| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 21 .01.2015 |
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Tekrar merhaba diyeyim.
Şimdi, bir söz var: Bir şeyi yapmak isteyenler, o işi gerçekten yapmak isteyenler, o işi yapmak için bir yol bulurlar, bir neden bulurlar ama bir şeyi yapmak istemeyenler de o işi yapmamak için her zaman bir neden bulurlar. Yani, madde bağlamında da, öneri bağlamında da konuştuğumuzda zaten genel sorunların özele sirayetini burada da görmek mümkündür. İşte, ismini tam hatırlamıyorum, bir ara yabancı bir teknik direktör vardı, gelmişti, işte, "Maç kaç kaç?" diyorlardı, "İşte, bizim bir topumuz direkten dönmeseydi, bilmem, şu olmasaydı, böyle hava rüzgârlı, karşı yönden esmeseydi biz 8-0 kazanabilirdik ama 1-0 yenildik." Şimdi devlet kurumundan bahsediyoruz. Yapılan çalışmalarda, işte, "Şurada şu tesis kuruldu, olmadı, yaptık, yıktık." Bakın, harcanan her kuruş para "millî servet" denilen halkın vergisi. Bu ülkede en çok bize milliyetçi tafrası yapanlar, bizi terörist diye lanse edip bizi linç kampanyasına tutanlar, millî değerlerin bu kadar çarçur edilmesi konusunda, bizim kendi ülkemizde, kendi evimizde, kendi tapulu mülkümüzün hesabını soranlar, çakıl taşının hesabını soranlar, "Biz Kürtlere tek bir çakıl taşı vermeyiz. Onlar daha ne istiyorlar? Özerklik mi istiyorlar? Şunu mu istiyorlar, bunu mu istiyorlar?" şeklinde bize milliyetçilik tafrası yapanlar, siyasetçiler, bürokratlar, her kuruşu milletin vergisi olan bu kadar milyarlarca lirayı, on defa bu şeyi yapıp düzeltecek, köy köy, her köye tren hattı çekecek bir maliyetin heba edilmesini bu kadar basit konuşmamalıdır. Eğer milliyetçilik millet menfaati ise, milletin faydasına olan şeyi paylaşmaksa bu olmalıdır.
Şimdi biz bazı konulardan bahsettiğimiz için işte, sosyalist ilan edilip işte, solcular linç edilirken "Bu ülkeye sosyalizm gelecekse biz getireceğiz." deyip ulusal nasyonel sosyalizmi dayatanlar tren ve demir yolları ağlarının gelişmemesini istiyor. Biz bunu biliyoruz. Yüz yıl önceki ağlar bile bugünkü ağlardan daha bilimsel coğrafi etüt çalışmalarıyla oluşturulmuştur. Ama niçin yapılmıştır? İşte, Almanya Orta Doğu'daki sömürge güçlerine ortak olmak için Türkiye üzerinden bugün, yüz yıl sonrasında, işte, "Biz Avrupa'yla şey bağlantısını yapamıyoruz." diyoruz ama adamlar gelmişler, İzmir'den de girmişler, İstanbul'dan da girmişler, ta nerelere kadar gitmişler. Ruslar gelmişler, nereye kadar inmişler. Yani istenirse öyle şeyler yapılabilir ki Bursa için de... Ben, yanlış anlaşılmasın, Bursa'nın şu an coğrafi olarak, kültürel olarak, toplumsal yapı olarak, nüfus olarak çok ayrıcalıklı tutulması gerektiğini, en az Ankara, İstanbul kadar önem verilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Ama bir de bölgesel ayrımcılıktan bahsetmek lazım. Seksen yıl öncesinde, Diyarbakır gibi bir metropol, Orta Doğu metropolü bugün Türkiye'nin kaçıncı şehridir diye düşünmek lazım. Neden? Çünkü demir yolları ağları örülmedi, çünkü hava yolunda uçuş engellendi.
Şimdi, az evvel sunumda, Genel Müdürün sunumunda "Ermenistan'la biz tren işletmeciliği yapamıyoruz." Niye? "Sınırlar kapalı." Peki, sınır niye kapalı? "Biz Ermenistan'la nasıl olur da ticaret yaparız." siyaseti siyasi bir güruhun elinde yönetiliyor. Ama yapılıyor. Ermenistan'la milyon dolarlık alışveriş yapılıyor ama Ermenistan sınırındaki Karslılar, Vanlılar ticaret yapamıyorlar, Ankara'da, İstanbul'da ağabeyler yapıyorlar hava ulaşımıyla. Ama biz siyaseten ne diyoruz? "Efendim, biz o sınırı kapatacağız?" Niçin? "Şu, şu, şu siyasi gerekçelerle." Bizim bu ülkede en çok ihtiyacımız olan şey samimiyettir.
