| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 07 .10.2019 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, Sayın Bakan Yardımcısı, değerli Komisyon üyeleri, değerli milletvekili arkadaşlarım, kurumlarımızın sayın temsilcileri, değerli basın mensubu meslektaşlarım; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben tabii birbirinden kıymetli bu kadar hukukçunun olduğu bir ortamda, bu kısa zaman diliminde hem daha önce, yıllarca yaptığım gazetecilik mesleğinde hem de hasbelkader Mecliste sizlerle birlikte geçirdiğim son birkaç yıldaki gözlemlerimi paylaşmak için söz aldım. Söze tabii, Sayın Ali Özkaya'nın Komisyona bu tasarıyı sunarken yaptığı açıklamada, bu maddeye ilişkin gerekçesini hatırlatarak başlamak isterim: Birincisi, AB'yle müzakereler açısından önemli olduğuna işaret etti, diğeri de aslına bakarsanız Yargıtayın içtihatları olduğuna işaret etti ve bunların kalın bir şekilde çizilmesinden bahsetti.
Ben iki noktada görüşlerimi söyleyeceğim: Öncelikle -sizin açıklamanızdan öyle algıladım ama zaten genel bir tartışma da var- Avrupa Birliğiyle müzakereler ve son dönemde vize serbestesinin hayata geçmesi yönünde bir ivme olduğunu, diyaloglar kurulduğunu gözlemliyoruz. Bu da iyi bir şey aslında, bizim de desteklediğimiz bir şey. Geçtiğimiz dönemde de gece yarılarına kadar çalışarak sanırım 70'in üzerindeki kriterin -tam rakamı hatırlamıyorum ama- önemli bölümünü birlikte geçirdik hatırlarsanız. Ve şimdi geriye kalan 4-5 maddeden bir tanesi biliyorsunuz, Avrupa Birliği tarafında terör tanımının değişmesine ya da işte anlaşılır hâle getirilmesine yönelik bir beklenti var. O da şuradan kaynaklanıyor: Hepimizin tekrar tekrar söylediği, Türkiye'de bir gazeteci benim meslektaşım, bir siyasetçi hepimizin mevkidaşı, bir akademisyen, bir öğrenci, bir vatandaş söylediği söz nedeniyle, yazdığı Facebook, Twitter mesajı nedeniyle terörle ilintilendirilebiliyor ve işte terör örgütü propagandası, üye olmamakla birlikte destek, vesaire -şimdi ben hukukçu olmadığım için telaffuz etmekte güçlük çekiyorum ama- bir maddenin içine konuyor ve işte bir sabah baskını oluyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, aylarca, yıllarca cezaevinde kalıyor. Ve bunun düzeltilmesini bekliyorlar, aslında onlar beklemese de biz bekliyoruz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bu tür bir yaklaşımın doğru olmadığı üzerinde aslında hepimiz artık uzlaşmış gözüküyoruz ki yargı reformu adı altında böyle bir paketin içinde böyle bir madde geliyor. Ama benim gözlemim, AB sürecini muhabir olarak izleyen bir arkadaşınız olarak gözlemim, bu maddenin bu yazım hâliyle ya da bu şekliyle -yani maddenin değişmesinden bahsetmiyorum ama- bu paragrafın konmasının bu müzakerelerin yolunu açacağı düşüncesinde değilim. Burada tabii, AB Komisyonunda olan değerli milletvekillerimiz de var, onlar da belki... AB Uyum Komisyonunda olan mesela Sibel Hanım var, belki başka bir arkadaş... Yani Avrupa Birliğindeki hava bu değil, "Eğer bunu çıkarırsak biz AB'yle müzakerelerde ivme kaydederiz." diye düşünüyorsak yanlışa gireriz. Yani -tabii ki sizler hukukçu olarak- hangisi daha iyi, kapsamlı olur, önergeler verilir ama bu zihniyet değil yani Avrupa'yla yolu açacak olan bu değil, onu söylemek isterim başta. Yani iyi bir şey yapacaksak, bir sonuca ulaşmak istiyorsak sanırım onun yöntemi bu değil. En azından benim konuştuğum diplomatlar, sizlerin konuştuğu diplomatlar, yaptıkları açıklamalar, ilerleme raporlarına baktığınızda yani oradaki zihniyeti, böyle bir paragraf eklemekle bunu çözemeyeceğimiz çok net.
