| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Dijital Hizmet Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2312) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 30 .10.2019 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, vicdansız ve adaletsiz bir vergi düzenimiz var. Bu vicdansız ve adaletsiz vergi düzeni AKP iktidarları döneminde de devam etti ve hem gelir adaletini yok etti hem servet adaletini yok etti. Her iki anlamda da hem gelir eşitliği yok hem de servet konusunda ciddi uçurumlar var arkadaşlar. Bakın, bizim vergi dairelerimiz, arkadaşlar, nerede biliyor musunuz? Hani, sayın Maliye diyor ki: "Ben çok güzel bir vergi dairesi kurmuşum." Değil. Bizim vergi idarelerimiz benzin istasyonları, TEKEL bayileri, AVM'ler, marketler, araba bayileri ve beyaz eşya bayilerinden oluşur arkadaşlar, devlet bunlardan vergi toplar. Geri kalan -size söyleyeyim- yani beyannameyle toplanan vergi o kadar cüzi ki arkadaşlar, sanıyorum 4 milyon 600 bin kişi beyanname veriyor; bu, toplam vergi gelirlerimiz içinde o kadar cüzi ki. Hani, dedi ya "Çok önemli değil, 6 milyar lira artacak." diye, gerçekten de o kadar komik bir rakama tekabül ediyor beyannameyle alınan vergi. Yani "Çok kazanandan çok alacağız, az kazanandan az alacağız." hikâye durumdaydı ve maalesef, bir hayal kırıklığına daha uğradım teklif sahibimizin söylediğiyle "Biz buradan gelir elde etmeyeceğiz." dedi. Oysa sayın bakanlarımız iki haftadır üç haftadır diyor ki: "Vergiyle ilgili bir teklif gelecek; bu teklifle çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alacağız." Herkes de merakla bekliyordu büyük bir reform geliyor herhâlde diye. Çok kazanandan çok alacak, az kazanandan az alacak; meğerse öyle bir şey yokmuş arkadaşlar torbada. Torba geldi ama torbanın içinde herhangi bir reform yokmuş. Oysa yapmamız gereken -yıllardır söylüyoruz- bir reform yapmaktı; gerçekten çok kazanandan çok alan, az kazanandan az alan bir reform yapmaktı.
Bakın, size 2 rakam vereceğim, çarpıcı. Nüfusun yüzde 5'i, arkadaşlar, en zengin yüzde 5'i, en yoksul yüzde 50'sinden daha fazla gelire sahip; hadi buyurun. Yani en zengin yüzde 5, hani Mercedeslerle geziyorlar ya, lüks yatlarla geziyorlar, villalarda yaşıyorlar; yaşasınlar, itiraz yok ama en yoksul yüzde 50'nin gelirinden daha fazla gelire sahip. Bu, yıllardır devam ediyor. AKP de on sekiz yıldır iktidarda. On sekiz yılda bunun sonucu ne oldu biliyor musunuz? Hep daha fazla gelire sahip olursanız ne olur? Bakın, şu sonuç oldu: AKP iktidara geldiğinde nüfusun yüzde 1'i toplam servetin yüzde 38'ine sahipti arkadaşlar. AKP iktidara geldiğinde, nüfusun yüzde 1'i -han, hamam, arsa, hisse senedi, bankadaki para, konutlar, her şeyi katın, bütün bu servetimizin- toplam ulusal servetin toplamının yüzde 38'ine sahipti. İşte bu adaletsiz ve vicdansız vergi politikaları sonucu ve diğer başka politikalar sonucu tabii ki bu yüzde 1 -Credit Suisse'in rakamlarına göre- şimdi servetin yüzde 55'ine sahip arkadaşlar. Yani yüzde 38'den yüzde 55'e çıkmış ve düşünebiliyor musunuz, nüfusun yüzde1'i geri kalan yüzde 99'undan daha fazla servete sahip. Ya, böyle bir adaletsizlik olabilir mi! Biz bu adaletsizlikle OECD rekoruna sahibiz arkadaşlar. Bu, servet ve gelir adaletsizliğinde OECD rekoru bizim elimizde.
Bakın, dünyada bir hareketlenme var. Niye? Şimdi, Lübnan'da bir hareketlenme var, Irak'ta hareketlenme var, Arjantin'de, Şili'de, Ekvador'da bir hareketlenme var; niye? Neoliberal politikalar bütün dünyada yüzde 1'i çok daha fazla zenginleştirdi, geriye kalan büyük toplumsal kesimleri yoksullaştırdı arkadaşlar.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Ya, Garo Bey, her şeyde bunları söylüyorsunuz ama bunların kaynağını söylemiyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kaynak, AKP.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Hayır, verileri nereden alıyorsunuz?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Credit Suisse.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bırak şimdi ya! Kendinden menkul şeyler.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Credit Suisse. Ya, kaynak, sokağa çıkın, görürsünüz arkadaşlar yani şey değil.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Konuşmanızı delillendirmeniz lazım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Credit Suisse ya, kaynak, bak, sen de bak.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Credit Suisse bir şey değildir ki.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi, arkadaşlar, bakın, dünyada bir hareketlenme var. Niye? Çünkü yoksul kesimler, bakın, işsizler var, işsizler ordusu var ve bunların belli kesimleri artık iş bulma umudunu da kaybetmiş durumdalar. Yani milyonlarca vatandaşımız iş bulma umudunu da kaybetmiş durumda. İşsizler var, bir de asgari ücretliler var mesela, açlık sınırının altında gelire sahipler. Bir yandan da bakıyorsunuz, arkadaşlar, belli kesimler bir lokantaya gidiyor, 2 kişi, 3 kişi, bir oturuşta 1 asgari ücretlinin maaşını yiyor. Bir oturuşta ya, bir öğünde, bakın, 1 asgari ücretlinin maaşını ödüyor. Altındaki arabaya bir bakıyorsunuz, 10 milyon lira değerinde araba. Ya, olsun ama bunlar vergilendi mi acaba? Bunlar etkin bir şekilde vergilendi mi? Değil.
Bakın, arkadaşlar, yıllarca dedik ki -Sayın Zekeriya Temizel'in kulakları çınlasın- zamanında dedik ki: "Ya, arkadaş 'Nereden buldun?' diye bir yasa getirmediğin sürece, 'Nereden buldun?' diye bir Maliye idaresi soramadığı sürece vergi alamazsın." Bizim Maliyemiz "Nereden buldun?" diye sorabiliyor mu? Soramıyor. Gelir unsurlarını takip edebiliyor mu? Edemiyor, ciddi bir kayıt dışılık var. Servet unsurlarını takip edebiliyor mu? Asla edemiyor, TÜİK bile bir istatistik ortaya koyamıyor. Neden? Yandaş-candaş ekonomisinde maalesef işte bu servet unsurlarının da peşine idare gidemiyor. Niye? Özerk bir vergi idaremiz yok, bağımlı bir vergi idaremiz var ve bağımlı vergi idaremiz yandaş servet sahiplerinin üzerine gidemiyor. Bu şekilde reform meform yapamayız, işte teklif sahibi vekilimizin itiraf ettiği gibi, gelir de elde edemeyiz.
Yapmamız gereken... Arkadaşlar, bakın, dünyada bir kaynama var, bütün dünyada dediğim gibi, Bolivya'da, Lübnan'da, Irak'ta; toplumumuzda da bu kaynama var, herkes "Geçinemiyoruz." diyor. Ya, doğal gaza yüzde 60 zam yaptınız, elektriğe yüzde 60 zam geldi, vatandaş geçinemiyor. Ne yapmamız lazım? Arkadaşlar, gerçekten çok kazanandan çok ve çok servet sahibinden çok vergi almamız lazım. Bunun için de mali milatla beraber bir nereden buldun yasasını geçirmemiz lazım. Servetleri arttığı zaman -bütün gelişmiş ülkelerde olduğu gibi- özerk maliye idaresinin gidip bu servet artışlarının ve gelir artışlarının hesabını sorabileceği bir düzen kurmamız lazım ve bu istisnaları, efendim, gidip pazarlık yapılan teşvikleri, istisnaları minimize etmemiz lazım. Ancak böyle, servetin belli ellerde toplanmasının önüne geçebiliriz.