Hikâyeden, insanlara... Ben öğretmenlik yaptım, insanlara anlatıyorsun, "Vatandaşlık sorumluluğu nedir?" Vatandaşlık dersi herkes almıştır. İşte, vatandaşlığın iki temel görevi vardır; vergi ödersin, askerlik yaparsın; o da kadınlar için değil erkekler için. Yani, zorunlu olan vatandaşlık sorumluluğu tek şey, vergi ödemek. Herkes vergi ödüyor. Geliri olan ödüyor, olmayan ödüyor, verginin vergisi ödeniyor, üstüne Özel Tüketim Vergisi ödeniyor ve bu vergilerden bütçe oluşturuluyor. Kamu İktisadi Teşekküllerine veriliyor ya da birilerine farklı şekilde yansıtılıyor. Ama biz maalesef geliyoruz burada, Sayın Müdürlerimiz diyor ki: "Biz denedik, şurada olmadı, orayı değiştirdik, yıktık, onu yaptık, bu hat tutmadı, olmadı."
Peki, bilimin bu kadar gelişkin olduğu bir noktada insanlar kızılötesi kameralarla, kilometrelerce ötedeki magmanın yapısını bile çözebilirken biz kendi toprağımızı tanımıyorsak boşuna konuşmayalım, yani hiç kimse boşuna konuşmasın. Biz burada sadece sondaj yöntemleriyle toprağın analizini yapıyorsak, toprakta etüt çalışmaları yapıyorsak bu da farklı bir sorundur.
Şimdi benim bahsettiğim konular, evet, çok geniş kapsamlı ve sosyal yaşamın, doğal ekolojik yaşamın çok teferruatlı yönlerini ilgilendiren konular olabilir ama özelde de bu böyledir. Bursa'yla ilgili konuşsak da bu böyledir, Van'la ilgili biz konuşsak da böyledir. Maalesef bu, bozuk düzenin bozuk kurumlarına dönüşmüş. Yani şunu kıyaslamak lazım: Acaba Devlet Demiryollarını bir Arap krallığının bir üyesi almış olsaydı acaba şu an kaç milyar dolar kâr etmiş olacaktı, ben merak ediyorum. Çünkü daha önceki kurumları alanlar bugün İstanbullarda özel uçaklarıyla, Jumbo uçaklarıyla, altından döşemeli uçaklarıyla gidip geliyorlar. Yani bizim halkımızın ödediği vergiler, geliri olmayan çocukların bile gidip sakız alırken ödemiş olduğu dolaylı vergiler uluslararası sermaye güçlerine bir saltanat niteliğine dönüşür.
Ben rica ediyorum, bürokratlardan da rica ediyorum, siyasetçilerden de, denetleyicilerden de rica ediyorum: Bizim artık ülkemizde bazı konuları esaslı tartışmamız lazım. Yarın belki birçok bürokrat, beş ay sonra iktidar değişecek, iktidara yakın isimler koltuk değiştirecekler ya da farklı iktidar gücü değişecek ya da bizler milletvekili olmayacağız ama bu düzenek bu şekilde gidecek ve maalesef insanlar uzayda yaşamı inşa ederken biz hâlâ ülkemizde bir ilden bir ile treni götürüp götüremeyeceğimizi, acaba hızlandırıp hızlandıramayacağımızı tartışacağız.
Bir söz söyledi Genel Müdür: "Ankara merkezli bir ağ oluşturuyoruz." Dünyanın hiçbir yerinde böyle değildir. Evet, merkezler oluşturulur ama sözle söylendiği gibi, "Bütün yollar Roma'ya çıkar." hesabı, bütün yolları Roma'ya doğru uzatmıyorlar. Yani, her yerin yolları vardır. Birbirleriyle bağlantıları kurulur. Bölgesel ağlar oluşturulmalı, bölgesel merkezler oluşturulmalı ve bu merkezler güçlendirildikçe zaten yakınlaşır, yani dairesel yakınlaşır. Yani vücudun hücrelerinin birbirinden bağımsızlığı gibi, dokularının birbirinden bağımsızlığı gibi, ama birbirleriyle iş birliğindeki çalışması gibi bir sistematik oturtmazsak biz her zaman şunu tartışacağız: "İhaleyi kim aldı, kimin yakınıydı, kimin eniştesiydi, yaparken kim aldı, yıkarken kim aldı, tekrar yaparken kim aldı?" E, bu da Türkiye'de siyasi bir teamüle dönüşmüş, geleneğe dönüşmüş, kim iktidarsa o, o şekilde kendini bir güce dönüştürüyor. Maalesef genel menfaatler heba ediliyor. Yani "Bizim ülkemizde sizin ödediğiniz vergiler yol, su, elektrik olacak." diye biz hikâyeler anlatırken birileri için elektrik yol oluyor, birileri için yol yol oluyor, birileri için millî gelir heba oluyor. Bizler de bu konuda tabii "devlet düşmanı, toplum düşmanı" diye lanse edilip, sırf bu sözleri söyledik diye terörize edilerek, dışlanarak, ötekileştirilerek bizim vergilerimizle ödenmiş ve insani koşullara elverişli olmayan cezaevlerini de kendimize yol bilmişiz.
Teşekkürler.