Bu paragraf -değerli hukukçu arkadaşlarımın hepsi defalarca söylediler- hem Anayasa'mızda var hem kanunlarımızda var -ben de not etmişim- birçok yerde bu var. Var ama hâkimler yine de hapse atıyorlar. Kimleri attılar? Bakın, ben şöyle bir önüme not etmişim. Son on yıldır cezaevlerinde gazetecileri ziyaret ediyorum; önce gazeteci olarak ziyaret ettim, şimdi siyasetçi olarak ziyaret ediyorum. Mustafa Balbay'ı ziyaret etmişim, Tuncay Özkan'ı ziyaret etmişim, Esra Mungan'ı ziyaret etmişim, Şebnem Korur Fincancı'yı, Erol Önderoğlu'nu ziyaret etmişim, Ahmet Nesin'i ziyaret etmişim, Necmiye Alpay'ı, Aslı Erdoğan'ı, Erdem Gül'ü, Eren Erdem'i, Enis Berberoğlu'nu, işte siyasetçilerden Sırrı Süreyya Önder'i ziyaret etmişim. Şimdi, bu saydığım isimlere baktığınızda, aşağı yukarı hepsi hakkında neler dendi. Bir sürü isim de aklıma gelmedi şimdi. Musa Kart'ı, Kadri Gürsel'i, Hakan Kara'yı, Güray Öz'ü, Murat Sabuncu'yu...
AHMET ŞIK (İstanbul) - Beni de ziyaret ettiniz.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Ahmet Şık'ı.
Şimdi, sıkıntı şu: Ziyaret ediyoruz, o insanlar hakkında neler yazılıyor, ne manşetler atılıyor ama sonradan, işte mahkemeler karar alıyor, ömür boyu hapis cezasına çarptırıyor, üç kere çarptırıyor bazılarını, bilmem ne ama sonradan dönüyor, dönüyor; yargı kurumunda Anayasa Mahkemesi, Yargıtay derken beraat ediyorlar. En son örneği işte Cumhuriyet davası. Nasıl oluyor peki? O hâkimler, işte sizlerin tanıdığı, bazen mesai arkadaşlığı, bazen fakülte arkadaşlığı, işte bazen bir şekilde avukatlıktan... Aynı şekilde işte o habere bakıyorlar ve o haberde terör görüyorlar. Şimdi, "Haber sınırlarını aşmayan, eleştiri amacıyla yapılan düşünce..." dediğinizde bizler, bu salonda toplanan değerli arkadaşlarımız, biz bir haberde görmüyoruz ama bir savcı görüyor ve ısrar ediyor. Bizim "Hayır." dememize rağmen ısrar ediyor, Anayasa Mahkemesinin "Hayır." demesine rağmen hâkim ısrar ediyor, Yargıtayın "Hayır." demesine rağmen... Biz bunları gördük, Anayasa Mahkemesi karar veriyor, şey direniyor "Tanımıyorum." diye.
O yüzden, burada demek istediğim şu: Meseleyi bu çözmeyecek. Yani işte bugün 22.56 itibarıyla ve daha sabaha kadar çalışacağız AB'nin yolunu açsın diye bir taraftan, bir taraftan Yargıtay içtihatlarıyla -sizin gerekçenizde vurguladığınız gibi- uyumlu olsun, altını çizelim diye. Ama bazı savcılar, bazı hâkimler, mahkeme heyetleri buna uymayacak, birçoğumuz bunu yaşadık, yaşıyoruz. Birçok insan aylarca yattı, yıllarca yattılar ve sonra geldiler -işte Ahmet Şık burada, işte Balbay- aramızda oldular, şimdi özgürlüklerine kavuştular, birçoğu beraat aldı, birçoğunun mahkemesi hâlâ sürüyor, tutukluluk hâlleri kalktı ama insanlar şununla kaldı yani özgürlüğünden oldu. Bakın, bir tanemizi bir gün o hücrelere koysak inanın, yani biliyorsunuz, avukatsınız bir de çoğunuz avukatlık da yaptınız... Bunu böyle düşünmek lazım.
