KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Evet arkadaşlar, aslında biz geneli tartışırken de bu meselelere çok da değinmiştik ama bu genel belki ufak değerlendirme olacak ama söylemeden geçemeyeceğim. Bu paketin genelinde var olan bir mevzu var, bunda da aynı şey. Çok esaslı kanunlarda çok büyük ihtiyaçlar ve büyük düzenlemelerin yapılması gereken kanunlarda böyle yanından teğet geçerek "mış" gibi yaptığımız bir düzenleme daha. Çünkü biz özellikle insanların adalete güveninin bu kadar zedelendiği bir süreçte bu adalete güveni aslında tesis edebilecek Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nda bir değişiklik yapıyoruz ama bu değişikliği o kadar, dediğim gibi, kanunun özüne dokunmadan, yapıyı hiç değiştirmeden, aslında önümüzdeki süreçlerde sıkıntıları daha da büyütecek ufak ufak maddeler ekleyerek yapıyoruz. Bakın, tekrar tekrar söylemekte fayda olduğu için söylüyorum: Dünya Adalet Platformunun Şubat 2019'da yaptığı araştırmada hukukun üstünlüğü endeksine göre Türkiye 126 ülke arasında 109'uncu sırada. Yani bu kadar geri bir durumdayken yine sınır tanımayan gazeteciler tarafından dünya basın özgürlüğü endeksine göre 2018 yılında 180 ülke arasında 157'nci sıradayız. Ya, bu kadar kötü bir durumdayken hâkimler, savcılarla ilgili, karar vericiler onlar, ben vermiyorum kararı, ben vermiş olsam benimle ilgili yapalım...

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - 106'ncı sırada Nijerya var, devlet yok Nijerya'da.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Şimdi, bu kadar problemin...

Efendim...

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - O raporda Nijerya 106'ncı. Nijerya'da devlet yok yani. Ne yargısından bahsediyorsunuz?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - E, demek orayı bile aşan bir durumdayız yani neyse. Şimdi karşılıklı bir polemiğe girmeyelim.

BAŞKAN - Rapor yanlış demek istiyor.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Devletin olmadığı, yargının olmadığı bir yer o rapora nasıl giriyor? Bizim önümüze nasıl alıyorlar?

BAŞKAN - Raporda hata var demek ki.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Karşılıklı bir polemiğe girmeyelim ama çıkıp sokakta insanlara sorduğunuz zaman da 10 kişiden 8'i "Bu ülkede ben adalete güvenmiyorum." diyor.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Direkt oran veriyor.

BAŞKAN - Sayın Güler...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - İzin verirseniz ben devam edeyim, sonra siz eleştirilerinizi bana sunarsınız.

Şimdi, bu kadar problemli bir mesele, 10 kişiden 8'i bu adalete güvenmiyor. Kim kararları veriyor? Hâkimler, savcılar yapıyor bunu. Yani adalete güveni bu noktaya getirenler karar vericiler. Yani sonuçta bu yasaları değiştirebiliriz, dönüştürebiliriz ama uygulamanın bu kadar problemli olduğu bir ülkede şimdi, iki esaslı şeyi yapmamız lazım yani hâkimler ve savcıları konuşuyorsak eğer, onun kanununda bir değişiklik yapıyorsak. Bir, bakın, bu ülkedeki geçmiş tecrübelerimizi de göz önünde bulundurarak aslında bu hâkim, savcıları, bu yapının kendisini gerçekten hukuk yeteneğine sahip, objektif karar verecek hâkim ve savcılardan oluşturmamız lazım. Mülakatların bize ne getirdiğini biz geçmiş tecrübelerle gördük. Türkiye tarihinde görülmüş mü bilmiyorum -en azından ben kendi kısa yaşam tecrübemde görmediğim bir işi- biz adliyelerin kapılarının kapatıldığı, hâkim, savcılara operasyon yapıldığı bir tarihi hatırlıyoruz. Bu neydi peki? Tam o dönemde, biz daha yeni avukatken... Biz hiçbir zaman mesela hâkim, savcı olmayı düşünmedik. Niye düşünmedik? Çünkü yoktu cemaatle herhangi bir ilişkimiz. Çünkü sınava girsek bile mülakatta eleyeceğinizi çok iyi biliyorduk. O dönemin cemaatçileri bu dönem aslında başka bir politik görüşte yine yargının tamamına sızmış durumda. Yani o dönem cemaatçiydi, bu dönem AKP'li. Bu AKP'li hâkim ve savcıların pratiklerini ben ilk toplantıda da dile getirdim. Şimdi bunlar neye göre karar veriyorlar? Siyasi görüşe göre karar veriyorlar çünkü bir siyasi görüş kendilerini getiriyor. Bir defa, bir minnet duygusuyla, onları getirene iyi görünme duygusuyla -ama birazdan söyleyeceğim sonrasında ne olduğunu da- hareket eden, aslında gücünü kanundan almayan, gücünü iktidardan alan, gücünü ve tavırlarını iktidarın yaklaşımına göre belirleyen hâkim ve savcılar olduğu müddetçe bu problem. Şimdi, bunu nasıl aşacağız? İşte bu mülakat meselesini objektif kriterlere bağlamak lazım. Sınavda 100 alıp mülakatta elenen -arkadaşlarımızın az önce de söylediği gibi- türlü türlü sorularla, garip garip sorularla elenen onlarca, yüzlerce insan var, bunu aslında bu hâkimler, savcılarla ilgili düzenlemede düzenlememiz gerekiyor.

