| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278 ) ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ve Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 06 .11.2019 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, milletvekili arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, değerli bürokratlarımız; 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu üzerine görüşlerimi, genel üzerindeki görüşlerimi sizlerle paylaşıyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bütçenin devletin önümüzdeki mali yılda gelirlerini ve harcamalarını tahmin eden ve yürütme organına yani hükûmete harcamaların yapılması, gelirlerin de toplanması konusunda yetki ve izin veren bir kanun olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama şunun altını çizerek de bir kez daha vurgulamak istiyorum: Bu verilecek olan yetki ve izin kesinlikle sınırsızca, fütursuzca harcama yapma hakkı vermez veya gelirlerin tahsilatında rehavet içerisinde bulunma hakkı vermez. Azami düzeyde öngörülen ödeneklerin, gelir ve giderlerin, harcamaların da yapılan tahminlere en yüksek oranda ulaşması tercih edilir, arzu edilir.
Tabii, bu bütçenin çeşitli ilkeleri var, bunlardan bir tanesi genellik ilkesi yani bütün gelir ve harcamaların bütçede kalem kalem, ayrı ayrı gösterilmesi. Ama diğer yandan hiçbir gelir veya giderin, harcamanın bir diğerinin arkasına gizlenmemesi bu çok temel bir ilkesidir bütçenin. Tabii, bunun böyle olduğunu söyleyebiliyor muyuz? Biz Sayıştayın denetiminden uzak duran, uzaklaştırılan, Kamu ihale Kanunu kapsamı dışına alınan birçok harcamanın ne yazık ki bütçede bir yerlerde gizlenmiş, yok, cari transferler kaleminde, yok efendim, bir başka kalemde olduğunu gördüğümüz için de böyle bir ilkenin bu bütçede ve önceki bütçelerde de olmadığını söyleyebiliriz. Tabii, bütçenin açıklık ilkesine de uygun olması gerekir yani bu yapılan gelir ve harcamaların da mümkün olduğunca açık ve anlaşılır olması bütçe açısından önemlidir, hiçbir gelirin ve harcamanın da gizlenmemesi, örtülü bir şekilde sunulmaması önemli.
Bütçe gerçekçi olmalı. Yapılan tahminlemeler yıl sonu, mali yıl sonunda kesin hesap değerlendirmelerinde çok yüksek oranlarda tutarlı olabilmeli. Yani bu gerçekçi olmak ve tutarlılık da çok temel bir ilke. Bunun da böyle olmadığını -Sayın Kuşoğlu'nun da yaptığı sunum ve açıklamalarda- 2018 yılı kesin hesap bütçe tahminlerinin hiçbirisinin neredeyse tutmadığını biliyoruz, söylüyoruz. Bu konuda yürütmenin daha ciddiyetle bütçeye sahip çıkmasını özellikle diliyoruz. Onun için kesin hesap çok önemli. Oysaki biz kesin hesabı neredeyse hiç görüşmüyoruz, böyle ikisi bir arada bir şekilde arada kaynayıp gidiyor. Esas, 2018 yılı bütçe kesin hesabının mutlaka çok daha detaylı... Çünkü geçmişten ders alacağız ki geçmişte yapılanlar, hatalar, kusurlar, eksikler, bilerek veya bilmeyerek yapılan iş ve işlemler yanlışlar görülecek, tartışılacak ve bunun üzerinden yeni yılın bütçesine yol verilecek, yol çizilecek oysa bu da çok kabul edilebilir bir nokta da değil. Kesin hesap böyle bir şekilde, böyle bütçe görüşmelerinde bu şekliyle bir alt komisyona havale edilerek, alt komisyonda daha detaylı incelenerek Plan ve Bütçe Komisyonumuza sunulup burada tartışılıyor olması...
Sonuçta bu bütçe bir siyasi partinin kendi bütçesi değil, bu bütçe devletin bütçesi, bu bütçeyi yürütme Mecliste, millet adına milletvekillerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkı üzerinden yetki verdiği bir bütçe. O yetkiyi kullanabilmek adına bunun önemli olduğunu özellikle belirtmek istiyorum.
