| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Dijital Hizmet Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2312) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 30 .10.2019 |
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, bakanlıklarımızın değerli bürokratları, sivil toplum örgütlerimizin, meslek örgütlerimizin değerli temsilcileri; ben de hepinizi saygıyla sevgiyle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
2020 bütçesinin geçtiğimiz hafta sunumu yapıldı. Bu sunumdan da gördüğümüz şekliyle 912 milyar 524 milyon TL vergilerden toplanması hedeflenen bir para. Yani bütçemizin neredeyse yüzde 80 seviyelerinde gelir kalemi olarak vergi sayılmış. Yani kısacası, bütçemizi ayakta tutan en önemli kısmı gelir. Şimdi Sayın Vekilimiz de bu teklifi anlatırken -biraz önce de ifade edildi- "Gelir hedefi gözetilmemiştir." şeklinde bir beyan... Şimdi 3 tane yeni düzenleme ve mevcut düzenlemelerde de değişikler getiren bu vergi düzenlemesi eğer gelir hedeflemiyor ise neyi hedeflemektedir? Yani düzenlemeler arasında bir farklılaşma, düzenlemeler arasında ayrık durumlar yaratmayı mı hedeflemektedir bunu merak ediyoruz.
Şimdi, düzenlemelere baktığımızda, yani tekliflere baktığımızda öncelikle yeni hükümler mevcut. Bunlardan en çok dile getirileni dijital hizmet vergisi. Türkiye'de sunulan belirli hizmetler dijital hizmet vergisine tabi tutulmakta. Dijital ortamda sunulan her türlü reklam hizmetleri, sesli, görsel veya dijital herhangi bir içeriğin oynanmasına, elektronik cihazlara kaydedilmesine, cihazlarda kullanılmasına yönelik dijital ortamlarda sunulan hizmetler, kullanıcıların birbiriyle etkileşime geçebilecekleri dijital ortamların sağlanması ve işletilmesi hizmetleri dijital hizmet vergisi kapsamına dâhil edilmiş bulunmakta. İlk baktığımızda yabancı firmaların faaliyetlerinin vergilendirilmesi olarak düşünebiliriz ve bu anlamda da belki doğru görebiliriz. Dijital hizmet vergisi oranı da yine yüzde 7,5 olarak ifade edilmiş.
Ancak değerli arkadaşlar, burada belki vergisel anlamda yeni bir düzenlemeyle bir vergi kalemi sağlama imkânı getirilmekle birlikte, bu hizmetlerin yani internet üzerinden bilhassa yapılan bu hizmetlerin eğer vergi sistemiyle ilgili taahhüdünü, yükümlülüğünü yerine getirmediğine dair bir kanaat olduğu takdirde ilgili faaliyetin, yargı kararı olmaksızın, internet sitelerine erişim Gelir İdaresi Başkanlığının iradesiyle engellenebilmekte getirdiğiniz öneride. Vergilendirmeyle ilgili ödevlerin yerine getirilmemesi dolayısıyla müteşebbislerin internet sitelerine erişiminin idari kararla engellenmesi yani bir taraftan o işletmelerin -sistemin mülkiyet hakkı yönünden baktığımızda- mülkiyet hakkına haksız müdahale olmasının yanında, çalışma özgürlüğüne yine bir müdahale. Ancak bu hizmetten yararlananlar yönünden de haber alma ve fikir özgürlüğüne yapılmış ciddi bir müdahale durumu yaratacaktır değerli arkadaşlar. Yani burada yayınlanan, daha doğrusu erişimde bulunulan faaliyetin, şu anki bu kararı alabilme yetkisine dâhil olan idarenin herhangi bir baskıyla o erişimleri engellemesi mümkün. Böylelikle de daha önce emsali yaşanmış olan birçok yasaklama bu yöntemle uygulanabilir hâle gelecektir, bu da özellikle fikir özgürlüğü ve haberleşme özgürlüğü yönünden ciddi bir tehlike arz edecektir diye ifade etmek istiyorum.
Yine, değerli konut vergisi ihdası. Değerli arkadaşlar, belirli binalara, bina vergi değeri üzerinden 5 milyon TL'yi aşanlara vergi getirilmekte. Şimdi, bu bedeli öncelikle kim takdir etmekte? Bedelin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından takdir edileceği ifade edilmekte. Şimdi, uygulamada, mevcut şu anki sistemde tapuyla ilgili yapılan hemen hemen her işlemde emlak beyan değeri esas alınır. Emlak beyan değeri de yani belediyelerimizin ilgili birimlerle birlikte oluşturduğu bir değer tespitidir. Şimdi, öncelikle bu mevcut önerideki düzenleme, Emlak Vergisi Kanunu'nun genel sistematiğine aykırı bir şekilde getirilmekte. Çünkü toplanacak olan para Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı vergi dairelerine ödenecek, ancak düzenleme Emlak Vergisi Kanunu kapsamında yapılmakta. Emlak Vergisi Kanunu kapsamında yapılan düzenleme esas itibarıyla yerel yönetimler yani belediyelerin başta olmak üzere yetkisi kapsamındadır. Şimdi, bu durumda bir gayrimenkulle ilgili 2 tane resmî değerin ortaya çıkma ihtimali var; biri bildiğimiz şekliyle emlak beyan değeri, biri de yine Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından tespit edilmiş bir değer.
VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) - Bir de gerçek değer var, esas olan o.
CAVİT ARI (Antalya) - Uygulamada bakın, gelecekte ciddi bir sorun yaratacaktır bu durum çünkü bir tarafta emlak beyan değeri üzerinden işlem yapılırken bir taraftan da bu yasa çerçevesinde hazırlanmış bir bedel ortaya çıkacak ve sonuç itibarıyla da hangi bedel üzerinden o işlemden bedel alınacağı ileride sorun olarak karşımıza çıkacaktır değerli arkadaşlar. Eğer, biz emlak vergisi üzerinden bakacaksak bu meseleye, bu gelirin de yine belediyelerin, yani yerel yönetimlerin gelirleri kapsamında değerlendirmesi gerekirdi.
Yine, değerli arkadaşlar, konaklama vergisi yeni ihdas edilen üçüncü düzenleme. Şimdi, değerli arkadaşlar, getirmiş olduğunuz teklifte 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu'na ekleme yapılarak bir gelir ihdas etmeye çalışmaktasınız ve bu gelir merkezî idare gelirleri arasına dâhil edilmeye çalışılmakta. Her ne kadar benden önce bu yasa teklifini savunan arkadaşlarımız bu yasanın birçok ülkede de uygulanageldiğini ifade etse de -yani turizmde, özellikle turist olarak gidenlerin başta verdikleri vergilerin, işte, adına ister "turizm parası" ister "ayakbastı parası", ne dersek diyelim uygulandığını ifade ettiler- doğrudur, birçok ülkede bu uygulanmakta, ancak bu uygulama turizmin niteliğinden dolayı turizme hizmet veren, özellikle yerel yönetimlerin yani belediyelerin resmî anlamda nüfuslarının kat kat üzerinde dışarıdan gelen yerli ve yabancı turiste hizmet etmesinden dolayı destek mahiyetinde çıkarılmış olan yasalardır. Yani kısacası konaklama vergisi ve benzeri nitelikteki vergiler genel idareye aktarılan vergiler değildir. Eğer başka ülkelerde uygulanıyor ise bunlar çoğunlukla ilgili belediyelere aktarılan yani oralara kaynak olarak temin edilmeye çalışılan vergi düzenlemeleridir. Bu anlamda konaklama vergisi, şu anki getirilmeye çalışılan sistem, turizmin mantığına ve özellikle de turizm ağırlıklı faaliyette bulunan belediyelerin mevcut durumuna aykırıdır. Bu konuyla ilgili, ben de bir Antalya Milletvekili olarak ve özellikle şehrimizin Türkiye'nin turizminin başkenti olan bir şehir olması nedeniyle başta Antalya olmak üzere, özellikle turizm kentler birliğine dâhil olan büyükşehirler, iller ve ilçelerin belediyelerinin yararlanabileceği, sadece ve sadece dışarıdan, yurt dışından gelen 13 yaşından büyük yabancılardan alınmak kaydıyla ve de belirli oranlarda ifade ettiğimiz bir gelirin belediyelere aktarılması şeklinde bir kanun teklif hazırladım ve sundum. Kanun teklifimiz Plan ve Bütçe Komisyonuna 18 Temmuz 2019 tarihi itibarıyla sevk edilmiş ve Komisyonumuzda beklemektedir. Mantık itibarıyla birbirine yakın olmakla birlikte uygulaması farklılık arz eden bir tekliftir benimki de. Eğer biz belediyeleri düşünüyorsak, turizmi düşünüyorsak ve eğer sizin ifade ettiğiniz gibi genel bütçeye buradan çok bir şey beklemiyorsak gelin buradaki teklifinizi benim teklifimle birleştirelim ve de zaten zor koşullarda turizmden yararlanmaya çalışan vatandaşlarımızın yüzde 2, 3, 5; ne olduğu çok önemli değil, üzerlerine yeni bir külfet getirilmesini engelleyelim. Türk vatandaşından yurt içerisinde yapmış olduğu bu turizm faaliyetinden yani konaklamadan bu vergiyi almayalım, belli yaş grubundan bu vergiyi almayalım, sadece ve sadece Türkiye'ye gelen yabancı turistlerden alalım ve de belli bir oran çerçevesinde bu gelirleri belediyelerimize aktaralım ki böylelikle de turizm noktasının, özellikle faaliyeti yoğun olan belediyelerimize önemli bir gelir sağlayalım.