Bir mesele de ikinci adım... Hâkim, savcı oldu, bir şekilde iktidara bulaşmış ya da bir şekilde bir referans bulup hâkim, savcı olarak belirlendikten sonra ama ilk biat yetmez, sürekli bir biate ihtiyaç var. Bu biat da ne oluyor? Verdiği kararlarla oluyor. Bakın, bu hâkim ve savcıların hiçbirinin kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gittiğinde, orada kişi hak ve özgürlüklerini ihlal ettiği saptandığında bile kendisine bir geri dönüşü yok. Ama iktidarın görüşüne göre verilmeyen herhangi bir kararda savcının, hâkimin nereye sürüleceği, nereye gideceği belli değil. Bir defa, bu açıdan hâkimin bir güvencesi yok. Ben ilk toplantıda da söyledim, bu büyük bir problemdir. Bir hâkim "Ben bu davada aksi bir karar verdiğimde başıma ne gelecek, nereye sürüleceğim?" diye eğer kafasında bir soru işareti varsa orada yargı tesis edilemez. O açıdan, bence bu Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nda bir değişiklik yapacaksak bu iki esaslı mesele üzerinden düzeltme yapmamız gerekiyor, yoksa... Şimdi, cemaat için AKP iktidarı döneminde adliyelerin kapısı kapatıldı, operasyon yapıldıysa iktidar değiştiği anda bu sefer gelip o iktidar da aynı şeyi yapacak, kapatacak kapıları bu sefer AKP'li hâkim, savcılara mı operasyon yapılacak? Şimdi, bu anlayışı biz var ettiğimiz müddetçe, geliştirdiğimiz müddetçe biz yargının içerisinde yargının problemlerini çözemeyeceğiz. Çünkü dediğim gibi, yargı mensupları şöyle karar veriyor; cinsiyete göre, politik görüşe ve ekonomik duruma göre, sadece bakın politik görüş de değil, ekonomik duruma göre. Çünkü Soma katliamını hepimiz hatırlıyoruz, birçok işçi yaşamını yitirdi ama oradan çıkan karar, aslında bütün toplumun vicdanını yaralayan bir meseleydi. Yani bunun için dediğim gibi, tekrar tekrar özellikle vurguluyorum, bizim bu konuda önergemiz de var.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Karar veren hâkimi tanıyor musunuz?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Hiç tanımıyorum, bizim böyle ilişkilerimiz yok çünkü.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Ben çok iyi tanıyorum, benim stajyerimdi, dünyayı bir tarafa verin, bir eline ay, bir eline güneşi, hiçbir...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Doğrudur. Bizim böyle ilişkilerimiz yok Sayın Vekilim yani biz böyle ilişkiler kurmuyoruz hâkim ve savcılarla.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Hukuk fakültesini bitirmişsin, stajyerin olmadı mı kimse?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Yok, benim stajyerim olmadı. Benim stajyerim muhtemelen hâkim, savcı da olamazdı. Onun için, işte mesele tam da bu. Bunun için, dediğim gibi, eğer bir meseleyi çözeceksek bu en esaslı konuları konuşalım, burada bir düzenleme yapalım.

Teşekkür ederim.