KOMİSYON KONUŞMASI

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Her şeyden önce şunun altını çizerek başlamak istiyorum. Esasında buradaki yanıt verilmesi gereken en önemli soru şu: Bugünkü kurumsal yapı içerisinde var olan kurumların yapamadığı, neyi yapmak üzere kuruldunuz ve hangisini becerdiniz? Şimdi, bunun yanıtı asla verilmedi bugün. Elimizde olan dosyalarda da yok. Dolayısıyla bu ana sorunun altını ısrarla çizme ihtiyacı duyuyorum. Hazinenin yapamadığı neyi yapabileceğinizi düşündünüz ve neyi başardınız? Özelleştirmenin yapamayacağını düşündüğünüz ve sizin yapabildiğiniz ne gerçekleşti? Şimdi, bu soruyu böyle sorduğumuz zaman esasında Varlık Fonu'na dair çok net bir tablo ortaya çıkıyor. Var olan Hazinenin yerine Hazine kadar şeffaf olmayacak, Hazine kadar denetlenmeyecek, Hazine gibi hesap vermeyecek bir alternatif yapı kuruldu; paralel bir Hazine kuruldu. Ve şimdi görüyoruz ki esasında paralel bir özelleştirme kurumu da kurulmuş ve bir yandan işler yürüyor. Dolayısıyla temel soru bu olmak üzere sunuma dair birkaç sorum olacak. Sizin sunum sıranızla soracağım, önem sırası bununla aynı değil.

Birincisi: Şunu söylediniz, dediniz ki: "Türkiye'de kurulmuş olan, belki dolar geliri olan veyahut da bütçe fazlası olduğu için bunu yatırım amaçlı kurulmuş bir Varlık Fonu değildir. Bizimkine benzeyen fonlar vardır -hatta şu kalıbı kullandınız, siz böyle kullandığınız için ben de öyle söyleyeceğim- "asset backed" başka varlık fonları da vardır."

Şimdi, hızlıca baktım, kastedilen eğer "commodity backed" varlık fonlarıysa bunlar emtia temellidir, Türkiye'de böyle bir emtianın varlığından ben haberdar değilim. Eğer varsa ve böyle bir gelir elde ediyorsak bunun açıklanmasını isterim. Eğer kastedilen "asset backed securities" ise tam da zaten eleştirdiğimiz nokta buydu. Varlığa dayalı yeni menkul yaratan bir sistem kurmak içinse eğer bu kurulmuş olan düzen, o zaman esasında bize şunu söylüyorsunuz, "2008-2009'da dünyada krizi çıkarmış olan, varlığa dayalı menkul yaratan düzeni Türkiye'ye 'Varlık Fonu' adı altında getiriyoruz." diyorsunuz. Bu soru yanıtlanmaya muhtaç bir soruya dönüşüyor sizin sunumunuz nedeniyle.

İkinci soru: Hazineyle olan ilişki hiç net değil. Evet belki 3'üncü sayfada şunu söylüyorsunuz: "Hazine değildir, devlet adına borçlanmaz, garanti vermez." diye ama sonra sunum içerisinde bir yerde dediniz ki: "Ya, çok yeni olduğumuz için ilk borçlanmamızda garanti verdi Hazine." Ama sonra dönüyorum sunumun 15'inci sayfasına: "Burada hiçbir varlık krediye teminat olarak gösterilmemiştir." denirken, peki, bu sefer de Hazinenin yayınladığı bir rapora dönüyorum -Kamu Borç Yönetimi Raporu, Ağustos 2019 için- "Hazine garantisi sağlanan krediler." diyor 2019'da ve burada bir satırda Türkiye Varlık Fonu'nun finansmanı için verilmiş olan bir garantiden bahsediliyor. Hangisi doğru? Her şeyden önce hangisinin doğru olduğunun açıklanmasına dair bir ihtiyaç var. Burada açıkça Hazine garantisi sağlanan krediler 2019 Ocak-Temmuz arasında ikinci satırda Türkiye Varlık Fonu gözüküyor.

Dolayısıyla Hazineyle olan ilişki bugün bize net bir biçimde açıklanmış değil. O zaman bu ikinci bir alt soruyu da doğuruyor. Zira, 2017 Ekimde bir torba yasanın içerisinde Hazinenin kaynaklarının rahatça size aktarılması yetkisi tanımlanmıştı. O zaman şunu sorma ihtiyacı duyuyorum: Hazinenin bugüne kadar garantisinin dışında kaynaklarına başvurduğunuz alt kalemleri ve bunların mekanizmasını açık bir biçimde bizimle paylaşmanızı talep ediyorum.

Yine, sunumun bu noktasında şunu söylediniz: "Doğrudan yabancı yatırımı artırmak istiyoruz -sizin cümlelerinizle- doğrudan yabancı yatırım yalnız bırakılamaz, potansiyel ortağı olmak durumundayız. Bir ortak arama gerekliliği duyar, dolayısıyla biz doğrudan yabancı yatırıma ortak olacağız." dediniz.

Şimdi, doğrudan yabancı yatırım niye bir ortakla gelmek zorunda kalıyor ülkeye, buna bir yanıt vermek gerekiyor. Yani Türkiye'ye fabrika kurabilmek için eğer bir garanti aranıyorsa bu Türkiye'ye duyulan güvene dair bir işarettir. Bu güveni Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurumları gideremiyorsa Varlık Fonu nasıl giderecektir?