Peki "Sonuç nedir?" diyeceksiniz doğal olarak, Başkan burada, sunanlar burada. Sonuç, aslına bakarsanız hem bu Komisyondaki biz ve diğer partilerin sözcüleri söylediler, Profesör Kaboğlu söyledi, Muharrem Erkek söyledi, diğer değerli dostlar söylediler. Yani işin özü şeyde başlıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karar alıyor, Anayasa Mahkemesi karar alıyor, Yargıtay karar alıyor. Bu kararlar okunduğunda bir hâkimin, bir savcının bazı davaları açmaması lazım. Açıyorsa bir yaptırımı olması lazım bunun, açmamasını sağlayacak bir mekanizma lazım. Bu pakette o mekanizma yok, eksik olan o. Onun neresi olduğunu siz biliyorsunuz. O, Hâkimler Savcılar Kurulu, oradan aşağıya doğru gelecek ama Hâkimler Savcılar Kurulunun atanması konusunda bizim çok ciddi eleştirilerimiz var. Yapıcı öneriler geldi Venedik Komisyonundan, Meclisimizle paylaşıldı geçmiş dönemde. Bunun medeni dünyada nasıl yapıldığının örnekleri var. Şu ana kadar biz en azından o standartlara yakışan bir modeli benimsemedik. Biz diyoruz ki: Bunu değiştirelim. Madem bugünlerde konuşuyoruz "Sistemin güncellenmeye ihtiyacı var, sistemden hiçbirimiz memnun değiliz."
Bakın, Anayasa Mahkemesinin eski başkanı Haşim Kılıç'ın demeçleri vardı "Hukukun üstünlüğü bu sistemde korunmaz, hukuk devletinden ayrılıyoruz." diye. O yüzden Sayın Başkan dedi ya "Çıkarırsak daha kötü olur." Tamam koyalım, dursun ama inanın bir faydası olmayacak. Yine ülkemizdeki bir savcı bakacak gazeteye ya da bir şekilde siyasi baskı altında kalarak televizyona bakacak, gazeteye bakacak, Facebook'a bakacak ya da bakan birisi ona ihbar edecek ve ondan sonra davalar açılacak. Bu madde, bunun önüne geçmeyeceği için ben söz aldım. AB'yle müzakereleri bu değişiklik açmaz, bunu kozmetik görürler, makyaj görürler yani sizleri tenzih ederim, bu amaçla toplanmadığını biliyorum buradaki her partiden değerli arkadaşlarımın ama inanın, Avrupa Birliği bu maddeyi kozmetik görecektir.
Bu reform paketinin bir bütünü... Mesela, ileride yine tartışacağız, işte istinafta sonuçlanan bazı maddeleri Yargıtaya göndereceğiz. Sadece Avrupa istiyor diye değil, bizler bunun olmasını istemiyoruz, bizler TCK 299'un kalkması gerektiğini düşünüyoruz, medeni dünyada inanın yok böyle bir şey. Yani varsa belki 1-2 tane buluruz. Biz hakareti, artık insanların özgürlüğünü kısıtladığınız bir cezayla karşılaşan bir şeyden çıkarmalıyız. İyi bir şey değil, Sayın Erdoğan'a küfürler iyi bir şey değil, Sayın Erdoğan'a ağza alınmayacak laflar iyi bir şey değil ama Sayın Erdoğan bir siyasi parti genel başkanı olduğu için ve Cumhurbaşkanlığını, sistemi böyle bu noktaya getirdiği için...
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Allah Allah! Ne olursa olsun ya, sövmek... Bir parti genel başkanı olunca sövülür mü?
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Hayır, öyle olduğu için sövmek mi lazım?
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Hayır, şunu demek istiyorum...
YUSUF BAŞER (Yozgat) - Ama ona getiriyorsunuz ya.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Şunu demek istiyorum, bakın, ben diyorum ki: Küfrü onaylamıyoruz ama siyasi eleştiriler geliyor.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ağza alınmayacak laflar ettiği için cezalandırılacaktır yani.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Hayır, bakın...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Küfür ne zamandan beri eleştiri oldu efendim?
