KOMİSYON KONUŞMASI

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Şöyle bir ilave yapayım: "Kolluk" dediğimiz kavram ile "polis" dediğimiz kavram birbirinden farklı kavramlar. Türkiye'de 4 tane kolluk var; Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma, Sahil Güvenlik, Gümrük Muhafaza. Şimdi, kolluk tanımını eğer kullanırsak burada -Komisyon üyelerimizle de bu görüşümü paylaşmak istiyorum- gerek Emniyet Genel Müdürlüğünün görev sahasının içindeki alanlarda bu konuyla ilgili bir görev alabilir, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı da teşekkül edebilir gerekse de Jandarmanın kontrol alanının içindeki kısımlarda da yapabilir. Dolayısıyla, bu tanıma özel olarak eğilmek gerekli aslında; polis mi diyelim, kolluk mu diyelim veya başka bir isim mi diye.

İZMİR VETERİNER HEKİMLERİ ODASI GENEL SEKRETERİ DR. EBRU TONG - Kesinlikle katılıyorum. Onun için, bu kavramın adını net koymak ve tek bir kurumun yetkisinde ve yönetiminde olması gerekli.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Neticede bütün kolluklar İçişleri Bakanlığına bağlı.

BAŞKAN - Raporumuzda da öyle zaten "İçişleri Bakanlığına bağlı kolluk kuvvetleri" diye...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Adı "kolluk" diye geçtiği için söylüyorum. Ayrı bir kolluk gibi değil de hangi birimin içinde teşekkül...

İZMİR VETERİNER HEKİMLERİ ODASI GENEL SEKRETERİ DR. EBRU TONG - Ben şunu söylemeye çalışıyorum: "Jandarma mı baksın? Jandarma da baksa olur, polis de baksa olur, o da baksa olur."a giderse bugünkü durumda hiçbir şey değişmez. O yüzden, net bir tanım, görev tanımı, yetki tanımı ve uygulayıcıların eğitimi önemli.

Yine, az önce konuştuk, 5199 dışında, Hayvanları Koruma Kanunu'nu yakından ilgilendiren uygulamaların olduğu 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nun yönetmelikleri var. Az önce bahsettiğimiz kayıtları da 5996'ya bağlı bir yönetmelik olarak yürütüyor Bakanlık. Bunların hepsi aslında tek bir elde toplanmalı, kimliklendirme, kayıt yönetmeliği de çıkacaksa, Doğa Koruma ve Millî Parklar bu kanunun yürütücüsüyse onun tarafından çıkarılmalı. Çünkü bu da kurumlar arasında -taşra teşkilatında özellikle- iki başlılığa neden oluyor.

Ayrıca, hayvan hareketleri çok önemli dedik, hep söylüyoruz. Sadece çiftlik hayvanlarının hareketleriyle ilgili ciddi bir takip var hem Jandarmada olsun hem poliste olsun. Ancak evcil hayvanların hareketleriyle ilgili, kedi ve köpeklerin takibiyle ilgili... Yazlık kesimlerde bile biz özellikle, terk edilen hayvanlardan dolayı çok başvuruda bulunduk ancak Jandarma, hayvanıyla girdiği hâlde yazlık bölgeye, hayvanlarını bırakıp çıkanları bile tespit etmiyor, kontrol etmiyor. Hem bu anlamda hem de hayvan sağlığı açısından hayvan hareketlerinin ve kayıt konusunun 5996'yla ilgili yönetmelik olarak değil, mümkünse Hayvanları Koruma Kanunu'nun altında birleştirilerek ilgili tüm yönetmeliklerin burada toplanması gerektiğini belirtmek istiyorum. Çünkü bu genelde atlanıyor ve bu çift başlılık da sorun yaratıyor.

Bütçe konusu konuşuldu. Biz de bütçenin oluşturulmasında özellikle, uygulanacak para cezalarından geri dönüşlerin hayvan haklarına ilişkin olması gerektiğine -Avukat Deniz Hanım belirtmişti az önce- katılıyoruz.

