KOMİSYON KONUŞMASI

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aslında geneli üzerinde söz alacaktım maddelerin ama zaman probleminden dolayı "maddelerde konuşursunuz" dediğiniz için ve her zamanki gibi bir reformdan bahsediyoruz ama kadının adı olmadığı için de özellikle burada konuşmak istedim.

Aslında reform diye bir teklif getiriyoruz. Yargıda yapılacak bir değişiklik ya da yeniliğin olabilmesi için her şeyden önce toplumun vicdanını en çok kanatan konuların da çözüm bulması gerekir. Mesela ülkemizde son on yılda kadın cinayetlerinin yüzde 1.400 oranında arttığını düşünürsek, sadece 2018 yılında 440 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü, 1.217 çocuk istismarının yaşandığını düşünürsek aslında bu anlamda toplumun vicdanını yaralayan bu önemli başlığın olmamasından dolayı ve bu suçlarla ilgili bir ceza indirimiyle ilgili düzenleme olmaması aslında bunun -tırnak içinde- reform olduğu konusunda da soru işaretlerini beraberinde getirdi.

Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz hafta bir öğrencisi tarafından öldürülen akademisyen Ceren Damar'ın davasının ilk duruşmasıydı. Orada katil aslında ilk ifadesinde kopya çektiği için öğretmenini öldürdüğünü ifade etmişti ancak muhtemelen kulağına biri fısıldadı, dedi ki: "Aman sen eğer bir ilişkin olduğunu söylersen ya da tahrik olduğunu ifade edersen indirimden yararlanırsın. Bunun yaşanmış örnekleri var."

BAŞKAN - Kim söylemiş olabilir? Siz hukukçu musunuz?

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Ben hukukçu değilim. Ama kimin söylediğini siz de biliyorsunuz.

BAŞKAN - Kim söylemiş olabilir?

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hatta sosyal medyada ceza hukukçusunun bir profesörün bu anlamda paylaşımları da son derece vicdanı yaralayıcı boyutta bir paylaşımdı.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Kimin söylediği değil, bu meselelerin etkili olması mahkemelerde problem.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Aynen öyle. Ahmet ya da Mehmet'in söylemesinden ziyade böyle bir gerçekliğin var olması aslında bunun en büyük sorunlarından bir tanesi. Neden katl zanlısı böyle bir açıklama yapma ihtiyacı hissetti? Çünkü "aşırı sevgim vardı" derse ya da "erkekliğime laf söyledi" derse ya da "başkasını seviyordu" dediğinde bir indirimle karşılaşacağını biliyordu. Yasa koyucunun aslında kanunu yerleştirdiği bir konuyu istismar ediyor ve erkek egemen bir bakışın hâkim olduğu yargıdan da faydalanacaktı böyle bir durumda. Bu nedenle de ben artık bunun son bulmasını ve milyonların böyle bir talebinin de yerine getirilmesini istiyorum.

Bu anlamda, özellikle kadına ve çocuğa karşı işlenen şiddet, cinayet ve cinsel suçlarda iyi hâl ve haksız tahrik indirimlerinin uygulanmamasını istiyoruz. Kadını vahşice bıçaklayan bir katilin mahkemede kravat taktı diye, hâkime iyi davrandı diye indirim almasını toplum vicdanı kabul etmiyor.

Evet, bu şu anki yargı paketinde yok ama kesinlikle olması gerekir çünkü toplumun kanayan bir yarası.

Aynı zamanda, ülkemizin de taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi'nin 42'nci maddesi de aslında devlete bu anlamda yükümlülük de öngörüyor, diyor ki: Şiddet eylemlerinin gerçekleşmesinden sonra başlatılan ceza davalarında kültür, töre, din, gelenek veya sözde namusun gerekçe olarak öne sürülmesinin önlenmesini temin etmek üzere gerekli yasal ve diğer tedbirleri almakla devleti yükümlü kılıyor.

Yine, her ne kadar bazı gerici zihniyetler İstanbul Sözleşmesi'ni tartışmaya açmaya çalışsa da aslında bu sözleşme ve bizim her fırsatta ilk imzacısı olmakla övündüğümüz bu sözleşme bir anlamda da kadınların sigortasıdır ve uygulanması noktasında bir an önce ivedilikle de bu tekliflerin hayata geçmesi gerekiyor.

Bazı maddelerde öyle söylüyorsunuz, "bir sonraki yargı paketinde değerlendirilebilir" ama bence bir an önce bu yargı paketinde değerlendirilip tek bir kişinin dahi böyle bir gerekçeden dolayı indirim almasının önüne geçilmesi gerektiğini de buradan vurgulamak istedim.

Teşekkür ederim.