya.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Adalet kişiye göre, yere göre, zamana göre değişmez. Orada hocamız var, Ankara Hukuk Fakültesi Dekanımız Profesör Doktor Muharrem Özen Hocamız. Ben Ankara Hukuk mezunuyum, bize böyle öğrettiler. Adalet kişiye göre, yere göre, zamana göre değişmez. Onun için bizim öncelikli olarak bunu sağlamamız gerekiyor. Bunu sağlamak için de dediğim gibi, gelin, bunun tamamını böyle paket paket getireceğimize bütün muhalefet partilerinin de içinde olacağı bir çalışma grubu oluşturalım ve bunu uzatmayalım. Bakın, iş uzadıkça Türkiye zarar görüyor bundan değerli arkadaşlar. Hepimiz bunun faturasını ödüyoruz. Bakın, bugün derin bir ekonomik krizin içinden geçiyorsak bunun en önemli tetikleyicilerinden biri yargı krizidir, güvenilmeyen bir yargıdır. Ya, sokaktaki vatandaşlara gidin, sorun: Neden güvenilmiyor? Bizim yargımıza neden güvenilmiyor? Neden bu hâle geldik? Bakın, 2010'da da "Çok güzel olacak." denildi, "Şöyle olacak, böyle olacak..." Hatta FETÖ elebaşısı dedi ki: "Mezardakileri bile çıkarın, oy kullandırın." Evet, öyle dedi. Hepiniz alkışladınız. Alkışlanmadı mı? Ama ne oldu? Sonuç bir facia. Yargının bu yapısal ve zihinsel sorunları giderilmeden Türkiye'de hiçbir şey değişmez. Açık ve net söylüyorum, değişmez.

Bakın, bunun için öncelikli olarak bizim önerimiz şudur: Birinci olarak burada bir tek adam rejimi... En son çıkan, yasama, yürütme ve yargıyı bir kişide birleştiren tek adam rejiminin değişmesi lazım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Nasıl değişecek?

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, tek adam rejimi gömleğin ilk düğmesidir. Bu gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemişseniz, bundan sonra ne yaparsanız yapın yargının iki yakası bir araya gelmez. Bunun bir an evvel değişmesi lazım. Türkiye'de kuvvetler ayrılığını kesin ve net bir şekilde tekrar ortaya koymamız gerekiyor. Burada şu anda kuvvetler birliği var. Bakın, Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin açıklandığı yer saray, yürütmenin başı açıklıyor, Sayın Cumhurbaşkanımız açıklıyor bunu.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Ne var bunda?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Çok normal.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, bu bile yargının bağımlı olduğunu gösteriyor.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - İyi de ne var bunda?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Hazırlandığı yer saray değil ki ya.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Son derece normal, millet yetkiyi vermiş.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Allah Allah, ne var bunda?

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Yani siz bunu normal görüyorsanız zaten başka bir şey konuşmaya da gerek yok.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Cumhurbaşkanımızın açıklaması niye bu kadar zorunuza gidiyor? Ne var bunda?

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Şimdi, bakın, kuvvetler birliğine bakın, gösteriyor, bu onun en büyük delilidir, onu ifade etmek istiyorum.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Ne alakası var ya?

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, biz Sayın Cumhurbaşkanına bu yönüyle bir şey demiyoruz ama Sayın Cumhurbaşkanının...

ERGÜN TAŞCI (Ordu) - Yürütmenin başı orada, Adalet Bakanı orada.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, bağımsızlık istiyorsak, bağımsız ve tarafsız yargı istiyorsak...

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Ya, nasıl tarafsızlığını bozdu yargının Cumhurbaşkanımız açıklayınca bunu?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ya, arkadaşlar durun, ifade özgürlüğüne saygı gösterin.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Şimdi, bakın...

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Böyle şey mi olur ya!

BAŞKAN - Devam edelim...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Kime karşı çıkıyor bu paket?

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Ya, yargı nasıl bağımsızlığını kaybediyor?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Anlatırız bir dahaki dönemde.

BAŞKAN - Tamam, tamam...

