KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Herkese merhaba. Bu konu, tabii ki çok önemli bir konu, üzerinde de herhâlde daha da tartışacağız ama siyasi iktidarlar yargıyı denetimleri altında hep bulundurdu açıkçası ve son zamanlarda bu daha da arttı. Türkiye'de bir düşünce özgürlüğünden bahsetmek sadece şimdi değil öncesinde de maalesef pek mümkün değildi ama son zamanlarda daha da arttı. Şimdi, yargı reformunda bu makyaj mahiyetindeki düzenleme neden getirildi? Açıkçası benim gördüğüm, AİHM'in Anayasa Mahkemesini etkili bir iç hukuk yolu olarak tanımama eğilimi belirmişti. Tutuklulukla ilgili başvurularda, hâkimlerin başvurularındaydı; AİHM'in Anayasa Mahkemesini baypas ederek kabulleri Anayasa Mahkemesinin üç yıllık suskunluğunu birdenbire durdurdu sanırım çünkü OHAL döneminde üç yıldır çok ağır hukuksuzluklar yaşanırken Anayasa Mahkemesi maalesef hukuki kararlar vermiyordu, Anayasa'ya uygun kararlar vermiyordu. Ne zamanki AİHM'de Anayasa Mahkemesini etkili bir iç hukuk yolu olarak tanımama eğilimi baş gösterince birtakım tedbirler ortaya çıktı, Anayasa Mahkemesi son zamanlarda Anayasa'ya uygun kararlar vermeye başladı ve düşünce özgürlüğüyle ilgili Ayşe Çelik kararı, Füsun Üstel kararı ve barış akademisyenleri kararları art arda geldi. Tabii bu arada bu insanlara üç dört yıl boyunca kâbus yaşatıldı, çile yaşatıldı; hiç kimse bunu sormuyor.

Şimdi, gelinen aşamada yapılan düzenleme yine yetersiz, muğlak; istenildiği takdirde, iktidarın çok rahat bir şekilde yargıyı etkileyerek istediği şekilde kararlar çıkarabileceği yönünde. Somut bir şekilde düşünceyi koruyacak önlemleri burada tartışmak zorundayız. Türkiye daha yıllarca bu kamburları taşımasın. "Ben iktidarım, muhaliflerimi en iyi şekilde ezeyim." mantığı sürekli deveran ederse gerçekten bu toprakların demokratik bir hukuk devleti olma şansı kalmayacak. Bunu "Ben iktidarım, bana muhalefet edenlerin sözünü beğenmeyeyim, eleştireyim, ters yüz edeyim." diye düşünecek olursak bir yere varacak hâlimiz yok. O yüzden bu tekliflerin gerçekten ciddiyetle düşünülmesi lazım. Bugün belki iktidar olanlar dün de sopa yiyordu, belki yarın da yer. O yüzden bizim, Türkiye Cumhuriyeti'nde anayasal vatandaşlığı korumamız lazım. Hepimiz için, herkes için adalet demek zorundayız ve burada somut olarak gerçekten düşünce özgürlüğünü koruyacak maddeleri öncelememiz gerekiyor. Bu, benim gördüğüm bir mecburiyetten kaynaklandı ve yargı reformuna da girişi yine böylesi bir mecburiyetten kaynaklandı ama bu şu hâliyle bir göz boyamadır ve gerçek anlamıyla bir değişim olmadığı müddetçe bizim de burada bu gece vakitlerine kadar sürdürdüğümüz tartışmalar da çok anlamlı olmayacaktır maalesef.

Benim diyeceklerim bunlar ama gerçekten bunu hepimiz için düşünmek zorundayız. Bugün iktidar oluruz, yarın muhalefet; bunlar değişir, Allah'ın günleri insanlar arasında değişip durur ama biz bu konuda gerçekten adaleti, demokrasiyi, hakkı, hukuku esas almadığımız müddetçe de böyle işte birtakım kelime oyunlarıyla istediğimizi yapmaya çalışırız.

Teşekkür ederim.