Bu, tabii şöyle bir alt soruyu da doğuruyor: Dediniz ki aynı tanımın içerisinde: "Hedefimiz doğrudan yabancı yatırım yapan şirketlerin kârını artırmaktır." Ya, bir kurumun hedefi doğrudan yabancı yatırım yapan şirketlerin kârını artırmak olamaz eğer yöneticisi devletin başkanıysa. Tek hedefi olabilir, bu ülkenin kamusal faydasını artırmak.

Bu söylenilen cümlenin içerisinde tehlikeli şeyler olduğu kanaatindeyim ama şu soruyu da sorma ihtiyacı duyuyorum: Madem Varlık Fonu bir şirketin kârını artırabilecek araçlara sahip, neden tercihini doğrudan yabancı yatırım yapan yabancı şirketler adına kullanıyor da Türkiye'de bunca ihtiyaç duyuyor olan, yapılandırmasını burada tartıştığımız onca KOBİ'ye bunu aktarmak için sihirli değneğini kullanmıyor? Neden tercih bu yönde kullanılıyor?

Yine, sunumun içerisinde 4'üncü sayfada şunu söylediniz: "Finansman kaynağı gerekiyor evin altyapısı içerisinde." Öte yandan varlık fonlarının tanım olarak kendi finansman kaynağını yatırım yapan yapılar olduğu tarif edildi. E niye tekrar finansman ihtiyacı doğuyor? Varsa bir varlık ve bununla yatırım yapılacaksa mesele finansman kaynağının ötesinde bir mesele olmalı.

Bir alt soru da: İnsan kaynağı ve yetenek havuzu konmuş aynı sunumun içerisine. Dediniz ki: "Doğru insan kaynağına ulaşırsak başarıya ulaşacağız." Aranan insan kaynağının ne olduğunu doğrusu duymak isterim.

Yine bir temel soru: Girişimci ve risk sermayesi değiliz dediniz, oysa oldukça riskli bir yatırıma kaynak aktardınız. O derece riskli ki özel sektörden kaynak bulamıyor. Biraz önce Ağaoğlu özelinde söylendi ama büyük inşaat şirketlerini kurtarmak üzere parayı kullandınız. Öte yandan aynı zamanda şunu yapmışsınız, 2017 yılında bir alt fon kurmuştunuz, KOBİ Alt Fonu. Bu alt fon, öyle gözüküyor ki Ticaret Sicili Gazetesi'nden öğrendiğimize göre yaklaşık bir ay önce kapatılmış, onun yerine ismi İstanbul Finans Merkezi Alt Fonu hâline getirilmiş. KOBİ'ler yerine başkalarının yatırım yapmadığı batık bir projeye yatırım yapma tercihinizin Türkiye'nin sosyal ve kamusal faydasına nasıl yarayacağını doğrusu bilmek istiyorum. KOBİ'leri desteklememe tercihi bir devlet politikasına mı dönüştü?

Bir de Rusya'yla yapılmış olan ortaklığa dair somut bir teknik sorum var. Katkı eşit verilecek, yatırımlar eşit yapılacak, nasıl bir katma değer bekleniyor bu ortaklıktan ve buna benzer ortaklıklardan. Bir de endişe paylaşmak istiyorum. Sonuçta bizim Varlık Fonumuzu tarif ederken Türkiye açısından stratejik yatırımları önceleyecek bir yapı diye tarif ettik, başka bir ülkenin yatırım fonunun da kendi stratejik öncelikleri üzerinden yatırımları tercih edeceği açık. Bu iki ülkenin yatırımlarının stratejik tercihleri bugün belki ortaklaşmış olabilir. Öyle görüyoruz buradaki ortaklıktan ama bir gün ortaklaşmadığı koşullarda bu yatırım ortaklığının nasıl şekillenmesini öngörüyoruz?

Bitirmek üzereyim Başkanım, çok teşekkür ediyorum süre verdiğiniz için. Ama konuyu önemsiyorum, onun için başından beri burada kaldım.

Son soru da şu: Dediniz ki Hazine ve bankalarla farklı bir havuzdan borçlanıyoruz fakat finans piyasasına baktığınız zaman havuzlar borç almak isteyen kurumların niteliğinden ziyade borç almak isteyen kurumların ortaya koydukları projenin riskine dair, vadesine dair, içeriğine dair bir değerlendirme üzerinden esasında piyasayı ayrıştırırlar. Yani akılda olan eğer -sizin belki de kullanacağınız bir cümleyle söyleyeyim- "market segmentation" ise burada piyasayı ayrı havuzlara ayırıyor olan şey vadesinin niteliği ve vadeyle birlikte risk doğasının niteliğidir. Türkiye Varlık Fonu, eğer sizin iddia ettiğiniz gibi bir varlık fonu havuzu içerisinden borç alıyorsa o zaman sorum şu: Türkiye gibi borç alıyor olan kaç tane varlık fonu var; varlık fonları normalde bu işin karşı tarafında borcu verip yani finansal yatırım yapan aktörler değil midir? Türkiye'nin bu piyasadaki rekabet ettiği ortamı bize tarif etmenizi rica ediyorum.

Bir de hakikaten böyle bir havuz olmadığı gerçeğinin altını çizme ihtiyacı duyuyorum. Burada başka finans sektörü bilen, konuya hâkim arkadaşlarımız da vardır. Doğru bir yönlendirme olmayacağının altını çizmek isterim.

Teşekkür ederim.