Ya, arkadaşlar, bakın, bir değerli konut vergisi getirmişsiniz, gerçekten hilkat garibesi. Şimdi, düşünün ki benim bir arkadaşıma babadan araziler kalmış, dünya kadar arazi. Bu, imar çılgınlığının yaşandığı dönemde de -Esenyurt'un herhâlde üçte 1'i buna ait- oralar imara kavuşmuş. Bu kişiden 25 kuruş imar vergisi, rant vergisi alınmamış bakın. Bütün arazileri 10 liraysa bin lira olmuş, 10 bin lira olmuş, dünya kadar arazi, babadan kalmış ve bunları da müteahhitlere vermiş karşılığında da şu anda 2 bin tane tapusu var; bakın, 2 bin tapusu var, 2 bin tapuya sahip; bakın, 2 bin, 2 bin tapuya sahip. Şimdi, 1 kişinin 2 bin tapusu var, bu evlerin her birisi 500 bin lira etse -eder- 1 milyar TL'lik serveti var, sırf evden -başka, geriye kalan ne olduğunu bilmiyorum- 1 milyar TL serveti var ve tek kuruş vergi vermiyor. Bu imar artışları yani rant artışları... Şimdi, rant vergisi getirmediniz, imar artış vergisi getirmediniz ve servetle ilgili duyarlı bir vergilendirme yapmadınız. Şimdi bir kanun getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: "Arkadaşım, 1 kişinin babadan kalma diyelim ki 10 milyonluk bir evi varsa ben ondan yüzde 1 vergi alacağım." Her yıl 100 bin liraya tek bir evi olan vatandaştan vergi alacaksınız ama bu kişinin 2 bin tane tapusu var, 1 milyar TL de servete sahip -ki daha fazla olan da vardır memlekette, 5 milyar TL gayrimenkulden serveti olan da var- ondan 1 TL'lik vergi alınmayacak, bakın, 1 TL vergi alınmayacak serveti üzerinden ve bu yüzden de ne olacak biliyor musunuz? O kişinin serveti sürekli katlanacak. Bakın, şunu da söyleyeyim: Bir gariban vatandaşımızın 300 bin liralık tek konutu var, o gidiyor binde 2 vergi veriyor tek tapudan, 2 bin tane konutu olan da binde 2 vergi veriyor ve o kişi kira alıyor, servetine servet katıyor. O vatandaşımız ise sürekli yoksullaşıyor. Bakın, AKP iktidarı o yüzde 1'e hep servet katmıştır arkadaşlar, büyük kesimleri, geniş kesimleri ise yoksullaştırmıştır. Nüfusun yüzde 1'i zenginleşmiştir, geniş kesimler borç altında inim inim inlemektedir. Bütün bunları arkadaşlar, önümüze geniş bir reform tartışmasıyla koymadığımız sürece de işte böyle vekilimiz getirir "Ya, biz bundan zaten gelir de hedeflemiyoruz." der ve maalesef arkadaşlar, reform yapıyormuş gibi yapmış olursunuz.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Önceliğimiz o değil.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, dijital hizmet vergisi. Ya arkadaşlar, bu uluslararası şirketler var, evet, bunların vergilendirilmesi lazım ama zannediyor musunuz ki siz yüzde 7,5 vergi koyduğunuzda bu şirketler "Aman da ne güzel, ben 100 lira ciro yapıyorum, 7,5 lirasını da devlete vereyim." diyecek. Hayır. 100 lira cirosunu 107,5 liraya çıkaracak, üzerine 10 liraya hizmet satıyorsa 11 lira yapacak, o 1 lirayı da zaten vatandaştan alacak. Ya o şirketi sen vergilendirmiş mi oluyorsun? Hayır. Bu hizmeti tüketen vatandaşlarımızı vergilendirmiş oluyorsun. Nerede kaldı gelire göre vergi? Nerede kaldı küresel şirketleri vergilendirme? Bunu derinlemesine tartışmamız gerekmiyor mu sayın teklif sahibimiz? Yani düşünün ki adama diyorsun ki "Ciron üzerinden vergi alacağım." E cirosunu artırır, 10 liralık hizmetini 11 liraya satar, vergi vermemiş olur, vergiyi vatandaş ödemiş olur. Nerede kaldı bu şirketin vergisi?