KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yürürlükte bir Anayasa var değerli arkadaşlarım. Anayasa'da son yapılan değişikliğin biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak birçok maddesine karşı çıktık ama kabul edildi bu Anayasa, referandumdan geçti yüzde 52 küsurla. Dolayısıyla şu anda geçerlidir. Bu Anayasa'ya uygun şekilde hareket etmek durumundayız.

Şimdi, bu Anayasa'da, evet, Meclisin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin etkinliği ciddi bir şekilde darbe aldı. Zaten biz buna karşı çıktık yani "Tek adam sistemi." dedik "Meclis devre dışı kalıyor birçok konularda." dedik, bunlara itiraz ettik, bunları meydanlarda konuştuk, tartıştık, Meclis kürsüsünden konuştuk, tartıştık ama netice itibarıyla çoğunluk kabul etti, referanduma gitti ve bu Anayasa geçerli.

Şimdi, bu Anayasa'ya uygun bir şekilde hareket etmemiz gerekiyor, Meclis hâlâ var arkadaşlar ve birçok konuda Meclisin yerine geçilemez. Örneğin, kanunla düzenlenmesi Anayasa'da hükme bağlanmış konularda Cumhurbaşkanı kararname çıkaramaz ama çıkarmaya devam ediyor değerli arkadaşlarım, enteresan bir şekilde çıkarmaya devam ediyor.

Şimdi, sabah sembolik olarak bir şey tartıştık "Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı niçin bütçesini sunmaya gelmedi?" diye. İşte "Üst üste 4 keredir gelmiyor, 3 keredir gelmiyor." filan dedik. "Bu sembolik bir şey; işi var, Japonya'da." filan dendi. Doğrudur ama gelmiyor değerli arkadaşlarım, önemsemiyor, bundan önemli işi var. Özellikle de Meclisin etkinliğinin, itibarının tartışıldığı böyle bir dönemde bu Meclisin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanı bu en önemli bütçesini tartışmaya gelmiyor, bu ciddi bir problem.

Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi öyle bir şeye geldi ki yavaş yavaş göstermelik bir Meclis hâline geliyor. Yani biz milletvekilleri de öyle salı günleri Genel Başkanları alkışlayacağız, 1 Ekimlerde de Cumhurbaşkanını alkışlayacağız, buraya doğru gidiyor değerli arkadaşlarım. "Hayır, böyle değildir." falan diye itiraz edebilirsiniz.

Bakın, ben size bir örnek vereyim, çok konuşuluyor ediliyor: 24/10/2019 tarihinden itibaren Meclise milletvekilleri tarafından denetim görevine istinaden -şu meşhur yazılı soru- 19.315 tane yazılı soru önergesi verilmiş, bunlardan ancak 6.256 tanesi cevaplanmış, 10.768 tanesine cevap verilmemiş değerli arkadaşlarım. Bir de zamanında cevap verilen, verilmeyen var. "Hep bu böyleydi." filan diye tartışabilirsiniz. Arkadaşlar, bu Anayasa diyor ki: "Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlar milletvekillerinin sormuş oldukları yazılı soru önergelerine on beş gün içinde cevap verir."

Şimdi, arkadaşlar, cevap vermemiş, vermiyor. Bu ne demektir? Bu şu demektir: Meclis, milletvekili falan hiç önemli değildir. Yetmiyor değerli arkadaşlarım, cevap verdikleriyle ilgili elimde örnekler var. İlgisi olmayacak şekilde cevap veriyorlar. Bir tane örnek vereyim. Mesela soruyorum ben Cumhurbaşkanı Yardımcısına: "Bakın, borçlanmayla ilgili, Türkiye'nin borç limitini geçiyorsunuz, geçici bütçeyle yeniden borç limitini yükseltmeniz gerekiyor, Meclisi olağanüstü toplamayı düşünüyor musunuz?" falan diye yazıyorum ayrıntılı bir şekilde. Bana cevap veriyor değerli arkadaşlarım, diyor ki: "Her şey mevzuata uygun bir şekilde devam etmektedir." Bu, değerli arkadaşlar, milletvekilliğine ve Türkiye Büyük Millet Meclisine hakarettir.

