KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarımız, değerli katılımcılar; öncelikle bugünkü çalışmamızda hepimize kolaylıklar dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Teklifin geneliyle ilgili dün değerlendirme ve açıklamada bulunmuştum ancak şimdi görüşülmekte olan maddelerle ilgili ben de birkaç tereddüdümü dile getirmek istiyorum.

Şimdi, 3'üncü maddede biraz önceki konuşmacıların da dikkat çekmeye çalıştığı, dijital vergi mükellefi olarak kabul etmeye çalıştığımız ve yurt dışında faaliyette bulunan firmaların, koşulları uyan firmaların vergilendirilmesini sağlamaya çalışırken sonuçta dönüp dolaşıp bunun o kurumlarla iş yapan Türk vatandaşlarının omzuna bir vergi yükü olarak geri döndüğünü buradan aslında net bir şekilde görebiliyoruz.

Yine, 3'üncü madde 2'nci paragrafta şöyle bir cümle var, kelime var daha doğrusu, okuyorum: "Mükellefin Türkiye içinde ikametgâhının, işyerinin, kanuni ve iş merkezlerinin bulunmaması halleri ile gerekli görülen diğer hallerde Hazine ve Maliye Bakanlığı, vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla vergiye tâbi işlemlere taraf olanlar ile işleme ve ödemeye aracılık edenleri -derken biraz önceki açıklamamı kastettim- verginin ödenmesinden sorumlu tutabilir." Bakın, "tutabilir" kelimesi var. Yani burada "tutabilir" kelimesi bence idareye bir keyfiyet getirir; tutar mı tutmaz mı, tutabilir. Neye göre tutabilir, neye göre tutmayabilir? Yani bu mükellefi biz bir nedenle korumamız icap ederse tutmayabilir ama bazı nedenlerden dolayı korumaya değer görmüyorsak Türk vatandaşı olan mükellefi, o zaman sorumlu tutabilir. Yani burada Hazine ve Maliye Bakanlığı adına net bir ifade olması sanki kanun açısından daha tarafsızlık getirir diye düşünüyorum. "tutabilir" kelimesi, tutar mı tutmaz mı konusu yönünden bir tereddüt oluşturmakta; ben en azından bu şekilde yorumluyorum. Yarın birisi hakkında işlem yapmadığında Hazine ve Maliye Bakanlığı "'...tutabilir' diyordu, biz tutmadık kardeşim, koşullar uygun değildi." denir, geçiverir. Dolayısıyla burada bir netlik kazandırılmasında fayda olduğunu düşünüyorum.

Onun yanı sıra da yine "Vergi güvenliği" adı altında 7'nci maddede

"İlandan itibaren otuz gün içinde bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde, dijital hizmet sağlayıcılarının sunmuş oldukları hizmetlere erişimin, bu yükümlülükler yerine getirilinceye kadar engellenmesine Hazine ve Maliye Bakanlığınca karar verilir -bakın, burada daha net bir cümle var- ve bu karar erişim sağlayıcılarına bildirilmek üzere..." diye devam ediyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, burada da -Sayın Şener biraz önce ifade etti- Hazine ve Maliye Bakanlığı bir idari kurumdur. Sonuç itibarıyla bir idari kurumun burada sonuçta faaliyetlerle alakalı bir idari yaptırım kararı alması iletişim özgürlüğü yönünden ileride sakıncalar doğurabilir. Şimdi, böyle bir konuda koşulları uygun mu değil mi, gerekli ilanlar süresinde yapıldı mı yapılmadı mı, taahhütlerini yerine getirdi mi getirmedi mi konusunda bir yargı kararına ihtiyaç olduğu çok açıktır; aksi hâlde, idari keyfiyetlerle burada birtakım hizmet sunan iletişim alanlarının kısıtlanması sürecine götürülecek ve böylece özgürlüklerin daha da kısıtlanmasına yol açacak sonuçlar doğuracaktır diyorum. Bu madde yönünden de "Hazin ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine -en azından- yargı kararıyla" denmesi gerektiğini öneriyorum.

Teşekkür ediyorum.