KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Bu maddeyi bitirelim.

BAŞKAN - Peki o zaman, buyurun Sayın Erdoğan.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Bu maddeyi oylayalım, bitirelim yani.

ADEM YEŞİLDAL (Hatay) - 27'yi bitirelim. Bir şeyler yapmış olsun Komisyon.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Yapıyor işte, 3 madde oluyor bununla beraber, oylamış oluyoruz bu kadar yoğun bir gündemde.

Yani ben, bir kere, şu görüşmeler sırasında bir milletvekili olarak Genel Kurul salonunda bulunmak istiyorum. Onun için bu maddeyi oylayalım. Ondan sonra gidip yarın hangi saatte başlayacaksak oradan başlayalım.

BAŞKAN - Tamam.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Yarınki saatimizi, ondan sonra, kararlaştırıp bence bugün bunu tatil edelim.

Bu maddeyle ilgili, yani bu Jandarma ve Sahil Güvenlik konusunda bir şeyi söylemek istiyorum: Türkiye'de Jandarmanın kontrol ettiği alan Türkiye'nin coğrafi alanının yüzde 93'ü. Sahil Güvenlik konusunda da, arkadaşlar, Türkiye 3 tarafı kıyılarla çevrili bir ülke. Benim sadece kendi ilimin kıyı uzunluğu 1.498 kilometre.

Şimdi, şu maddelere baktığımız zaman, gerek Jandarmanın gerekse Sahil Güvenliğin hizmetlerinin etkinleşmesi konusunda hiçbir düzenleme yok. Yani şu maddeler geçtikten sonra, orada Hükûmet yetkilisi arkadaşlarımız bana diyebilir mi ki -Sahil Güvenlikle ilgili şurada 6-7 madde var- "Bundan sonra Sahil Güvenliğin personel sayısı şu kadar artacak, bot sayısı bu kadar artacak, imkânları şu kadar artacak. Dolayısıyla Sahil Güvenlik bundan sonraki süreçte uyuşturucu, insan kaçakçılığı vesaire, efendim, Kıyı Kanunu'nun ihlali gibi, işte, kaçak balıkçılık, bu hizmetleri bu kanundan sonra daha etkin hâle getirebilecek." Hiç böyle bir düzenleme yok arkadaşlar.

Bugün denizlerimiz hızla kirlenmekte, denizlerimizdeki canlı varlığı hızla azalmakta, kıyılarımız yağmalanmakta. Bir kısmını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bilerek birilerine peşkeş çekmekte, bizim Muğla ili sınırları içindeki plajların hepsi Özel Çevre Koruma Kanunu kapsamında ama Bakanlık ısrarla "Bunları CHP'li belediyelerin işletmesini kabul etmiyoruz biz. Biz kimi istersek ona işlettireceğiz." Yani ben burada, mesela, onunla ilgili de birkaç cümle söylemek istiyorum: Kıyıları, tamam, CHP'li belediyeleri madem bu kadar öcü görüyorsunuz, bırakmak istemiyorsunuz ama o kiraya verdiğiniz birtakım, arkasında kimlerin olduğu belli olmayan şirketlerin işlettiği plajlara da ben en azından kendi adıma ve bütün bölgemde yaşayan insanlar adına, böyle bir plaja çoluğumuzla çocuğumuzla gitmeyi bizim de kabul etmediğimizi, bizim de istemediğimizi tekrar buradan iletmek istiyorum. Ama şu düzenlemelerin bu hizmetin kalitesini arttırma konusunda hiçbir hüküm getirmediğini hatırlatmak istiyorum. Gönül isterdi ki burada yapılan düzenlemelerden sonra gerek Jandarmanın gerek Sahil Güvenliğin bugün sağladığı güvenlik hizmetinin daha kaliteli olmasını sağlayacak birtakım hükümler olsun. Efendim, sonuçta, Genelkurmay sivil iradenin dışında bir birim değil Türkiye'de, Genelkurmay da Başbakana bağlı bir kurum. Dolayısıyla Hükûmet istediği talimatları zaten Genelkurmay üzerinden de verebilir. Dolayısıyla "Şu subayın sicilini şu vermiş, bu astsubayın iznini filanca vermiş." Türkiye'de hizmeti değiştirecek bir düzenleme değildir. Hizmeti değiştirecek bir düzenleme yapılacaksa bunların içinde böyle bir şey yok, bunu da oturup çalışmak lazım. O zaman da hakikaten, hizmeti etkinleştirecek, zabıtanın sivil gözetimini güçlendirecek bir düzenlemeye biz de buradan destek veririz ama bunların hiçbirisi bu dediğimiz nitelikte değişiklikler değildir, bu değişiklikler dostlar alışverişte görsün değişiklikleridir. Bu değişiklikler, Türkiye'deki siyasetin bugüne kadar kontrol alanını güçlendirip, bundan sonra biraz daha bu kurumları etkisizleştirme maddeleridir. Ben bu bakımdan, bu maddelerin de tasarı metninden çıkartılmasını talep ediyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum.