KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önemli görevlerinden biri yasama, biri denetleme ama bütçe yasası ayrıca geçiyor yani "bütçe kanunu çıkarmak" diye ayrıca geçiyor. Önemli bir şey yapıyoruz çünkü; bütçe hakkı, bu konuyla ilgili bütün bütçelerin öncesinde konuşuyoruz, bu usul tartışmasında buna girmek istemiyorum. Bu önemli işi yaparken ortamın buna uygun olması gerekiyor. Burada ciddi problemler var, bunu arz etmek istiyorum size. Şurası 200-250 metrekare alan; on beş saat 150 kişi burada oturuyor. Böyle bir ortamda müzakere olmaz, tartışma olmaz; bu, insan tabiatına aykırı bir şeydir. Saatlerce, on beş saat filan; bu da olmaz, insan tabiatına aykırı bir şeydir. Burada bütçe tartışması olmaz, herhangi bir tartışma olmaz, bunu ifade etmek istiyorum. Burada oksijen filan yok değerli arkadaşlarım; 150 kişi, 150 metrekare alandayız ya. Eskiden cezaevlerinin koğuşları vardı, işte, cezaevlerinin şeyleri sınırlıydı; 100 metrekarede 100 tutuklu, hükümlü bulunurdu, onun gibiyiz; bu olmaz, bir.

İki: Başka türlü de baskı üzerimizde olmaması gerekiyor. Değerli arkadaşlarım, burada kanun çıkaracağız, bütçe kanunu ama aynı zamanda denetleme, soru, bilgi edinme hakkımızı da kullanıyoruz ve Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve bakanlara soru soracağız. Çok fazla soru sorma hakkımız yok, hele hele sözlü hiç soru sorma hakkımız yok. Bakın, Hükûmet, Cumhurbaşkanlığı sisteminde, bu yeni sistemde -önce de vardı- bizim denetim hakkımızı, soru sorma hakkımızı kullanmamızı ciddi bir şekilde engelliyor. Bu yakın zamanda bakanlardan birinin ya da Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısının bir milletvekili arkadaşımızın sorduğu soruya verdiği cevap var; bizim sorduğumuz soruların üçte 1'ine bile cevap verilmemiş. Şimdi, verilen cevaplar da, değerli arkadaşlarım, ciddi problemler içeriyor. Ben, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına Varlık Fonu'yla ilgili "1 milyar euroluk borç alacak, bankaları görevlendirmiş, ilk defa borç alıyor Varlık Fonu; ne anlama geliyor?" diye bir soru sordum daha evvel, süresi geçtikten sonra Varlık Fonu Kanunu'nun ilgili maddesini yazarak bana gönderdi. Tekrar sordum: "Ben bunun biliyorum, bu kanunun çıkarılmasında Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiydim ve bu müzakerelere katıldım, kanunu biliyorum. Şimdi, bu kanunu nasıl uyguluyorsunuz, bunu merak ediyorum, bunun cevabını istiyorum?" diye tekrar sordum, tekrar aynı maddeyi yazıp gönderdi. Ondan sonra, Sayın Cumhurbaşkanına bir mektup yazdım, dedim ki: "Bu, milletvekillerine, Türkiye Büyük Millet Meclisine hakarettir." Benimle dalga geçer gibi benim sormuş olduğum soruya cevap vermiyor, yasayı gönderiyor. Bununla ilgili bir de basın toplantısı yaptım değerli arkadaşlarım. Burada "Haddini aşıyor, bürokrat, daha evvel, vesayetçiler gibi davranıyor, Kenan Evren de böyle davranıyor." gibi laflar ettim. Beni mahkemeye verdiler. Hem tazminat davası devam ediyor hem de kamu görevlisine hakaretten mahkemeye verdiler, fezlekem var.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, biraz sonra biz burada konuşacağız. Bu Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısının her lafımıza dava açmayacağını, tazminat davası açmayacağını kim garanti ediyor.

Değerli arkadaşlarım, kanun çok açık ortada. Anayasa'nın 83'üncü maddesi diyor ki: "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar." Bunu en iyi bilen kendisidir. Bu nasıl bir sistem? Bunu yazıyor, Türkiye'deki adli sistemin, yargı sisteminin de ne olduğunu biliyoruz. Hâkim ve Savcılar Kurulu üyelerini kimlerin tayin ettiğini biliyoruz. Böyle bir sistemde emir verir gibi dava açacak. Böyle bir baskı altında bunları konuşacağız. Burada bunu bilin yani konuşabilecek miyiz, konuşamayacak mıyız; bunu bilin. Bunun bir izahını yapsın.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı eleştirildiğinden dolayı tazminat davası açar mı arkadaşlar? Ne demişim? "Haddini bil." demişim, o kadar. Vesayet sistemiyle mücadele ediyorsunuz siz ama bu vesayetçiliktir. Ben seçilmiş birisiyim ve görevimi yapıyorum. Benim çıkardığım kanunu bana yazıp aynen gönderiyorsun, "Bu, hakarettir." demişim. Hakaret değil mi değerli arkadaşlarım? Arz ederim bunu. Böyle bir ortamda bütçe görüşmesi yapıyoruz.

Başka bir şey daha, Başkanın tutumuyla ilgili de birkaç cümle söylemek istiyorum. Sayın Başkanım, siz Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunun Başkanısınız, elinizde sopayla oturmayın, söylediğimiz her şeye de el sallayarak bize bağırmayın. Böyle bir ortamda nasıl bütçe konuşacağız değerli arkadaşlarım? Zaten mutlak çoğunluğunuz var, koalisyonun mutlak çoğunluğu var. Her şeye "Evet, kabul edenler... Etmeyenler..." Edeceksiniz. Peki biz düşüncelerimizi ifade etmeyeceksek nedir bu sistemin, bu rejimin adı ya?

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, size yönelik bir şey söylemedim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bana yönelik söylemenize gerek yok, salona söylüyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Paylan'a yönelik konuşmanın da lütfen tutanaklarını alın, bir bakın. Ondan sonra bir daha değerlendirelim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ben burada sizi hem dinledim hem de el sallamanızı...

BAŞKAN - Sayın Paylan'ın söylediği ifadeleri alın, tutanaklara bakın, bir daha değerlendirin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öfkeyle konuşuyorsunuz, öfkeyle konuşmayın, bize baskı kurmayın.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısının belki de avukatları buradadır. Kim yanlış bir cümle söyleyecek...

BAŞKAN - Sayın Paylan'la bu hususu en az 50 kez konuştuk. Kendi grubuna gitmiyor, geliyor, kendi grubuna anlatması gereken şeyleri burada anlatmaya kalkıyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kendi grubumla bugün görüştüm ve müspet bir yanıt aldım.

BAŞKAN - Gittiniz konuştunuz mu Meclis Başkanıyla?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Diğer gruplarla konuştum.

BAŞKAN - Meclis Başkanıyla konuştunuz mu?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısının avukatları muhtemelen buradadır ve bizim ağzımızdan çıkacak her kelimeye dava dilekçesi hazırlıyorlardır. Nereden bileceğiz böyle olmadığını?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Burayı germenize gerek yok.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Böyle bir ortamda bütçe görüşmesi yapılabilir mi?

Arz ederim efendim.