Tabii, değerli arkadaşlar, bizim kalkınma planımız, On Birinci Kalkınma Planı 9 Temmuzda gündeme geldi, burada görüşüldü, yasalaştı. Oradaki eleştirimiz de şuydu: 2019 yılı bütçesi hazırlanırken, hazırlanmadan önce 2019-2023 yıllarını kapsayan On Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın... 2019 yılı bütçesinin plana uygun olarak hazırlanmış olması gerekirdi. Bu bir eksiklik, aslında büyük bir kusur, ciddi bir kusur. Yoksa bunun sonucunda plansız bir süreç yaşanır eleştirilerimizin aslında bu bütçe için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. 2020 yılı bütçesinin de hazırlığında, gerek genel bütçeli gerek özel bütçeli, diğer özel bütçeli düzenleyici ve denetleyici kurumlar olarak tüm kamu idarelerinin bütçelerinin hazırlığında On Birinci Kalkınma Planı esas alınmalı, o planın hedeflerine uygun bütçe kaleme alınmalı, oluşturulmalıyken, aslında On Birinci Kalkınma Planı'nın hedeflerine uygunluk değerlendirmesini tablolarda, çizelgelerde de görmemiz gerekirken On Birinci Kalkınma Planı birkaç sözle, birkaç cümleyle hızlı bir şekilde geçiştirilerek aslında neredeyse "Kalkınma Planı olmasa da olur." anlayışıyla ortaya konulan bir bütçe olduğunu görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, bakın, bir arkadaşımız bu bütçenin toplumun tüm kesimlerini kapsayan bir bütçe olduğunu söyledi yani işçisi, emekçisi, engellisi, kadını, yaşlısı vesaire herkesi. Evet, aslında toplumun tüm kesimlerini kapsıyor bütçe ama gelirler kaleminde mi kapsıyor, harcamalar kaleminde mi kapsıyor; buna bakmak lazım. Buradan, bu bütçeden bizim gördüğümüz, toplumun tüm kesimleri bütçenin harcamalarında değil, bütçenin gelirlerinde yani gerçekten çok zor durumda olan, açlık, sefalet durumunda olan vatandaştan alınan daha çok vergi gelirleriyle, vatandaşın cebinden, vatandaşın boğazından yapılan tasarruflarla vatandaşa yapılacak harcamalar anlamında kapsıyor.
Değerli arkadaşlar, bakın, örneğin bir önceki yıla göre vergi gelirleri yüzde 20 artacak. Buradan çıkan sonuçla bütçenin yükünün büyük bir kısmının yine emekçilerin, işsizin, yoksulun, emeklinin sırtında olacağını söyleyebiliriz.
Değerli arkadaşlar, tabii, aynı şekilde 2018 yılının kesin hesabına baktığımızda, bunun da Onuncu Kalkınma Planı'nın hedeflerine, tahminlerine ne kadar ulaştığı konusunda da değerlendirme gerekiyor. Eğer planlı yol katetmeyeceksek, yoksa günü kurtarmak adına gereğini yapacaksak bunlarla hiç uğraşmayalım.
Bakın, yedek ödenekten aktarma yapılan kamu idareleri Sayıştayın raporunun 10'uncu sayfasında var. Hazine ve Maliye Bakanlığına 24 milyar küsur...
Bakın, değerli arkadaşlar, Karayolları Genel Müdürlüğünün 2018 yılı başlangıç ödeneği 18 milyar 104 milyon imiş, yedek ödenekten 12 milyar 567 milyon 722 bin bir aktarma yapılmış yani başlangıç ödeneğinin üçte 2'si kadar yedek ödenek kullanmış.
Devlet Su İşlerine bakıyorsunuz, 12,9 milyar başlangıç ödeneği, 2 milyar 378 milyon yedek ödenekten aktarma yapılıyor.
Dolayısıyla yani bir tahminleme yapıyorsunuz, gelirler ve harcamalar anlamında bir bütçe hazırlıyorsunuz ama bundan büyük oranda sapmalar ve yedek ödenek aktarmalarıyla iş götürüyorsunuz. Bakın, bu genel bütçeli idarelerin yedek ödenek miktarına getirilen yüzde 2'lik sınırlamanın, başlangıç ödeneklerine ilişkin yüzde 2'lik sınırlamanın -yine Sayın Kuşoğlu sözlerinde ifade etmişti- evet, yasal dayanakları var; evet, kanunun 6'ncı maddesiyle Hazine ve Maliye Bakanlığına verilen yetkiler dâhilinde yapılıyor ama bu sınırlama yani 5018 sayılı Kanun'un 23'üncü maddesi uyarınca getirilen yüzde 2'lik sınırlama yüzde 7,21'lere tekabül ediyor. İşte, onun için ben sözümün başında bütçenin ilkelerinden bahsettim, bütçe ilkelerinde tutarlılık olması gerektiğini belirttim ancak bunu burada pek göremiyoruz.