Değerli arkadaşlar, başka bir şey... Bakana soruyorum, diyorum ki: Varlık Fonu 1 milyar avro borçlanacak, ilk defa böyle bir şey oluyor. Gerçek mi bu? Gazetelerde çıkıyor. Bu doğru mu, gerçek mi? Nasıl oluyor, kuralları ne olacak? Bir teminat gösteriyor mu? Yani kanunun vermiş olduğu yetkinin nasıl kullanıldığını, uygulamasını soruyorum. Bana cevap veriyor süresi geçtikten sonra. Ne cevap veriyor biliyor musunuz? "Sayın Başkanım, sizin de Başkan olduğunuz zaman çıkarmış olduğumuz Varlık Fonu Kanunu'nun 2'nci maddesinin üçüncü fıkrası..." Bu fıkrayı aynen yazıyor, diyor ki: "Türkiye Varlık Fonu Yönetim Anonim Şirketi stratejik yatırım planında belirtilen hedefleriyle..." filan. O kanunun maddesini bana yazıyor. Daha sonra tekrar diyorum ki: Bakın, bu kanun çıkarken ben Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiydim, ben kanun maddesini biliyorum, uygulamayı merak ediyorum. Uygulama nasıl olacak diye soru soruyorum, millet adına senden bilgi istiyorum diyorum. Aynı cümleleri yazarak tekrar gönderiyor.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Bilmediğindendir o, bilmediğindendir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bilmediğinden falan değil değerli arkadaşlar.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Bilmediğindendir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu "Türkiye Büyük Millet Meclisi bir şey değildir." demektir, Türkiye Büyük Millet Meclisine kafa tutmaktır, millete kafa tutmaktır değerli arkadaşlarım. Bunun üzerine bu Cumhurbaşkanı Yardımcısını Cumhurbaşkanına şikâyet ediyorum ve bir basın toplantısı yapıyorum, yaparken diyorum ki: Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısının yaptığı bu iş milletle alay etmektir, milletvekiliyle alay etmektir, Meclisi yok saymaktır, doğru değildir, bu hadsizliktir, haddini aşıyor. Daha da devam ediyorum: Hani siz vesayetle mücadele ediyordunuz, en büyük vesayetçi Kenan Evren gibi davranmaya başladınız, ne farkınız kaldı diyorum.

Sayın Meclis Başkan Vekili, size söylüyorum: Bunun üzerine bana hem tazminat davası açıyor hem de ceza davası açıyor kamu görevlisine hakaretten. Anayasa geçerli mi değil mi, bana bir şey söyleyin. Mecliste denetim görevimi yaparken söylediğim sözlerden dolayı Anayasa madde 83 "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden sorumlu tutulamazlar." diyor çok açık ve net. Cumhurbaşkanı Yardımcısı bana dava açıyor, şu anda Karma Komisyonda fezlekem bekliyor ve tazminat davası da açıyor. Ondan sonra da buraya geliyor, oturuyor; biz denetim görevimizi yapacağız, kendisiyle konuşacağız... Dün kendisine de söyledim, muhtemelen burada birkaç tane avukat var, siz bu yolla zengin olmayı kafaya koymuşsunuz, bize dava açacaksınız.

Sayın Meclis Başkan Vekilim, şimdi size soruyorum: Bu nasıl bir iştir? Türkiye Büyük Millet Meclisi var mıdır yok mudur? Bakın, bu Cumhurbaşkanı Yardımcısıdır. Cumhurbaşkanı, hâkimlerin ve savcıların bütün özlük haklarıyla ilgili tam yetkili olan kurula -üyeleri atayan kurul- emrediyor Mecliste denetim görevimi yaptığımdan dolayı bana dava açıyor. Bu dava falan değildir, emrediyor savcıya, hâkime, diyor ki: "Bunu cezalandırın -ben hadsiz dedim ya ona- bu hadsizi cezalandırın." Bunlar kabul edilemez değerli arkadaşlarım.

Şimdi, Sayıştayla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, Sayıştay sürekli olarak denetim görüşünü değiştirmeyen tespit ve değerlendirmeler diye bir kaçak yol bulmuş. Şimdi bir örnek vereceğim arkadaşlar. Allah için söyleyin bakalım, şunlar gerçekten denetim görüşünü değiştirmeyen tespit ve değerlendirmeler midir? Neyle ilgili? Sağlık Bakanlığıyla ilgili: "Şehir hastanelerine ilişkin yatırımın hizmete alınma ve hizmetlerin yürütülmesi süresince iç kontrol sisteminin oluşturulmaması nedeniyle planlama, iletişim, koordinasyon ve uzmanlaşma eksikliğinden kaynaklanan sorunların yaşanması." Etkilemiyor görüşünü. "İdarece usule uygun olmayan borç üstlenimi taahhüdünde bulunulması ve muhasebeleştirilmesiyle ilgili problemler." Etkilemiyor görüşünü. "Şehir hastanesi sözleşmesinde görevli şirketin sorumluluğuna gidilebilmesi için idareye..."