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Sayın Vekilim, haklısın. Sayın Cumhurbaşkanını bir de başyargıç olarak ilan edelim, bitsin bu iş.

BAŞKAN - Tamam, artık uzatmayalım arkadaşlar. Ünal Bey, sen de artık kanundan bahset.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Şimdi, bakın, biz ne yaptık? Türkiye Büyük Millet Meclisini nerede açtık? Bakın, bizim yeni yasama yılını nerede açtık? Resepsiyon nerede verildi?

BAŞKAN - Burada konuşanlar, zaten Türkiye'de ne varsa hepsini burada konuşuyorlar, kanuna sıra gelmiyor hiç.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde verildi, yasamanın evinde verildi.

ERGÜN TAŞCI (Ordu) - Ama gelmediniz.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, geliriz, biz geldik.

Bakın, yasamanın evinde verildi, değil mi resepsiyon? Ama yargının açılışı nerede yapılıyor? Sarayda yapılıyor. Bu olmaz. Bakın, bu bilerek isteniyor.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Birazcık söylediklerinize kendiniz inanın be!

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Çok samimi olarak inanıyorum söylediğim her şeye bakın, çok net.

YILDIRIM KAYA (Ankara) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Hiç inanmıyorsun. Kusura bakma yani var ya... FETÖ'den hâkimlerin davalar yürüttüğünü de biliyoruz.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Değerli arkadaşlar, bakın, bazı örnekler vereceğim size...

ERGÜN TAŞCI (Ordu) - Gel, gerçekleri söyle.

BAŞKAN - Ünal Bey, sen de artık şunu biraz... Yeter, epeyce konuştuk.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Toparlayacağım Sayın Başkanım.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Lütfen biraz gerçekçi ol.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Efendim, bakın, burada Cumhuriyet davasından bahsediyoruz. Ahmet Bey, Ahmet Şık Cumhuriyet davasında yargılanmış bir arkadaşımız, ifade etti, yaşadığı hukuksuzlukları ifade etti.

Değerli arkadaşlar, Sözcü davası. Bakın, şimdi Sözcü'de köşe yazarlığı yapan Sayın Emin Çölaşan ve Sayın Necati Doğru FETÖ'cülükle suçlanıyor.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - FETÖ'ye yardım ve yataklık...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - FETÖ'ye yardım ve yataklık da aynı anlam ve aynı algıda kullanılıyor, maalesef durum bu. Hayatını FETÖ'yle mücadeleye adamış insanları FETÖ'cülükle, FETÖ'ye yardım ve yataklık etmekle suçlarsanız bu yargıya kimse güvenmez. Bakın, güvenmez, güvenmiyor. "Yüzde 38" diyor Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Eren Erdem, değerli arkadaşımız, bizim dava arkadaşımız yıllarca mücadele etti -milletvekilliği yaptı- FETÖ'ye karşı mücadele etti ama Eren Erdem de bugün yine tutuklu arkadaşlar. Bizim İl Başkanımız Sayın Canan Kaftancıoğlu. Değerli arkadaşlar, attığı "tweet"lerden dolayı ceza aldı yani düşünce ve ifade özgürlüğü ayaklar altına alındı bu kararla. Yine seçilmiş milletvekilleri var, hapiste olan arkadaşlar var. Bu olmaz arkadaşlar. Genel Başkanımıza yapılan linç girişimi -çok önemlidir bu- vardı. Bakın, bir kişi tutuklu değil, neredeyse davul zurnayla adamlar alkışlanıyor.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Millet bakanlarımıza yumruk attı, dışarıda geziyor ya.

BAŞKAN - Bir saniye... Bir saniye...

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ünal Bey... Ünal Bey...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, yumrukla linç girişimiyle...

ERGÜN TAŞCI (Ordu) - Hayır, bir dakika... Öyle bir...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bu cümleden bunu meşrulaştırdığınızı görüyorum.

BAŞKAN - Ünal Bey, bir dur, bir şey söyleyeceğim, lütfen...

Arkadaşlar, siz de sakin olun.