Değerli arkadaşlar, tarım sektörü konusunda çok değerli Sayın Vekilimiz Ök "tarıma verilen yardımlar, destekler" falan diyor ama tarım sektörü gittikçe kan ağlıyor; üretim alanları gitmiş, sürekli daralıyor. Neredeyse 42 milyon dönüm yani 4,2 milyon hektar tarım alanı üretimin dışında kalmış durumda. Üretemiyoruz; üretmiyoruz demiyorum, üretemiyoruz çünkü kaynaklarımızı, üretim kaynaklarımızı etkin bir şekilde kullanamıyoruz; üretim girdilerimiz çok yüksek; ürün fiyatları ithalat baskısı altında sürekli üreticinin ve tüketicinin aleyhinde oluşuyor; piyasalar denetlenmiyor, piyasalar gözetim altında değil. Bir başıboşluk, bir kendi hâlinde bırakılmışlık tarım sektöründe söz konusu.
Sektörü öyle ifade edebilirsiniz, böyle ifade edebilirsiniz ama buradan ben size söyleyeyim: 2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nın 165'inci sayfasında ithalattan bahsediliyor. Bitkisel üretim ithalatı 2019 yılının Ocak-Ağustos döneminde 5 milyar 789 milyon, bitkisel üretim ihracatımız 2 milyar 697 milyon. Biz bitkisel üretimde ithalatçı mıyız? Tam tersine, neredeyse ihraç ettiğimizin 2 katı ithal ediyoruz bitkisel üretimde. Hayvansal üretim de yine aynı şekilde, 465 milyon liralık bir ithalat var altı aylık dönemde, ihracatımız 273 milyon lira yani yarı yarıya.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kimse "Tarımsal üretimde biz dış ticaret açığında pozitif, açığı olmayan, net ihracatçı bir ülkeyiz." diyemez. Gıda ürünlerini falan sayarsanız, onu şişirmeye kalkarsanız -ki dâhilde işleme rejimi burada buna dâhil de değil- böyle bir durumla karşılaşırsınız.
Bakın, biliyorsunuz, daha geçen gün bir kanun teklifi geldi gündeme. Bu, dijital hizmet vergisiyle bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair bir kanun teklifiydi. Bakın, bu, Toprak Mahsulleri Ofisinin aynen madde olarak Kamu İhale Kanunu'na koyduğu bir fıkra. Ne diyor bu fıkrada? Bu Kamu İhale Kanunu'nun 3'üncü maddesi de istisna durumlarını belirleyen madde. Buraya (z) bendinden sonra... Bitmiş artık, istisnalar öyle ki a'dan z'ye kadar gelmiş, yetmemiş, (aa) bendi konuluyor fıkraya. Bu bentte diyor ki: "Faaliyet ve görev alanı kapsamında yer alan tarımsal ürünlerle ilgili olmak üzere üretimin yetersiz olması nedeniyle ürün fiyatlarında meydana gelebilecek olağanüstü dalgalanmaların önlenmesi..." Toprak Mahsulleri Ofisi bile apar topar kendine hemen önlem alıyor çünkü üretim yetersiz, çünkü üretim yetmiyor, çünkü Toprak Mahsulleri Ofisi ithal etmek zorunda kalacak. Buna piyasayı regüle etmek falan filan diyebilirsiniz. Asli görevidir, Toprak Mahsulleri Ofisinin zaten piyasa regülasyonu gibi asli bir sorumluluğu, bir görevi var ama bu maddede "fiyat istikrarının sağlanması amacıyla ilgili bakanın onayıyla ürün alımları..." Yani burada "Ben İhale Kanunu'na da tabi olmadan, dilediğim gibi bu ithalatı yapmak istiyorum." diyor. Değerli arkadaşlar, Türkiye tarımının geldiği nokta bu aslında.
Şimdi, tarım deyince, az önce o yedek ödenekten aktarma yapılan kamu idarelerinden bahsetmiştik. Örneğin, Sayıştay raporunda belirtildiği gibi, Karayolları Genel Müdürlüğüne yaklaşık 12 milyar 567 milyon 722 bin TL yedek ödenekten aktarma yapılıyor 2018 yılı içerisinde. Bu yedek ödenekle yapılan yatırım bir sermaye gideri. Aslında bakarsanız üretim ve istihdam sağlayan bir üretim veya ülkenin o plan hedeflerine ulaşabilmek adına işsizliği ortadan kaldıracak, istihdam yaratacak bir harcamayı değil, tam tersine işte birtakım sermaye gruplarının ihtiyaç duydukları yol, inşaat, yapım işleri için aktarılan ödenekler, kaynaklar. Oysaki Devlet Su İşlerine de aktarılmış, kabul ederim, anlarım, sulama yatırımlarının artırılması olarak ifade edilebilir.
