KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZDAL ÜÇER (Van) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de sizleri saygıyla selamlıyorum.

Kamu iktisadi teşekküllerinin bir ülkedeki bütün yurttaşların hizmet ağını kurmak ve o alanda hizmeti sunmak zorunluluğundan kaynaklı bence yeterli önemde tartışılmadığını düşünmekteyim. Bu yılın istatistiklerine baktığınız zaman, Türkiye'de en çok kâr eden ilk 20-30 firmaya baktığınız zaman, daha önceden kamu iktisadi teşekkülü olup da son dönem farklı gerekçelerle özelleştirilmiş kurumlar. Bunlar kamu iktisadi teşekkülüyken neden zarar ediyorlardı? Ya da özelleştikten sonra neden bu kadar kâr etmeye başladılar? Kamu iktisadi teşekkülüyken yönetim zafiyeti mi vardı, usulsüzlük mü vardı, yolsuzluk mu vardı, politika yetersizliği mi vardı, hizmet perspektif sorunu mu vardı, etüt çalışma sorunu mu vardı veyahut da özelleştikten sonra, özel sektörde çalışan yöneticiler kamu kurumunda çalışan yöneticilerden daha mı iyiydi, olanakları, avantajları daha mı iyi oldu? Özel kurumken onlara sunulan kamu hakları daha mı gelişkin oldu? İmtiyazlar mı gelişti? Bu durumda, yani çok farklı tezatları görüşmek zorundayız.

Yani, bir ülkede bütün yurttaşların, hepimiz de dâhil, almak istediği bütün hizmetleri sunmakla yükümlü kurumlar, kurumsal alanlar farklı gerekçelerle özelleştirildi ve şu anda da kamunun elinde bulunan iktisadi teşekküller zarar etmekte, farklı sorunlarla boğuşmakta ama farklı, özel avantajlı kredilerle, teşviklerle, farklı donatılarla güçlendirilen özel kurumlar dünya standartlarında kâr etmektedir. Bunun tartışılması lazım Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda. Biz nasıl bunu daha güçlendirebiliriz? Özelleştirme mi faydalıdır, kamusal hizmet mi faydalıdır? Kamusal hizmetin eksikleri nasıl giderilebilir? Sadece yöneticilere havale edip o konuda kendi kaderine terk etmek mi gerekiyor yoksa bunun Meclis tarafından çok güçlü politikalarla desteklenmesi mi gerekiyor? Hükûmetin sevk ve idare sorumluluğunun bu konuda ağırlık kazanması mı gerekiyor? Bunları tartışmamız lazım.

Şimdi, bütün kamu iktisadi teşekküllerine baktığımızda, hâlihazırdaki kamu iktisadi teşekküllerinin çoğu zarar bilançosunu sunmakta. Bunun çok doğru, çok gerçekçi olmadığını düşünmekteyim. Çünkü öylesi olumsuzluklara ülkemiz tanıklık etmiştir ki, öylesi usulsüzlüklere, öylesi yolsuzluklara ülkemiz tanıklık etmiştir ki maalesef bunlardan bir tanesi de dün Mecliste öyle böyle, bir şekilde sayısal çoğunluğu kullanarak aklanmış gibi gösterilmektedir. Ama halkın vicdanında asla aklanmaz.