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Ama lafımı bitirmeme izin vermiyorsunuz.
Daha önceki Cumhurbaşkanlarımız döneminde de bu madde vardı.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Twitter mi vardı, Facebook mu vardı?
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - O Cumhurbaşkanlarıyla Sayın Erdoğan'ı ayıran temel madde, temel fark Sayın Erdoğan'ın partili Cumhurbaşkanlığı hususunda bir referanduma gidildi ve geldi. Ama bunun sonucu olarak şunu söylüyorum...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Bir gün de "Ya arkadaş, siz ne ahlaksız adamsınız! Niye Twitter ve Facebook'u küfürlerinize alet ediyorsunuz? Meşru eleştir." niye demiyorsunuz?
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Bakın, şunu söylüyorum, ben yapılanlar arasında...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Adam ailesini, eşini, çoluğunu çocuğunu, her şeyini katarak binbir küfrediyor ya, siz adama "meşru" diyorsunuz...
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Şunu söyleyeceğim ama, bir şey söyleyeceğim, lafımı bitirmeme izin vermiyorsunuz. Öyle demedim, ağzımdan öyle bir şey çıkmadı. Ama ben şunu söylemek istiyorum...
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Twitter'a girmiyor musunuz hiç? Twitter'daki küfürleri görmüyor musunuz? O küfürler size yapılsa nasıl tepki verirsiniz?
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) -Ama izin vermiyorsunuz, söyleyeyim... Ama ben bunu daha cümlenin başında söyledim, kabul edilemez dedim ama bakın, hiçbir laf -ne kadar ağır olursa olsun- insanın özgürlüğünü kısıtlayacak...
MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) - Hakaretin aması olmaz.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Hakaret zaten bizim Ceza Kanunu'muzda var. Yani şunu söylemek istiyorum: Bu hâliyle TCK 299 durduğu ve Yargıtaya gitsin dediğimiz takdirde yani biz hâlâ onun cezalandırılmasının bir şekilde yolunu açtığımız takdirde yine bu kanunda Ali Özkaya'nın bahsettiği yani AB'yle süreci açma anlamında da işimize yaramayacak, onu söylemek istiyorum.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Eksik bir bilgi var Sayın Hocam... Değerli milletvekilimiz sadece düşünce hürriyeti boyutunda, AB yasaları kapsamında bir şeylerden bahsediyor. Buradaki temyiz süreci...
BAŞKAN - Bir saniye...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - İzin verilmedi ki Başkan, nasıl konuşuyor?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - ...içtihat birliği oluşturmaz. Farklı bölge adliye mahkemelerinde farklı kararlar oluşturulabilir. Bunları içtihat birliğiyle Yargıtayda...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ama böyle bir usul var mı?
BAŞKAN - O söyledi de ona cevap verdiriyor, başka bir şey değil.
Tamam arkadaşlar, bundan sonra kimse kimseye cevap vermeyecek, tamam artık.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Ben görüşümü ifade edeyim. Siz de karşıysanız saygı duyarım. Benim bir bakışım var, onu ifade edeyim. Siz tabii ki karşı olabilirsiniz, ben farklı, eksik düşünüyor olabilirim ama siz de onu söylersiniz ama şunu diyorum ben: Bu amaçladığımız, burada toplandığımız, emek harcadığımız birlikte amaca hizmet etmiyor bu hâliyle paket demek istiyorum ve asıl bizim üzerinde durmamız gereken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin -ki Anayasa'mızın üstündedir- Anayasa Mahkememizin, Yargıtayın verdiği birçok gerçekten örnek, yani dünyaya örnek kararlar var. Bu kararların hâkimlerimiz, savcılarımız tarafından gerçek anlamda içselleştirilmesi, gerçek anlamda bunlar doğrultusunda karar verilmesini sağlayacak mekanizmayı kuramazsak hangi reform paketi gelirse gelsin...
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum, maksat hasıl olmuştur.
Son olarak...
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Ama Sayın Başkan...