KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Divan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli milletvekilleri, kamu kurumlarımızın değerli temsilcileri, sayın basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben de daha baştan bütçenin milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bakın, ortaya koyduğumuz hedeflerin tutması için her şeyden önce Türkiye'de ekonomiye güven tesis edilmesi lazım. Bunun için ne lazım? Öncelikle hukuk devleti lazım. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, geçen hafta sunuş konuşması yaptı burada. Tek bir kelime hukuk, tek bir kelime özgürlük, tek bir kelime adalet yok. Sadece bir yerde adalet kelimesi geçti; o da vergi adaletiyle ilgili ki onu da zaten sağlayamadığımız ortada.

Türkiye, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 126 ülke arasında 109'uncu sırada -bu listede sadece son beş yıl içinde 50 basamak düştük- basın ve ifade özgürlüğü alanında dünyanın özgür olmayan ülkeleri arasında sayılmaktayız; 180 ülke arasında 157'nci sıradayız.

Bakın, biz burada konuşurken televizyonlar şu anda "Fuat Oktay'ın Protokol Müdürü Meclis koridorunda kameraman kovaladı." diye haber yapıyor.

Tabii hukuk, demokrasi ve özgürlükler olmayınca ne artar? Yolsuzluk artar. Nitekim Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 2018 Yolsuzluk Algısı Endeksi'nde de şeffaf olmayan ülkeler arasında üst sıralarda olmamız şaşırtıcı değildir. Demokrasinin, hukukun olmadığı yerde huzur ve toplumsal barış da olmuyor. Küresel Huzur, Küresel Barış sıralamalarında da 163 ülke arasında 152'nci sıradayız.

Eğitim, en önem verdiğimiz alan; 38 OECD ülkesi arasında eğitimin niteliği konusunda 35'inci sıradayız. Endekslerin hep alt sırasında kalacak değiliz, zirvede olduğumuz uluslararası listeler de var. Mesela enflasyon ve işsizlik oranlarıyla hesaplanan Sefalet Endeksi diye bir sıralama var, beş yıldır bu listenin tepesindeyiz, banko ilk 5'teyiz.

Değerli milletvekilleri, milletimiz bu bütçeyi içeride ve dışarıda ülkemizi ileriye götürecek politikalar izlensin diye veriyor ama maalesef dış politikadaki vahim beceriksizlikler, hatalar Türkiye'ye itibar kaybettiriyor. Bakın, Avrupa Birliğiyle ilişkiler donma noktasında, açılan tek bir fasıl yok. Üyelik öncesi faydalanmamız gereken fonlardan dahi faydalanamıyoruz.

Dönüyoruz ABD kanadına. Biz Mecliste "İsraf yapıyorsunuz." dedikçe, "Saraylara ihtiyaç yok, kamuda 113 bin araca ihtiyaç yok." dedikçe, "Bu kadar lükse, şatafata ihtiyaç yok." dedikçe ne yanıt alıyoruz? "İtibardan tasarruf olmaz." yanıtı geliyor ama işte harcamayla, lüksle itibar gelmiyor, gelmez de. Bakın, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump'ın Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanına yazdığı mektuba bakmak yeterlidir. Bu mektuba hâlâ yanıt verilmemiş olması çok üzücüdür. Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin otuz beş yıldır engellemeyi başardığı aleyhimizdeki kararlar, yasalar bu dönem ABD Kongresinden hem de tarihî farkla geçmektedir. Milletimizin boğazından kestiği vergilerinden lobi şirketlerine para aktarıyorsunuz. ABD'de aleyhimize kararlar çıkmasın diye son on yılda 30 milyon dolar lobicilere para verildi. Amerikan Kongresinde Türkiye Dostluk Grubu var, 117 Amerikalı Temsilciler Meclisi üyesi var. Bu dostluk gurubunun eş başkanları dâhil tamamı kongrede Ermeni kararına ve yaptırım tasarısına kabul oyu verdi, 405 kabul ve sadece ve sadece 11 ret oyu var. Bu sonucu elde etmek için lobici tutmaya, 30 milyon dolar vermeye, ödemeye gerek var mı değerli arkadaşlarım?