Şöyle bir şey de var: Örneğin bir belediye görevini yerine getirmediğinde yerelde idareciler genelde kurumlar arası -çok ciddi aktivist tepkisi olmadıkça- huzuru kaçırmamak adına bazı cezaların uygulanmamasından yana talepkâr olabiliyorlar, bu da bir sıkıntı. Yani o yüzden, Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında işlem yapmak bu anlamda zor olmamalı. Yani Hayvanları Koruma Kanunu'nun -atıyorum, bir örnek veriyorum- bir biyokaçakçılıkla mücadele kanunu kadar önemli ve uygulanması gereken bir kanun olduğunu üst düzey yöneticilere de anlatmak gerekebiliyor bazen.

"Pet shop"lardaki satış konusuna değinmek istiyorum. Aslında tabii ki biz de bir meta olarak, bir mal olarak görülüp hayvanların satışını onaylamıyoruz, bu ayrı bir konu ama "pet shop"lar yapılan son düzenlemelerle ciddi anlamda kontrol altına alındı ve denetlenebilir hâle gelmişti. Ama şimdi "pet shop"larda tamamen hayvan satışını yasakladığımızda merdiven altı üretimin önüne nasıl geçileceğinin açıklanması ve önce bunun çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bilişim suçlarıyla ilgili pek çok konuda boşa çıkıyor yaptığımız başvurular. İşte "Uluslararası bir adresten alınmış, IP'sinden bulunamadı." falan falan falan... Yani o hayvanı ürettiğini bilmediğiniz insanların o hayvanlar üzerinde hem mali anlamda kazanç sağladığını, kaçak gelir elde ettiğini düşündüğümüzde "pet shop"lar aslında kontrollü, hayvan haklarını ve refahını ihlal etmeyecek şekilde hazır, olabildiğince düzenlenmiş ve ciddi bir yol katedilmişken tamamen oradan hayvan satışı engellendiğinde... Maalesef, halkımız para vermeden aldığında... Bilmiyorum, böyle bir şey var yani sahiplenilmeyi bekleyen onlarca hayvan varken, sahiplendirme festivalleri yapılırken koskoca festivalde günde 6 tane hayvan sahiplendirebiliyor belediyeler. Ama emin olun, sorun, o gün belki 30 tane hayvan satın alınmış bir "pet shop"tan. Yani böyle düşünüldüğü zaman "pet shop"lardaki hayvan satışı konusunun çok ince bir çizgi olduğunu, lütfen, Komisyonumuz değerlendirirse sevinirim.

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) - Evsiz hayvanları "pet shop"ta pahalıya satsak işe yarar mı Hocam?

İZMİR VETERİNER HEKİMLERİ ODASI GENEL SEKRETERİ DR. EBRU TONG - Bence çok güzel bir çözüm önerisi, kesinlikle katılıyorum. Belki de belediyeler "pet shop"lara hayvan satıp oradan da en azından bir gelir kaynağını "pet shop" da böylece ulaştırır. Yani önemli olan, hayvanın sahiplendirilmesiyse, gerekiyorsa eğer bu bile denenebilir, bilmiyorum.

HAYVAN HAKLARI İÇİN BİRLEŞİM HAREKETİ DERNEĞİ BAŞKANI MEHTAP ÖZER - Satış diye bir şey olamaz.

İZMİR VETERİNER HEKİMLERİ ODASI GENEL SEKRETERİ DR. EBRU TONG -Satış olmamalı, ona katılıyorum ama gerçekçi olmak gerekiyor.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Bir ilave yapmak istiyorum, şöyle: "Pet shop"lardan satın alınan hayvanlarda, daha çok ağırlıklı olarak insanları, çocukları buralardan hayvan almaya iten duygunun ne olduğunu konuşmamız gerekli. Sahiplendirilmeye çalışılan hayvanları ailelerinizdeki çocukların ne kadarı sahiplenmek ister? Biz artık herkesin kendi markasını yönettiği, kendi beğenileriyle birlikte oluşturduğu, bir marka yönetiminin içinde olduğu bir çağda yaşıyoruz. Özellikle "pet shop"lara gelen hayvanlar küçük yaşlarda oluyor dolayısıyla her canlıda olduğu gibi hayvanlarda da yavru olması gerçekten büyük bir cazibe katıyor. Kendisinden bile daha küçük olan bir varlığa sahip çıkma dürtüsü çocuklarda da yüksek bir noktaya ulaşıyor. Şimdi siz aynı yavrunun büyümüş hâlini, hele hele sokaklarda veya sahiplerince çeşitli yollarla işkence görmüş, yıpranmış hayvanları bu çocukların sahiplenmesi beklemek çok olası değil aslında. Bu tabii çok karmaşık bir konu. Biz her hâlükârda, Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu olarak bir bakıma, içimiz acıya acıya bu dinlediğimiz, aldığımız tüm bilgilerden hareketle ciddi anlamda aslında biz hayvanların yanında duruş alıyoruz. Ancak bu konulara yaklaşırken de bugünün koşulları ve gerçekleri çizgisinde olmamız lazım. Yani bunu da ayrıca dikkatlere sunmak istedim.