Neden kamu iktisadi teşekküllerinde ihalelerin hepsi 3/g maddesine göre zorunlu hâl gösterilerek çarçabuk yapılmaktadır? Neden iyi AR-GE çalışmaları yapılıp nereden nereye nasıl bir ulaşım ağı kurulmalıdır tartışması yapılmıyor? Yüz yıl önce bile Kars'tan Van'a, Van'dan Kars'a tren seferleri olmuştur ama bugün insanlar onu sağlayamıyor. Ya da Van Gölü'nden bu yana feribot seferlerinin yapılması şey değil. Veyahut da ülkede Eskişehir'den İstanbul'a, İstanbul'dan Eskişehir'e ya da Ankara'ya 2 tane hızlı tren var diye övünecek, böbürlenecek bir durum söz konusu değil. Yani, burada ciddi bir tartışma yürütmek lazım. Neden Devlet Demiryolları zarar ediyor? Veyahut da neden birçok dünya ülkesi içerisinde sosyoekonomik, politik alanda yarışan ülkemiz dünyada demir yolları ağı kurmak veya bunu ulaşım gücü olarak kullanmakta en geri düzeyde kalıyor? Yani, bunun çok ciddi bir şekilde, birinci temelde düşünsel, felsefi olarak sorgulanması lazım. Yani, Devlet Demiryolları ağının gelişmemesini isteyen zihniyet kime ait? Neden bu şekilde bir politikaya dönüştürülüyor?

İki gün kar yağsa ya da hava sisli olsa, uçaklar kalkmasa birçok kişi kendi memleketine gidemeyecek Ankara, başkentte. Yani, bunu şu anlamda söylüyorum, sakın yanlış anlamasın arkadaşlarımız, çok gayretli çalışan insanlar vardır. Yani, bu başta Devlet Demiryollarının teknik yöneticilerinin sorumluluğu ya da sorunu değildir. Hükûmetin ya da Meclisin temel yönetim sorunudur. Ülkemizde özelleştirmeler bu kadar teşvik bulurken, özelleştirilen firmalar bu kadar kâr ederken, onlara çok çok özel konumlar sağlanırken neden kendi yönetimimizde olan kamu kurumlarını önemsemiyoruz? Neden onların yöneticileriyle iş birliği çalışmaları yapamıyoruz? Veyahut da neden zarar ettiklerine ilişkin sadece geniş perspektifli bir çalışma yapmıyoruz? Bunların tartışması çok derindir diye düşünüyorum; ideolojiktir, felsefidir. Çünkü özelleştirdiğiniz zaman, bir Katar Emiri gelip Telekomu alabiliyor veyahut da farklı bir kurumu alabiliyor -isimlerini anmak istemiyorum- İstanbul'da rezidanslar yaptırabiliyor ama ülkemizin çocukları, ülkemizin gençleri, ülkemizin insanları binecek tren bulamıyorlar ya da rahatlıkla minibüslere binip kendi okullarına gidip gelemiyorlar.

Biz devlet olma sorumluluğunu tartışıyorsak devlet kendi vatandaşının her türlü hizmetini karşılama sorumluluğundadır hiçbir gerekçe, hiçbir mazeret gütmeksizin, elinde olan olanaklar ölçüsünde ve olanakları geliştirmeye dönük bir çaba içerisinde. Ama yok, biz burada Komisyonda toplanır, efendim falanca işlem ne oldu, müdür bey şu ne oldu, bu ne oldu tartışması yaparsak, efendim, şu konuda... Yani, konu odaklı, sadece, işte, falanca yer ile filanca yerin arasındaki yol çalışmasıyla ilgili teknik veyahut da ihale konusuna saplanıp kalırsak bu ne Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünü çalışma olarak geliştirir ne de bizim Komisyon olarak yapmış olduğumuz çalışmanın denetim ve uygulama çalışmasını kazanır. Bizim bu konuda ciddi manada tartışmamız lazım. Ülkemizde nerelere demir yolları ağları kurulmalıdır? Hangi standartlarda çalışılmalıdır? Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğünün bütçesi nasıl düzenlenmelidir? Nasıl denetlenmelidir? Nasıl bir çalışma politikası güdülmelidir?

BAŞKAN - Özdal Bey, bunları biz şimdi usul olarak şöyle yapıyoruz: En son, geneli üzerinde değerlendirmeler yapıyor Komisyon üyesi arkadaşlarımız. Tabii ki bu değerlendirmeler daha çok genele girdiği için daha sonraya bırakabilirsiniz. Bu öneri üzerinde görüşerek ilerlersek çok daha iyi olur.

ÖZDAL ÜÇER (Van) - Şimdi, ben zaten bu konuyla da ilgili bir şey söylemek istemiyorum.