Dönüyorum Arap dünyasındaki Müslüman kardeşlerimize. Terörle mücadele için yürüttüğümüz operasyonların gerekliliğini, anlamını Filistin dâhil birçok Arap başkentinden destek alamamamız, onların bunu anlamaması hepimizi düşündürmelidir. Doğu Akdeniz'de yine Rumların yanında Filistin dâhil, Katar dâhil Müslüman kardeşlerimizin olması düşündürücüdür. Afrika'da -burada hep konuşuyoruz- en fazla elçilik açmakla övünüyorsunuz. O ülkelerin hiçbirinden geçtiğimiz haftalarda, günlerde destek gelmedi. Bunları düşünmemiz gerekir.

Dış politikadan bahsetmişken, şunu da dikkatinize getirmek isterim: Milletimiz bu bütçeyi devletin büyükelçilik gibi, rektörlük gibi kadroları liyakatli isimlerle doldurulsun, ülke iyi yönetilsin diye sizlere emanet ediyor. Bu önemli pozisyonlar bu Mecliste milletvekilliği yapmış AKP milletvekillerine emeklilik makamı olarak sunulsun diye vermiyorlar. Bu konudaki keyfiyete bir kez daha dikkatinizi çekmek isterim.

Değerli arkadaşlarım, uluslararası istatistiklerde Türkiye'nin durumunu aktardım. Bir de insanımızın hayatına bakalım. Ülkemizde açlık sınırı 2.635 liraya yükseldi ama asgari ücret 2.020 lira.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Toparlayayım Sayın Başkan.

BAŞKAN - İlave süre veriyorum.

Buyurun efendim.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Bu bütçede asgari ücretin vergiden muaf tutulması yok, emekçilerin vergi diliminin yüzde 15'le sınırlanması yok, tam tersine "vur abalıya" misali yine asgari ücretliye, dar gelirliye yüklenmek var. Milyonlarca yurttaşımız borçlu, işsizlik en büyük bela, emeklilerin hâli perişan, milyonlarca emekli asgari ücretin çok altında maaş alıyor.

İşte, size bir endeks daha: Emeklilerin koşullarının karşılaştırıldığı bir başka uluslararası çalışmada yine Türkiye sondan 3'üncü durumda.

Çiftçimizin hâli vahim. Eskişehir'den örnek vereyim. Daha geçen yılın tohum destekleme ödemeleri yapılmadı, üstüne haziran ayında sel vurdu, 2 bin çiftçi için Cumhurbaşkanlığından afet yardımı istedik. Bakın, kasım geldi tek kuruş ödenmedi. Tek kuruş ödenmediği için de banka kredilerinin vadesi dolunca çiftçi çaresizlik içinde ortada kaldı. Bakıyorsunuz, enflasyon ve enflasyona endeksli işçi, memur zamları hep tek haneli ama her ne hikmetse vergilere, harçlara, cezalara yapılan zam hem çift haneli, en az yüzde 20. Pazara çıkın, fiyatlardaki artışa bakın, bırakın çift haneyi, 3 haneli enflasyon var filede, mutfakta.

Bu bütçe, Türkiye'ye 2019'dan daha iyi bir 2020 yılı yaşatmayacak çünkü bu bütçenin içinde halk yok, enflasyona ezilen memur yok, emeklilikte yaşa takılan yüz binler yok, traktörüne haciz gelen çiftçi yok, yurt bulamayan öğrenciler yok. Ne var? Dar gelirliye zam var, vergi var, "Milletin cebinden kuruş çıkmayacak." diye yandaş müteahhitlere yaptırılan projelere aktarılan milyarlar var, deneme süresi, denkleştirme süresi gibi esnek çalışma modelleriyle emekçilerimiz için güvencesiz bir çalışma ortamı var, işsizlik var, yoksulluk var.

Bu düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.