HAYVAN HAKLARI İÇİN BİRLEŞİM HAREKETİ BAŞKANI MEHTAP ÖZER - Sayın Vekilim, "pet" diye alınıp pıt diye atılıyor. O yüzden, biz yavru kavramına da karşıyız. Yani çocuklar için sahiplendirme yapmıyoruz ki hatta 26 yaşın altındaki insanlara hayvan bile... Normal "mix" başka insanlar için yüzüne bakılmayacak, kozmetik olmayan köpekleri bile belirli standartlarla ve sahiplendirme sözleşmeleriyle veriyoruz. Çocuklar için yaşamıyor ki yaşam hakkı var.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Yani aslında şöyle: Hem çocuklar için hem gençler hem de bizler için süreç yönetimi dediğimiz şeyin iyi kavranması gerekiyor. Yani bir evliliğe bile başlarken büyük bir heyecanla atılabilir kişi ama neticesinde ileride çoluk çocuk sahibi olacak, onların büyütülmesi, bakılması gibi sorumlulukların farkında olması gerekli. Aynı şekilde, hayvan büyütmek konusunda da, ona bakmak konusunda da, onunla geliştirilecek sevgi konusunda da daha ilk bakışta, birdenbire ona sahip olma arzusuyla değil de... Biz buna, özel mülkiyetin yüceltilmesi diyoruz daha çok yani o sahip olma duygusundan arındırarak onu kendi doğal koşullarında sevmeyi, yeri geldi mi de uzaktan sevmeyi aslında öğrenebileceği bir eğitimin -bizim raporumuzda biraz daha ileriki yaşlarda geçiyor hâlâ ama- mutlaka okul öncesinde eğitime başlamasının bir çözüm olacağını ancak "pet shop"ların da bir noktada şu anki hâlihazırdaki sıkıntılı süreci bir yanıyla devam ettirdiğini de...

HAYVAN HAKLARI İÇİN BİRLEŞİM HAREKETİ BAŞKANI MEHTAP ÖZER - Kota konulup beş yıl üretime ve "pet shop" satışlarına katiyen ara verilmesi gerekir.

