| Komisyon Adı | : | MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 05 .11.2014 |
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım; üniversitelerin açılması aslında heyecan verici bir duygudur ve bir durumdur. Nerede bir ilim, irfan yuvası açılacaksa bunun yanında olmak, buna destek vermek bizim doğal olarak, hele hele de bir akademisyen olarak en fazla heyecan duyacağımız ve yanında olacağımız bir iş ve işlemdir. Ancak, tabii, bu TÜRGEV vakfının ciddi bir biçimde son zamanlarda meydana gelen yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ve bu bağlamda televizyonlara düşen birtakım sesler ve görüntüler dolayısıyla son derece şaibeli bir hâl aldığı ve kendisini etik anlamda temizlemeden, bunlarla ilgili kamuoyu ve kamu vicdanını rahatlatacak bir tavır ve tutum içerisine girmeden üniversite kurmuş olması, bir çeşit -tırnak içinde söylüyorum- haramı helal bir işe katmak gibi bir durumla da bizi karşı karşıya getiriyor. Bu yönü itibarıyla meselenin ciddi bir biçimde irdelenmesi ve önce vakfın gerçekten diğer vakıflar gibi yani ecdadımızdan kalan vakıflar gibi bir etik çalışma içerisinde olup olmadığının belirlenmesi, daha sonra da bu konudaki çok hayırlı bir iş olan üniversite konusundaki teklif ve görüşlerinin irdelenmesi ve gündeme alınması gerektiğini özellikle biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak düşünüyoruz. Yoksa üniversitelerin açılmasına biz canı gönülden her anlamda... Her üniversite aslında karanlığa yakılan bir ışıktır. Bu yönü itibarıyla onun yanında olduğumuzu özellikle ifade etmek istiyorum.
Bu arada, tabii, üniversiteler açılırken 2 şeyi de dikkatinize sunmaktan geri durmamak istiyorum. Çok alelusul açılışların, üniversite açılışlarının yapıldığını görüyoruz yani altyapıları ve çeşitli rölöve çalışmaları yapılmadan -ki elimize gelen bilgilerden o anlaşılıyor- bir fakülte açılıyor. Bu fakültenin açılma nedeni ya da hangi ihtiyaçtan kaynaklandığına yönelik ciddi bir gerekçe bunlarda bulunmuyor. Şu fakülte de açılsın, şu fakülte de açılsın şeklinde bir yaklaşım tarzının... Sonuç itibarıyla, hangi mantığa dayanır, hangi ihtiyaçtan kaynaklanıyor, bilime, Türkiye'deki gelişmeye veya eğitime hangi katkıyı sağlayacak, önümüze gelen metinde bütün bunlar çok doyurucu bir biçimde önümüze gelmiyor.
Şimdi, burada bir olayla karşı karşıyayız. Bana göre ya aşırı bir örgütlenme var ya da eksik bir örgütlenme var üniversitelerin teşkilatlanmasında ve bunların su yüzüne çıkmasında. Şimdi, netice itibarıyla birbirine benzeyen işlerin bir yönetim altında toplanması, bu yönetime uygun kişilerin atanması, bunların çalışacakları iş yeri ve kuracakları iletişim biçimlerinin belirlenmesi sürecine biz "örgütlenme" diyoruz. Bu örgütlenme biçiminde ortaya 2 durum çıkabiliyor. Ya aşırı derecede bir örgütlülük çıkabiliyor, bu sıkıcı ve aynı şekilde de sistemi işletmeyen bir boyuta gidiyor. Fazla bölüm açılması, o bölümlere fazla birtakım kadroların tahsis edilmesi, değişik şekillerde birtakım unvanların aktarılmış olması, bunlardan birkaçı. Ya da eksik örgütlenme meydana geliyor. Eksik örgütlenmede ise olması gereken bölümlerin olmaması, tahsis edilmesi gereken kaynakların tahsis edilmemesi şeklinde gerçekleşiyor. Bu bakımdan, üniversitelerin açılışında bu örgütlenme meselesini optimal boyutta tutacak şekilde bir çalışma veya bir yapılanma içerisine girilmesi gerektiğinin de özellikle altını çizmek istiyorum.
Basın toplantım var, onun için izin isteyerek ben de ayrılıyorum