Bu nasıl bir Sayıştay arkadaş, bu Sayıştayı hangi usulsüzlük... Şehir hastanelerinde milyarlarca dolarlık taahhüt altına girmişiz, gelecek kuşakları borçlandırmışız. Bunlarla ilgili büyük büyük laflar söylüyorlar, ondan sonra da... Şimdi "utanmaz şekilde" diyeceğim buna, "Başka kelime bulamadınız mı?" diyeceksiniz. Çıkarıyorum onu "denetim görüşünü değiştirmeyen tespit ve değerlendirmeler" Böyle Sayıştay mayıştay olmaz. Bu, Sayıştayın yüz küsur yıllık tarihine ihanettir arkadaşlar, böyle bir şey olmaz.

Başka bir şey daha söyleyeyim: Bu Sayıştayda şu anda çalışanların hepsinin dünden istifa etmeleri gerekiyor. Niye? Çünkü aynen Yüksek Seçim Kurulu gibi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerine müdahale etmişlerdi bunlar arkadaşlar. Hatırlayın, 2 aday televizyonda bir tartışma yapmışlar, CHP'nin adayı bazı şeyler söylemiş, ertesi gün Sayıştay açıklama yapmıştır: "Ekrem İmamoğlu'nun söylediği bu sözlerin aslı yoktur. Bizim öyle bir raporumuz yoktur." Neymiş? Ne diyor Sayıştay? "Usulsüzlük yapılmamıştır. 2019'la ilgili bizim herhangi bir raporumuz yayımlanmamıştır." Ya, Sayıştay üyeleri, Sayın Sayıştay Başkanı, 2019'un raporlarının yayımlanmadığını biz bilmiyor muyuz? Bu milleti aptal mı sanıyorsunuz siz? Elbette 2017'yle ilgili raporlardır ve 2017'yle ilgili raporlarda yazılan şeyleri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı o zaman tekrarladığı için siz, ertesi gün çıkmış, seçime müdahale etmişsinizdir sayın üyeler. Dolayısıyla sizin şu anda o koltukta oturmanız, buraya gelmeniz kabul edilemez, bunu reddediyorum değerli arkadaşlar, çoktan istifa etmeniz gerekiyordu ve yargılanmanız gerekiyordu. Er geç bunun hesabı verilecektir, hiç kimse... "Yok, efendim, Türkiye'de böyle şeyler olur, siyaset ceza verir, vermez..." Bu -siyaset ceza değil; İstanbul Büyükşehir Belediye Seçimlerine yapılan müdahaledir, müdahale; darbedir değerli arkadaşlarım, darbedir, bundan dolayı yargılanacaksınız.

Sürem bitmek üzere... Bana bir dakika verirseniz Sayın Malkoç'la ilgili birkaç kelime söyleyeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Malkoç, kitabını okudum, yaptığın faaliyetleri izliyorum, eski bir dost olarak da aynı zamanda izliyorum. Gerçekten Türkiye'de hak arama bilincinin gelişmesi için gayret ediyorsunuz, çalışıyorsunuz, şey yapıyorsunuz, doğru. Yeni bir kurum, yedi senelik bir kurum ve gerçekten sizin zamanınızda bu anlamda çok önemli işler yaptınız, toplantılar yaptınız, filan yaptınız. Ama Sayın Malkoç, bakın, Türkiye'yi gezin, kime sorarsanız sorun "Gerçekten 'Kamu Denetçiliği Kurumu' diye bir kurum var dolayısıyla büyük bir haksızlıkla karşı karşıya kalındığı zaman ona başvururuz ve hakkımız iade edilir..." Böyle bir düşünce yok Sayın Malkoç, böyle bir şey yok. Yani insanlar ya da kamu görevlilerinden biri "Şöyle bir yanlışlık yapıyorum... Aa, Türkiye'de Kamu Denetçiliği Kurumu var ya, gelir Şeref Malkoç, Başkanı filan..." Böyle bir şey yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Başka bir şey daha... Sizi çok eleştireceğim bir cümleyle bitiriyorum.

Bakın, önemli toplantılar yaptınız, güzel toplantılar; liseden başlayarak uluslararası toplantılara kadar ama "ombudsman" mı diyorsunuz, ne diyorsunuz kamu denetçiliğine? Dünya kamu denetçileri bilmem ne filan toplantısı yaptınız, gittiniz sarayda yaptınız. Olacak iş değil Sayın Malkoç, bu olmadı. Siz, Türkiye Büyük Millet Meclisine bağlısınız yani milletvekilleri adına hareket ediyorsunuz; sarayı denetliyorsunuz Sayın Malkoç, sarayı denetliyorsunuz. Ne işiniz var, sarayın salonlarında toplantı yapıyorsunuz? Size yakıştıramadım. İşgal ettiğiniz makama da uygun bir davranış değildi.

Arz ederim.

Teşekkür ederim arkadaşlar.