İZMİR VETERİNER HEKİMLERİ ODASI GENEL SEKRETERİ DR. EBRU TONG - Benim burada zaten dikkat çekmek istediğim şey "pet shop"larda satış engellendiğinde merdiven altı üretimle hayvan alan, satan kişileri nasıl engelleyeceğiz. Aslında benim vurgu yapmak istediğim buydu. Bu tartışmaya açık bir konu ama gerçekçi de olmak lazım çünkü bazı şeyleri çözemememizin nedeni de hep uzak hedefler koyuyoruz, önce ufak hedeflerle ana noktayı belki yakalamak gerekiyor. O yüzden zaman da kaybediyoruz.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Çözüm aslında şu yani şu olabilir, değerlendirelim birlikte: Kısırlaştırmayla birlikte aslında biz bir kimliklendirme de yapacağız. Kısırlaştırmayla birlikte bir seferberlik ilan edeceğiz ve onu belirli bir sürenin içine odaklayacağız yani dört yıllık bir periyot öngördük ama 1'inci yıl hedefi olacak, 2'nci yıl hedefi olacak, orada bir değerlendirme olacak hedeften uzak kalırsak nerelerde hata yapıyoruz gibi. Dolayısıyla bu mekanizmayı işletirken de sokaktaki hayvanları da hâliyle kısırlaştırmak için toplayacağız. Bu toplama mekanizmalarını eğer teşvik edici bir şekilde oluşturursak yani mekanizmaları doğru kurarsak "Bu hayvanları alıp da evimde tutacağım ben, merdiven altı olarak temin edeceğim ve büyüteceğim." diyen birinin bir şekilde -ihbar yoluyla olur, başka türlü yollardan olur- onu kimliklendirmediği için... Çünkü kimliklendirmeye kalksa hayvanı nereden bulduğu sorusuyla karşılaşacak. Bundan çekindiği için ya o hayvanı, merdiven altı olarak onu tercih etmeyecek -bu da merdiven altını cazibesini düşürecek- ya da bir şekilde temin ettiğinde bunu kimliklendirme yolu arayışına girecek. Dolayısıyla eğer buna da girmezse bir şekilde hayvanın görüldüğü yerde alıkonulması söz konusu olacak. Kim tarafından? Belki hayvan kolluğu veya polisi -nasıl tarif ediyorsak- veya bu konuyla ilgili STK'ler, aktivistler tarafından. Bu riske de girmeyeceğini... Özellikle merdiven altı da bu rakamları çok yüksek tutacağından, yasaklı olduğundan böyle bir konu bir çözüme yöneltebilir bizi ama temelinde, işte, bu kısırlaştırma ve kimliklendirmedeki mekanizmaları nasıl kurduğumuzla ilgili bu.

İZMİR VETERİNER HEKİMLERİ ODASI GENEL SEKRETERİ DR. EBRU TONG - Kesinlikle katılıyorum. Zaten önemli olan burada kayıt altına alma ve kimliklendirme. Dediğiniz gibi, nasıl sokağa hayvanını terk edene ciddi bir -10 bin lira konuşuluyor- idari para cezası uygulanacak ve kimliği olmaksızın hayvan sahiplenenlere de -aslında bu ifade yer alırsa- bu ceza uygulanırsa merdiven altıyla ilgili ciddi bir engelleme getirir. Bu konuda haklısınız.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Yani şunun gibi: O evinizde oturma izni olmayan, Türkiye'de oturma izni olmayan birini eğer tutarsanız bu bir yanı itibarıyla bir suçtur.

İZMİR VETERİNER HEKİMLERİ ODASI GENEL SEKRETERİ DR. EBRU TONG - Evet, evet, aynen.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Çok sevimli biri olabilir, iyi biri olabilir, ayrı bir şey ama Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde onun resmî olarak kayıtlanması gerekir. Bu bir bilinç meselesi, toplumun bu anlamda bilinçli olması gerekli yani o hayvanı, merdiven altında satılan hayvanı parayla satın aldığında, o para ilişkisini kurduğunda artık bunun masum bir ilişki olmadığının o anda farkına varması lazım.

İZMİR VETERİNER HEKİMLERİ ODASI GENEL SEKRETERİ DR. EBRU TONG - Kesinlikle bu önemli bir çözüm önerisi olabilir.

Son iki konuyu katkı olsun diye belirtmek istiyorum.

Tehlike arz eden hayvanlar konusuyla ilgili dövüş yaptıran dernekler olduğundan bahsettik. Horoz ve köpek dövüşlerinin dernekler üzerinden yaptırıldığıyla ilgili konuşuldu. Bu gerçekten ciddi bir sıkıntı. Bununla ilgili, derneklerin tüzüklerinde 5199'a aykırı maddeler var. Bunları tespit ediyorsunuz, ilgili makamlara yazıyorsunuz ama "Savcılık kanalıyla kapatılması öngörülür." diyor. Savcılığa gidiyor dosya, savcılık da diyor ki: "Kabahatler Kanunu'na göre para cezası vardır, bunu uygulayın." Yani bu bir kısır döngü, bunu da kesmek lazım. Bu derneklerin hiç kurulmaması lazım. Dernekler müdürlükleri bu konuda maalesef ya yeterli bilgiye sahip değiller ya da önemsemiyorlar. Az önce söylediğim konuya tekrar dönüyoruz ama yani Hayvanları Koruma Kanunu bu ülkenin kanunuysa her kurum yetkilisi hangi aşamada olursa olsun bu konuyu önemsemek zorunda.