Bu son 2 madde yönünden baktığımızda aslında bu teklifle getirilmeye çalışılan esas amacın siz her ne kadar öyle değil deseniz de burada maalesef ki ekonominin kötüye gittiği ve ciddi anlamda sıkıntıların yaşandığı şu günümüzde ekonomiyi yönetememeden kaynaklanan sıkıntıların giderilmesine katkı sağlayabilme adına getirmeye çalıştığınız bir vergidir. Bunlar yeni getirilmiş vergilerdir ve toplumda insanların zaten sıkıntı yaşadığı bir dönemde yeni vergilerler karşılaşmasına yol açacak düzenlemelerdir.
Bunun yanı sıra da yine mevcut düzenlemelerde birtakım vergisel artışlara da sebebiyet veren düzenlemeler getirdiğinizi de zaten gördük, görüyoruz da. Madde madde yeri geldiğinde değerlendirme yapmak üzere genel görüşmemi sadece şu durumu ifade ederek bitirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, getirilen düzenlemelerden bir tanesinde Avukatlık Kanunu uyarınca karşı tarafa yükletilen vekalet ücretini icra ve iflas müdürlüklerine yatırılanlar dâhil ödemekle yükümlü olanlara ödemenin avukatın müvekkiline yapılması durumunda ise müvekkile gelir vergisi tevkifatı yükümlülüğü getirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, ben fiilen yirmi beş yıl avukatlık yaptım ve bu süre içerisinde de gerek dava yoluyla gerek icra yoluyla vekalet ücretleri tahsil ettik ve bunların vergi yükümlülüklerini yerine getirdik. Pratikte öncelikle bu sizin getirmeye çalıştığınız düzenlemenin hiçbir sonucu yoktur. Neden derseniz, bir kere burada şu düzenleme yok: Müvekkilimiz her zaman şirket olmayabilir, stopaj yükümlüsü olmayabilir, vergi yükümlüsü olmayabilir. Benim müvekkilim benim hak etmiş olduğum bir vekalet ücretini benden habersiz bir şekilde veya benim iradem dışında tahsil etmişse bunun vergisel yükümlülüğünü yerine getiremeyebilir. Böylelikle de mükellefin yerine getiremediği bir vergi yükümlülüğünü siz müvekkile yüklemeye çalışmaktasınız. Kaldı ki Avukatlık Kanunu gereğince değerli arkadaşlar, avukatlık ücretinde "karşı taraf vekalet ücreti" olarak ifade ettiğimiz yani kazanılan davada karşı tarafın, kaybeden tarafın, kazanan tarafa ödemekle yükümlü olduğu vekalet ücreti veya bir icra takibinde borçlunun alacaklı tarafa, daha doğrusu alacaklı vekiline ödemekle yükümlü olduğu vekalet ücreti kanun gereğince avukata aittir. Bununla ilgili daha yeni yaşanmış ve 16 Mayıs 2019 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanmış olan bir hüküm bulunmaktadır. Bu hükümle karşı taraf vekalet ücretinin müvekkile ait değil, avukata ait olduğu Anayasa Mahkemesi kararıyla kesinleşmiştir.
Şimdi başa dönersek siz Anayasa Mahkemesi kararıyla da kesinleşmiş olan ve zaten yasa gereği de avukata ait olan bir avukatlık ücretini müvekkile tahsil ettirme yolunu açarsanız hem kanuna hem Anayasa Mahkemesi kararına aykırı davranmış olursunuz. Bizim yıllardır vermiş olduğumuz mücadele yani avukatların, baroların yıllarca vermiş olduğu mücadele sonrasında karşı taraf vekalet ücretinin avukata ait olduğu hem kanunla hem de ifade ettiğim Anayasa Mahkemesi kararıyla kesinleşmiştir. Şimdi getirilen düzenlemeyle müvekkile karşı taraf vekalet ücretini tahsil etme yetkisi getirmektesiniz. Bu düzenleme Avukatlık Kanunu'na aykırıdır, bu düzenleme bahsettiğim Anayasa Mahkemesi kararına aykırıdır, bu düzenleme fiiliyatta uygulaması çok zor olan bir düzenlemedir. Vergisel yükümlülüğü olmayan, vergi bağı olmayan bir müvekkile bu vekalet ücretini tahsil etme yolu açamazsınız. O nedenle sizlerden ricam: Pratikte uygulaması olmayacak, zor olacak olan bu düzenlemeden vazgeçmenizi diliyorum.
Diğer maddeler geldiğinde de madde madde üzerinde konuşmak üzere hepinize şimdilik saygı ve sevgiler sunuyorum.
Teşekkür ederim.