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ne yapalım?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Olur mu arkadaşlar? Yani şirketler gelir üzerinden vergilendirilir arkadaşlar, bunun yolunu bulalım veya artan oranlı vergilendirilir, başka türlü, cirosu üzerinden buna göre vergilendirilir. Teknoloji şirketleri teşvik edilmek isteniyorsa belli bir oran konulur, daha büyük rakamlarla artan oranlı vergilendirilir. Burada vatandaşı vergilendiriyorsunuz. Ve bu şirketler, diyelim ki Netflix "Öznetflix" diye bir şirket kurdu, ne olacak? Nasıl vergilendireceksiniz?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hemen aklına başka şeyler geliyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Böyle ama. Hani olur ya, Adana Seyahati kapatınca Özadana Seyahati kurar, onun gibi devam eder. Ne yapacaksınız? Ya arkadaşlar, bunda bin tane soru var.
Diğer bir mesele, bakın, konaklama vergisinde de yüzde 2 vergiyi kim ödeyecek arkadaşlar? Yine vatandaş ödeyecek. Yani ciro üzerinden aldığınız her vergiyi vatandaş ödüyor. Siz kâr üzerinden vergi alacaksınız. Öyle otel var ki inanın jant üstü gidiyor yani hiç geliri yok neredeyse, kafa kafaya gidiyor; doluluğu düşük, eskimiş, bilmem ne ama öyle otel var ki 2 liraya mal ediyor 15 liraya satıyor odasını, inanılmaz bir kâr oranı var. Ya siz çok düşük kâr eden otelle çok yüksek kâr marjı olan oteli aynı yüzde 2 üzerinden vergilendirirseniz olur mu? Önemli olan kârı vergilendirmektir arkadaşlar, geliri vergilendirmektir. Bu tasarıda geliri vergilendirmek üzere herhangi bir şey yok. Bu yüzde 2'yi de...
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Kurumları unuttuk, kira gelirlerini unuttuk.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, arkadaşlar, bakın, kurumlar vergisinde de önerimiz zaten o, orada da bir artan oranlı sisteme geçmek lazım. Herkese yüzde 20 olmaz yani çok kazanandan çok, az kazanandan az ise kurumlar vergisinde de gelir vergisinde de servet vergisinde de artan oranlı düzeneğe geçmediğimiz sürece gelir ve servet eşitsizlikleri giderilmez arkadaşlar ve bu gelirin de diğer ülkelerde olduğu gibi yerel yönetimlere aktarılması lazım. Eğer illa vergi konulacaksa yerel yönetimlerin bu vergiden faydalanması lazım.
Diğer bir mesele arkadaşlar, bakın, yüksek gelirlilerle ilgili çok ilginç bir şey oldu. İktidar teklifi açıkladı, dedi ki: "Yüzde 35'ten sonra... Yıllardır bu çağrıyı yapıyordum, bu basamakların yükselmesi lazım, yüzde 50 ve üzerine çıkması lazım dedim. İktidar ilk açıkladığı teklifte 35'in üzerine "39, 43 ve 45" diye 3 basamak getirmişti, daha bir hafta önce. Bir anda ne olduysa... Sayın Vekilim, bilmiyorum, ne oldu, siz bir açıklayın.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - 4 basamağın birdenbire 7 basamak olması uygun gelmedi.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Size mi gelmedi?