Bakın, 2018 yılında ortalama yıllık sulama yatırımı 6 milyar 485 milyon iken bu, 2019'da 3 milyar 276 milyona düşmüş. Yani 149 bin hektarlık sulamaya açılan alan 2019'da 50 bine kadar düşmüş. 2020 yılı içinde ortaya konan 3 milyar 338 milyon liralık hedefin karşılığı da yaklaşık 50 bin hektar ve buradaki ortalama tamamlanma süresi de artırılmış, 12,6 yıldan bu 169 projenin 26,8 yıl yani daha uzun yıllara dağıtılmış. Sulama yatırımlarında bunu hep söylüyorum, beş yıllık kalkınma planı görüşmelerinde de ifade ettim, Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP), Doğu Anadolu Projesi (GAP), Konya Ovası Projesi gibi bölgesel kalkınma projeleri ve bunların da entegre kalkınmayı öngören, özellikle tarımsal üretime ihtiyaç duyduğu ve üretimde gerçekten logaritmik bir artışı getirebilecek olan ritim miktarında, üretim kalitesinde bir kalite ve verim artışı getirecek olan, suyu götürmenin en önemli üretime yönelik bir yatırım olacağını düşünürken DSİ'nin sulama yatırımlarının da neredeyse yok denecek düzeye düşürülmüş olması da sorgulanması gereken bir konu.
Değerli arkadaşlar, bütçe kim için yapılır, ne için yapılır? Halk için ve tabii halkın huzur ve refahı, geleceğimiz için yapılır. Şimdi, bakın, bu bütçenin aslında yoksuldan alınanı zengine dağıtan bir anlayışla hazırlandığını söyleyebiliriz. Zamanım çok yok ama size bir haber söyleyeyim bugün düştü bu haber, aslında dün düştü, çok önemli olduğunu düşündüğüm, çok özel bir örnek, Allah kimseyi bu duruma düşürmesin. "Fatih'te 4 kardeş evlerinde ölü bulundu." Duymuşsunuzdur bu haberi, siyanürle zehirlendiler, intihar edildi falan dendi, kapıya asmış birisi. Bakın, komşularının beyanı bu, komşuları demiş ki: "4 kardeş maddi sıkıntı çekiyorlardı, iki aydır elektrik faturasını ödeyemiyorlardı." Polis, olay yeri incelemesi yapıyor, polisin arkasından (BEDAŞ) Boğaziçi Dağıtım AŞ ekipleri gelip evin elektriğini kapatıyor, iki aylık faturası ödenmediği için ve 4 kişi bu maddi sıkıntı nedeniyle intihar etmiş. Kardeşlerden bir diğeri de en son cumartesi günü mahalle bakkalında maaşına haciz konduğunu söylemiş.
Değerli arkadaşlar, ülkenin geldiği durum bu. Geçen gün Kayseri Büyükşehir Belediyesine esnaf isyan ederek gitmiş ve "açız" "açız" diyerek haykırışlarla gitmişler. Aslında bütün bir millet haykırıyor "açız" diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, sözlerimi sonlandırmak üzereydim, süre verirseniz çok memnun olurum.
(Oturum Başkanlığına Kâtip Şirin Ünal geçti)
BAŞKAN - Buyurun.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Aslında bütün bir millet aynı yakarış içerisinde, açız.
Şimdi, burada çok süslü sözler, göz boyayıcı rakamlar, gizlenmiş örtülü uygulamalarla bütçe buradan geçebilir ama esas olan bir gerçek var ki bu millet aç değerli arkadaşlar, bu bütçe bu milleti ne tok yapacak bir bütçe ne mutlu edecek bir bütçe ne de huzurunu, refahını sağlayacak bir bütçe; bu bütçe bir faiz bütçesi, bu bütçe adına ne derseniz deyin ama hiçbir zaman için yoksulun, ezilenin, işçinin, emekçinin ve geniş halk kitlelerinin bütçesi değil diyorum, saygıyla selamlıyorum.