Bu işi çığırından çıkarmayalım. Yani burada mahkeme falan görmüyoruz, burada birilerini yargılamıyoruz, burada bir kanun yapmaya çalışıyoruz. Hâkimlerin içinde yanlış yapanı vardır, doğru yapanı vardır, hepsi vardır ama bırakalım, yargı, yanlış veya doğru, sonunda karar verelim en azından. Burada tartışırsak o zaman bütün mahkeme kararlarını burada, daha bitmeden, daha işin başında tartışmaya çalışırsak yapamayız bu işi.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sevgili Başkanım, özür dilerim.

Size yardımcı olmak adına, arkadaşlar da anlasın diye...

Türkiye Cumhuriyeti'nin seçilmiş 600 milletvekili, mümeyyiz insan, ne söyleyeceğini bilir. Arkadaşlarımızın bu şekilde müdahale etmesi, bu Komisyonda bile müdahale etmesi düşünce özgürlüğü açısından...

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Bırak canım!

BAŞKAN - Turan Bey...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Her hâkime oyunu kullanırken müdahale edecek makam varsa...

BAŞKAN - İzah ediyoruz ama burada işin...

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Yani bunun ne hukuki düzenlemesi var?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Hayır ama öyle de bir makam var.

BAŞKAN - Lütfen, işi çok kişiselleştirmeyelim, burada mademki genel konuşuyoruz, kişileştirmeyelim.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - İşine gelince Başkan var.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - FETÖ üyeleri yargıya da müdahale etmiyor mu? Burada, Adalet Komisyonu...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ama, bakın, biz size hiç müdahale etmeyeceğiz, konuşacaksınız.

BAŞKAN - Orhan Bey, tamam.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Abesle iştigal etmeyelim. Burada konuşsun arkadaşımız.

BAŞKAN - Tamam, arkadaşlar...

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Yargıya müdahale etmiyor mu?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Arkadaşlar "Hâkimler 'FETÖ'cü' suçlamasıyla yargılıyor. Bu insanlar FETÖ'cü olmayabilir." demenin neresi sizi kızdırıyor, bunu anlayamadım. Niye kızıyorsunuz? Bağımsız bir yargı varsa tartışabiliriz de bunu, ne var bunda?

BAŞKAN - Ünal Bey, lütfen...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Şimdi, ben toparlayacağım Sayın Başkanım.

Yani burada ifade etmek istediğim konu şu: Bakın, bu davaların tamamı hukuki davalar değil, siyasi davalar. Neden siyasi davalar? Çünkü siyasallaşmış bir yargı var. Siyasallaşmış yargıdan adalet çıkmaz kıymetli arkadaşlarım. Öncelikli olarak yargıyı kendi hâline bırakmamız lazım, bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamamız lazım.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - O zaman müdahale etmeyin.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, öyle arkadaşlarımızla görüşüyoruz ki hâkimler, savcılar korkuyor bu memlekette, avukatlar korkuyor.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Geç onu. Hikâye ya!

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, görev yaparken hâkimlerin, savcıların korktuğu bir yerden adalet çıkmaz.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - "O korkuyor, bu korkuyor..."

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Biz görüşüyoruz o arkadaşlarımızla "Acaba, başımıza ne iş gelir?" diyorlar.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Geç onları. Eskiden korkuyorlardı.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Hangi hâkim korkuyor?

BAŞKAN - Orhan Bey, lütfen, müsaade et de ben cevap vereyim gerekirse.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - İsimle, soyadıyla, tarihle gönderelim isterseniz. Ne yapacaksınız?

BAŞKAN - Hâkim, savcı korkuyorsa korkan adam hâkimlik yapmasın, kimse o. Adam gibi hâkimlik yapsın.

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, bir dinler misiniz, lütfen.

Arkadaşlardan kim konuşmak istiyorsa dinlesin Ünal Bey'i, ne cevap verecekse, hangi eleştiride bulunacaksa buyursun, söylesin ama her kelimeye böyle karşılıklı cevap verecek şekilde geçmez ki.

BAŞKAN - Tamam, arkadaşlar, sakin olalım, lütfen.