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Bana gelmedi.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani siz önce "39, 43, 45" yazdınız...
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Hayır öyle yazdım, sonradan görüşmelerimizde ben dedim ki 40 olması daha uygun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Diğerleri yolda Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama bakın, bir haftada, kamuoyuna açıklanmış bir teklif yani "reform" diyorsunuz...
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Açıklanmadı.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama bana geldi, açıklandı, bütün basına düştü, herkes duydu yani tablo bile yaptınız, grafik düzenleme... Sayın Vekilim, sizin teklif grafik düzenleme oldu. Nerede yapıldı bilmiyorum, sizin ekip yapmamıştır herhâlde, böyle "Özel teklif; 39, 43, 45 olacak." falan diye basamaklar getirildi.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Basın yapmıştır onu.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir baktık, bu teklif yüzde 40'a düşürülmüş. Nasıl oldu, bilmiyoruz. Arkadaşlar, bakın, pek çok stopaj kesintileri var, istisnalar var, biliyorsunuz. Zaten yüzde 40'a çıkarsanız bile alabileceğiniz verginin ne kadar düşük olduğunu siz söylediniz. Zaten beyannameyle alınan çok düşük bir vergi var. Artmıyor ki yani 40 da yapsan, 45 de yapsan. 45 yapsan belki biraz daha artacak ama gene de kayıtlı olanları vergilendirebileceksin yani nereden buldun yasası yok, servet unsurları kayda geçmemiş oluyor. Bu açıdan, yapmamız gereken önce reformu düşünmek. Basamakları istediğiniz kadar oynatın. Ben size söyleyeyim, ben iş hayatından da gelen bir insanım, işçi de oldum, işveren de oldum, etrafımdaki insanları da gördüm... Açıkça söyleyeyim, benim babam mütevazi bir esnaftı, her yıl bize Maliyeden "İlk 20'ye girdin." diye teşekkür yazısı gelirdi yani o vergi dairesinden. Biz o vergi dairesinde ilk 10 bine giremezdik onu söyleyeyim ama ilk 20'ye girdiğinde teşekkür yazısı gelirdi. "Biz verelim oğlum." derdi, millet bize "keriz" derdi.
Bakın, açıkça söyleyeyim, mükellef "Nereden buldun?" diye sorulmadığı sürece, Maliyeden çekinmediği sürece istediği kadar vergi verir, Türkiye'de bu hep böyle olmuştur. Yapmamız gereken, gerçek anlamda bir reform yapıp özerk bir maliye idaresinin bütün gelir ve servet unsurlarının peşine düşebileceği düzen kurmaktır. Kim kazanıyorsa, kim servetini artırıyorsa vergilendirilsin arkadaş. Kent rantları vergilendirilsin, artan servetler vergilendirilsin, geliri artıyorsa vergilendirilsin ve bütün bunlar da...
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Tam onu yapıyoruz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya yapmayın bunu, yapmıyorsunuz, burada böyle bir şey yok.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Son dedikleriniz var.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Nereden buldun?" var mı Sayın Vekilim?
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Nereden buldun yasası olur mu ya? İnsaf ya! Yapmayın ya, hangi devirde yaşıyoruz?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Olur mu! Bir kişi bir yerde 200 bin dolarlık bir ev alsın, IRS bir hafta geçmeden mektubu yazar "Kaynağını nereden buldun? Senin yıllardır ödediğin vergiler bu şeye tekabül etmiyor, nereden buldun arkadaş?" diye...