Şimdi, genel anlamda, mesela, hani, çalışma komisyonu -bu birkaç yıldır gelip gidiyoruz çalışmalara- bir öğrencinin ev ödevi gibi Komisyon çalışmaları da böyle rutine bağlanmış şekilde. İşte, hangi öneri ne zaman tartışılır, hangi konu ne zaman düzenlenir gibi bir sistematik oluşmuş. Bunun da tartışılması lazım.

Bunu tabii ben daha fazla konuya girmeden... Bizim detaylı bir şekilde yapılan herhangi bir öneriyle ilgili derhal alt komisyonlar oluşturmamız lazım.

BAŞKAN - Var zaten ama siz katılmıyorsunuz.

ÖZDAL ÜÇER (Van) - Şimdi, Sayın Başkan, ben yoktur demiyorum. Konularla ilgili. Yani, bizim burada tartışmak yerine, bazı şeyleri böyle şey yapmak yerine, konu odaklarının bizim Komisyon tartışmasına gelmeden, buraya gelmeden önce konuyla ilgili alt komisyonları oluşturup -Sayın Başkanın inisiyatifinde de olmalıdır- bu konuyla ilgili ön görüşmeler yapıp buraya geldiğimizde Komisyonumuzun alt görüşmelerinin öneri hakkındaki fikrî şudur deyip gündemi boğmadan daha verimli çalışmaya dönük bir çaba içerisinde olmamız lazım. Anladığım kadarıyla, bizim feraset noktasında bir sorunumuz oluşuyor. Kimse yanlış anlamasın yani anlayış ile konuya yaklaşım biçimi arasında bir fark olduğu için şu an bu konuyu tartışacak zemin yok.

Ben teşekkür ediyorum.

--0--

ÖZDAL ÜÇER (Van) - Sayın Başkan, pardon.

Şimdi benim söylediğimin üzerine açıklama yaptınız. Bakın, ben bir KİT Komisyonu üyesi olarak Bakanlığa soru önergesi veriyorum. Aradan ne kadar zaman geçtiğini söylemeyeyim yani çok zaman geçti, henüz soru önergemize cevap alabilmiş değiliz.

BAŞKAN - Kurum ve kuruluşlarımıza burada varsa yönelteceğiniz sorular...

ÖZDAL ÜÇER (Van) - Tamam, bu kurum ve kuruluşlarımızı burada mahcup etme gibi bir sıkıntımız yok.

BAŞKAN - Gayet tabii.

ÖZDAL ÜÇER (Van) - Hükûmet sorumluluğu olarak... Anlatabiliyor muyum?

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) - Kurumlarla ilgisi yok. Ulaştırma Bakanı hiçbirine cevap vermiyor.

ÖZDAL ÜÇER (Van) - Tabii.

Yani, şu anki durumda, mesela Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü Ulaştırma Bakanlığına bağlı bir kurumdur. Komisyon şu misyonundan sıyrılmalıdır: Devletin bürokratlarını önüne alıp da işte "Siz bu konuda ne yapıyorsunuz?" değil. Yani, bu görüntüden sıyrılmamız lazım.

ADNAN YILMAZ (Erzurum) - Görevimiz bu, denetleyeceğiz.

ÖZDAL ÜÇER (Van) - Tamam denetleme de denetlemenin biraz da biçimi açısından önemli. Bakanlık bu konuda bizimle muhatap olursa biz zaten arkadaşlarımızı da bu şekilde, işte, denetlemeyi de hesap sorar mahiyette yapmamamız lazım. Bunu da artık aşmamız lazım. Denetlemeyi ciddi, objektif bir denetleme, birilerini hizaya çekme manasında bir görüntü oluşturmadan yapmamız lazım. Bu konuyla ilgili soru önergelerimize cevap verilmediği için Komisyonumuz da bu konuda öz eleştiri vermelidir hem Meclis Genel Kuruluna hem de temsil ettiğimiz millete karşı.