YILDIRIM KAYA (Ankara) - Arkadaşları bir uyarır mısınız Sayın Başkan, arkadaşları bir uyar, kendilerine gelsinler.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Biz kendimizdeyiz üstadım, biz kendimizdeyiz.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Ya, yirmi dakikadır dinliyoruz.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Ne demek "Kendinize gelin."

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Herkes kendinde burada.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Biz burada kendimizdeyiz. Ne demek "Kendinize gelin."

YILDIRIM KAYA (Ankara) - Bir beş dakika ara versin, bir şeker al.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Ne demek "Kendinize gelin."

YILDIRIM KAYA (Ankara) - Ne demek, var mı?

BAŞKAN - Siz oradan müdahale etmeyin, burada biz varken siz müdahale etmeyin arkadaş.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Biz kendimizdeyiz, siz kendinize gelin.

YILDIRIM KAYA (Ankara) - Bir dinle, bir dinle.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Siz dinleyin.

YILDIRIM KAYA (Ankara) - Bir söz al...

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Sen kimsin de "Dinle." diyorsun? Sen söz aldın mı konuşuyorsun?

YILDIRIM KAYA (Ankara) - Bağırma oradan!

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Siz oradan bağırıyorsunuz.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Sen oradan bağırma!

YILDIRIM KAYA (Ankara) - Başkan, biraz uyarır mısın lütfen, yumuşak sesle değil.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Sen mi karar vereceksin?

YILDIRIM KAYA (Ankara) - Sen niye karışıyorsun?

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Sen niye karışıyorsun?

BAŞKAN - Orhan Bey...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bir partinin genel başkan yardımcısı konuşuyor arkadaşlar, saygılı olalım lütfen.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Ne olursa olsun, milletvekili değil mi?

ORHAN KIRCALI (Samsun) - "Sen niye karışıyorsun?" ne demek ya?

BAŞKAN - Orhan Bey, lütfen... Buradan bir şey söylenecekse ben söylüyorum, siz lütfen müdahale etmeyin.

Arkadaşlar, kimse müdahale etmesin. Soru-cevap zamanı cevap verilecek.

Tamamlayalım Ünal Bey.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Değerli arkadaşlar, az önce ifade ettiğim gibi yani bir kriz döneminden geçiyoruz yargıda. Bu yanlışın ilk düğmesi de dediğim gibi "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" diyorsunuz, biz de "tek adam rejimi" diyoruz. Yani müsaade buyurun da bizim de kendi görüşlerimizi ifade etme olanağımız olsun, kendi değerlendirmelerimizi yapma olanağımız olsun. Şimdi, bu, tabii ki ilk düğmesi ama ikinci düğmesi ne bunun? Hâkimler ve Savcılar Kurulunun bağımsızlığının sağlanması yani yürütmenin müdahil olmaması lazım. Burada Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısının değişmesi gerekiyor. Eğer siz güçlendirilmiş parlamenter rejime geri dönmezseniz, kuvvetler ayrılığını Türkiye'de tam anlamıyla sağlayamazsanız ve Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısını değiştirmezseniz ne yaparsanız yapın, Türkiye'de yargı sistemi düzelmez, vatandaşlarımız sizin yargınıza güvenmez. Onun için, bu iki temel konunun öncelikli olarak Türkiye'nin gündemine gelmesi gerekiyor. Eğer bu iki konu düzelirse Türkiye'de adalet ancak düzelir diyorum ben.

Biraz da gerilimli ortam oldu, Sayın Başkanı da kırmayayım.

Bir iki cümleyle de sadece şu avukatların diplomatik pasaportuyla ilgili düzenlemenin de yeşil pasaportla ilgili düzenlemenin de son derece doğru ve yerinde olduğunu düşünüyorum. Avukatların buna ihtiyacı vardır, haklarıydı çünkü avukatlık aynı zamanda bir kamu mesleğidir. Dolayısıyla, diğer kamu görevlileri bu haktan yararlanırken avukatların dışlanması yanlıştı. Dolayısıyla, bu düzenlemenin de çok doğru bir düzenleme olduğunu düşünüyorum ve bu düzenlemeyi bu paketin içine koyan arkadaşlarımıza da teşekkürlerimi sunuyorum.

Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim bütün arkadaşlarımıza.