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Mal bildirimi veriyor işte, mal bildirimi vermiyor mu?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Fransa'daki vergi idaresi aynı şekilde. Bu anlamda, bunu yapmadığımız sürece bütün bunlar lafügüzaf.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Sayın Paylan'ın mal bildirimine bakacağım, karşılaştıracağım gideri.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, tabii ki beraber bakalım.
Sayın vekillerim, değerli arkadaşlar; bakın, bütçe açığının geçen sene tutmayacağını net bir şekilde söylemiştik. Maliye Bakanımız buraya geldi "83 milyar TL bütçe açığı vereceğim." dedi. Ben de dedim ki: Bu açığı tutturamazsınız Sayın Bakan, güvenlikçi politikalara devam ederseniz ve israf politikalarına devam ederseniz ve yandaş ekonomisini devam ettirirseniz bu bütçe açıkları tutmaz. Maalesef hem güvenlikçi politikalar hem savaş politikaları devam etti, bütün kaynaklar silaha ayrıldı, güvenlikçi politikalara ayrıldı; saraylar inşa edilmeye devam edildi, israf politikalarına devam edildi ve yandaşlara "kamu-özel işbirliği" adı altında milyarlarca lira kaynak transferleri yapıldı. Bunun sonucunda da güven yok oldu, tüketim azaldı ve ne oldu? Yalnızca dolaylı vergilerden vergi aldığınız için çok ciddi bütçe açıkları verdik. Bakanlık Merkez Bankasının yedek akçesine el koymasına rağmen şu anda tahmini olarak 130-140 milyar TL arasında bir bütçe açığıyla karşı karşıya kalacağız. Eğer tek seferlik gelirler de olmasaydı sayın vekilim, bakın, tek seferlik geliri olmasaydı gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 5 veya 6'sı kadar bütçe açığı vermiş olacaktık yani bu yıl için bu açığı verdik. Şimdi diyorsunuz ki: "70 milyar TL daha borç yetkisi alsın bu torbayla." Siz mi bunu önerdiniz bilmiyorum, 70 milyar TL daha borçlanacak.
Bakın, 2 tane çıpamız var: Para politikasında gevşek politikaya doğru gidiyoruz, para politikasında ciddi anlamda gevşekleşiyoruz, 14'e düştü, bir daha düşürülecek diye beklenti var. Evet, dünyada rüzgâr şu anda o yönde, "risk-on" durumu, FED faizleri düşürüyor, geçici bir bahar havası yaşatabilir ama maliye politikasında da gevşeklik bu hızla devam ederse yani iki çıpa birden gevşerse -korkarım- bir anda oluşabilecek ters bir rüzgârda yağmurda şemsiyesiz yakalanabiliriz. O açıdan, iki politikanın da hem maliye politikasının bu kadar gevşemesi hem para politikasının bu kadar gevşemesi geçici olarak rahatlatabilir ama bu kadar yetkiyi, borçlanma yetkisini hiçbir meclis -Amerikan Meclisine bakın- bu kadar kolay vermez, hesap sorar yürütmeye "Sen bu parayı nereye harcadın arkadaş? Saraylara mı harcadın, yandaşlara mı aktardın, silah mı aldın yoksa halkın menfaatleri için yoksula mı harcadın, işçiye, emekçiye, çiftçiye mi harcadın?" diye sorar.
Ben buradan çağrı yapıyorum, bu Meclise, bütün milletvekillerine çağrı yapıyorum: Sayın Maliye Bakanı "80 milyar açık vereceğim." dedi, Merkez Bankasının 40 küsur milyarlık yedek akçesine ekstradan el koymasına rağmen 130-140 milyar açık verecek tek seferlik gelire rağmen. Biz yürütmeye hesap sormalıyız arkadaşlar "Neden bu kadar açık verdi? Ne sebeple verdi? Niye yeniden borçlanma yetkisi veriyor?" diye. Bu açıdan, bu hesabı siz sordunuz mu? Sorduysanız lütfen bize açıklayın derim arkadaşlar. Yani bunun hesabını sormak hepimizin boynumuzun borcudur diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.